Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2007-01-19 03:53:15
Mesaj konusu: Hayati Soydas Söylesisi ...
|
|
|
O, Türk futboluna uzun yillar futbolcu olarak hizmet etmis gerçek bir sporcu, nami diger, Ankaragüçlü Hayati. Tam ondört sezon Ankara takiminin formasini giydi, kaptanligini yapti. Sonrasinda gelen Teknik Direktörlük kariyeri, Milli takimlarda görev yapmasi. simdilerde, Gençlerbirligi kulübünde, Sayin Mesut Bakkal’in yardimcisi olarak futbolun içinde. Devre arasinda, soguk bir kis günü, Gençlerbirligi’nin Bestepe’de ki tesislerinde bana kapisini açti, ben sordum, o içtenlikle cevapladi.
Karsinizda Hayati Soydas...
• Geçmise uzanarak, bize, futbola nasil basladiginizi, kariyerinizi, futbolculuktan Teknik adamliga geçisinizi, kisaca futbola olan sevdanizin sizi bugünlere nasil getirdigini özetleyebilir misiniz …
1966 Gümüshane dogumluyum. Futbola, Kocaeli Petkimspor’da basladim. Lise birinci sinifta, okul takiminda oynuyordum. Hazirlik maçlarinin birinde, Petkimspor tarafindan izlendim ve begenildim. Petkim, Petrol-Kimyanin sahip oldugu, amatör bir takim olmasina karsin, imkan olarak bir çok profosyonel takimdan daha iyi konumda olan bir kulüp, bir müessese takimi idi. O dönemde, pek az takimin sahip olabildigi tesisleri, antreman sahalari, imkanlari vardi. 1981 yilindan, 1985’e kadar orada futbol oynadim. 1984 – 1985 sezonunda, genç takimlar Türkiye üçüncüsü olan takimda yer aldim. O sezon, Bursaspor birinci, Besiktas ikinci, Petkimspor üçüncü, Rizespor dördüncü olmustu. Üç profosyonel takimin arasinda, amatör bir kulüp olarak böylesine bir basari elde etmek gerçekten önemli idi. Amatör kümelerde çok güzel günlerim geçti. Kimi zaman genç takimda, kimi zaman `A` takimda oynadim.
1985 sezonunda, Türkiye üçüncüsü oldugumuz dönemde, Ankaragücü’nün o zaman ki teknik heyeti beni izledi ve begendi. O zamanda, Ankaragücü’nün basinda, eskilerin “Rüzgarin Oglu” olarak tanidigi Zeynel Soyuer vardi ve kendisi beni izlemek için Fatih Eser’i görevlendirmisti. Ofansif orta saha oyuncusu olarak oynuyordum. Fatih hoca beni izlemis, begenmis ve olumlu rapor vermis. Ancak, Ankaragücü’nün yanisira, bir kaç takim daha beni izlemis ve begenmisti. Bunlarin arasinda, o yillarda Serpil Hamdi Tüzün’ün alt yapi sorumlusu oldugu Besiktas, o dönemin önemli takimlarindan Adanaspor’da vardi.
Aslinda, Adanaspor ile ön anlasma yapmistim. Onlarin hazirlik kampina katildim ama transferimde prüz çikti. Kampta bir gün kaldiktan sonra, Sayin Zeynel Soyuer beni Ankaragücü kampina davet edince oraya gittim. Yasim onsekiz idi. ilk profosyonel takimim Ankaragücü oldu.
1985 -1999 sezonlari arasinda, ondört sezon Ankaragücünde forma giydim. Profosyonel futbol yasantimda, formasini giydigim tek takim Ankaragücü’dür. Çok emin degilim, ama muhtemel Ankaragücü formasi ile en fazla maç oynamis futbolcu ünvani bana ait.
Kaptan Hakan Kutlu, sene olarak benden fazla oynamistir ama maç sayisi olarak benim fazlam vardir. Sayin Veli Necdet Arig, Ankaragücü tarihini anlatan kitabinda, benden “Ankaragücü formasini en fazla sayida maçta giymis futbolcu” olarak söz eder. Belki, benden önceki dönemlerde, sene olarak kulübe benden daha uzun hizmet etmis futbolcular vardir, ancak maç sayisi olarak, kulüpte beni geçmis futbolcu oldugunu sanmiyorum.
