Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2006-07-17 01:06:09
Mesaj konusu: Futbol Nereye ...
|
|
|
Futbola dair sohbetlerde, konu açildikca,, italyan’larin bize ne kadar benzediklerini anlatiriz birbirimize, Akdeniz insaninin benzerliklerinden dem vurur, “Velhasil, onlar da bizim gibi” tadinda konusmalar yapar, sonra kendimize döneriz, iç dünyamiza, beter yalanimiza…
Biz, italyan’larin bize benzediklerine inaniriz, tencere dibin kara, senin ki…
Geçtigimiz günlerde, bir deprem yasandi italyan futbolunda, pek siddetli. Bu sene, 109. dogum gününü kutlayacak olan italyan devi, “La Vecchia Signora” (The Old Lady), Juventus ikinci lige düsürüldü, Serie B’ye. Üstelik 30 eksi puan cezasi ile. Bir mucize olmazsa, en az iki sezon, Serie B’de top kosturacak Juventus.
Onlarla birlikte, adlari sikeye karismis olan Lazio ve Fiorentina’da. Bir baska büyük, AC Milan, Serie A’da gelecek sezon, ama onlar da lige eksi 15 puanla baslayacaklar, hepsi Avrupa kupalarindan men edilmis konumda. Bütün yildizlarini birer ikiser elinden çikaracak Juventus, son iki sezon kazandiklari sampiyonluklar ellerinden alinacak, uzun bir süre bu utançla yasayacaklar.
Futbol tarihi, italya’da yasananlari hiç unutmayacak. Hep hatirlanacak, koskoca dünya devi Juventus’un ayibi, cezasi, hirsin faturasi…
***
italyan futbolunda ki depremin artçi sarsintilari sürerken, aklima son sezonlar da Türk futbolunda yasananlar geldi. Kazananlar, kaybedenler, istifa eden, etmesi gerekirken etmeyen baskanlar, yöneticiler, saibeli baskanlik seçimleri, birbirlerini “bir konusursam” nakarati ile siklikla tehdit edenler. Ne hikmetse bir türlü konusmayanlar. Stadlar da yasananlar. Sezon bitiminde, son haftalarda oynanan maçlarin mercek altina alinmasini isteyenler. Korunanlar, kollananlar, pek büyükler, pek küçükler. Façasi bozuk bir düzende, kazanmayi da, kaybetmeyi de hepten beceremeyenler.
Nicedir kirli bir halinin altina süpürdüklerimiz, futbolumuza dair konusulmayanlar. Konusulsa bile, üzerine pek gidilmeyenler. Unutmaya sartlanmis bir toplumun, kisa metrajli hafizasinda kalici olmayanlar. Bir zaman sonra, gündemi her daim degistirmeye sartlanmis medyamizin yönlendirmesi ile unutulanlar…
Merak ederim, bir gün bizim futbolumuz da, italya örneginde ki gibi mercek altina alinsa, nicedir pek kirlenmis. pek eskimis, küflenmis ‘Türk halisini’, bir kösesinden tutup kaldirsak…
Bizim halinin altindan daha mi az pislik çikardi ?
Sahi, biz gerçekten italyan’lara benzer miydik ?
***
Bir albüm var elimde, içinde futbola dair anilar. Ara sira açar bakarim, eskiyi yad etme adina. Güzellikleri hatirlama adina. Albümün içinde, resimler, maç biletleri, maç programlari, gazete küpürleri.
iste o albümden,
Tarih : 1 Aralik 1990, Arsenal – Liverpool maçi, bilet fiyati 8 Sterlin.
3 subat 1990, Charlton Athletic – Arsenal bilet fiyati 8 Sterlin.
3 subat 1991, Manchester United – Liverpool maçi, bilet fiyati 7 Sterlin.
O yillar, futbolun isçi kesimi, orta direk tarafindan izlenildigi zamanlar. Bugün ise durum farkli, ayni lig maçlarinin ortalama bilet fiyati elli Sterlin’in altinda degil, o da binbir zorlukla, bulabilene. Arsenal’in ortalama sezonluk bilet fiyati bin Sterlin civarinda, on seneye yakin bekleme sirasi da cabasi…
Digerleri de ondan asagi degil…
Nicedir, futbol isçi sinifinin oyunu olmaktan çikmis, nicedir futbol artik baska birsey. Manchester United’in sert kaptani Roy Keane’nin deyimi ile, “Karides kokteyleri, Havana pürolari, viski siseleri” ile pahalli koltuklarda, pahalli bir sporu, tiyatro izler gibi izleyenlerin eglencesi. Vasat bir Premier Lig oyuncusunun bile, senede bir kaç milyon Dolar kazandigi, paragöz zamanlar.
