Alkaralar Dinlenme Tesisları Forum Ana Sayfası
 
Trk Futbolunun Devrik narlarna Dair
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ziya Adnan
Site Admin

Kayıt: May 06, 2003

Mesaj Tarih: 2008-05-08 23:12:55      Mesaj konusu: Türk Futbolunun Devrik Çinarlarina Dair… Alıntıyla Cevap Ver

Geçtigimiz günlerde, çarsaf çarsaf alisildik sampiyonluk destanlarinin yazildigi gazetelerin birinde, küçük bir yazi çarpti gözüme, yalnizca bir kaç kuru satirdan ibaret. Bunca istanbul gürültüsünde, çoklarinin pek ilgisini çekmeyen. Yazida, bir zamanlar en üst ligde oynamis dokuz takimin, günümüzde amatör kümelerde yasam mücadelesi verdigi anlatiliyordu. Eskinin köklü takimlari, Vefa, Göztepe, Adalet, Feriköy, sekerspor, Hacettepe, Yesildirek, Beyoglu, Petrol Ofisi. Bu yazi, Türk futbolunun devrik çinarlarinin anisina… Vefa, Baslangici ligimizin kurulusuna dayanan, uzun, hüzünlü, yeni nesillerin asla bilemeyecekleri, en fazlasindan büyüklerinden öylesine dinleyecekleri efkârli bir hikâye. Rahmetli Kemal Sunal’in göz agrisi. Mujdat Gezen ile birlikte, kale arkasinda maçlarini izledigi, mazisi neredeyse üç Istanbullu kadar eski, ama artik pek hatirlanmayan köklü çinar. Kurulus tarihi 1908. Sahalarimizdan kayip giden diger istanbul kulüpleri Beykoz ve Anadolu Üsküdar ile yasit. 1959 yilindan 1962-63 sezonuna dek birinci lig'de mücadele etti. 1962-63 sezonunda küme düstü. 1965-66 sezonunda tekrar birinci lig'e yükseldi, 1973-74 sezonuna kadar birinci ligde yer aldi, bilhassa sahasinda oynadigi maçlarda taraftari ile ses getirdi. Ama zamanla Türk futbolundan kaymis nice eski yildizlar gibi makus kaderine yenik düstü. Vefa, 100. kurulus yilinda istanbul Süper Amatör küme'de... sekerspor, Ankara futbolunun en köklü kulüplerinden, siyah beyaz zamanlarin futbola dair unutulmazlarindan. Hayatimizdan kayip giden niceleri gibi sessiz sedasiz yitirdiklerimizden. Yakin geçmiste, uzun bir uykunun ardindan, Celal Kibrizli yönetiminde bir sezon süper ligde oynamis olsalar da, sahipsizlik onlarin da kaderi oldu. 1988 senesinin Mayis ayinda, bir Fenerbahçe maçi sonrasi küme düsmeleri kesinlestiginde, Devrim Sagiroglu arkalarindan su satirlari yazmisti, ‘Güle güle, arslanlar.. Güle güle, kalplerimizin krallari.. Bize bu bir yil içinde inanilmaz dersler verip, büyük mutluluklar yasattiniz.. Yeni yolunuz açik ve dikensiz olsun.. Orada da, buradaki gibi onurlu ve basarili olun.. Sizleri, gözlerim yasli ugurluyorum.. içim yaniyor, içim... ‘ Günümüzde, köksüz ama belediye destekli Ankaraspor, ‘Kursunlu’ Süper ligimizde mücadele ederken, onlar Etimesgut sekerspor adiyla alt liglerde mücadele ediyor. sekerspor, Ankara futbolunun yürek yakan hikayesi… Hacettepe, Eski Ankara’nin biçkin ama bir o kadar mütevazi mahalle takimi. Kulüp sevgisi ve terbiyesine siki sikiya bagli taraftarlari ve yönetimi ile nam salan ‘Kabadayilar kulübü’. Ne yazik ki, bu kendine mahsus camia, ihsan Dogramaci’nin hastane projesi sonucu, mahallesi ile birlikte batti. Tüm mahalle istimlak edilip,mahalliler dagitildi. Hacettepeliler, dogup büyümedikleri, asla kendi mahalleleri gibi görmeyecekleri yerlere saçildilar ve Hacettepe Hastanesi, mahallenin enkazinin üzerine yükseldi. Hacettepe’nin son maçta averajla kaybederek 2.lige düstügü 1968 senesinde, Türk futbolu bir daha asla varolmayacak bir ‘kabadayisini’ yitirdi… Bugün Hacettepe bir üniversitenin adi olarak bilinse de, kavgalari, kabadayilari ve futbol takimiyla ünlü "asil" Hacettepe toplumsal hafizada yer almamaktadir. Hacettepe adi, genç kusaklar için, bir hastane ve üniversitenin adindan ibarettir. Mor beyazlilar, yesil sahalarimizdan yok olup gidenlerden. Geriye onlari hatirlayan kaçimiz kaldi ki… Göztepe, 14 Haziran 1925 yilinda, Güzelyali’da, Altay'in Alsancakli ve Güzelyali’li futbolculari arasinda çikan bir anlasmazlik sonucu kurulmus, isyanla baslayan efsane takim. Bir zamanlarin en afillisi, Avrupa futbolunda Türk’ün adini duyuran ilk takim. Tipki günümüzde ikinci ligde mücadele eden Eskisehirspor gibi, üç istanbul takimindan sonra en çok taraftara sahip olan takimlarin basinda gelir. 