Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2006-11-23 13:02:08
Mesaj konusu: Hepimizin içinde Bir Futbol Eskiyasi ...
|
|
|
Aralarinda ki bütün mesafe iki tribün ve bir kaç renk olanlara…
Sevgili Necdet Özkazanci’nin bizim tribün hallerine dair pek yerinde bir gözlemidir;
“Bizim takim golü yemeden on saniye kadar önce taraftar, hep bir agizdan “Akdeniz Aksamlarini” söylüyordu. Sonra takim santra yaparken ayni sarkiyi söylemeye devam ettiler, sanki yurttan sesler korosu. Sanki amaç takimi ateslemek degil, beraberce kaynatmak, toplu bir sünnet dügünü havasinda. Bazen beter bir sarki takilir ya insanin diline, olur olmaz yerde söylersin, bu da öyle bir sey herhalde…
Bizzat sahit olmuslugum da vardir bizim tribün hallerine, tipki herhangi bir maç esnasinda, kötü oynayan kendi futbolcusuna küfür edenlere sahit olmuslugum gibi. Bazen de, on ikinci adamin takimi yeri geldiginde nasil atesledigine. sahsen anlamakta zorlanirim kendi futbolcusuna küfür eden taraftar zihniyetini. Tipki maçin en iyi oynadiginiz bölümünde, ortada fol yokken, aniden tribünlerde patlayan kavgalarin, havada uçusan taslarin, kirilan koltuklarin, futbolcularin konsantrasyonunu apansiz bozusuna, kazanabilecekleri bir maçta, sahadan ahlar, vahlar arasinda baslari önde ayrilislarina…
Anlamakta zorlanirim, aralarinda ki bütün mesafe iki tribün ve bir kaç renk olanlarin, apansiz kan davasi yaratmalarina. Kime ne yarari olabilir ki. Bugüne kadar, tas ve sopayla hangi maç kazanilmis ki. Hele bir de ayni takima sevdali taraftarlarin birbirlerine ...
***
Kanimca Avrupa taraftari ile bizim taraftarimiz arasinda ki en büyük fark budur iste…
Bizim taraftarimiz hala takimin saha disinda ki gücü olmayi beceremiyor, üstelik çogu zaman kendi takimina zarar verdiginin bilincinde olmadan. Öfke, nefret, kirilan koltuklar, atilan taslar, korkular. Hemen bütün stadlarimizda ayni çapaçul fotograf ortaya çikiyor, zira hepimizin içinde bir futbol eskiyasi.
iste o eskiya, futbola dair pek tatsiz hikâyeler yaratiyor, hükmü uzun yillar sürecek hikâyeler, agizdan agiza abartilan, anlatildikça yayilan. Bu hikâyeleri, korkudan büyümüs gözlerle dinleyen çocuklar ve kadinlar, çekiliyorlar tribünlerden, çogalmak yerine azaliyoruz. Atilan her tas, kirilan her koltuk, her kavga görüntüsü, aslinda bizden bir seyler götürüyor. Hangi renge sevdali olursak olalim, azaliyoruz...
***
Uzun yillardir Avrupa sahalarinda maçlar izlemis bir futbolsever olarak sunu söyleyebilirim, Avrupali taraftar, rakip takimi baski altina almayi biliyor, ama ayni zamanda iyi oynayani da alkislamayi ihmal etmeden. Takimi, yense de, yenilse de, her hafta tribünleri dolduruyor. Bu yüzden, yirmi seneyi askin bir zamandir sampiyon olamamis Liverpool takiminin taraftarlarinin hala her maçta tribünleri tika basa doldurarak “You Will Never Walk Alone” u söylemesi. Bu yüzden, Arsenal kombinesi için on seneye yakin bekleme sirasi. Bu yüzden, simdiden Premier Ligden düsmesine kesin gözüyle bakilan Sheffield United’in evinde oynadigi her maçinda Bramwell Lane stadini kirmizi beyaz taraftarlari ile doldurmasi, kadinlar ve çocuklarin her maçta ki muhtesem futbol manzaralari. Bu yüzden, tarihinde ilk kez Premier Ligde oynayan Reading’in, yirmi bine yakin kombine biletli taraftara sahip olmasi…
Bilirim, Avrupa statlarinda da vuku bulur kavgali gürültülü maçlar, toz duman bazen uzaklarda ki futbol arenalarindan da yükselir. Sonra, birileri çikar, der ki
‘Bakin görün iste, onlarda da oluyormus’.
Ancak, düsündürücü olan, onlarda hayli azalmakta olan kavga trendinin, bizde sürekli yükseliste olmasidir. Her haftasonu, stadlarimizda yasanan tasli, sopali kavgalara alismisligimizdir bizi farkli kilan.
ingiltere’de 80’li yillarda esmis, kükremis “Hoolganism” artik geçmiste kalmistir. Ara sira ufak çapta hortlasa da Milwall, Leeds misali takimlarin kronik tribünlerinde, ingiliz futbolu, Hoolganism hastaliginin dermani “all seater” statlarda bulmustur…
simdilerde ki maçlarda, o kadar telassiz ve sakindir ki Arsenal tribünleri, “Library” (kütüphane) tanimlamasi o kadar da abarti sayilmaz. Liverpool ve Everton taraftarlari yan yana maç izlerler, kirmizi ve mavi iç içedir tribünlerde.
***
Konu açilmisken, hiç merak ettiniz mi, artik dilimize pek asina gelen “Holigan” kelimesinin nasil türedigini.
Bir rivayete göre, 1950’li senelerin ortalarinda, güney Londra’nin Southwark bölgesinde yasayan irlanda asilli Patrick Hooligan adli bir bar korumasinin bir polisi öldürmesine dairdir “Holigan” sifati. O zamanlarda, ingiltere kamuoyunda büyük yanki uyandirmistir bu cinayet ve "Hoolganism" terimi dogmustur. Baska bir görüse göre ise “Hooligan” , Londra’nin simdilerde pek havali islington semtinde yasamis "Hooley" adli bir sokak çetesinden gelmistir.
Kaynagi hangi hikâyeye dayanirsa dayansin, simdilerde ingiltere’de Hoolganism olayinin (Milli maçlar hariç) kökü kazinmistir, kavgadan ve gürültüden uzaktir tribünler. Hangi renge sevdali olursa olsun, kosulsuz kendi takimini destekler taraftar, yeri geldiginde gülümseten tezahüratlar esliginde. Tipki Arsenal’in, geçtigimiz günlerde Liverpool’ u 3 – 0 yendigi maçta, üçüncü gol sonrasi “Can We Play You Every Week” – Her Hafta Sizinle Oynayabilir miyiz” tezahüratinda ki gibi...
iki maglubiyet sonrasi bosalan tribünleri, havaalanlarinda takimini taciz eden taraftarlari, uçusan taslari, kirilan otobüs camlarini, havaya ates açan polisleri, onca toz duman içinde çocuklarin yüzündeki korkuyu görünce, içimden geçenleri yazdim. Bu yazilanlari okuyanlar, belki durur ve düsünürler diye, maçlarda, çocuklarin, kadinlarin yüzlerinde korku olmasin diye.
içimizde ki eskiya, artik uyusun diye...
Ve belki, bir daha ki sefere, tam golü yemeden önce, hep bir agizdan “Akdeniz Aksamlari” söylenmesin temennisiyle…
.
Ziya Adnan
|
|