Serie A’da, Premier Lig’den farkli degil elbet. iddia, Bahis, almis basini gitmis, ortada dönen para bas döndüren cinsten. Haliyle, bunca paranin oldugu yerde, bunca pislik…
Kaçinilmaz.
***
O albüme baktikca, eskiyi yad ettikce, geldigimiz noktada futbolun ne kadar degistigini düsünürüm. Mahalle aralarinda, naylon toplara vurarak basladigimiz, tozlu arsalarda sevdalandigimiz, her birimizin gönlünde yer etmis “futbol ilahlarina” pek özendigimiz, her birimiz baska baska takimlara abayi yakmis olsak da, ortak bir sevdada bulustugumuz, muhtemel en vazgeçilmez sevdamizin, paraya bulandikça ne kadar çirkin hale geldigini gözlemlerim. Haris, paragöz, hirsli insanlarin kirli ellerinde.
O güzel Türk filmi “Dar Alanda Kisa Paslasmalar” da söylendigi gibi;
“Artik futbol asla sadece futbol degil”;
***
Bir zaman önce, bir söylesi esnasinda, 1965-1966 sezonunda, Türkiye 1. Liginde gol krali olmus Ertan Adatepe anlatmisti, dinlemistim. “O zamanlarda para yoktu, sevda vardi, amatör ruh vardi., takim aski vardi, para ön planda gelmezdi, çok zaman bes kurus almadan çikar oynardik” demisti. Ne canli maç yayinlari, ne bahis oyunulari, ne iddia’lar…
Zamanla hersey gibi futbol da degisti, eskiden sevilen bir oyunumuz vardi adina futbol dedikleri, içimizi isitan;
simdi ise neresinden tutsaniz elinizi kirleten, utanilasi zengin eglencesi.
Bugün italya da, yarin …
Ziya Adnan
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2006-07-17 02:18:44
Mesaj konusu:
|
|
|
yaziniz çok güzel...
ingiltere de futbol uçmus gitmis.
10-15 sene önce 6-7 sterline satilan kafa takim biletlerinin bugün 50 sterline satilmasi, arsenal'in 10 yillik biletinin bulunmamasi...harbi uçuk durumlar.
futbolda diger bir sorun da sponsorlar. italya-ukrayna maçini sponsorun 160 euroya aldigi bir biletle izlerken her iki ülke taraftarlarina da üzüldüm. çünkü stadin en iyi yerlerini her iki takimla da alakasi olmayan ve sponsorlarin getirdigi insanlar kapmisti. 160 euro ortalama bir avrupalinin veremeyecegi bir para çünkü son zamanlarda almanyada bile ücretler 750 euro civarinda seyreder olmus...
dünya da deger olarak kalan hersey dört bir yanindan hirpalanir oldu. hele bir de rant varsa temiz kalmasi imkansiz birseyin. bugünkü gazetede ki uzun melih gökçek röportajinda "futbol bildiginiz gibi degil, ayak oyunlariyla bas etmek zor" türünden beyanlari vardi baskanimizin 8O
politik alemden aldigi feyz ve tecrübeye ragmen :idea: melih gökçek'in bile uyum saglayamadigi bu düzen ne menem olsa gerek :roll: 8O 8O :?:
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2006-07-17 12:07:04
Mesaj konusu:
|
|
|
Sevgili Ziya'nin güzel yazisinda belirttigi gibi futbol artik isçi kesiminin, orta diregin sporu olmaktan çikmis, bambaska bir sey haline gelmis. ingiltere'de 7-8 sterlin olan bilet fiyatlari simdi 50 sterlinin altinda degil. Bu yazi bana geçmisteki durumu animsatti. Geçmise baktigimda bizde de Ankara ve Anadolu takimlari açisindan ilginç bir durum var. Bir zamanlar, Ankaragücü'nün 1.lige çiktigi sezon Adanaspor, Göztepe, Mersin idman Yurdu, Diyarbakirspor gibi takimlarla oynadigi maçlarda Maraton tribünü bilet fiyatlarinin 300 lira oldugunu animsiyorum. Aylik gelir hesabiyla günümüz rakamlarina çevirdigmizde 