Ankaragücü formasini birinci ligde teslim aldim ve yine birinci ligde biraktim. Ben bu konuda kendimi cok sansli sayarim. Tabiri caiz ise, formayi en üstte teslim aldim ve yere düsürmeden yine en üstte biraktim. O dönemde belli basarilarimiz oldu ve takima renklilik getirdigime inaniyorum.
Ben her zaman Ankaragüçlü Hayati’yim...
• Günümüz futbolunda, ondört sezon ayni takimin formasini giymek her futbolcuya nasip olmuyor. (Burada sevgili Hakan Kutlu ve Bülent Korkmaz’in da hakkini vermek gerekir diye düsünüyorum). Henüz 26 yasinda, sekiz takimin formasini giymis futbolcularin pek revaçta oldugu bu gel git zamanlarda, sizi bu kadar zaman Ankaragücünde tutan neden neydi diye sorsam...
Gerçegi söylemek gerekirse, Ankara’ya, Ankaragücü’ne geldigimde, Ankaragüçlü degildim. Fenerbahçe’ye sempatim vardi. Ama Ankaragücünde ki ilk sezonumda, istanbul’da oynadigimiz olayli bir Fenerbahçe maçindan sonra, Fenerbahçe sempatim bitti. Ancak, bugün bile, iyi futbol oynayan, seyir zevki veren her takimi takdir ederim. Ankara’da geçirdigim ilk sezondan sonra Ankaragüçlü oldum. Esim ve kizim da siki Ankaragücü taraftarlaridir. Bu konuda minik bir animi anlatayim. Bu sezon basi, bir gün eve gittigimde, kizim ve esim beni çagirdilar, üzgün görünüyorlardi. Önlerinde puan cetveli vardi, ve Ankaragücü bes puanla ligin dibine demir atmisti. Kara kara düsünüyorlardi. Bana ‘Ne olacak bizim bu takimin hali’ diye sormuslardi. Onlarin üzülmesi, beni de üzmüstü. Kizim on üç yasina girmek üzere. Okulda Ankaragüçlü oldugunu söyledigi zaman, arkadaslari sasiriyormus. Malesef, Ankara’da dogup büyümüs olsalar bile, günümüz çocuklari, çogunlukla istanbul takimlarinin taraftarlari.
Ancak, kizim gerçekten iyi bir Ankara’li ve Ankaragüçlü.
Ankaragücünde çok güzel günlerim geçti. Takimda bir aile, bir camia havasi vardi. Arkadaslik ön planda gelirdi ve benim takima geldigim dönemde, baskan Nurettin Çarmikli Ankaragücü’nü kocaman bir aile haline getirmisti. Beni Ankaragücünde uzun seneler tutan, iste o dostluk, arkadaslik havasi oldu.
Ancak, her çaylak futbolcunun yasadigi gibi, bende ilk zamanlarda zorluklar yasadim.
• Sizin Ankaragücü’ne geldiginiz sezon, Ankaragücünün kadrosunda hangi futbolcular vardi ...
Transfer de o sezon takima Durmus Çolak, santrafor Haluk Turfan, Yasar Altintas, ve Yücel Uyar katilmisti. Hepsi isim yapmis futbolculardi. Benimle beraber Abdullah Duran, Tarik takima yeni gelen oyunculardi.
• Sizin Ankaragücünde oynadiginiz dönemde, aklinizda yer etmis, bugün Teknik Direktör olarak “Keske söyle bir futbolcum olsa dediginiz” futbolcular kimlerdi ...
Elbette özel futbolcular vardi. Durmus Çolak, büyük bir yetenek ve çok iyi bir insandi. Bugün oynamis olsa, transfer piyasasinda adindan en çok söz edilen futbolcularin basinda gelirdi. Kaleci Arif Perinçek, Yücel Uyar, santrafor Haluk Turfan, iskender Atasoy, Hikmet Hancioglu aklima su an gelen isimler.
• O dönemde ki Ankaragücü camiasi ile, bugün varolan camiayi kiyasladiginiz zaman, ortaya nasil bir tablo çikiyor, sizin döneminiz ile, bugün arasinda ne gibi farkliklar var …
Çok büyük farkliliklar var. simdi düsündügüm zaman, aradaki farki çok iyi gözlemliyorum. Eskiden evimizde oynadigimiz bütün maçlarda, stadin üçte ikisi Ankaragüçlü olurdu. Mesela benim geldigim sezon, Ankara’da Besiktas maçi oynamistik, tribünler neredeyse tamamen Ankaragücü taraftarlarinca doldurulmustu. Fenerbahçe, ki Besiktas’a göre daha fazla taraftara sahiptir, onlar bile, Ankara deplasmaninda azinlikta kalirdi. Hiç unutmuyorum, o sezon çok soguk ve karli bir havada Galatasaray ile oynamistik. Maç 1-1 bitmisti. Prekazi ve iskender bir mücadele sonrasi düsmüsler, sonrasinda Prekazi yerden agzi burnu kan içinde kalkmisti. O sezon, Trabzonspor’u da yenmistik. Taraftar her zaman arkamizdaydi.
