Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2007-12-12 01:33:29
Mesaj konusu: FUTBOLUN PEsiNDE
|
|
|
Sevgili Arkadaslar.
Mart ayindan beri yazmak istedigim bir aniöykü vardi. Ama araya birçok özel sorun girdi. Sonra da ben pek yogunlasamadigim için öyle kalmisti. Daha sonra Ural'in motivasyonuyla bellegimi yoklayip yazmaya basladim.
19 yil önceki bir maçtan günümüze kadar yapilan bir yolculugun kurgulandigi bir öykü bu...
Kisa olacagini düsünüyordum ama yazdikça uzadi. Uzadikça yazdim. Ve sonuçta 5 bölümden olusan çok uzun bir yazi ortaya çikti.
Dolayisiyla internet ortaminda bir defada okunmasi çok zor oldugu için, okuyan arkadaslari biktirmamak amaciyla eskiden radyolardaki "Arkasi Yarin" programinda oldugu gibi her gün bir bölümü sizlerle paylasmanin uygun olacagini düsündüm.
Keyifli okumalar.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2007-12-12 01:34:38
Mesaj konusu:
|
|
|
FUTBOLUN PEsiNDE - 1
Polatli’da
1988–1989 futbol sezonu… Gençlerbirligi, bir sezon önce oynadigi birinci ligden düsmüs; ikinci lige alismaya çalisirken, Polatlispor ise yeni çiktigi Türkiye 2. Ligi (A) Grubunda adeta bir firtina gibi esiyordu. ilk haftalarda galibiyet üstüne galibiyet almisti ve açik farkla liderdi. ilçede futboldan ve Polatlispor’dan baska bir sey konusulmuyordu. Havamiz yerindeydi yani. Takimimiza o kadar güveniyorduk ki, birçok kisi takimin bu kadroyla birinci ligde bile hiç zorlanmadan orta siralarda yer alabilecegini düsünüyordu. Kendiliginden baslayan isyeri ve kahve sohbetlerinde, ayni zamanda istanbul takimlarindan birini tutmakta olan bazi taraftarlar Polatlispor birinci lige çikarsa ne yapacaklarini, tuttuklari takimi birakip birakamayacaklarini tartisirken, sakalasmaktan ve birbirlerini kizdirmaya çalismaktan da geri kalmiyorlardi. Bu arada 24 Eylül 1988 günü Cebeci Stadi’nda Gençlerbirligi ile oynanacak olan maçin heyecani da herkesi sarmisti:
“La oglum, sen simdi Fener’i tutuyon ya. Polatlispor bu sene sampiyon olup da birinci lige çikinca n’olacak?”
“N’olacak anadin mi?”
“Fener mecburen Polatli’ya gelecek. O zaman n’abacan?”
“N’abacam?”
“N’abacan, Fener’i tutacan gene!”
“Fener’i mi tutacam? Ben? Niye? Hasta la! Birakirim gider, n’olacak sanki ayagina vuruyum. Tek Polatlispor birinci lige çiksin da anadin mi?”
“Sen?”
“Hee!”
“Fener’i birakacan?”
“Ne var!”
“Hani hasta Fenerliydin goçum, ne oldu?"
“Olsun. Birakirim gider anadin mi?”
“Yok, aslanim. Sen Fener’i birakamazsin. için gider valla, Fener’in otobüsünün stada geldigini görünce. Karisiverirsin istanbul’dan gelen Fenerlilerin arasina.”
“Ne içim gidecek la, ne içim gidecek? içim gidermis! Bilip bilmeden bos bos gonusuyon iste anadin mi?!”
“Bravo Hüsam! Sen Hüsam’a inanmiyorsun ama bence dogru söylüyor. Yapar mi yapar. Benim bildigim Hüsam’sa, Polatlispor birinci lige çiksin, kesin birakir Fener’i! Öyle degil mi Hüsam?”
“Heç! Gonusuyo iste la! Bak gördün mü ibibik? Beni bilen biliyo anadin mi? Sen kendine bak goçum. Besiktas’i birakabilin mi? Hey yavrum hey! "
“Birakmam tabii. Niye birakayim ki?”
“Birakma goçum, n’abayim? Birakmazsan birakma. Memlekette demokrasi var; herkes reyinde hür anadin mi?”
“Sen birakinca ben de birakacam diye kanun mu var aslanim?”
“Tamam oglum tamam, anladik. Oyununu oyna.”
“Onu bunu birak da ortak, bu takim var ya bu takim; simdi birinci ligde olsa kafaya oynar valla!”
“Canavar bu takim, canavar ayagina vuruyum! Birkaç takviyeyle ilk bese girmezse ben de bu futbolu bilmiyorum yani.”
“O kadar da sisirmeyin takimi canim. Birkaç maç aldik diye hemen burnumuz büyüdü; Kafdagi’na çiktik. Tamam, iyi takim olmasina iyi takim da, birinci ligde de kafaya oynamasi için çok takviye lazim.”
“Öyle deme Hoca, bu takim Kayseri’ye bes çekti be; hem de deplasmanda.”
“Bes çekti de ne oldu? Dört tane de yedi. Defans sakat, defans. Takviye lazim.”
“Valla bana göre de defans sakat. Kaleci Gürsel’le Cenk Kayseri maçinda kavga etmisler la. Bizim takim attikça, Gürsel de ha bire yemis. Maç 5-3 devam ederken Gürsel bir gol daha yiyince Cenk çok kizmis. Bu ne la demis, gol yemeye doymadin ayagina vuruyum! Kafa kafaya gelmisler de öteki topçular ayirmislar. simdi küslermis.”
“Zaten onun için geçen hafta Bitlisspor maçinda yoktular. Cahit Hoca ikisini de kadro disi birakti.”
“iyi yapti valla. Akillari baslarina gelsin biraz. Hanya’yi, Konya’yi anlasinlar. Kavga etmek ne demek la?”
“Dün antiramanda baristilar apçaoglu.”
“Cahit Hoca, Gençler maçinda oynatir mi ikisini de?”
“Oynatacak herhalde. Çift kalede ikisi de as takimda oynadi.”
“Gençler maçinda ne yapacagiz bakalim bizim oglan?”
“Kesin yeneriz abi. Aha bak, suraya yaziyorum.”
“Öyle deme. Gençlerbirligi kuvvetli takim oglum. Hiç belli olmaz valla.”
“Aaaa, tabii! Çok dölek maç olacak ortak, çook!”
“Avni, Olkan, Muammer… Bunlar iyi topçular yani. Kalecileri Nezihi de iyi. Bir de Yugo vardi, Hayrettin mi ne; o da duruyormus.”
“Olsun. Yeneriz goçum, yeneriz. Bizim topçular kötü mü? Yavuz’la Gökhan yeter onlara oglum.”
“He valla. Erdogan gibi topçu kimde var la!”
“Baskili oynamamiz lazim usta. Oyunu rakibin sahasina sey etmemiz lazim.”
“ilk on dakikada bir çakarsak, farka gider bu maç bacanak.”
“Bu Cahit Hoca niye yedek kulübesini birakip, korner direginin oraya gidiyo la? Cankurtaranin yaninda ne isi var kine?”
“Ne bileyim ya! Vardir bir sebebi.”
“Hasta ediyo beni la. Gicik kaptim valla. Birkaç defa da bagirdim türbünden, yerine geç diye. Ama duymadi.”
“Stat dolar mi sence usta? Ne diyon?”
“Cebeci Stadi mi? O stat otuz bin kisilik oglum. Ama gene de bayagi doldururuz yani. Çok adam gidecek maça.”
“Cevat, bize bes çay… Tazeyse ver ama ha!”
“Taze tabii oglum. Burda ne zaman bayat çay içtiniz la?”
