Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2008-04-29 01:47:20
Mesaj konusu: Tüm Kupalar Sizin Olsun…
|
|
|
‘Kursunlu’ Süper ligimizde, neredeyse her sezon oldugu gibi, bu sezonda sampiyonu belirleyecek Galatasaray – Fenerbahçe maçinin oynanacagi günün hemen öncesinde, uzaklarda.
Bati Londra’nin Stamford Bridge stadinda. Ev sahibi Chelsea, lig lideri Manchester United karsisinda. Manchester United kazanirsa, Premier lig sampiyonu belli olacak, Chelsea kazanirsa, iki takim son iki haftaya ayni puanda girecek. Bizde ki manzaranin aksine, maç öncesinde ne kavga, ne gürültü. 42,000 kapasiteli Stamford Bridge’in müdavimlerinin büyük bölümü sezonluk bilet sahibi. Haliyle, ne bilet kuyrugu, ne karaborsa kavgasi. Kazansa da kaybetse de, taraftar takiminin her zaman yaninda. Deplasman takimina ayrilmis yüzde onluk kontenjan ise, her deplasmana akan United taraftarlarinca kapatilmis konumda. Bu maç dünyanin dört bir yanina naklen yayinlaniyor, futbolun meraklisina.
Yalnizca Stamford Bridge degil, ingiltere’de üçüncü ligde de yer alan takimlarin taraftarlari bile sezonluk bilet sahibi. Ülkenin dört bir yaninda stadlar hep dolu, taraftar her maçta takiminin yaninda.
Ayni gün, ikinci ligde oynanan Sheffield United – Bristol City maçinda tribünlerde 29,787 taraftar, Sheffield United ikinci ligde dokuzuncu sirada. Üçüncü ligde oynanan Swansea City – Leyton Orient maçinda 16,856 taraftar. Güney Londra’da, yine bir üçüncü lig maçinda, Millwall – Carlisle karsisinda (10,075) taraftar önünde. Pazartesi aksami, sicim gibi yagan yagmurun altinda, küme düsmesi haftalar önce kesinlesmis Derby County, 33,000 taraftarin önünde Arsenal karsisinda. Kale arkasinda 3000 kadar Arsenal taraftari. Derby County’nin Arsenal’e attigi en son gol, 28 Nisan 2001 tarihinde. Maçin ilk yarisinda beraberligi yakaladiklari gol sevinci görülmeye deger. iste bu ‘sehir milliyetçiligi’, Premier ligi bu kadar zevkli kilan, örnek alinmasi gereken.
***
Durum bizde hayli farki oysa. ‘Dünyanin en büyük’ derbisi olarak lanse edilen maçta ki taraftar sayisi 22,500, hiç bir yerde yazilmayan. Galatasaray’in toplam sezonluk bileti 9000 civarinda. Sahi, ‘Neden liglerimizde oynanan maçlarda ki taraftar sayisi açiklanmaz ki acaba ?’ Mesela, sezonun ilk yarisinda oynanan istanbul Belediye – Oftas maçinda, tribünlerde ki biletli seyirci sayisinin 15 olmasi ligimizin kalitesini mi gösterir acaba ?
‘Dünyanin en büyük derbisi’, hiç bir ülkenin televizyon kanallarindan naklen yayinlanmayan. Bir büyük Türk yalani. Gerçekligine yalnizca kendimizin inandigi, topluca gördügümüz bir halusinasyon. Ve öncesinde, artik pek alistigimiz kavgalar, gürültüler, henüz biletler satisa çiktiginda. Polisin, Ortaköy'deki bilet izdihaminda biber gazi kullandigi haberlerde. isin garip yani, UEFA kupasini kazanmis, sampiyonluga oynayan bir takimin biletlerinin büyük bölümünün sezonluk olmamasi. isin garibi, Galatasaray’in, tarihte hiç bir Türk takimin yapamadigini basarmis olmasina ragmen, hala iç açici bir stadinin olmamasi.
Nicedir yazarim, bizim taraftarligimiz televizyon ekranlari karsisinda, kahvelerde, oturma odalarinda. Zaten koskocaman lig maratonunu, iki derbiye baglayinca, sezonluk bilete de gerek kalmiyor ki nasilsa. Ve hatta, gerek kalmiyor modern bir stada. Derler ki, birinin 20 milyon, digerinin 25 milyon taraftari. Hiç maça gitmeyen, takiminin stadini görmemis milyonlarca ‘teflon’ taraftar. Güzel ülkemde, Edirne’den, Van’a.