Ankara, her takim için zor bir deplasmandi. Günümüzde taraftar daha bilinçli olsa da, eski atesi göremiyorum. Bugün taraftarlar internet ortaminda organize olabiliyor ve teknik imkanlari daha fazla, ama sevdalar azalmis gibi. Eskiden, taraftar bir baska idi, daha atesli ve takimina her maçta sahip çikardi, tribünler hemen her maçta tika basa dolardi. Maçin baslamasina saatler kala tribünler dolu olurdu.
• Ankaragücünde unutmadiginiz maçlari aklinizda yer etmis maçlar mutlaka vardir, bize bir kaçini anlatir misiniz …
Trabzonspor’u 5 -1 yendigimiz bir maç geliyor aklima. Sanirim 1993 yili idi. Maç çok soguk ve karli bir havada oynanmisti. Müthis oynamistik. Sonra istanbul’da Galatasaray ile oynadigimiz bir kupa maçi vardi. 1-0 maglup durumdan maçi çevirdik ve 3-1 kazandik. ilk golü ben atmistim. Yanilmiyorsam 1988 – 1989 sezonu idi. ikinci golü Haluk, üçüncü golü Ziya Dogan atmisti. Galatasaray, iki sezon evinde hiç bir takima yenilmemisti, ve biz o maçta onlari yendik.
Antrenörlük yaparken, Ersun Yanal döneminde, Besiktas’i ve Galatasaray’i istanbul’da yendigimiz maçlar var.
• Zamaniniz oldugunda, Ankaragücü maçlarina gider misiniz ...
Mutlaka giderim. Futbol, bizim yasam tarzimiz.
• Peki, siz bugün ortaya çikan tabloyu yönetim anlayisina bagliyor musunuz. Ben, bugün Ankara takimlarindan birinde baskan olsam, kesinlikle taraftar sayisini artirmak için çaba harcar, proje üretirdim. Sizce, günümüzde Ankara tribünlerinin dolmamasi, yönetimlerin sig mentalitesine mi endeksli ...
Elbette bu konuda yönetici mentalitesi önemli bir etken. Ancak bu konu çok göreceli. Tribünlerin eskiden oldugu gibi dolmamasini, salt yönetimlere veya baskanlara endekslemek yanlis. Neticede, Ankaragücünde veya Gençlerbirligi yönetiminde olan arkadaslar da, ellerinden geldigince takimlarina hizmet veriyorlar. Bence, hizmeti kim veriyorsa, ona tesekkür etmek lazim. Unutmayin, bizim oynadigimiz dönemlerde de çok sikinitili zamanlar oldu. Eskiden de her sey toz pembe degildi. Günümüz futbolunda, maddiyat ne yazik ki daha ön planda...
• Bir önce ki soruma ilave olarak, eskiyi özlüyor musunuz diye sorsam …
Genel futbol penceresinden baktigim zaman, elbette özlüyorum. Ama ayni zamanda, bizim çektigimiz sikintilari düsündügüm zaman hiç özlemiyorum. Eskiden antreman sahamiz bile yoktu, antreman için Eryaman’a 45 dakika otobüs yolculugu yapardik. Soyunma odalarimiz çok ilkeldi, dus yapma sansi bile bulamadigimiz zamanlar olurdu. MTA’da, kimi zaman toprak sahalarda maçlara hazirlanirdik. simdi ki olanaklarin hiç biri yoktu. Futbolun maddi getirisi de, günümüzde oldugu kadar çok degildi.
Ancak, günümüzde eski sevdalar yok. Eskiden tarafar takima çok maç kazandirirdi. Tribünler çok hareketli ve atesli olurdu. isin dogrusu, eskinin taraftari artik yok. Bu gerçegi, izledigim maçlarda gözlemliyorum. Sayin Fatih Terim döneminde, 2-0 yenik durumda iken, taraftarin ateslemesi ile 2 – 2 ye getirdigimiz bir Samsunspor maçi vardir ki, taraftar olmasaydi biz o maçi kesin kaybetmistik. O maçta ben sari kart cezalisiydim, oynayamamistim.