(Arkasi Yarin)
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2007-12-12 19:12:52
Mesaj konusu:
|
|
|
FUTBOLUN PEsiNDE -2-
Cebeci’de
Ve nihayet maç günü gelip çatmis; Polatli, 24 Eylül 1988 günü sabah saatlerinde hareketlenmeye baslamisti. Gençlerbirligi maçi için erkenden tarifeli otobüslerle ve trenle yola çikip bir saatte Ankara’ya gelen bazi taraftarlar, maç saatine kadar stat çevresindeki kahvelerde çay içerek ya da disarida dolasarak zaman geçirmeye çalisiyorlardi. Daha sonra otobüs, minibüs ve otomobillerle daha geç yola çikan taraftarlar geldiler. Ve Ankara’da yasayan Polatlili taraftarlarin da katilmasiyla Cebeci Stadi kalabalik diyebilecegimiz günlerinden birini yasamaya basladi.
Açik tribünün orta bölümünü doldurmus olan Polatlililar, kapali tribünde de protokol tribününün hemen sagindaki bölümde hatiri sayilir bir yer kapmis; zaman zaman Gençlerbirligi baskani ilhan Cavcav’a satasiyorlardi.
Stada Polatlispor’un sari-siyah renkleri hâkim olmustu. Bu kadar seyirciyi çok sik görmeyen çekirdekçiler, köfteciler ve mesrubatçilar bayram yapiyorlardi. Maça fazla ilgi göstermeyen Gençlerbirligi taraftarlari ise kapali tribünün sol tarafinda yerlerini almis; sakin bir sekilde maçin baslamasini bekliyorlardi.
Lakabi, ilkokuldan sonra okumasi için ailesinin “oku, oku, oku!” diye yaptigi baskidan gelen Amigomuz Ogu, sirtinda büyük harflerle “OGU” yazan sari-siyah bir esofman üstü giymis, açik tribünü costurmaya çalisiyordu: “POLATLI’YI SEVENLER AYAgA KALKSIN! POLATLI’YI SEVENLER AYAgA KALKSIN! POLATLI AsKINA HERKES AYAgA! POLATLI AsKINA HERKES AYAgA!”
“simdi de kapaliyla sari-siyah çekecegiz, tamam mi? Hadi eller havaya! Oooo! Bir, ki, üç. SARIIII!”
“Duymadilar. Hadi bi daha! SARIIII!”
“Gene duymadilar la. KAPALI UYUMA! KAPALI UYUMA!”
“Hadi bi daha! SARIIII!”
“SiYAAAAH!”
“SARIIII!”
“SiYAAAAH!”
“EN BÜYÜK!”
“POLATLI!”
“EN BÜYÜK!”
“POLATLI!”
Ve karsilikli olarak sari-siyah çekilmesinin ardindan alkislarla birbirini costurmus olan Polatlililar simdi ayaga kalkmis; “POLATLI! POLATLI!” tezahüratlariyla stadi inletiyorlardi.
Açik tribünün ortalarina yakin bir yerde ise bir grup taraftar davul-zurna esliginde halay çekiyor; alt bölümde de bir taraftar baglama ile “Atim Arap” türküsünü çalip söylerken, dört-bes taraftar da uyum içinde kostak kostak oynuyordu.
ATIM ARAPTIR BENiM AMAN AMAN.
HAYDi DE YÜKÜM sARAPTIR BENiM GOÇUM.
AMAN DA YÜKÜM sARAPTIR BENiM VAY VAY.
BU YIL BÖYLE GiDERSE AMAN AMAN.
AMAN DA HALiM HARAPTIR BENiM VAY VAY.
HAYDi DE HALiM HARAPTIR BENiM VAY VAY.
EMisiM GÜMÜsÜM, BiR HOsUM VAY VAY.
ÇOKÇA DA iÇTiM, ZERHOsUM VAY VAY.
ALSANA FINDIK FISTIK.
BAs ALTINDA YASTIK.
KÖROgLU’YLA KÜSTÜK.
SIRT SIRTA VERDiK YATTIK!
GOÇÇUUUM!
ÇiKi ÇiKi ÇiKi ÇiKi sIKIDIM sIKIDIM!
ÇiKi ÇiKi ÇiKi ÇiKi sIKIDIM sIKIDIM!
Artik maç saati yaklasmisti. Sahaya ilk çikan takim Gençlerbirligi oldu ve kendi taraftarlarinin yani sira Polatlili taraftarlarinca da alkislandi. Polatlispor sahaya çikarken, stat müthis bir ugultu ile inledi ve taraftarlar ellerinde hazir beklettikleri arjantinleri ve konfetileri bir anda sahaya savurdular. Hizla açilip uzayarak atletizm pisti ve sahaya düsen arjantinler ile havada uçusan konfetiler kisa süreli bir yagmur olusturdu.
Çok güzeldi!
O coskulu ve gürültülü ortamda Ogu da bagirarak taraftarlara sesini duyurmaya çalisiyordu: “Durun la, durun. Takimi çagiracaz simdi. BÜYÜK KAPTAN TAKIMI BURAYA GETiR! BÜYÜK KAPTAN TAKIMI BURAYA GETiR!”
Kaptan Küçük Mustafa, her zaman oldugu gibi tüm futbolculari topladi ve takim tezahüratlar arasinda tribünleri tek tek dolastiktan sonra, futbolcular tek tek tribüne çagrildi; ama bu defa ikisi hariç! Bu futbolcular, Kayserispor maçinda kavga eden kaleci Gürsel ve stoper Cenk’ti. Taraftarlar, yeni barismis olan ve yönetim tarafindan affedilen bu iki futbolcuya özel muamele uyguladilar ve ikisini tek tek degil, el ele tribüne çagirdilar. Onlar da taraftarin bu istegini kiramazlardi; tribünleri el ele dolasip selamladilar.
Her sey çok güzeldi. simdilerde, keyifleri yerinde oldugu zaman Ankaragüçlü arkadaslardan duydugum su tezahürat gibi: “HAYAT ÇOK GÜZEL! KAFAM ÇOK GÜZEL! ANKARAGÜCÜM HER sEYDEN GÜZEEL! HAYDA HAYDA NiHAYDA! HAYDA HAYDA NiHAYDA!”
Evet, hayat güzeldi; hava güzeldi; çogumuzun kafasi güzeldi, Polatlisporumuz da her seyden güzeldi.
iste herkesin havaya girdigi o anda Ogu, her zamanki üçlüyü çektirdi: “sAK sAK sAK sAK sAK sAK sAK siMsEKLER! sAK sAK sAK sAK sAK sAK sAK siMsEKLER!”
Ve arkasindan bütün stat “POLATLI! POLATLI!” diye inlemeye basladi.
Bu arada Polatlili taraftarlar sustuktan sonra Gençlerbirligi taraftarlarinin da birkaç kez ayni sekilde “siMsEKLER!” diye üçlü çekmesi, o güne kadar Gençlerbirligi’ni izlememis olanlari bayagi sasirtti.
“Ne diyolar la?”
“simsekler diye bagiriyorlar.”
“Haa! Bu taraftar milletinde de amma çok simsekler diyen var la! Nereye gitsen simsekler ayagina vuruyum!”
“Öyle valla ya!”
“Her önüne gelen simsekler diyo la. Taraftar milleti iste, n'abacan!”
“Saat kaç?”
“Ehem! Bes dakka kaldi.”
“iyi ya! Az kalmis. Baslasin artik su maç, öyle degil mi?”
“Öyle valla! Baslasin da maçimizi seyredelim söyle bir güzel ya!”
“insallah dölek bir maç olur be ortak!”
“insallah ortak, insallah!”
Artik saat 16.00’ya geliyordu ve maç saati iyice yaklasmisti. Devam eden tezahürat ve gürültüler arasinda stat spikerinin sesi duyuldu:
“simdi, orta hakemligini Serdar Çakman, yardimciliklarini Yusuf Ziya Adabay ile Nurettin Saka’nin yapacagi, Gençlerbirligi ile Polatlispor arasinda oynanacak olan Türkiye 2. Ligi A Grubu futbol maçinin takim kadrolarini veriyorum:
Gençlerbirligi: Nezihi, Rasim, Metin, Galip, Ahmet, Metin Diyadin, Avni, Suat, Olkan, Muammer, Fevzi.
Polatlispor: Gürsel, ibrahim, B. Mustafa, Cenk, Ünal, Yavuz, Nedim, Erdogan, Erdal, K. Mustafa, Gökhan.”
