Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2007-08-02 15:30:30
Mesaj konusu: Yeni Sezon Baslarken…
|
|
|
Ki her geçen sezon, berbat bir hatira Türk futbolunda…
Gözümüz aydin, yeni futbol sezonumuz kapida, pek sevinecegiz, umutlanacagiz, bu sefer digerlerinden farkli olacak umuduyla. Umut yolcusu yorulmaz ya. Yeni sayfanin, eskilerinden daha beyaz olacagi inanci kaplayacak içimizi. Bahari bekleyen kumrular tadinda, tipki daha önce yasadigimiz gibi, her sezon basinda…
Carlos’lar, Lincoln’ler, Alex’ler, Cisse’ler bu sezon Türk futbolunda…
Ama bir zaman sonra…
Umutlar kirilacak, her sey ayni olacak bu sezonda. Hiçbir sey degismeyecek. Maçlar ayni sikicilikta, yorumcular ayni çigirtanlikta, takimlar ayni sandalci kavgasinda, yöneticiler bilindik sidik yarisinda, futbolcular ayni umursamazlikta, hakemler ayni kararsizlikta…
Pazar aksamlari ayni sikintilarda…
Futbol sevdalilari, futbol kirintilari arasinda…
Umutlarimiz gelecek sezona kalacak, sezonlar, transferler, umutlar hiç bitmez ki nasilsa…
***
Daha sezon baslamadan, basladi pek bilindik teraneler aslinda. Geçtigimiz günlerde. Bir takimin basina yeni geçmis bir Teknik Direktöre dair, diger bir takimin yöneticisi “Annem yasinda” demisti, öylece kalakalmistik. Bu yorumu yapan yöneticin annesi ne düsünmüstür ki acaba. Neden her yönetici, her firsatta bir seyler söyleme geregi duyar ki acaba. Neden, sahada oynanan futbol degil de, baskanlar, yöneticiler ve kavgalar ön plana çikar Türk futbolunda…
Sonra dördüncü büyük denilen Trabzonspor, yine kayiplari oynadi adi sani duyulmamis vasat bir Avrupa takimi karsisinda. En büyük Türk yalani, bir kez daha…
Bazen, futbolumuza dair bir dilek geçer içimden. Bir futbol takimimiz olsa, Avrupa’da kasirga gibi esen, estikçe gürleyen. Bilmesek ne baskanin, ne yöneticilerin adlarini. Hiç konusmasalar. Sussalar. Suskunluklarini saygi yaratsa. Sadece konusulan, sahada oynadiklari futbolun kalitesi olsa.
Onlar sustukça, futbol konussa, hep beraber dinlesek…
Mümkünü olmayan bir dilek benimkisi, Hiç bir zaman gerçeklesmeyecek. Çünkü susmak Türk’e ait bir kavram degil sonuçta. Son sözü söylemek. Ne pahasina olursa olsun, futbol kimin umurunda.
Kaçimiz, Arsenal’in, Manchester United’in veya Sevilla’nin baskaninin adini biliriz ki, kaçimiz Arsenal’li yöneticilerin adlarini sayabiliriz…
Hiç kapanmayan kronik bir yara gibi futbolumuz, kasidikça kanayan. Bir kere cümleler dökülmeye basladi mi susmayi hepten unutmus agizlardan, kanamaya baslar yara.
Türk futbolunun hatiri sayilir sorunu, insan malzemesi kanimca…
***
Geçtigimiz günlerde, Gençlerbirligi taraftar sitesi ‘alkaralar.com’ da görmüstüm, sasirmistim. ‘Cavcav, Kombinenin Tursusunu Kur” baslikli yazida, Gençlerbirligi Kulübü Baskani ilhan Cavcav’in, kirmizi-siyahli taraftarlarin aleyhine tezahürat yapmasina kizarak, kombine bilet uygulamasini kaldirdigi anlatiliyordu.
Hangi medeni ülkenin, futbol takiminda böylesine keyfi bir uygulama vardir ki. Hangi kulüp baskani, taraftarini cezalandirir ki.