• Bu konuya daha genis bir pencereden bakarsak, Ankara futbolunun geçmisi ile bugünün futbolunu kiyasladiginizda, ortaya nasil bir tablo çikiyor ...
Günümüzde, Ankara’da futbol oynamaya daha müsait bir ortam var. Kulüplerin sahip oldugu tesisler mükemmel, futbolcular, en iyi sartlarda antreman yapiyorlar. Yapi olarak, tüm Ankara takimlari çok profosyonel ve daha iyi imkanlara sahip. Örnegin, Gençlerbirligi, eskiden Koç Yurdunun altinda ki soyunma odalarinda giyinip soyunan, ilkel sahalarda antreman yapan, zor sartlarda var olmaya çalisan, kisaca yasam mücadelesi veren bir kulüptü. Ankaragücünden daha kötü durumdaydi. Günümüzde, Ankara futbolu, Süper ligde üç takimla temsil ediliyor. Yakinda dört olacak. (Burada gülüyor). Durumlari, tesis ve imkan anlaminda, eskiye göre çok ama çok daha iyi...
• Sizce, gelecekte bir gün, Ankara’dan bir sampiyon çikabilir mi ...
Buna kim cevap verebilir ki. Ama çikmayacak demek de dogru olmaz. Aslinda, Ankara’da o potansiyel var. Taraftar olarak da, maddi anlamda da, bu sehirden sampiyon çikaracak potansiyel var. Unutmayin, istanbul kulüplerinin yönetimlerinde olan kisilerin bir çogu, Ankara kökenli ve Ankara’da yasiyor. Artik futbol çok farkli boyutta. Eskiden kulüpler, idarecilerin cebinden gelen ve geri dönmeyen paralar ile yönetilirdi. simdi futbol bir endüstri. Çok büyük sponsporlar var, ayni zamanda gelirler daha fazla. Basari maddiyat ile dogrudan alakali. Ankara’da, o maddi güce sahip kisiler var. Yeter ki, Ankara takimlarina sahip çiksinlar. Takimlarin gelirleri artirilarak hedefler büyültülebilir.
• Ben iyi bir Ankara’li olarak, Gençlerbirligi’ni Türk futbolunuin yildizi olarak görüyorum. Ancak burada gözlemledigim sikinti, taraftar sayisinin düsük olmasi. Taraftar sayisini artirma adina bir çaba var mi. Sizce, taraftar sayisi mutlaka artmali mi ...
Ben, Gençlerbirliginde, çok uzun bir süre hizmet vermis degilim, ama yönetimin bu konuda ciddi çabasi oldugunu biliyorum. Öncellikle bilet fiyatlari çok ucuz. Avrupa takimlari ile mukayesse ettiginiz zaman (burada Arsenal örnegini tartisiyoruz, Arsenal kombine bilet ücreti 1000 Sterlin civarinda). Ancak Ankara’nin bu konuda bir takim sansizliklari da oldugu bir gerçek. Öncellikle çok kozmopolit. Adam Ankara’da yasiyor ama baska takimlari tutuyor. isin içine istanbul takimlari hayranligi da girince, bu sorun büyüyor. Ankaragücü, bu konuda daha sansli. Kemiklesmis taraftar profili var. Gençlerbirliginde, biz bu sorunu, alt yapilara önem vererek çözmeye çalisiyoruz. Yalniz, taraftarlik daha çok disardaki arkadasliklarla kuruluyor. Ankaragücü’nün Ankara’da bu konuda çok büyük destegi var. Ben bunu çevremdeki insanlarda görebiliyorum. Bu konu, aslinda Ankara futbolunun kanayan yarasi ve ne yazik ki kisa vadede çözülmesi güç.
• Ankara futbolunun gelecegini nasil görüyorsunuz …
Bence ciddi bir atilim var. Üç Ankara takimi da süper lige renk veriyorlar. Oftas, ikinci ligin iddali takimlarindan biri ve seneye Süper ligde olmasi olasi. Telekom ve sekerspor bir atilim içinde. Bilhassa sekerspor’un büyük bir maddi destegi var. Muhtemel, sekerspor’un bütçesi, Süper ligde oynayan takimlarin pek çogundan daha fazla. Bu da bir kipirdama, bir canlilik oldugunun göstergesi.