Ve hakemler önde, takimlar arkada sahaya çikip önce protokol tribününü, sonra da açik tribünü Türk sporu serefine üç defa “SAgOL! SAgOL! SAgOL!” diyerek selamladiktan sonra, para atisi ve saha seçiminin ardindan maç basladi.
Maçin baslamasiyla birlikte Ogu da her zaman oldugu gibi dokuz defa el saklatip “siMsEK!” diye tezahürata basladi ve taraftarlarin çogu da ona uyunca müthis bir koro ortaya çikti: “sAK sAK sAKsAKsAK sAKsAKsAKsAK siMsEK! sAK sAK sAKsAKsAK sAKsAKsAKsAK siMsEK!”
Ama bir yandan da gözümüz sahada, dikkat ve heyecanla maçi izliyorduk.
ilk on dakikada golü atarsak is tamamdi. Atardik canim, ne olacak! Kayseri’ye bes çekmis bir takimdik biz. Liderdik. Bu lig bize bir boy ufak geliyordu.
“Hadi Kocaoglan, hadi Gökhan. Harmanla goçum. Sür goçum sür. Çak iste! Vuur! Ah lan, auta gitti!”
“Gençlerde, ileride oynayan su sari (Fevzi) kim la?”
“O mu? Ehm! Bilmiyorum valla. Ama hani Gençler’de geçen sene bir tane Yugo vardi ya, Hayrettin mi ne. Herhalde o. Sari oldugu için…”
“Himm. iyi bir topçuya benziyor, öyle degil mi?”
“Ooo! Sen ne diyon gardasim? Baksana, yilan gibi oglan valla. Zaten bunu ve Muammer’i tuttuk mu, tamamdir is.”
Amanin o da ne! 12. dakikada Sari (Fevzi), Avni’nin nefis ara pasina hareketlendi ve soldan defansin arkasina sarkip topla birlikte ceza sahasina daldi.
“Çik lan Gürsel, çik!”
Gürsel kalesini terk etti, ama geç kalmisti. Sari, asirtma bir vurusla Gürsel’in üzerinden topu aglara gönderdi. 1–0…
Olsun. Daha maçin basiydi. Biraz sonra beraberligi saglardik nasil olsa. Sonra da…
“Vur iste lan vuur!”
“Hay senin ayaginin ayarini…”
“O nasil vurus öyle la? Top taca gidiyordu nerdeyse.”
“Top ayagina tam oturmadi babadostu. Top ayagina otursaydi…”
Polatlispor beraberlik golü için yüklenirken, Gençlerbirligi de savunmasindan hizli çikarak Muammer ve Sari ile ikinci golü atmaya çalisiyordu. Ama ilk yarida takimlar baska gol atamadi.
Olsun. ikinci yarida açilir, sallamaya baslardik nasil olsa. Onun için takima var gücümüzle destek olmaliydik. Hep destek, tam destek! Ama tabii bu arada da çekirdek…
“La bi bagirin millet! Polatli’dan çekirdek çitlemeye mi geldiniz buraya la? Birakin su çekirdegi de bagiralim biraz ya. Hadi iste! POLATLI sAK sAK sAK! POLATLI sAK sAK sAK!”
ikinci yariya umutla basladik. Hemen beraberligi saglarsak, galibiyet golünü atmak çocuk oyuncagiydi.
Ama o Sari’yla Muammer yok mu, o Sari’yla Muammer? Hevesimiz kursagimizda kaldi. ikinci yari daha yeni baslamisti ki, Avni bir korner atisi kullandi. Sari ile Cenk altipas çizgisi yakinina gelen topa birlikte yükseldiler. Bu ikili mücadeleyi kazanan Sari, topu düzgün bir kafa vurusuyla al da at dercesine Muammer’in önüne indirdi. Muammer de sadece dokundu. 2–0…
“Hey Allah’im, ya rabbim! La Cenk, oglum n’apiyon la sen orda? Sari’ya o kafayi vurdurmasa hiçbir sey olmayacak ha! Gürsel de çikmadi ya! Aha gitti maç iste. Golü atan Muammer mi la?”
“Hee! Muammer.”
“Al iste! Bir Sari’yla Muammer yetti ayagina vuruyum!”
“Üzülme gardasim, ikinci devre yeni basladi daha. Atariz simdi bir tane.”
“Bizim hocaya bak! Gene birakmis kulübeyi, yanasmis korner diregine. Hocaa! Hocaa! Geç kulübeye! Geç kulübeye!”
“O ne ariyo orda la?”
“Ne bileyim gardasim ya? Polatli’da da böyle bu! Ugur yapiyordur belki de.”
“Adam degistirmesi lazim abi. Asim Baba’yi sey etmesi lazim.”
“Çikar simdi Nedim’i, al Asim’i iste!”
Nedim ve Asim Gençlerbirligi’nin eski futbolcularindandi. Nedim 1980’li yillarin baslarinda, Asim da 1970’li yillarin sonlarinda Gençlerbirligi kadrosunda yer almislardi. Gençlerbirligi’nde bir dönem kaptanlik da yapan ve taraftarlarin “Bizon” lakabini taktigi golcü futbolcu Küçük Asim, ileri yaslarinda geldigi Polatlispor’da efendiliginin yani sira oynadigi futbol ve attigi gollerle çok seviliyor ve taraftarlarca “Asim Baba” olarak aniliyordu. Ve Asim Baba bu maçta yedek soyunmustu.
“ise bak ya! Biz ‘siMsEK’ diye bagirdikça Gençler’in topçulari cosuyo la.”
“Demin Gençlerliler de ‘siMsEKLER’ diye üçlü çektiler ya, simdi biz de burada ‘siMsEK’ diye bagirdikça adamlar kendilerine bagiriyoz sanip motive oluyorlar herhalde.”
“He he he!”
Polatlispor bir gol atmak için can havliyle saldiriyor; Gençlerbirligi de savunmaya çekilmis; kazandigi toplari Sari Fevzi ve Muammer’le bulusturmaya çalisiyordu. iste 68. dakikada, Polatlispor’un sahayi devirecek sekilde, kaleci hariç tam kadro yüklendigi ve geride, orta çizgiye yakin bir yerde son adam olarak yalnizca Amca Mustafa’yi biraktigi bir anda Gençlerbirligi savunmasindan iki pasla çikarilan top Amca’yi asti. Onun arkasina sarkan Muammer topu kapti ve tek basina Polatlispor yari sahasina daldi. Gürsel kalesini terk edip çikmisti ama yapabilecegi fazla bir sey yoktu. Muammer, asirtma bir vurusla topu üçüncü kez aglara gönderdi. Durum 3–0 olmustu. Bu golle takim iyice dagilmis, direncini ve oynama istegini yitirmisti.
Gençlerbirligi taraftarlari ise sevinç içinde “GENÇLER sAK sAK sAK! GENÇLER sAK sAK sAK!” diye tezahürat yapiyorlardi.
“Ulan arkadas! iki saattir Muammer deyip duruyoz lan burada, Muammer! Adam elini kolunu sallaya sallaya gitti, atti ya! Gitti babadostu bu maç.”
“Amca çok adam kaçiriyor gardasim.”
“Nedim de kötü yaa! Verdigi hiçbir pas yerini bulmadi ayagina vuruyum. Hep rakibe…”
“Asim Baba’yi aliyo oyuna, bak!”
“Asim girse n’olur la, bu saatten sonra? Hem de Erdal’in yerine giriyor bak. Allah’im, ya rabbim! Alsana Nedim’in yerine! Adam bugün kötü iste, ne ugrasiyon!”
“Sadece o degil ki. Takim bugün kompile kötü bacanak. Dökülüyo la hepsi!”
“Öyle valla. Neyse, Nedim de çikiyor.”
“Hee! Çetin giriyor yerine.”
“Hey yavrum hey! Girse n’olur la, bu saatten sonra? Hikâye!”
Gerçekten de artik is bitmis, mal batiya kaymisti. Gençlerbirligi’nin üçüncü golünün ardindan taraftarlardan bazilari stadi terk etmeye baslamislardi ki, bu golden birkaç dakika sonra, 72. dakikada Gençlerbirligi bir penalti kazandi.
