Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2007-12-25 14:13:47
Mesaj konusu: Son Kale...
|
|
|
Gökçe Karatas’in anisina…
Hani salkimlar içinde bir ev vardi
Eski bir gemici feneri asiliydi kapisinda
Duvarlarinda uçan baliklarin kurutuldugu…
Edip Cansever
Avrupa’nin hatiri sayilir futbol mabetlerinde nice unutulmaz maçlara taniklik etmis, sevinçleri ve gözyaslarini yakindan gözlemlemis, kaybedenleri ve kazananlari alkislamis bir futbol sevdalisi olarak, bulundugum bütün statlarda tribün halleri her zaman ilgimi çekmistir.
Dikkatle izlerim tribünde olup biteni ve hatta bazen sahada yasananlardan daha fazla. sahit olmusumdur, nice unutulmaz maçlarda, nice unutulmaz taraftar manzaralarina. Dortmund’un Westfalen stadinda, o unutulmaz UEFA kupasi finalinde, Liverpool’un, Aleves’i 5 – 4 maglup ettigi gol yagmurunun bitis düdügünde, binlerce Liverpool taraftarinin ‘You Will Never Walk Alone’ a eslik edisine. Sonra, Stade de France’de, Arsenal’in Barcelona’ya 2–1 maglup oldugu sampiyonlar ligi finalinde, Barca taraftarlarinin neredeyse tüm tribünü kaplayan dev flamayi, bir sinema perdesi edasinda açisina. Kuzey Londra’nin Emirates stadinda, ‘ice Man’ Dennis Bergkamp’in jübile maçinda, havalanan binlerce kirmizi ve portakal renkli veda balonlarina…
sahit olmusumdur tribün manzaralarina, Anfield’de, Old Trafford’da, Highbury’de, Stamford Bridge’de…
Ben tribünlerin renksiz bir maça bile renk getirdigine inanirim, futbol denen güzelim oyunun hiç bitmeyecek güzellikte bir görsel sölen olduguna.
sahit olmusumdur, akillara kazinan tribün gösterilerine…
Bazen de o görsel sölenin, hazin bir panayir havasina bürünüsüne…
Yenilen bir gol sonrasi havada uçusan koltuklara, kendi takiminin futbolcusunu isliklayanlara, gürültü yapmayi taraftarlik sayanlara…
***
Aralik 2007.
Ankara…
Bir sene daha geçiyor ömürden. Her gelen sene gideni aratiyor. Bos çerçeveler doluyor birer ikiser. Özlem her daim artiyor.
‘Kursunlu Türkcell Süper’ liginin ilk yarisinin son haftasinda, Ankara 19 Mayis stadinda, Ankara’nin mazisi yüz yila yaklasan sari-lacivertli takimi, ligin izlemesi keyif veren takimlarindan Kayserispor karsisinda…
Soguk ama aydinlik bir Ankara gününde, tribünlerde on bine yakin taraftar. Nicedir Ankara tribünleri bölünmüs konumda, kimilerine göre çok seslilik, kimilerine göre renklilik. Ne yazik ki bu iki görüse de hiç bir zaman katilamayacagim.
Bana göre tek nedeni ‘tamamen duygusal’…
Her zaman inandigim tek takim, tek taraftar. Tek yürek, tek bilek. Tipki eskide oldugu gibi. Amigo Sefa’nin, dünyanin en büyük orkestrasini tek bir el hareketi ile canlandirisina. Eskilerin tek bir agizdan, ‘Gururluyuz Güçlüyüz…’ tezahüratina…
Her zaman inandigim taraftar derneklerinin yönetimlerden bagimsiz olmalari gerektigi, taraftarin, kulübüne maddi manevi destek olmasi kurali…
***
Daha henüz maçin baslarinda, bayramlasiyor tribünler, ‘Filanca tribün Bayramin Mübarek Olsun…’ tezahürati yankilaniyor stat da. Sonra, o filanca tribünden mukabele. Bir süre devam ediyor bayramlasma, Kayserispor’un bile bayrami kutlaniyor misafir takim ya. Herhalde futbolcular bile sasiriyor bu duruma. Bal seker muhabbetler, tribünler sahada olup bitenden pek uzakta…
Dikkat ediyorum, taraftarin tezahüratinin sahada oynanan oyunla ilgisi olmayisina. Kayserispor’un neredeyse gol ile sonuçlanacak bir ataginda, kale arkasinda ki, ev sahibi takimin tribünlerinin ‘Akdeniz Aksamlarini’, darbukali, sazli, sözlü bir meyhanede demlenirmiscesine kendinden geçmis bir halde söyleyisine.
Üstelik, sahaya sirtlari dönük vaziyette…
Benim bildigim, on ikinci adamin asli vazifesinin, takimin ateslemek, rakip takim ve hatta hakem üzerinde baski kurmak, rakip takim futbolcularini hataya zorlamak oldugu. Ama iste, bazilarina göre, hiç durmaksizin gürültü yapmak taraftarlik dedigin. Bazen rakip takim futbolcularina, bazen siyahlar içindeki adama küfür etmek yeri geldiginde.
Ankaragücü’nün genç kalecisi Serkan’da, nasibine düseni aliyor tezahürattan,
‘Serkan Disari, Serkan Disari’ yankilaniyor tribünlerde. Keske, bagiran taraftarlara her kalecinin hata yapabilecegini anlatmak mümkün olsa. Keske geçen hafta sonu günümüz futbolunun en mükemmel kalecilerinden kabul edilen Petr Chec’in, Arsenal’den yedigi o komik golü göstermek mümkün olsa…
Ve Ankara’da her tribün, kendi reklâminin pesinde…
Keske, ‘Taraftar Nedir, Nasil Olmaldir…’ diye bir semine düzenlemek mümkün olsa…
Keske, Ankara’da tribünlerin gitgide yok oldugunu gösterebilmek bir de…
Zira bölünmüslük yok olmanin ilk adimidir, naçizane hatirlatma…
***
Bu maçtan kisa bir süre sonra, Ankaragücü’nün eskiyi en iyi bilen taraftarlarinin kurmus oldugu Pegasus taraftar derneginin kapanacagi haberi geliyor. Onlarda yorulmus olacaklar ‘Akdeniz Aksamlari’ hadisesinden. Onlar da yorulmus olacaklar beter bir düzende sürekli yalnizliga sürüklenmekten. Bir tribün olusumu daha, geldigimiz çagin ‘tamamen duygusalliga’ dayali pespaye düzeninde sessizce yok olup giderken, Ankaragücü’nün, yönetimlerden bagimsiz kalmayi becerebilmis yegâne kalesi de bugün düsüyor. Son kale de düsüyor. Son görevi yapma adina, eski bir dostu son bir kez görme adina, duvarlari sari laciverde boyanmis dernek binasinda toplaniyor taraftarlar.
O günün acisi, o gün orada bulunanlarin yüreklerine akiyor…
Sanirim pek yakinda “Akdeniz Aksamlarindan” baska ses kalmayacak Ankara tribünlerinde. Pek yakinda eskinin taraftar profili de kalmayacak. Her tribünün kendi marsini söyledigi, her taraftarin tribününü seçmek zorunda oldugu, taraftar guruplarinin takimlarin önüne geçtigi bir sakil bir panayira dönüsürken tribünler,
Bir zamanlar o tribünlere gönül vermislerin yoklugu giderek daha fazla acitacak…
Ziya Adnan
|
|