• Yeri gelmisken, izninizle size çok samimi bir soru sormak istiyorum. sahsen, Ankara takimlarini yönetenlerin, sampiyonluga inanmadiklarini düsünüyorum, Sizin bu konuda ki görüsünüzü merak ediiyorum …
içtenlikle söyleyebilirim, böyle bir kani bende olusmadi. sampiyon olabilmenin mümkün olacagi bir ortamda, bunu red edecek bir yönetici veya baskan olacagini düsünemiyorum.
• Peki, Gençlerbirliginde gerçekten sampiyonluk inanci var mi …
Bu sezonun basinda bizim hedefimiz ilk yariyi 27 puanda kapatmakti ve biz bu hedefi tutturduk. Geçen sene bu hedef 25 imis ve bu sezonun ilk yarisinda biz bunun iki puan üstüne çiktik. Sezon sonu hedefimiz, izninizle bizde sakli kalsin. Ancak geçen sezon topladigimiz puanin üzerine çikacagimizi düsünüyorum. UEFA kupasi elbette mümkün, hatta sans faktörü de bizden yana islerse, bu hedef sampiyonlar ligi bile olabilir.
sampiyonluk olmasa bile, ikincilik mümkün ...
• Gençlerbirligi olarak, bu sezon geldiginiz noktadan memnun musunuz…
Evet memnunum, sezon basinda hocamiz Mesut Bakkal önderliginde ki teknik heyet ile bir hedef belirledik. O hedefi de tutturduk. Türkiye kupasinda da yolumuza devam ediyoruz.
• Konuyu biraz degistirerek, Ankaragücünden sonra Teknik Direktörlük kariyerinize nasil adim attiniz …
Ben ‘A Lisansimi’, 98 senesinde futbol oynarken yaptim. Futbolu biraktiktan sonra da, Ankaragücünde, sayin Tinaz Tirpan hocamin yaninda, yardimci hoca olarak çalismaya basladim. Ertesi sene, Tinaz hoca ayrildi. Ama ben onun öncesinde, Kasim ayinda ingiltere’ye gittim. Sayin Cemal Aydin, beni ingiltere’ye dil kursuna gönderdi. Bes ay kadar ingiltere’de kaldim. Arsenal ve Chelsea, Avrupa kupalarinda oynadigi için antremanlarini izleme sansim olmadi. Ancak West Ham United ve Wimbledon takimlarinin antremanlarini izledim. Ayni zamanda, Crystal Palace’in da antremanlarini izleme sansim oldu. Benim için iyi bir tecrübe oldu. Futbol disiplinin ne oldugunu, nasil olmasi gerektigini ögrendim. Dünya görüsüm degisti desem yeridir. ingiltere maceram, hayatim da önemli bir yer tutar. Biz Türk milleti olarak, ilkeli, prensipli olmaktan sürekli dem vururuz ama uygulama da sikinti yasariz. Adamlar uygulamayi asmislar. Uygulamanin nasil olmasi gerektigini orada gördüm.
Ankaragücü’ne dönersek, ertesi sene Sayin Ersun Yanal ile birlikte iki sezon çalistim. Çok basarili bir dönemdi. UEFA kupasina katildik. Ersun hoca takimdan ayrildiktan sonra yeni gelen Romen hoca ile çalistim, arkasindan rahmetli Tevfik Lav geldi. Ben o sezon sonunda Ankaragücünden ayrildim.
• Neden ayrildiniz diye sorsam …
O günkü sartlarda, rahmetli Tevfik Lav ile anlasamadik. isin dogrusu, Sayin Cemal Aydin takimdan ayrilmami istemedi. Bu konuda bana çok baski da yapti. Hatta, alt yapinin basina geçmemi önerdi. O zaman alt yapinin basinda kimse yoktu. Aslinda, ‘hoca ile anlasamadik’ demek de tam dogru degil. Ben, biraz baska takimlarda çalismayi istedim, isterseniz ‘hava degisimi’ diyelim. Ankaraspor’a geçtim. ikinci ligde sampiyon olan takimi ben kurdum. Orada kisa bir süre kaldim. Üçüncü maçtan sonra biraktim. Bir süre çalismadim. Bu süre 6-7 ay kadardi. Yurt disinda, bilhassa Almanya, Hollanda, Belçika’da maçlar izledim. Bu dönemde yasadiklarimi sorgulama, dost ve arkadas arasinda ki farki ögrenme firsatim oldu. Dost ve arkadas çok farkli kavramlarmis, onu bu dönemde ögrendim.