“Düürrrttt! Penalti.”
“Penalti mi verdi la? "
“Hee! Penalti verdi. Bir bu eksikti ayagina vuruyum.”
“Hoca, hocaa! Ne penaltisi ya.”
“YUUUUH! YUUUUH!”
“Böyle penalti mi olur la?”
“Amca’yla Muammer topa girdiler tamam mi? Bizimki elle mi oynadi, faul mü yapti seçemedim. Saha da çok uzak kardesim, tam gözükmüyor ki.”
“Kesin gol olur bacanak. Oyun farka gidiyo valla.”
Topun basina gelen Muammer, yerden bir plaseyle kaleciyi ters köseye yatirarak durumu 4–0 yapti. Gençlerbirligi taraftarlarinin gol sevinci o sessizlikte bir bomba gibi patlarken, arkadaslari da bu maçta üçüncü golünü atan Muammer’i kutluyorlardi.
“Bu ne la? iyice dagildik ayagina vuruyum. Fark olur bu saatten sonra.”
“Oldu zaten. Stad bosalmaya basladi baksana. Rezil olduk la.”
“Neyse canim, olur böyle seyler, ne yapalim! Gene lideriz nasil olsa.”
Bu penalti golünden üç dakika sonra, yani 75. dakikada Muammer o anda sohbete dalip oyundan koptugumuz için nasil attigini göremedigimiz bir gol daha atip dörttrik yapti. Artik durum 5–0 olmustu. Statta kalip maçi izlemeyi sürdüren taraftarlarin kizginligi da biraz geçmis; isi dalgaya vurmaya baslamislardi.
“Ben dedimdi canim; farka gidiyo maç.”
“Gene mi Muammer atti la?”
“Hee!”
“Ulan ne Muammer’mis be! Gol ishali oldu adam ya.”
“Muammer’i tutabilsek yenilmezdik zaten! Ama tutamadi ki bizim bebeler.”
“Maç da otomatige baglandi sanki la. Üç dakikada bir salliyorlar.”
“O zaman 15 dakikada 5 gol daha atarlar bunlar. 10–0 olur. He he he.”
“Torbayi büyük getirmis bizim bebeler. Gollerin hepsi sigar valla.”
“Bu maç hayatta 5–0 olmazdi emmimin oglu. Aramizda cenabet var herhalde. He he he.”
“He valla. Kim cenabetse çiksin ortaya la!”
Ve dört dakika sonra, 79. dakikada Sari’nin yerine giren ve futbolumuzda “sirin” olarak anilan sirahman Berberoglu’nun derinlemesine pasini kapan Metin Diyadin durumu 6–0 yapan golü atiyordu.
“Oha artik la, oha! Folluk olduk ayagina vuruyum.”
“Bizimkiler torbayi büyük getirmisler teyzemin oglu. At torbaya bir gol daha. He he he.”
“Rezil olduk lan!”
“Valla öyle. Gol bile atamadik la.”
“Aman goçum, defansta iyi kapanin da 7–0 olmasin. He he he!”
Artik maçin sonlari yaklasmis; Gençlerbirligi de oyunu yavaslatmaya baslamisti. Yedinci golü atmak istemiyor gibiydiler sanki. iste o anda Gençlerbirligi ceza sahasinda bir elle oynamaya hakem penalti verdi. Mustafa topu penalti noktasina dikti.
“Atamaz la!”
“Bunu atar canim, bunu da atsin müsaadenle.”
“Atamaz oglum, atamaz. Hem bu saatten sonra atsa n’olur la? is bitmis, mal batiya kaymis zaten.”
“Olsun oglum, hiç olmazsa seref golü olur atarsa.”
Küçük Mustafa, ceza sahasi çizgisine kadar gerildi ve kosarak topun üzerine gelip kaleci Nezihi’nin sagina yerden bir vurus yapti. Nezihi de uçarak topu çeldi ve penaltiyi kurtardi.
“Hey Allah’im, ya rabbim! Sen aklima mukayyet ol ya!”
“Ben dedim sana, atamaz diye. Bak, atamadi iste.”
“Bos ver ya, atsa n’olacakti sanki ayagina vuruyum.”
Ve Serdar Çakman’in düdügünü çalmasiyla, son dakikalari, statta kalan Polatlispor taraftarlari için gerçek bir azap haline gelen maç nihayet bitti. Polatlisporlu futbolcular baslari önde üzgün bir sekilde soyunma odasina dogru giderken, biz de hakli ve farkli bir galibiyet alan Gençlerbirligi futbolcularini tribüne çagirarak alkislamaktan kendimizi alamadik. Eve dönüs tam bir çile oldu. Hiç beklemedigimiz bu agir yenilgi hepimizi çok üzmüs ve derinden yaralamisti. Kimsenin konusacak hali kalmamisti. Cebeci Stadi’ndan Tandogan yakinlarindaki eski otobüs terminaline yürüyerek gittik. Yaptigimiz tezahüratlar, yedigimiz goller ve ardindan terminale kadar yürümek bayagi yormustu bizi. Otobüsümüz Balgat Köprüsü’nden Eskisehir Yolu’na indiginde gözlerimiz kapanmaya basladi ve çok geçmeden uykuya daldik.
(Arkasi Yarin)
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
seyhun_akar
Site Admin
Kayıt: Mar 16, 2003
|
Tarih: 2007-12-13 11:08:00
Mesaj konusu:
|
|
|
aklima gelmisken bu Polatizmin gelisimi de baya bir artmis abi.. YÖK deki agirligin heleki tarafimca kafkas bir hâl almasi da olaya basli basina farkli bi hava katiyor..
ne diyelim.. arkanizdayiz efendim :)
ala ala ne diyorum yav ben..
uzak dura dura unutmusum yazmayi çizmeyi..
:P
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2007-12-13 13:01:07
Mesaj konusu:
|
|
|
Evet, bizim Polatli Postasi'nin yazdigina göre YÖK Baskani da Polatliliymis. Valla Polatlililar her yere yayiliyorlar Seyhun. :wink:
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2007-12-13 13:03:43
Mesaj konusu:
|
|
|
FUTBOLUN PEsiNDE -3-
Polatli'da
BU YIL BÖYLE GiDERSE AMAN AMAN.
AMAN DA HALiM HARAPTIR BENiM VAY VAY!
HAYDi DE HALiM HARAPTIR BENiM VAY VAY!
Evet, bu yil böyle giderse halimiz harapti. Gençlerbirligi karsisinda aldigi agir yenilgiden sonra Polatlispor'un yarasi bir türlü dikis tutmadi. Ertesi hafta kendi sahasinda Gaziantepspor’a da Ertugrul Saglam’in attigi gollerle 3–1 yenildi. Ve yenilgiler birbirini izlerken, Polatlispor da hizla alt siralara dogru inmeye basladi.
Bu hezimetin rövansi 26 subat 1989 günü Polatli sehir Stadi’nda oynandiginda Gençlerbirligi lider, Polatlispor ise düsme hattindaydi. Durumumuz çok ciddiydi. Gençlerbirligi’ni eskiden beri seviyor ve bu sezon sampiyon olmasini istiyorduk. Ama bizim de kümede kalmak için mutlaka üç puana ihtiyacimiz vardi. Biz, toprak sahamiza güveniyorduk ve bu avantajimizi kullanarak üç puani ne yapip edip koparmaliydik.
ilçede dükkânlar, kahveler adeta bosalmis; caddeler ve sokaklar issizlasmisti. Stat tamamen dolmus; Ankara’dan gelen Gençlerbirligi taraftarlari da kendilerine ayrilan portatif tribünlerde yerlerini almislardi.
Stadin tel örgüleri sari, siyah ve beyaz renklerin hâkim oldugu çesitli pankartlarla donatilmisti:
“FALANCA TiCARET POLATLISPOR’A BAsARILAR DiLER.”
“FiLANCA KEBAP SALONU POLATLISPORUMUZA 2. LiGDE BAsARILAR DiLER.”