30-35 YTL'ye tekabül ediyor. Yani 15-20 Euro civarinda bir para. Tahta siralardan olusan tribünler merdivenler de dahil olmak üzere tiklim tiklim dolu. Maç günü zengini-yoksulu yla bir insan seli adeta stada akiyor. insanlar bir sekilde bilet parasini denklestirip stada girmek, o heyecani yasamak istiyorlar. Çocuklar için bilet istenmiyor. Onlar stadin seref misafirleri ve bu anlamda dokunulmazliklari var. simdi ise bilet fiyatlarinin Ankaragücü'nün bazi maçlarinda 1 YTL'ye, Büyüksehir Belediyesi Ankaraspor'un bazi maçlarinda 50 YKR'ye kadar indirildigine tanik oluyoruz. Gençlerbirligi'nin bu sezon maraton kombinesi 105 YTL, yani 50 Euro. Ankaragücü'nün geçen sezon maraton kombinesi 50 YTL, yani 25 Euro. Üstelik bunlar son dönemde patlama yapan döviz fiyatlarina endeksli rakamlar. Ve tribünler bombos! O eski kalabaliklari görmek artik mümkün degil. Para, sike, tehdit, kayirmacilik vs. gibi futbolumuzdaki bütün kötülüklerin kaynagi olan ve tüm Anadolu'ya da habis bir ur gibi yayilan üç istanbul takimi ile onlarin destekçisi sifreli televizyon kanallarinin ve tabii ki Ankara ve Anadolu'nun diger takimlarinin çift takimli yöneticilerinin Ankara ve Anadolu futbolu ile futbolseverligi getirdigi nokta bu!
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
onur_aydogan
Site Admin
Kayıt: Dec 13, 2002
|
Tarih: 2006-07-17 12:35:52
Mesaj konusu:
|
|
|
Necdet Abi, ayni seyleri hafta sonunda konustuk. O günleri konusurken bile ayni heyecani yasiyoruz. Ancak o eski cosku ve heyecan malesef artik kalmadi. Birincisi istanbul takimlarinin elinden sampiyonlugun alinabilecegine olan inanç çok zayifladi. ikincisi Anadolu takimlarinda takima yillarca hizmet eden takimla özdeslesmis yildiz oyuncular, efsane kadrolar yok artik. Hepsinin gözü istanbul'da.
Ya da bizler yaslanmaya basladik. O zaman maçlara gitmek, maçlari radyodan dinlemek bize rüya gibi gelirdi. Spiker yayini kesip "Mikrofonlarimiz Ankara'da" dediginde kalbimiz duruverecek sanirdik.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
fatih_salman
Site Admin
Kayıt: Jul 14, 2006
|
Tarih: 2007-08-28 18:10:05
Mesaj konusu:
|
|
|
[URL=http://imageshack.us][img:7f184988c7]http://img402.imageshack.us/img402/3450/18744rj5.jpg[/img:7f184988c7][/URL]
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2007-08-29 01:54:21
Mesaj konusu:
|
|
|
Gencecik yasta yasamini yitiren Puerta'ya çok üzüldüm. Bu haberi gördügümde, 2003 yilinda Milli Takimimiz'in da katildigi Konfederasyon Kupa'sinda Kamerunlu Foe'nin bir maçta yasamini yitirmesi geldi aklima. Foe'nin ardindan Yigiter Ulug'un Radikal Gazetesi'nde yazdigi yaziyi internet acemisi oldugumdan yazinin internette yayinlandigini bilmedigim için önümdeki gazeteden bakarak ve bayagi ugrasarak sitede aynen yazmistim. simdi hem Foe'nin hem de Puerta'nin ve de yine yakin zamanda yitirdigimiz Gökmen Yildiran'in anisina o yaziyi Radikal arsivinden bulup kopyaladim:
Marc Vivien Foe artik ölümsüz
Yigiter Ulug
Radikal/29 Haziran 2003
Marc Vivien Foe, Pete Maravich'i tanir miydi acaba? Kendisinden 15 yil önce, evinin bahçesinde top oynarken kalbine yenik düsen bu ünlü sporcunun adini duymustu belki ama onun nasil bir mucize yarattigindan habersizdi büyük ihtimalle...