2004 Nisan ayinda, Milli takimlar da çalismaya basladim. A2 Milli takim ile Future Cup’da yer aldik, ben teknik kadroda idim.
Sonrasinda, Sayin Ünal Karaman Genç milli takimlar genel kordinatörü olunca, ben de bölgeler teknik sorumlusu oldum. Türkiye’de onüç, Avrupa’da dahil ondört bölge de, çok ciddi futbolcu arayislarimiz oldu. iyi isler yaptigimiza inaniyorum. U17 takimi sampiyon oldugunda, o ekibin içinde biz de vardik. Arkasindan, A2 Milli takima geri döndüm. O dönemde, A2 milli takimina yüzün üzerinde futbolcu çagirdik. Yüz futbolcudan onalti, hatta onyedisi, A Milli takima gitti. Genç Milli takimlar da çalisirken, Edirne’den Van’a kadar (ayrica buna Avrupa’da dahildir) yaptigimiz taramalarda, 1154 tane ‘seçilmislerin seçilmisi’ futbolcuyu bizzat izledim. Bugün, bu futbolcular içinden Milli takima kadar yükselmis olanlar var. Ayrica, bu futbolculara dair, her türlü bilgi bankasini olusturduk. Mesala, futbolcunun aile detaylari, hangi ilaçlara alerjisi oldugu, sakatlik geçmisi gibi. Bu sporcunun gelisimi açisindan çok yararli bir arsiv.
2006 senesinin Haziran ayinda, Sayin Mesut Bakkal bana teklifte bulundu. Ailemin de Ankara’da olmasi dolayisi ile teklife sicak baktim. Beraber çalistigim Sayin Ünal Karaman’in ve Sayin Fatih Terim’in olurunu aldiktan sonra, Sayin Haluk Ulusoy ile görüstüm. Eksik olmasinlar, çok anlayisli davrandilar. ‘Her zaman beraberiz’ dediler. Burada, Gençlerbirliginde, çok sicak bir ortam buldum, en küçük bir sikinti yasamadim.
• Gençlerbirliginde çalismayi seviyor musunuz …
Burada mutluyum. Hatta çok mutluyum. Ben ‘Ankaragüçlü’ Hayati’yim. Ancak burada çok sicak karsilandim ve bana Gençlerbirliginden teklif gelmesi beni çok onurlandirdi. Futbolcular ve teknik kadronun bir araya geldigi ilk toplanti da, Sayin ilhan Cavcav’in benim ile ilgili söyledikleri beni çok duygulandirdi. Buralara gelmek gerçekten çok kolay degil. Geldigim noktadan çok mutluyum. Her iki camiadan da, çok büyük destek gördüm, sagolsunlar, her zaman yardimci oldular.
• Tekrar eskiye dönersek, o günlerden kalan futbola dair dostluklariniz, görüstükleriniz var mi ...
Elbette var, ancak burada isim vermem dogru olmaz, ama içimi dökebebilecegim eski dostlarim her zaman yanimdadir.
• Ankaragücü kulübünde kongre üyeliginiz var mi …
Dogal olarak kongre üyesiyim ama bir türlü firsatini bulup üyelik kartimi alamadim. Zaten, bildigim kadari ile, on sene Ankaragücünde futbol oynayan bir futbolcu, otomatik olarak kongre üyesi oluyor. Kismet olursa, önümüzdeki kongreden sonra üyelik kartimi alacagim.
• Belki sizin açinizdan cevap vermesi zor bir soru olacak ama, sizce Ankaragücü ve Gençlerbirligi iyi yönetiliyor mu …
iyi yönetilmek çok göreceli bir kavram. Kime göre ve neye göre iyi yönetiliyor veya yönetilmiyor. ’Kötü yönetiliyor’ demek için farkli bir bakis açisina sahip olmak lazim. Tesis anlaminda, her iki Ankara takimi da neredeyse mükemmeli yakalamis gibi. Gençlerbirligi, Süper ligde besinci sirada. Son maçi kazandigi takdirde, Türkiye kupasinda tur atlayacak. Tabi isin farkli bir boyutu var. Biz teknik kadrodayiz ve elimizden gelenin en iyisini yapiyoruz. idari anlamda yapilanlar çogu zaman, bizim disimizda gelisen olaylar. Kaldi ki benim gördügüm kadari ile bir sikinti yok. Ancak benim bilmedigim baska konular varsa, o konularda konusmak bana düsmez.