“SEViYORUZ SiZLERi, SEViNDiRiN BiZLERi – FEsMEKÂN KiTABEVi.”
“SARI-SiYAH RENGiMiZ, POLATLISPOR CANIMIZ CigERiMiZ.”
Vesaire… Vesaire…
“Hakem kimmis ortak?”
“Hakem mi? Erman Toroglu.”
“Oooo! Dölek hakem vermisler la.”
“Öyle valla. Federasyon nasil verdi ki bizim maça?”
“Önemsiyorlar demek ki bizim maçi babacan.”
“Erman Toroglu Ankara Bölgesi hakemi ya, ondandir.”
“Allah’i var simdi, iyi hakem valla.”
“La gardesim bi bagirin ya! Ne bu ya, çit çit çit! Bitmedi mi su çekirdekler la? Bak, bagirmayanin kaynanasi ölsün tamam mi?”
“Bir baba hindi çekelim la Ogu, bir baba hindi.”
“Çekelim hadi ayagina vuruyum. Çök, çök, çöök! Tamam mi? BiR BABA HiNDi!”
“HEEY ALLAH!”
“OLAYDI siMDi!”
“HEEY ALLAH!”
“PiLAVI DA BENDEN!”
“HEEY ALLAH!”
“KAsIgI DA SiZDEN!”
“HEEY ALLAH!”
“YALLAH YALLAH, HEEY ALLAH!”
“YALLAH YALLAH, HEEY ALLAH!”
Güneyden, Esentepe tarafindan esen sert rüzgâr, stadin toprak zemininde tozdan küçük hortumlar olusturuyor; belediyenin itfaiye araci da maçtan önce arada bir sahaya girip zemini islatiyordu.
Ve takimlar yogun tezahürat altinda sahaya çiktilar; seyircileri selamladilar. Kadrolar söyleydi:
Polatlispor: Gürsel, Yusuf, B. Mustafa, Cenk, Ünal, Erdogan, Hasan, Zafer, Yavuz, K. Mustafa, Çetin.
Gençlerbirligi: Nezihi, Hüseyin, Galip, Metin Koyuncuogullari, Eren, Metin Diyadin, Avni, Suat, Olkan, Fevzi, Hayrettin Dzarbozovic.
“Ooooo! Sari oynuyo gene la.”
“Gençler’de bi tane Yugo vardi; Hayrettin mi ne… Bu sari herhalde o degil mi?”
“Yok. O sari, Fevzi ortak. Geçen maçta Muammer’le ikisi mahvettilerdi bizi. su var ya su; kaleye sut atan. iste Hayrettin o. Geçen maçta yoktu.”
“Sarisin degilmis la bu. Yugo deyince, ben de “sari” olur diye düsündümdü.”
“Fakat Muammer’in oynamamasi iyi oldu bizim oglan.”
“Ooooo! iyi oldu tabii canim. Cezali mi ki?”
“Bilmem, herhalde… Bu sefer Sari’yla Yugo’yu iyi tutmak lazim ama. Yoksa yanariz.”
“He valla!”
Hakem Erman Toroglu düdügünü çaldi ve maç 0–0 basladi. Zaten baska bir biçimde baslama sansi da yoktu. Çünkü UEFA tarafindan 2004 yilinda yürürlüge konulmus olan yeni reglamandaki “birbirine avans verme”, “üç korner bir penalti”, “altida haftayim on ikide bitme” gibi ekstra kurallarin uygulanip uygulanmayacaginin hakem tarafindan takim kaptanlarina sorulup kayit altina alinmasi kurali henüz geçerli degildi.
Bu arada rüzgâr siddetini öyle artirmisti ki, top kontrolü neredeyse imkânsiz hale gelmisti. Maç 0–0 devam ediyor; bu rüzgârda bir kaza golü yemek istemeyen iki takim da kontrollü oynuyor, birbirinin üzerine fazla gitmiyor ve gol atmak için firsat kolluyordu.
“Bas goçum bass!”
“Hadi aslanim Gökhan, hadi Kocaoglan! Harmanla goçum harmanla.”
“Yuh anasini la! Gene hizini alamadi, topla beraber auta çikti!”
“Hadi Erdogan, simdi ver iste, simdi!”
“Lan n’abiyon oglum yaa!”
“Vur iste vuur! Hass…”
“Hoca faul hocaa! Gör bunlari gör!”
“La bi bagirin aslanim ya! Birakin su çekirdegi ya! Allah’ini, kitabini seven bagirsin bak! Görüyonuz, bebeler canavar gibi oynuyo iste. Bagirmayan böyle olsun tamam mi? Hadi! POLATLI sAK sAK sAK! POLATLI sAK sAK sAK!”
Maçin ilk yarisinda rüzgâra karsi oynayan Polatlispor, ikinci yarida tüm siddetiyle devam etmekte olan sert rüzgâri arkasina almisti. Ve iste o rüzgâr altinda Polatlispor kalecisi Gürsel ceza sahasi çizgisine yakin bir yerden siki bir degaj yapti. Top, siddetli rüzgârin da etkisiyle havada süzüldü, süzüldü ve Nezihi’nin uçarak müdahale etmesine ragmen ellerinin arasindan geçerek tam doksandan aglara takildi. Biz, bu beklenmedik gole çilginca sevinmeye baslamistik ki, Hakem Erman Toroglu’nun bir yandan düdügünü çaldigini; bir yandan da el ve bas hareketleriyle bu golün geçersizligini bildirdigini gördük. Ne olmustu da Erman Hoca golü saymamisti? Aut mu, yoksa ofsayt mi verdigini anlayamamistik. Gol güme gitti ve Erman Hoca bu kararindan dolayi Polatlili taraftarlarin islik ve aleyhte tezahüratindan nasibine düsen payi fazlasiyla aldi. Yedek kulübesinden oldukça uzaklasip cankurtarana dogru yaklasmis olan teknik direktörümüz Cahit Dikici de bu karara çok kizmis; hincini tekmeledigi tel örgülerden aliyordu.
“YUUUUUUH! YUUUUUUH!”
“FiTBOLUN KATiLi iTNE HAKEMLER! FiTBOLUN KATiLi iTNE HAKEMLER!”
“Hocaa, hocaa! Yedin buz gibi golü yediin ayagina vuruyum!”
“Niye iptal etti la golü?”
“Ne bileyim ben yaa! Ofsayt verdi herhalde.”
“Degajdan ofsayt olur mu la?”
“Bilmem, olur mu ki?”
“Hoca, hocaa! Hamam parasi olsun bu gol sana tamam mi, hamam parasi olsun.”
“Ulan su golü saysa ne güzel olurdu biliyon mu?”
“Hem de nasil. Dadindan yenmezdi valla.”
“Bas goçum bass! Hadi iste!”
"La bi giprasin goçum, ne var sanki la!"
Maç 0–0 bitti ve bu sonuca pek sevinen olmadi. Gelgelelim bu maçta alinan bir puanin ileride çok ise yarayacagini o zaman kimse bilmiyordu tabii.
Sezon sona erdiginde, en yakin rakibi Orduspor’a 16 puan fark atip, 76 puan toplayan ve haftalar önce sampiyonlugunu ilan eden Gençlerbirligi birinci lige çikiyor; son hafta, kendi sahasinda Nevsehirspor’u 3–0 yenip 38 puan toplayan ve lig boyunca 39 gol atip 49 gol yiyen, -10 averajli Polatlispor kümede kaliyor; kendisi gibi 38 puan toplayan ve 36 gol atip 46 gol yiyen, -10 averajli Mardinspor ise üçüncü lige düsüyordu. Yani Gençlerbirligi’nden Polatli’da aldigi bir puan, kendisiyle ayni averaja sahip olan Mardinspor’dan sadece üç gol fazla atmis olan Polatlispor’un ligde kalmasini sagliyordu.Ne diyelim, futbolun cilvesi iste! Önceden bilinmiyor böyle seyler.
