Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2007-10-10 13:25:36
Mesaj konusu: Ahmet Durdu Süleyman Gitti…
|
|
|
Giderek, Martin Scorsese’nin 1990 yapimi ‘Siki Dostlar’ (Goodfellas) filmini hatirlatan Türk futbolunda, üzerinde düsünülmesi gereken konu sudur kanimca. Renk ayrimi gözetmeden, tüm taraftarlar arasinda bir anket yapilsa,
‘Kulübünüzün baskanindan ve yöneticilerinden memnun musunuz, kulübünüz sizce iyi yönetiliyor mu?”…
sorusu sorulsa.
Meseleye ‘tamamen duygusal’ yaklasmayan, takimini karsiliksiz seven, ‘al gülüm, ver gülüm’ islerine, bilet toptanciligina bulasmamis, sevdasini satiliga çikarmamis kaçi,
‘Evet memnunum’
cevabini verir ki acaba…
Kaçi, iyi yönetildiklerini, yönetime inandiklarini, kulübün hedefleri oldugunu, gelecege güvenle baktiklarini, transfer politikalarini begendiklerini, maddi açidan kulübün güçlü oldugunu, taraftarin kulübün geleceginde söz sahibi oldugunu söyler ki acaba…
Türk futbolunda bütün renkler hizla kirlenirken, nispeten daha az kirlenmis kaçi, yönetiminin arkasinda durur ki beklentisiz…
Kaçi, firtinali sularda yol alan geminin kaptanina duyulan güven misali, baskanina güvenir duyar ki, merak ederim…
Türk futbolunun kanayan yarasi, ‘yönetim mevzudur’ ve mevzu derindir kanimca…
***
2000’li yillarin basinda, Besiktas tribünlerinden koro halinde söylenen bir tezahürat yükseldi, Besiktas taraftari olmadigim halde ilgimi çeken.
‘Ahmet Dursun, Seba Gitsin…’.
Sonra, tam istendigi gibi, Ahmet durdu. Süleyman Seba gitti. Kim bilir, belki bunca vefasizliga dayanamadi. Efendi, bilge, görmüs geçirmis adamdi. Bana her zaman eski Türk filmlerinde ki babacan karakterleri hatirlatti. 16 yil süren Baskanligi döneminde, 5 Lig sampiyonlugu yasadi. 2000 Yilinin Mart ayinda yapilan Besiktas kongresinde aday olmadi.
Derler ki, öylesine buruk ayrildi ki, o günden sonra bir daha inönü stadina ayak basmadi.
Yerine Serdar Bilgili geldi. Sonrasinda ise Yildirim Demirören. Onun 3,5 yillik baskanlik döneminde, Besiktas’in borçlari 18 milyon dolardan, 80 milyon dolara çikarken, bu süre zarfinda 35 futbolcu transfer edildi, 36 futbolcu ile yollar ayrildi.
Besiktas, üç yilda üç teknik adam degistirdi. Del Bosque, Riza Çalimbay, Jean Tigana.
‘Kesinlikle arkasindayiz, hocamiza güvenimiz tamdir…’’;
içerikli destek mesajlarindan, yan yana verilen samimi pozlardan, güven asilarindan kisa süre sonra yollar ayrildi.
simdi sorsalar Besiktas taraftarlarina,
‘Seba’yi Özlüyor musunuz?’ sorusunu, kaçi ‘Hayir’ der ki acaba…
***
Cemal Azmi Aydin,
1910 yilinda kurulmus, Türk futbolunun köklü kulüplerinden Ankaragücü’nün avukat kökenli baskani. Kir saçli adam. Ayni zamanda Fenerbahçe kongre üyesi ki, bunu hiçbir zaman saklamadi. Nicedir yazarim, bir takim baskaninin baska bir takim da kongre üyesi olmasinin garipligini. Nicedir. On seneyi geçkin bir zamandir kulüpte baskan olmasina karsin, onun döneminde Baskent takimi hiçbir kupa kazanamadi. Birakin kupayi, çogu sezon, küme düsme tehlikesi yasadi. En iyi derecesi, 2000 – 2001 sezonunda dördüncülük oldu. O sezon sonunda, o tarihi basarinin mimari Ersun Yanal ile kanli biçakli ayrildi.
Sayisiz teknik adam, futbolcu geldi geçti kulübün kapisindan. Ersun Yanal'in teknik direktörlükten ayrildigi 2002-2003 sezonundan sonra ki 5 sezon boyunca, 28 yabanci futbolcu ve 10 ayri teknik direktörle çalisti. Herkes gitti, o durdu. Öylece durdu. Gün geldi yedi düvelle kavga etti, gün geldi taraftariyla. Biçak kemige dayanmis olacak ki, geçen sezon oynanan Trabzonspor maçi sonrasi “’Yönetim istifa’, tezahüratini üstüne alinmayip,
"Yönetim kurulu gitsin, Baskan kalsin diyorlar" yorumu unutulmadi.
‘Bizi buraya delegeler getirdi yine onlar götürür’ cümlesi, onun baskanlik dönemini pek güzel özetler.