O yüzden, ülkemin stadlari bos sezon boyunca. Kimileri, bu durumu ekonomi ile, alim gücüyle açiklamaya kalksa da, ortada ki gerçek, Galatasaray'in yillik kombine bileti ortalama 600 Euro civarinda. Bu maçin biletleri, karaborsa 250 ile 600 YTL (130 – 300 Euro) arasinda. Bir maça bunca parayi sayanlar neden sezonluk bilet almaz ki sorusu gelir aklima…
***
Koskoca bir ülkeyi, yalnizca tek sehirden ibaret sayinca, futbol denilen güzelim oyunu o sehrin iki takimina endekslemek de kaçinilmaz oluyor haliyle. Ve yine haliyle, bunca medya pompalamasiya, o iki takim arasinda oynanan pek vasat futbol, dünyanin en büyük derbisi haline geliyor bir anda. Bizden olmayanlarin pek farkinda olmadigi, yalnizca kendimizin söyleyip, kendimizin dinledigi yazik bir Türk masalina dönüsüyor.
Türk futbolu, haksiz rekabet bataginda, ezelden paranoyak bir ask masalina dönüsmüs, ‘En Büyük Biziz’ safsatinda eriyip gidiyor. Mazisi yüz yila yaklasan kulüplerimiz, amatör kümelerde can çekisirken, üç istanbullu’ya kitlenmislik, rekabeti duman ediyor. Her sezon ayni teranenin, ayni tek düzeligin, ayni yalanin içinde yuvarlanip gidiyoruz. Umarak ve bekleyerek geçiyor ömür.
Tüm sezon, iki, bilemedin üç maça baglaniyor. 22 bin taraftar önünde oynanan bir maçin dünyanin en büyük derbisi olduguna inaniyoruz. Birileri bizi fena kandiriyor. Yalnizca üç takima endeksli dekoder satislari her sezon patlama yaparken, tribünler bos kaliyor.
***
Bir de “Futbolun Kirlenmisligi” meselesi var, hemen herkesin bildigi, ama tek derbiyle aniden unutulan. Türk futbolunda, nicedir kimse adalet istemiyor, sadece adaletin kendi yaninda tecelli etmesini diliyor. Bir hafta önce, haksiz bir penaltiyla maç kazananlar, bir hafta sonra haksiz bir penaltiyla kazanan rakiplerini, hakemi yerden yere vuruyor.
Bunca istanbul gürültüsünde, filler tepisirken, gariban karincalar her daim eziliyor.
Adalet, esitlik ve rekabetten yoksun, kuruldugundan beri yalnizca dört sampiyon çikarabilmis, üçlü oligarsinin bir heyula misali üzerine çöktügü Türk futbolu, koskoca bir sezonda oynanan iki toz duman derbi ile teselli buluyor. Girtlagina kadar siyasete batmis, sikeler, saibeler, bitmek bilmeyen kavgalar, mafya bozuntusu yoneticiler, tarikat iliskileri, takimlarinin çigirtkani haline gelmis yorumcular, formaya göre düdük çalan hakemler, yalnizca üç istanbullu’nun konusulup tartisildigi bitmek tükenmek bilmeyen sakil futbol programlarinda, Türk futbolu her geçen sezon biraz daha çürüyor.
Hiç bir Türk hakemine, Avrupa maçlarinda sürekli maç verilmiyor. Hiç bir Türk takimi, Avrupa arenalarinda sürekli basariyi yakalayamiyor.
Renkleri degil, sen – ben kavgasini hiç degil, futbolu sevenler için, ortaya çikan hazin fotograf yürek sizlatiyor. Esas oglanlara degil de, figüranlara sevdalanmis olanlar, bu beter fotografa baktikça iç geçiriyor…
Bu ülkede, nicedir futbol denince, akla yalnizca üç takim geliyor. Haliyle, bunca istanbul gürültüsünün kiyisinda, tüm olup bitene, bol darbukali bir çingene dügününü andiran hazin fotografa, bir köseden bakanlar, kötü bir filmin figürani olmaktan öteye geçemiyor.
***
Ben derim ki, tüm kupalar sizin olsun. Takin formalara yildizlarinizi, asin balkonlara flamalarinizi, köprülere bayraklarinizi, kutlayin en afilli mekanlarda sampiyonluklarinizi, cosun çilginca, basin kornalara, sikin havalara. Stadini bilmediginiz takiminizin zaferini anlatin birbirinize, ballandira ballandira.
Ben derim ki, tüm kupalar sizin olsun…
Bana adaletli, küçük büyük ayrimi gözetmeden, her takima esit yaklasan, izlenmesi keyif veren, yurdun dört bir yaninda stadlari dolu, televizyon programlarinda her takimin esit tartisildigi, havuzdan gelen gelirin her takima adaletli dagitildigi, her türlü pislikten arinmis temiz futbol verin;
yeter…
Ziya Adnan
|
|