(Arkasi Yarin)
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2007-12-13 21:00:01
Mesaj konusu:
|
|
|
FUTBOLUN PEsiNDE -4-
19 Mayis Dis Sahada
Ve aradan yirmi yila yakin zaman geçti. Bu iki takimdan Gençlerbirligi mükemmel tesislerinin yani sira zaman zaman ligde ve UEFA Kupasinda kazandigi basarilarla ve Türk futboluna kazandirdigi yetenekli futbolcularla adindan söz ettirirken; toprak sahada oynamanin da avantajiyla çok basarili oldugu 1989-1990 sezonunun ardindan, yeni sezonda sahasinin çimlendirilmesi nedeniyle ilk yaridaki tüm maçlarini deplasmanda oynamak zorunda kalan ve üçüncü lige düsen Polatlispor bir daha toparlanamiyor ve birkaç sezon da üçüncü ligde mücadele ettikten sonra Ankara 1. Amatör Kümeye düsüyordu. Polatlispor, bir zamanlar Adanaspor ve Ankaragücü’nde oynayan ve leblebi gibi goller atan Sabotiç’i de kadrosuna katip sükse yaparak, yeniden üçüncü lige çikmak için çok ugrasacak; ama bir türlü basarili olamayacakti. Bu basarisizlik sonraki yillarda da sürdü ve Ankara Amatör Süper Ligi’nde mücadele eden Polatlispor, 2006 yili Mart ayinda Yeniyolspor ile oynadigi maçta çikan olaylar nedeniyle Amatör Futbol Federasyonu tarafindan 1. Amatör kümeye düsürüldü.
Polatlispor, 2006–2007 sezonunda Ankara 1. Amatör Küme’de mücadele etti ve Amatör Süper Lig’e yükselme maçlari oynayacak olan 10 takimin arasina girmeyi basardi. 3 Mart 2007 günü baslayacak olan terfi maçlari Ankara’da oynanacak; ilk dört sirayi alan takimlar Amatör Süper Lig’e yükselecekti.
Ve heyecanla bekledigimiz o büyük gün nihayet geldi. 19 yil önce Cebeci Stadi’nda ve Polatli sehir Stadi’nda rakip oldugumuz can dostum Emre’nin Babasi’yla birlikte, Polatlispor’u bu kez Enerji Bakanligi’na karsi destekleyecektik. Yagmurlu bir Cumartesi günü ögleden sonra, maçin oynanacagi 19 Mayis Stadi 2 No.lu Dis Saha’ya geldigimizde, birkaç otobüs ve özel arabalarla gelmis olan 150 kisi civarindaki Polatlispor taraftarlarinin kale arkasindaki portatif tribünde yerlerini aldigini gördük. Tribünde gençler çogunluktaydi ve ben artik Ankara’da yasadigim için onlari tanimiyordum. Ama aralarinda bizim gibi eski taraftarlar da vardi ki, bunlarin çogu mahalleden, okuldan ve tribünden arkadasimdi. Ogu, Apo, Kötü, Gönlübol, Selçuk, Mustafa, Mesut, Murat, Fahrettin, Muhsin, Hüsam, Muhittin ve digerleri… Yaslari ilerlemis; bazilarinin saçlari dökülmüs ve beyazlasmis, bazilarinin da göbekleri büyümüs ve yanaklari tombullasmisti. Tek tek sarilip kucaklastiktan sonra Emre’nin Babasi’ni arkadaslarimla tanistirdim.
“Hele gardaslarima! Hos geldiniz. Muck muck. N’aber ya?”
“Vay hoca! Hos bulduk. iyilik valla. Maça geldik iste.”
“Ben de geçen gün gazetede okudum, bizimkiler yükselme maçlari oynayacakmis diye. internetten de maç programini ögrendim. Bizim bebelerden kesin gelen olur dedim. Çiktim geldim anasini satayim. iyi ki de gelmisim. Sizi gördüm. Bak, arkadasim Ozan’i tanistirayim size.”
“Memnun oldum.”
“Memnun olduk.”
“Hani 88’de 6–0’lik Gençler maçi vardi ya…”
“Hee!”
“iste o maçta Ozan karsida, Gençler tribünündeydi. simdi bizim Polatli’nin maçi oldugunu ögrenince gelmek istedi.”
“Ulan ne maçti be! Öyle degil mi hoca? He he he!”
“Öyle. Kâbus gibiydi valla.”
“Folluk olmustuk la. Gol yemeye doymamistik.”
“Takim nasil?”
“Oooooo! Takim iyi hoca.”
“Kimler var? Benim bildigim biri var mi?”
“Senin bildiklerinden Mesut var. Hem antrenör hem de topçu.”
“Ooooo! Mesut iyi topçudur valla. Eskiden de çok begenirdim. Çikar miyiz, ne dersin?”
“insallah gardasim! Bütün arzumuz bu.”
“Enerji nasil ki?”
“iyi takim iyi. Dölek bir maç olur bugün. insallah yeneriz!”
“insallah bakalim!”
“Yan sahada kimlerin maçi var?”
“Haymanaspor’la Etimesgut Belediyespor…”
“Onlar da yükselme grubunda ha?”
“Hee! Haymana bizim kardes takim hoca!”
Amigo, yine Ogu’ydu ve takim sahaya çikar çikmaz müthis bir tezahürat baslatti. Tribün “POLATLI! POLATLI!” sesleriyle inliyordu. Arkasindan yine 19 yil önce Cebeci Stadi’nda söyledigimiz tezahüratla takimi tribüne çagirdik: “BÜYÜK KAPTAN TAKIMI BURAYA GETiR! BÜYÜK KAPTAN TAKIMI BURAYA GETiR!”
Sahada isinmakta olan futbolculari büyük bir heyecan ve istekle toplayarak, tribünlerin önüne getirip taraftarlari selamlayan 39 yasindaki kaptan Mesut Polatliliydi ve ayni zamanda takimin iki çalistiricisindan biriydi. Bu yönüyle ingiliz futbolunda “player manager” denilen antrenör futbolcularin ülkemizde az sayidaki örneklerinden biri oluyordu. 1980’li yillarda uzun bir süre Beypazari Belediyespor formasiyla ikinci ve üçüncü liglerde oynamis; bir ara ilhan Cavcav tarafindan Gençlerbirligi’ne transfer edilmis, ancak kadroda yer bulamayip ayrilmis; Adanaspor, Adiyamanspor ve Fethiyespor gibi takimlarda da forma giymisti. simdi ise Polatlispor formasiyla amatör ligde top kosturmaya devam ediyordu.
“Hadi la, karsidaki Haymanali kardeslerimize bir tezahürat yapalim. HAYMANA sAK sAK sAK! HAYMANA sAK sAK sAK!”
“HAYMANA sAK sAK sAK! HAYMANA sAK sAK sAK!”
Haymanalilardan yanit gecikmedi:
“POLATLI sAK sAK sAK! POLATLI sAK sAK sAK!”
Ve kardeslik tezahüratlari karsilikli olarak böyle sürüp giderken bizim maç basladi.
“Hadi goçum, hadi aslanim.”
“ilk 15 dakikada çakmamiz lazim bir tane.”
“Bas. Orda bas, orda!”
“Vur iste vuur! Vursana laan!”
“Ah lan! Bir karis daha içerden gitse goldü valla.”
“La gardasim, Allah’ini seven bagirsin biraz la! Ne var la! Hadi! POLATLI sAK sAK sAK! POLATLI sAK sAK sAK!”
“POLATLI sAK sAK sAK! POLATLI sAK sAK sAK!”
“Vur be Mesut, vur be! Vuur! GOOOOLLL! GOOOOLLL! Aslanim benim be! Goçum benim!”
“Ne vurdu gardasim be!”
“iyi vurdu valla, ceza sahasi disindan…”
“iste böyle ya! Kaleyi gördün mü vuracan gardasim. Baska türlü olmaz.”
“Görüyon degil mi babadostu? Bu Mesut hala iyi topçu canim.”
"Öyle. Gençlere tas çikartir valla.”
Bu gole Haymanali taraftarlar da en az bizim kadar sevinmislerdi. Her iki tribün de tezahüratla inliyordu:
“POLATLI sAK sAK sAK! POLATLI sAK sAK sAK!”