• Gerek Gençlerbirligi, gerek Ankaragücü, bulunduklari yerden daha iyi yerlere gelebilecek potansiyele sahip mi …
Kesinlikle sahip. Bakin, her iki takim da, son sezonlar da UEFA kupasinda mücadele verdi. Geçtigimiz sezon, Gençlerbirligi bu firsati son maçinda kaçirdi. Ben bu konuda çok karamasar degilim. Zaman zaman gelen basarilara baktiginiz zaman, o potansiyelin oldugu ortada.
• Daha genis bir pencereden bakarsak, bir Teknik Adam olarak, Türkcell Süper Lig hakkinda görüsleriniz nelerdir. Sizce, ligimiz kaliteli bir lig midir …
italya, ingiltere, Almanya ligleri kadar kaliteli degil, zaten bunu da tartismak gereksiz. Ama Avrupa’nin diger ligleri ile mukayese ederseniz, mesela Hollanda veya Belçika veya Avusturya ligleri de bizden çok üstün degil. Fransa’da bile senelerdir bir Lyon takimi sampiyon oluyor. Bu rekabetsizligi gösterir. Yani bizde ki sikinti, Avrupa liglerinde de var. Bana göre, bu sezon, son yillarda ki en ilginç olani, zira her takim digerini yenebiliyor. Mesala Sakaryaspor’un Fenerbahçe’yi yenmesi gibi.
• Ancak, lig bitiminde, hangi takimin sampiyon olacagi daha simdiden belli degil mi. ingiltere ligi kuruldugundan bu yana, 28 degisik takim sampiyon olmusken, ve bu sayi son yirmi sezonda yedi iken, biz hala dört takim da kalmisiz. Sizce bu rekabetsizligin göstergesi degil mi …
Bu imkanlarla sinirli bir olay ve tamamen maddiyat ile alakali. Bugün bütçesi büyük olan, daha genis imkanlara sahip olan sampiyonluga oynuyor. Bu tüm dünyada futbolun gerçegi.
• Peki sizce Türk futbolunda haksiz rekabet yok mu... Pazar aksamlari yayinlanan futbol programlarina bir bakin. Saatlerce üç istanbul takiminin maçlari, görüntüleri, canli yayin sonrasi özet görüntüleri, röpörtajlar, yorumlar. Anadolu takimlarinin taraftarlari, kendi takimlarinin maçlarini izlemek için, gece yarilarina kadar beklemek zorunda. Ve isin hazin tarafi, onlara ayrilan süre bir kaç dakikayi geçmiyor. Yani Türk futbolunda, ‘figuranlar’ ve ‘esas oglanlar’ var. Siz, bu durumu nasil degerlendiriyorsunuz...
Bir teknik adam olarak, elbette bu durum beni de rahatsiz ediyor. Sonuçta, bu iste en fazla emegi olanlar bu takimlarda oynayan futbolcular. Neticede, bu lige renk veren takimlar, Anadolu takimlari. Haksiz rekabet, ne yazik ki Türk futbolseverin problemi. Bu yazgiyi degistirmek için futbolseverin, Anadolu takimlarina olan bakis açisini degismesi gerekiyor. Bakin, sezonun ilk yarisinda Vestel Manisaspor liderdi, ama bir anda ‘hocaydi, futbolcuydu’ derken tepetaklak oldular. sampiyonluga, Vestel Manisaspor’un veya Gençlerbirliginin inanmasi yetmez. Buna tüm Türk futbolseverin de inanmasi lazim. Bence, düsüncelerin degismesi gerekiyor. Bence gelecekte bir gün, Anadolu’dan da bir sampiyon çikabilir, zira bazi seyler degismeye basladi. Mesala, istanbul takimlari, eskiden istedikleri futbolculari Anadolu takimlarindan aninda alabiliyorlardu, simdi bu o kadar kolay degil. Anadolu takimlari ciddi yatirimlar yaparsa, basarinin gelmesi mümkün.
Türk futbolseveri olarak iyi oynayani, iyi isler yapani alkislamali, o takima destek vermeliyiz. Bizim ülkemizde malesef bu yok. Bizde, sadece ve sadece tabular var ve bizim insanimiz o tabularin pesinden gidiyor.