Onun döneminde, Ankaragücü taraftarlari, kendi kulübüne hiçbir zaman üye olamadi.
***
ilhan Cavcav,
Otuz yili askindir Gençlerbirligi kulüp baskani. Türk futbolunun en çok tartisilanlarindan. Türk futboluna sayisiz yildiz kazandirdi ama…
Kanimca, Ankara’nin Al-Karasinin sampiyon olabilecegine asla inanmadi. Taraftar sayisini artirma, Ankara taraftarini tribünlere çekme konularini pek önemsemedi. Gün geldi kendisini ‘Padisah’ tezahürati ile elestiren taraftarina kizip kombine bilet çikarmadi, gün geldi kardes takimi OFTAs’I Süper Lige çikaran teknik adamini kovdu.
Karistigi ölümcül bir trafik kazasi sonrasi,
‘Alkol almadim almaya gidiyordum. Bu aksam kismet degilmis…’ cümlesi döküldü dudaklarindan.
1923 yilinda kurulmus Cumhuriyet ile yasit Türk futbolun en saygin kulüplerinden Gençlerbirliginin kasasi her zaman dolu, ama tribünleri ve müzesi hep bos kaldi. Gençlerbirligi istasyon takim olmaktan öte geçemedi ve sayisiz yildiz geldi geçti ‘istasyon’dan.
Zamanlari gelince, bedeller ödenince, ‘istasyon sefi’ ugurladi onlari yedi tepeli diyarlara.
O da digeri gibi, Baskentinden sampiyon çikarmamis tek ülkede, baskani oldugu kulübü zirveye tasimak için hamle yapmadi.
En hazini, ‘Zamanin her seyin düsmani’ olduguna asla ve asla inanmadi…
***
Özhan Canaydin,
Galatasaray taraftarlarini kronik hüzne bogan baskan. Ne yeni stat projesi, ne de Olimpiyat stadi sefaleti. Sadece, Galatasaray’dan bedava gidip, sonrasinda 25 Milyon Euro karsiligi Bayern Munih takimina transfer olan Ribery adi bile, onun baskanlik dönemini özetler herhalde. Fazla söze gerek kalmaz. Bu yasamda, iyi yönetici olmak için, egitimli, agirbasli, centilmen olmak yetmiyor ne yazik ki.
Avrupa’da büyük bir kulübün baskani olsa, o koltukta uzun süre oturmazdi…
Onun baskanligi, bana Sezen Aksu’nun o güzel sarkisinda ki sözleri hatirlatti;
‘Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem
Unutamam aci tatli ne varsa hazinemdir…’
***
Aziz Yildirim,
1998 yilindan günümüze kadar Fenerbahçe baskanligi yapan aslen Diyarbakirli is adami. Otto Bariç’le baslayip, günümüzde Zico ile devam eden Teknik Direktör arayisinda 11 Teknik direktörle çalisti. Bu dönemde 4 kez sampiyonluk yasadi. Stat, tesis, Fenerium, forma satisi konularinda ciddi atilimlar yapti, ancak Avrupa arenalarindan hep yenik ayrildi.
Galatasaray’in sampiyon oldugu 2005 2006 sezonunun sonunda, görevi birakti. Sonra ‘baskilara’ dayanamayarak geri döndü.
Bir Besiktas maçi sonrasi, hakeme agir hakaret etmesi nedeniyle PFDK tarafindan 1 yil hak mahrumiyeti ile cezalandirildi.
“Ben isimi asla polise birakmam, kendim hallederim…’,
"Bu ülkede, ülke menfaati için çarpisan, ama hapiste yatan insanlar var. Onlara çok ince mesajimdir."
“Maçlar sadece sahalarda kazanilmaz.”
tadinda söylemleri, islerin iyi gitmedigi zamanlarda ki pek asabi görüntüsü, mahalle maçinda dislandigi zaman topunu alip giden zengin çocugu halleri belleklere kazindi.
Hiçbir takimin baskani, gittigi her deplasmanda, onun kadar tepki toplamadi…
***
Yazdikça büyüyor Türk futbolunda ki baskanlik hadisesi. Yazdikça acitiyor. Gelecekte bir gün, ‘Tarabya’da Usaklar, Etiler’de Yumusaklar’ aforizmasinin sahibi ismail Türüt’ün, bir Karadeniz takiminda baskan, saz arkadaslarinin da yönetim de oldugu bir olasilik, bu yapilanmayla o kadar da imkansiz görünmüyor.
***
Çok bilindik bir hikâyedir Türk futbolunun hazin durumunu hatirlatan.
Bayburt’a ilk kez bir Senfoni orkestrasi gelir. Tüm Bayburt halki bu konseri izlemek için davetlidir. Konsere ilgi oldukça büyük olur, konseri merak eden Bayburtlular sinema salonunu hinca hinç doldurur. Uzun süren konser sonunda, bir gazeteci Bayburtlu bir vatandasa, senfoni konserini nasil buldugunu sorar.
Bayburtlu vatandas cevap verir;
"Bayburt Bayburt olali böyle zulüm görmemistir."
Ziya Adnan
|
|