Türk futbolu, kanayan bir yara…
Çünkü takimlarin, baskanlarin gölgesinde kaldigi, keyfe keder yönetimlerin, susmayi hepten unutmuslarin, köse baslarini tutmuslarin, bakkal zihniyetiyle holding yönetmeye çalisanlarin at kosturdugu yazik zamanlarda futbolumuz.
Çünkü rekabetin olmadigi, çünkü herkesin güçlü ve zenginden yana oldugu, çünkü futbolun yalnizca bir sehirde oynandigi…
Çünkü futbol kulüplerinin hala dernekler yasasi ile yönetildigi, çünkü hala denetlenmedigi, çünkü hala yapilan transferlerin en çok menejerlerin isine yaradigi…
Çünkü futbolseverimizin üç büyükler masali ile kandirildigi…
Çünkü…
Futbolumuz bir köy dügünü tadinda. Dügünde yer alan herkes bizden. Dügünün pek zengin sahipleri donatmislar masalarini. Baskösede agalar, kösede zengin masasina uzaktan bakan marabalar. Siklikla silahlar patlar, halay çeker, davul çalariz, mutlu mesut, en görkemli, en eglenceli, en satafatli dügünün bizimki olduguna inanarak.
Aslinda ortaya çikan hazin bir fotograf, kanayan bir yara.
***
Sevgili Tanil Bora’nin pek yerinde bir gözlemidir,
“sike ve Oligarsi, Türk futbolunda asla besinci sampiyona izin vermez…”.
1959 yilinda kurulmus ligimiz, simdi ki adiyla Türkcell Süper Ligi. Kimi zaman kablosu, kimi zaman isiklari kesik. O tarihten bu yana, yalnizca dört takim sampiyon olmus. Oysa futbolun besigi ingiltere’de lig kuruldugundan beri sampiyon olmus takim sayisi 28. Bundesliga’da 12, Serie A’da 18, La Liga’da 9.
Diger bir ilginç istatistik ise istikrar üzerine. Son yirmi yilda, yirmi sekiz Teknik Direktör degistirmis Fenerbahçe. Kurulusundan bu yana 98. ingiltere’nin efsane takimi Liverpool ise tarihi boyunca 18 Teknik direktörle çalismis, kurulus tarihi 1892.
Bir baska ingiliz devi Manchester United’in teknik patronu Alex Ferguson, 21 senedir görevinin basinda.
***
Önemli bir konu da ‘Haksiz Rekabet” meselesi, çoklarinin pek umursamadigi. Bir anlasalar ki, kendi liginde rekabeti yaratmadan Avrupa’da basari yakalamanin mümkün olmadigini…
Yalnizca, Fenerbahçe’nin geçtigimiz aylarda ki transfer harcamalari, Anadolu kulüplerinin tümünün bütçesi kadar neredeyse. Digerlerinin bu kadar güçsüz, bu kadar gariban, bu kadar kabullenmis olusu Fenerbahçe’nin suçu degil elbette, ama hemen herkesin güçlü ve zenginden yana oldugu bu yitik düzenin, Türk futbolunu rekabet olgusundan arindirdigi da bir gerçek…
Geçenlerde, Samsunspor’un kapanacaginin haberi küçük yazilarla duyrulurken gazetelerin spor sayfalarinda, ayni gün, Roberto Carlos’un “Türk kebabini çok sevdiginden” bahsediliyordu büyük puntolarla. Kocaman resmi vardi sayfanin nerdeyse yarisini kaplamis. Okurken Aristoteles’in cümlesi takildi aklima;
Zayif, daima adalet ve esitlik ister, hâlbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile degildir.
Türk futbolu kanayan bir yara. Çünkü haksiz rekabet üzerine kurulmus ucube bir düzen. Bozuk rotatiflerin sesi her Avrupa macerasinda gümbür gümbür kulaklarimizi tirmalar. Her yeni sezonun, bir öncekinden daha iyi olacagina inaniriz, ama…
Gözünüz aydin, yeni futbol sezonumuz nur topu gibi kapida.
Ama ne yazik ki, her geçen sezon, berbat bir hatira Türk futbolunda…
Ziya Adnan
|
|