Ancak sunu da söyleyeyim, beni yok sayani ben de yok sayiyorum, gazete ise okumuyorum, televizyon kanali ise izlemiyorum. Ne zaman bize hak ettigimiz ilgiyi gösterirlerse, ben de o zaman, gösterenin gazetesini okur veya futbol programini izlerim.
• Türk futbolunda sikça gündeme getirilen yabanci kisitlamasi hakkinda ki düsüneceleriniz, sizce yabanci kisitlamasi kalkmali mi …
Bence kalkmamali. Bu kadar genç nufusa ve potansiyele gereken deger verilmeli. Önemli olan kaliteyi artirmak ise, kendi ülkesinin Miili takiminda sürekli oynama zorunlulugu getirilmeli. Ancak simdi ki sartlarda, yabanci futbolcunun gelisi de, gidisi de sorun. Hagi gibi, Popescu gibi futbolcular elbette gelsin. Ama Türk futbolunda ki yabancilarin kalitesi ortada. Almis olmak için yabanci kontejanini doldurmak dogru degil. Alti degil, üç yabanci transfer edilsin ama kaliteli futbolcular alinsin. Ben Milli takimlarda da çalistim. Bir yabanci futbolcu, aslinda binlerce Türk gencinin hayallerini öldürüyor ve önünü kapatiyor. Bir takimda alti yabanci olursa, ki bir de kaleci var, geriye dört yerli oyuncu kaliyor, ki o zaman bizim çocuklarimizin önü kapaniyor.
Bakin Fenerbahçe takimina. Kadrosunda bir sürü yetenekli Türk futbolcu olmasina ragmen, pek çogu düzenli forma sansi bulamiyor. Yabanci futbolcu demek, ‘Türk futbolcusunun hayallerini öldürmek’ demek. Ben, konuya bu açidan bakiyorum.
• Bir Türk teknik adam olarak karsilastiginiz zorluklari anlatir misiniz. Sizce, ülkemizde yabanci hocalar daha mi çok prim taniniyor …
Bulundugum konum olarak, ‘çok fazla sikinti çekiyorum’ dersem yalan olur. Teknik adam olmak hem yerli, hem yabanci için zor. Makus talih meselesi. Ancak, bizim genel yapimizda, ‘yabanci hayranligi’ var. Herkes isini dogru yapsa, bu konuda büyük sikinti olmaz.
• Kendinize örnek aldiginiz Bir teknik adam var mi …
Kariyerimde, tek bir insandan etkilendigim olmadi. Bence olmasi gereken, çesitli teknik adamlarin dogrularini, iyi yaptiklarini alarak bir harmoni yaratmak. Begendigim Teknik Direktörler elbette var. Yalnizca yaptigi isle degil, karakteri, durusu ile ön plana çikanlar. Yalniz iyi Teknik Direktör degil, iyi insan olmakta çok önemli. Ayrica bu meslekte ekip çalismasi çok önemli.
• Türk hakemligi hakiinda ki görüsleriniz nelerdir. Geçmis ile kiyasladiginiz zaman iyiye gidis var mi. Bir Anadolu takiminin teknik adami olarak hakemlerimiz hakkinda karamsar düsünceleriniz var mi ...
Karamsar deglim. Hakemlerimizden memnunum. Hatalar elbette olacaktir ama art niyet olduguna inanmiyorum. Hepsi piril piril genç insanlar. Elbette onlar da ara sira etki altinda kaliyorlar. Medya bu konuda çok büyük etken. Futbolun bu kadar ön planda oldugu bir ortamda hakem de, futbolcu da, teknik adam da etki altinda kaliyor. Kaldi ki, hakemler hakkinda bu kadar konusmak gereksiz. Biz, bazen bu konuyu çok abartiyoruz. Futbolu yönlendiren kisilerin bui konuda daha duyarli olmasi gerekir. Mikrofonu gören konusmamali.
• Gelecek için düsünceleriniz nelerdir, mesela yurt disinda bir takim çalistirmak ister misiniz …
Mutlaka isterim, aklimda olan bir kulüp yok ama yurt disina gittikten sonra oralar bakisim degisti. Bizde de futbol da bir gelisim var, neticede ülkede bizim, futbol da bizim, biz de atilimlar yapacagiz elbet. Ama gelecekte bir gün, Avrupa liglerinin birinde, takim çalistirmak isterim.
Söylesi için tesekkür ederim…
Ziya Adnan
10 Ocak 2007
|
|