Pete Maravich, parlak basarilar ve rekorlarla dolu bir profesyonel basketbol kariyerinin ardindan, 1988 yilinda bir gün arkadaslariyla tek pota maç yaparken, yigilip kalmisti sahanin ortasina. Amerikan spor dünyasi, bu ölüme inanmak istemedi. 1966-70 yillari arasinda üniversitede okurken bütün sayi rekorlarini altüst etmis, 1970-80 arasindaki NBA günlerinde göze hos gelen hareketleriyle alkis toplamis, 'Pistol' (Tabanca) lakabini almis, tabanca gibi bir adam 41 yasinda durup dururken ölebilir miydi?
Otopsiden çikan sonuç, Maravich hayranlarini saskina çevirdi. Ünlü sporcunun, aslinda o güne kadar yasamis olmasinin mucize oldugunu söylüyordu doktorlar... Çünkü koroner damarlarindan biri, dogustan eksikti 'Pistol Pete'in... Ve degil yillarca üst düzey spor yapmasi, birkaç yüz metreyi tempolu kosmasi bile sakincaliydi. Ancak o, bütün bunlardan habersiz, sporun büyüsüyle hayata baglanmis, basketbolu sevmis, binlerce insana sevdirmis, adini modern çagin kahramanlari arasina yazdirmayi basarmisti. Ölümün, Maravich profesyonel kariyerini noktaladiktan sonra kapiyi çalmasi, sporsuz bir yasamin onun dünyayla baglarini zayiflatmasi biçiminde yorumlanabilirdi.
Marc Vivien Foe'nun otopsi sonuçlarini, dolayisiyla da gerçek ölüm sebebini bilmiyoruz henüz... Kim bilir, belki Kamerunlu futbolcu da tipki Pete Maravich gibi aslinda spor yapmasina engel olabilecek anatomik veya fizyolojik bir sorunla dogmustu.
simdi diyeceksiniz ki, 1994'ten beri Avrupa'nin en iyi liglerinde oynayan, 68 kez ülkesinin milli formasini giyen, Dünya Kupasi görmüs, defalarca tibbi kontrollerden geçmis, 1.94 boyunda, 85 kilo agirliginda aslan gibi bir genç adamin saglik sorunu olsa bugüne kadar ortaya çikmaz miydi? Ne yazik ki çikmiyor iste...
Çagimizda profesyonel spor, sporcuyu daha saglikli kilan bir etkinlik degil. Tam tersine, sistemin bireylerden sürekli daha fazlasini istemesi yüzünden, futbolcu her yil daha fazla maç oynamak, atlet daha fazla yaris kosmak, dalgiç her geçen gün daha derine dalmak zorunda. Antrenman sayilari da yarismalara paralel olarak hizla artiyor, sporcu, kendi bedenini tastan oyan bir heykeltras gibi çalisiyor, çalisiyor, çalisiyor... Bu arada ellerinin, ayaklarinin, kimi kaslarinin deforme oldugunu, bazi organlarinin iflas noktasina geldigini fark etmiyor bile...
Öte yanda, bu mesleki deformasyonun tam karsisinda, insan bedeninden birçok seyi alip götürürken, ruhuna inanilmaz bir zenginlik veriyor profesyonel spor. Binler, milyonlar tarafindan sevilmenin, kahraman olmanin dayanilmaz hazzi... söyle bir düsünün; 28 yasinda ölüp giden Marc Vivien Foe'ye hepimiz çok üzüldük, kuskusuz... Bazilarimiz, yeterli önlem almayan organizatörleri ve FIFA'yi suçladi. Peki, Foe'ninki gibi bir ölümün hayalini kuranlar yok mudur içimizde? Ülkesinin milli formasi sirtinda, tribünlerde binlerce, ekranlarda milyonlarca çift göz üzerindeyken, son nefesini vermek... En iyi yaptigi isin, hem de zirvelerindeyken, yeryüzünün dört bir yanindan sayisiz insanin dualariyla cennete ugurlanmak... Adini sonsuza yazmak...
Profesyonel spor, artilari eksileriyle tartismaya açik olsa da, her geçen gün gösteri sanatlarina biraz daha yaklasiyor. Sporcular, siradan insanlardan farklarini sergileyerek onlarin alkislariyla yücelirken, sporla sanatin kesistigi yerde çok önemli, hepimizin çilginca arzulayacagi bir özellikle kutsaniyor: Ölümsüzlük.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|