Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2007-10-18 03:24:57
Mesaj konusu: Mazlum’u Getirin Bana...
|
|
|
Artik çok eskilerde kalmis olsa da, yönetmenligini Kartal Tibet’in yaptigi, Kemal Sunal ve Aysen Gruda’nin basrollerini paylastigi müthis bir filmdir 1979 yapimi “sark Bülbülü”, izlemeyenlere siddetle tavsiye. Filmde, baslik parasini denklestirmek için köyden sehire gelen saban’in, gazino da temizcilik yaparken, sansinin da yardimi ile meshur bir türkücü olusu anlatilir. Filmin en komik repliklerinden birinde, sinirlenince adam döverek rahatlayan gazino patronunun,
“Mazlum’u Getirin Bana” cümlesi Türk sinemasinin unutulmazlarindandir.
Nicedir Milli takimi izlerken, bu film gelir aklima...
***
simdi sen, her ne kadar
“Ben ders almam, ders veririm...”
desen de, bir gün ögreneceksin. Zira hayat hepimize ögretir, her hatanin bir ders oldugunu ve ne hatanin ne de dersin bitmeyecegini. Hata yaptigini kabul etmenin de erdem oldugunu. Bir gün ögreneceksin, öfke ile kalkanin zarar ile oturdugunu. insanin kaybederken de kazanabilecegini.
Birgün sende ögreneceksin, yükselmek de, düsmek de insan içindir, bulutlarin üstünde sanarken kendini, tam da ars-i–alaya erdim sanarken, ayaginin altindan kaydi mi hali tepetaklak düsüverecegini.
Sen de bir gün ögreneceksin, ders veriyorum sanarken aslinda hayatin sana ders verdigini...
Bir söylesi esnasinda,
“Yükseldikçe basinç artar” demisti bir futbol adami. “Önemli olan, o basinca ne kadar dayanabildigindir” diye eklemisti.
Unutmadim.
***
Yunanistan maçinda, sahada ki onbirde ayakta kalan iki oyuncudan biri Brezilya’li Mehmet. Hani su televizyon reklaminda, arabasiyla giderken, milli marsimizi bozuk Türkçesi ile söylemeye çalisan iyi futbolcu. Çok çaliskan. iyi ki varsin Mehmet, yoksa Aurello’mu demem lazim...
Diger iyi ise, müthis taraftar destegini arkamiza alarak, kendi evimizde oynadigimiz maçta, kalemizi koruyan Volkan. O aksam formda olmasa Volkan, tarihi fark yememiz isten bile degil. izlerken o kötü futbol hallerini, yirmi sene kadar öncesine geri gittim, hani her önüne gelen takimdan 5 veya 8 yedigimiz maçlara, kadersiz zamanlara...
Ayakta kalan bir kaleci ve bir Brezilya’li. Kulübe de ise ‘ders almam ama veririm’ diyen teknik adam...
***
Norveç ile deplasmanda oynayacagimiz, Avrupa sampiyonasina gidebilme adina mutlaka kazanmak zorunda oldugumuz maça bir ay kala. Önerim sudur. Tez vakit Galatasarayli Lincoln’u da Türk yapma çalismalari baslatilmali.
Sonra Ankaragücü’nün etkili forveti Bebbe’de olabilir sirada. Ve kimbilir bizden olmayan, ama iyi futbol oynayan digerleri. Madem biz beceremiyoruz...
Yabanci sinirlamasi serbest kalmali diyenlere, Milli takimin maçlari izletilmeli, kimbilir belki izledikçe o berbat sinavlari, degisecektir fikirleri, zira onbir Brezilya’liyi Türk yapmak pek mümkün olmayacaktir...
***
‘Milli Takim’ dedin mi, aklima gelen, oynadiklari takimlarda en formda olan futbolcularin seçildigi bir karmadir, tüm iyi takimlarda oldugu gibi. Yunanistan maçinda saha yer alan kadroya bakiyorum, bu sezon Premier lige transfer olmus, oynadigi dokuz maçta 8 puan toplayarak, 15. sirada yer alan Middlesborough’da düzenli olarak kadroya giremeyen Tuncay sanli. Formsuz, isteksiz ve üstelik dirençsiz.
Digeri, Macaristan maçinda tribünlere kol saatini gösterdikten sonra ödüllendirilerek kaptanlik mertebesine yükseltilmis, Newcastle United’li futbolcu Emre Belezoglu. O da Tuncay gibi orta siralarda yer alan bir takimin ilk onbirine düzenli olarak girmeyi basaramiyor.
Bir de Tümer Metin var tabi, her ne hikmetse, Moldova ve Yunanistan maçlarinda oyuna kurtarici olarak sonradan alinan. O da, Tuncay ve Emre gibi kendi takiminda forma bulamayanlardan. Moldova maçinda oyuna sonradan giren, attigi müthis golle takimini yenilgidfen kurtaran Türk futbolunun son vurus ustasi Ümit Karan, Yunanistan maçinin ikinci yarisinda oyundan alininan, tam da ona ihtiyacimiz varken...
***
Ortaya çikan fotograf, kötü bir ligin Avrupa sahalarina yansimasi . Çikarin ligimizde yer alan bir kaç kaliteli yabanci futbolcuyu, geride kalan Avrupa’nin en zayif takimlarini bile yenemeyen bir Milli takim. Sadece bir sehire ve o sehrin üç takimina endeksli, havuz sisteminin yüzde altmisbesinin üç takim arasinda paylastirildigi adaletsiz, rekabetsiz, kalitesiz, tatsiz tuzsuz bir futbol ligi. Üstelik sürekli sike ve saibe söylentileriyle çalkalanan. Daha sezonun altinci haftasinda Teknik Direktör kiyiminin yasandigi, hakem kararlarinin sürekli tartisildigi, futbolu yönetenlerin sürekli kavga ettigi.
‘Üç büyükler’ masali ile kandirilmislarin diyarinda oynanan garip oyuna, futbol demenin bin sahit istedigi...
***
Fatih Terim,
göreve gelis tarihi Temmuz 2005. O tarihden bu yana, yan toplardan sürekli gol yiyen bir Milli takim. Duran toptan, kornerden, frikten ve hatta taçtan. Pek vasat bir gurupta yer alan Avrupa’nin en zayif takimlarindan, Malta’dan, Moldova’dan, Bosna’dan.
Neresinden baksan hazin bir fotograf Türk futbolu, neresinden tutsan elinde kalan. Ama bu yenilgi de unutulacak zamanla biliyorum, tipki 2006 dünya kupasina katilamayisimizin verdigi aci gibi unutulacak. Belki de unutturulacak. Sonra dönecegiz üç takimli ligimizin futbolsuz hallerine, esasoglanlar ve figüranlar, formalarda yildizlar, köprülerde flamalar, Pazar aksamlari televizyon kanallarinda hep ayni sikintilar...
Eger izlemediniz ise sark Bülbülünü, mutlaka ilk firsatta izleyin derim,
“Mazlum’u Getirin Bana” cümlesi Türk sinemasinin unutulmazlarindandir.
Nicedir, Milli takimi izlerken, bu film gelir aklima...
Ziya Adnan
|
|