Maçin ikinci yarisinda kaleler degisince, 8–10 kisiden olusan bir grup genç taraftar bizim bulundugumuz kale arkasi tribünün önündeki kaleyi korumaya baslayan Enerji’nin kalecisine satasmak istedi.
“KALECiNiN ARKASI MERKEZ BANKASI! KALECiNiN ARKASI…”
Gelgelelim Ogu hemen müdahale edip susturdu onlari:
“sssst! Durun la durun. Kaleciye daklasmayin! Kiskirtmayin durup dururken. Panter yapacaksiniz simdi adami.”
Ama bir süre sonra kendi de rahat duramadi:
“La kaleci, akranlarin hacca gitti; sen hala kisa donla dolasiyon la! Biraz büyü oglum, büyü biraz!”
Kaleci bir an için arkasina dönüp “Ne diyon birader?” dercesine bakti.
“Ne bakiyon la? Çakacaz simdi bi tane, çakacaz. Bakmayi görecen simdi sen!”
Kaleci bu kez bir yandan gülümseyerek “Çakarsiniz abi, çakarsiniz” dercesine kafasini sallarken, bir yandan da dikkatini oyundan ayirmamaya çalisiyordu.
Derken ikinci golümüz geldi ve önce bizim tribünün, sonra da Haymanali taraftarlarin bulundugu tribünün gol sevinci dis sahalari kapladi.
“GOOOOL! GOOOOL! Hey yavrum be! 2–0 oldu, 2–0…”
“Aldik maçi, koptu artik bu maç. Aslanim benim, goçum benim!”
“POLATLI sAK sAK sAK! POLATLI sAK sAK sAK!”
Bizim maç böyle devam ederken, yan sahadaki maçta bu kez Haymanaspor bir gol atinca Haymanali ve Polatlili taraftarlarin gol sevinci dis sahalarda bir bomba gibi patladi.
“Aha Haymana çakti valla!”
“Aferin lan Haymana’ya!”
“HAYMANA sAK sAK sAK! HAYMANA sAK sAK sAK!”
Bu arada bizim bebeler bir gol daha atinca durum 3–0 oldu. Biz bu gole de sevindikten sonra farkli skorun da verdigi rahatlikla oyundan biraz koptuk ve son dakikalarina 1–1‘lik skorla girilen yan sahadaki maçi da izlemeye basladik. Ve maçin son dakikasinda Etimesgut Belediyespor penalti kazandi.
“Aha penalti verdi valla!”
“YUUUH! YUUUH!”
“Isliklayalim la, isliklayalim. Hadi islik, isliik!”
Ortalik Haymanali ve Polatlili taraftarlarin isliklariyla inlerken, Etimesgut Belediyesporlu futbolcu topun üzerine geldi ve yerden bir vurus yapti. Top kalecinin uçtugu köseye dogru gitti ama kaleciye de degmeden disari çikti.
“HEEY! HAYMANA sAK sAK sAK! HAYMANA sAK sAK sAK!”
Ve yan sahadaki maç 1–1 biterken, Polatlili ve Haymanali taraftarlarin sevgi tezahüratlari karsilikli olarak devam ediyordu.
“HAYMANA SEN BiZiM KARDEsiMiZSiN! HAYMANA SEN BiZiM KARDEsiMiZSiN!”
“POLATLI SEN BiZiM KARDEsiMiZSiN! POLATLI SEN BiZiM KARDEsiMiZSiN!”
Biraz sonra da bizim maç bitti. Polatlispor, bu maçta Enerji Bakanligi’ni 3–0 yenip Amatör Süper Lig’e umutla göz kirparken, gollerin ikisini, genç futbolcu arkadaslarini adeta bir orkestra sefi gibi yönetmis olan Mesut atiyordu. Bir dönem 3. ligde Polatlispor ile rakip olan Beypazari Belediyespor’da oynarken hayranlikla izledigim Mesut, artik 39 yasinda olmasina karsin oynadigi mükemmel futbolla ve attigi güzel gollerle bir kez daha gözlerimizin pasini siliyordu.
Taraftarlar nese içinde futbolcularimizi alkislayip farkli galibiyeti kutlarken, 19 yil önce Cebeci Stadi’ndaki 6–0’lik hezimetin tanigi olan arkadaslarima baktim. iste o anda tuhaf bir sey oldu ve hepsinin yüzü 19 yas birden gençlesti. sasirmistim. Ama gözlerimi bir an kapatip yeniden baktigimda eski hallerine döndüklerini gördüm.
(Arkasi Yarin)
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
omur_yazici
Site Admin
Kayıt: Jan 12, 2005
|
Tarih: 2007-12-13 22:53:18
Mesaj konusu:
|
|
|
Sevgili Nejdet Abi;
Yazinin bitmesini bekleyecektim. Ama dayanamayacagim:
Eline, yüregine saglik.
"Geri döndün ! Geri döndün ! " Ve bu çok güzel...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2007-12-14 15:04:32
Mesaj konusu:
|
|
|
Tesekkürler Ömürcügüm. 5. ve son bölüm geliyor simdi. :wink:
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2007-12-14 15:06:21
Mesaj konusu:
|
|
|
FUTBOLUN PEsiNDE -5-
Kirpiler ve Yavrulari
19 yil önce Cebeci Stadi’ndaki Türkiye ikinci Ligi maçinda ugradigimiz 6-0’lik hezimete çok üzülmüsken, simdi 19 Mayis Stadi 2 No.lu Dis Saha’daki Amatör Süper Lige yükselme maçinda aldigimiz 3-0’lik farkli galibiyete seviniyorduk. Ve simdi 19 yil önceki bu sira disi maçi animsarken ve anlatirken gülümsemekten kendimizi alamiyorduk. Çünkü bir taraftar, bir futbolsever için, yasanmis tüm anilar bir mücevher gibi degerliydi ve her türlü sonucu içinde barindiran futbolun sihri biraz da buradaydi. Ve insan, aradan yillar geçtikten sonra geriye dönüp bakinca yalnizca tuttugu takimin degil, ayni zamanda arkadaslariyla birlikte yasamis oldugu galibiyetlerin, yenilgilerin, atilan ve yenilen gollerin, sevinçlerin, üzüntülerin, kisacasi anilarinin da taraftari oldugunu anliyordu.
Üzülmek ve sevinmek…
Hayal ve gerçek…
Birbirine zit olan bu kavramlarin zaman zaman iç içe geçtigi yerlerden biri de tribündü. Orada bazen bu öyküde oldugu gibi hayal ile gerçek birbirine karisir; üzüntü ile sevinçler de ardi ardina yasanabilirdi.
Amatör kümeden Türkiye 2. Ligi’ne kadar yükselen ve sonra yeniden amatör kümeye dönmek zorunda kalan bir takimin pesinde, futbolun pesinde geçip giden yillar…
Aradaki fark neydi? Hiç! Evet, hiç!
Özünde degisen bir sey var miydi? Bence hayir!
Çünkü ne olursa olsun futbol her zaman, her yerde futboldu.
Göztepe, Edirnespor, Kesanspor, Kirklarelispor, Babaeskispor, Tekirdagspor, Çorluspor, Düzcespor, Erbaaspor, Çubukspor, Polatlispor ve digerleri…
Futbolun pesindeki tribüncüler için profesyonel liglerde olmak, sampiyonluk ve “Süper Lig” rüyalari görmek elbette güzeldi. Ama yine de onlar için belirleyici olan en önemli sey, tuttugu takimin hangi ligde oynadigi degil, tribündü; tribünde bulunmak, tribünü yasamakti. Futbol bir anlamda tribündü, tribün de futbol… Bundan birkaç yil önce televizyonda Neset Ertas hakkinda yayinlanan bir belgeselde, babasi Muharrem Ertas’in her sabah kahvaltisini yaptiktan sonra duvarda asili olan sazini alarak birkaç türkü çalip söyledigi; bunun Muharrem usta için bir görev, bir is degil, tipki yemek, içmek, uyumak gibi çok dogal bir ihtiyaç oldugu anlatilmisti. Bana öyle geliyor ki futbolu tribünde sevenler için tribünde bulunmak, tribünü yasamak da iste böyle bir seydi. Hem zaten kirpiler de yavrularini “Pamugum benim!” diye sevmezler miydi?
“Futbol Asla Sadece Futbol Degildir.” Simon Kuper’in kitabinin da adi olan bir cümleydi bu ve birçok yönden dogru bir sözdü. Ama baska bir sey daha vardi ki, bazilari için futbol her seyden önce bir oyundu ve futbol futboldu. Ve o bazilari her zaman, her yerde futbolun pesindeydi. Günümüzde zengin, güçlü ve simarik birkaç kulüp yöneticisinin dümen suyuna sokularak; artik “mabet” olarak adlandirilan locali ve sik koltuklu büyük stadyumlara, kahvehanelerdeki ve evlerdeki televizyon ekranlarina hapsedilerek; bazi taraftarlari tuttugu takimin yenilmesini isteyecek kadar ruhsuzlastiran bahis oyunlari ile zincire vurulup yozlastirilarak baskalastirilmaya çalisilan futbol her seye ragmen amatör kümelerde, ikinci ve üçüncü liglerde, mahalle aralarinda, okul bahçelerinde, toprak sahalarda, hali sahalarda, köylerin harman yerlerinde, dag baslarinda, dis sahalarin ve küçük kent ve semt statlarinin mütevazi tribünlerinde, kisacasi her yerde, pesinde olan o bazilarinin sevgisi ve tutkusu sayesinde hala kendi serüvenini yasiyor; hayaller, gerçekler, üzüntüler, sevinçler ve sürprizlerle yogurdugu kendi öyküsünü yazmaya devam ediyordu ve bundan sonra da devam edecekti.
Neyse. Maç boyunca bir an bile durmadan sicim gibi yagan yagmur artik dinmis; galibiyet kutlamalari bitmis; tribünü bosaltmis olan taraftarlar Polatli’ya gitmek üzere beklemekte olan otobüslere yönelmislerdi. Arkadaslarimla yeniden sarilip kucaklasarak vedalastik ve önümüzdeki maçta bulusmak üzere sözlestik. Otobüs hareket etmek üzereyken son kez selamlastik. O anda o tuhaf sey yine oldu ve hepsi bir anda 19 yas birden gençlesti. Ama bu kez gözümü kapatmadim; neseyle gülen yüzlerine keyifle baktim. Ve onlar artik uzaklasmakta olan otobüsten gülümseyerek el sallarken bir an için bana öyle geldi ki, “Ne olursa olsun takimimizin ve futbolun pesindeyiz. Tribündeyiz. Bizim için futbol futboldur! Hiç fark etmez!” diyor gibiydiler sanki.
NOTLAR:
1- Polatlispor, 19 Mayis Stadi 1 No.lu Dis Sahada Haymanali ve Polatlili taraftarlarin ayni tribünde birlikte kardesçe tezahüratlar yaparak izledigi ikinci maçinda kardes takim Haymanaspor’a 3–0 yenildi. Ama kardeslik bozulmadi. Maç bittiginde Haymanasporlu futbolculari biz de tribüne çagirip alkisladik. Ve galibiyetler, yenilgiler ve beraberliklerle geçip giden zorlu yükselme maçlari sonucunda ilk dört takim arasina girmeyi basaran Polatlispor, Ankara Amatör Süper Ligi’ne yükselerek uzun bir aradan sonra taraftarlarini sevince bogdu. Yaz döneminde, bundan birkaç yil önce Ersun Yanal’in Gençlerbirligi’nde görev yaparken transfer etmek istedigi, ancak ilhan Cavcav’in bonservis bedelini pahali bulup almadigi Nijeryali santrfor Sambo’yu Polatlispor transfer ederek sükse yapar gibi oldu ama Sambo bir süre sonra ortadan kayboldu. Takim bu sezon Ankara Amatör Süper Liginin ilk yarisinda umdugunu bulamadi ama yine de hedef Türkiye 3. Ligi’nin kapilarini önce zorlamak, sonra da açmak… Ne diyelim, olur mu olur. Futbol bu! sampiyon olmak da var, küme düsmek de…
2- Teknik Direktör Cahit Dikici, eski milli futbolculardandir ve Polatlilidir. 60’li yillarda, biz daha çocukken Ankara sekerhilâl takiminda oynamis. Yanlis animsamiyorsam Polatlispor’a gelmeden önce birinci lig takimlarindan Zonguldakspor’da çalismisti. Maçlarda yedek kulübesinden uzaklasip cankurtarana dogru yaklasmasinin nedenini birkaç kisi disinda pek merak eden yoktu aslinda. Ama bizim gibi merak edenler, bir sezon sonra yaz mevsiminde Cahit Hoca’nin bypass ameliyati oldugunu ögrenince, “Vay be, ise bak lan!” demekten kendilerini alamadilar.
3- Bu öyküde sik sik geçen “Ayagina vuruyum” ifadesinin hangi anlama geldigini ne olur sormayin. Söyleyemem. Ama siz istediginiz gibi yorumlayabilir; istediginiz tahminde bulunabilirsiniz. :wink:
4- Anilari tüm tazeligiyle yillarca bellekte tutmak çok güç. Bir gün böyle bir aniöykü yazacagimi bilseydim, yararlanmak için notlar tutar; o maçlarin yayinlandigi gazeteleri saklardim. Ama yine de güzel bir sey oldu ve 19 yil önceki Gençlerbirligi-Polatlispor maçlarinin tarih ve takim kadrolarini http://www.gencler.org/ sitesinde buldum. Bellegimi yoklarken ve öyküyü kurgulamaya çalisirken çok yararlandim. Bunun için Gençler.Org’a tesekkür ederim.
Sürçülisan ettikse affola.
Kalin saglicakla.
[URL=http://imageshack.us][img:cad259c9e5]http://img99.imageshack.us/img99/7016/fotopolatlisporer1.jpg[/img:cad259c9e5][/URL]
[URL=http://imageshack.us][img:cad259c9e5]http://img99.imageshack.us/img99/6112/polatlisehirstadi2xb3.jpg[/img:cad259c9e5][/URL]
[URL=http://imageshack.us][img:cad259c9e5]http://img512.imageshack.us/img512/7237/polatlisportribunfotoiu1.png[/img:cad259c9e5][/URL]
[URL=http://imageshack.us][img:cad259c9e5]http://img99.imageshack.us/img99/9052/polatlisportribuncl0.jpg[/img:cad259c9e5][/URL]
POLATLISPOR
[URL=http://imageshack.us][img:cad259c9e5]http://img518.imageshack.us/img518/4206/ogucn8.jpg[/img:cad259c9e5][/URL]
OGU
[URL=http://imageshack.us][img:cad259c9e5]http://img99.imageshack.us/img99/3356/sambott4.jpg[/img:cad259c9e5][/URL]
SAMBO
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
onur_aydogan
Site Admin
Kayıt: Dec 13, 2002
|
Tarih: 2007-12-14 16:43:14
Mesaj konusu:
|
|
|
Necdet Abi eline, beynine saglik.
Bizleri çok eski günlere götürdün. Hep sahit oldugumuz Ankara tribünlerine mahsus konusmalari hatirladik. En dogal halleriyle...
ikinci ligde ne kadro kurmusuz öyle. Türkiye kupasinda sampiyon olan kadronun aynisi neredeyse.
Futbolun pesine daha çok takilan olmustur, bu yazi dizisi bir iki maçla bitmesin.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
erdem_ceydilek
Site Admin
Kayıt: Oct 03, 2003
|
Tarih: 2007-12-14 19:12:19
Mesaj konusu:
|
|
|
necdet abi eline, kalemine klavyene saglik :) uzun zamandir bu kadar keyifle okudugum bir sey olmamisti forumda. devamini isterük..
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
seyhun_akar
Site Admin
Kayıt: Mar 16, 2003
|
Tarih: 2007-12-14 21:42:55
Mesaj konusu:
|
|
|
necdet abi eline koluna saglik..
kesinlikle cikti alinip arsivlenecek bir eser..
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|