1968-69 sezonunda, simdilerde UEFA kupasi olarak bilinen Fuar sehirleri kupasinda, 64 takim arasindan yari finale kadar yükselen ilk Türk takimidir. Kötü yönetimler, isbilmez, paragöz yöneticiler, ilgisizlik, sahipsizlik yüzünden 1981-82 sezonunda birinci lige veda etti. Sonrasinda, on sekiz yil boyunca üst üste 2. lig'de eski sa sa li günlerinin özlemi ile yasadi. Uzun bir süre kaybolusun ardindan, izmir’in sari kirmizi’li takimi, 1998 yilinda, Göztepe Spor Hizmetleri ve Ticaret Anonim sirketi adini alarak birinci lige dönse de, rekabetsizlik ve kötü yönetilmek ile lanetlenmis Türk futbolunda, izmir yildizi kalici olmadi. Zaman içersinde yesil sahalardan kayip gitmis, feri sönmüs nice yildizlar gibi, sessiz sedasiz kayboldu gitti. Simdi Amatör kümede mücadele veriyor Göztepe. Futbol tarihimizin sararmis solmus yapraklarinda izmir’in sari kirmizisi. Türk futbolu Adnan Süvari’nin takimini çok özlüyor… PTT, Çocukluk yillarimin unutulmaz takimi. Sari – siyahlilar, o yillarda Türk futboluna nice yildizlar kazandirmisti. Metin Kurt, Ertan Adatepe, Hans Levent, ve digerleri… 1960’larin sonunda, Trabzonspor ile oynadiklari birinci lige terfi maçinda, PTT'nin müthis futbolcusu Zeki, 30 metreden çakip, golü atinca, bir rivayete göre, 19 Mayis stadindan yükselen gol sevinci Kizilay'dan duyulmustu. Günümüzde 15 bin taraftari bir arada görmekte zorlanan 19 Mayis stadinda, PTT tika basa dolu tribünler önünde oynar, Ankara futbolseveri sari siyah takimini bagrina basardi. Tüm takimlar icin zor bir deplasmandi PTT. Kendi evlerinde kolay kolay puan vermezlerdi. ‘Cavit – Yetik - Esenali’ diye baslayan kadrolari, Ankara futbolseverinin zihnine kazinmisti. simdilerde Türk Telekom adi ile ikinci ligde mücadele verse de, eski görünümünden çok uzak, ama yüregimIzdeki yeri büyük, Ankara’nin unutulmaz takimi PTT... Feriköy, Kurulus tarihi 1927. 1959 dan 1968 e kadar birinci ligde mücadele etti. 1973 - 74 sezonunda 3. lige, 1991 sezonunda amatör kümeye düstü. 1998 - 99 sezonun da amatör küme sampiyonu olarak 3. lige tekrar yükselen Feriköy, 1999 - 2000 sezonunda 1 yil mücadele ettigi 3. ligden tekrar amatör kümeye döndü. *** Evlerimizde Digitürk’ün, dev ekran plazma televizyonlarin, reyting canavarinin, saatlerce süren futbol programlarinin, amigo futbol yorumcularinin, köksüz belediye takimlarinin varolmadigi siyah beyaz yillarda onlar hayatimizda vardi. 1959 yilinda kurulmus ligimizin basina hiç hak etmedigi ‘Süper’ sifati yapistirilmadan çok önce. Hiç sampiyon olmamis olsalar da, onlar Türk futbolunun mihenk taslariydi. simdi, onlarin adlarini bile bilmeyen yeni bir nesil. Üç esas oglan ve figüranlardan ibaret, paranoyak bir ask masalina dönüsmüs, yalnizca güçlüye ve zengine tapan hazin Türk futbolu. Korkarim bu bezirgan düzen devam ettigi sürece, Türk futbolun en köklü kulüpleri, gözler önünde birer ikiser yok olurken, ilgisizlik, sahipsizlik ve çaresizlik ile lanetlenmisler kervanina diger takimlar katilacak zamanla. Kopan bir tesbihin taneleri gibi oraya buraya dagilacaklar. Ve devrilip giden her çinarda, eskiyi hatirlayanlarin yürekleri biraz daha sizlayacak… Ziya Adnan
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
NuriBabic
Site Admin

Kayıt: Jan 24, 2008

Mesaj Tarih: 2008-05-09 10:49:24      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Ziya abi yazilarinizin hepsi o kadar güzel ve anlamli ki her konunuzu büyük bir keyif ve dikkatle okuyorum.O yillari ve o dönemdeki takimlari çocukken babamdan duyardim.Hacettepe,vefa,sekerspor.Ptt yanilmiyorsam benim dönemlerimde sanki 1.ligde mücadele etmisti.Ptt yi hatirliyorum lig mücadelesinde. Babamda eski dönemlerde kalecilik yapmis.Barboros diye bir takimda oynamis.Kisa süreli olarakda Hacettepede 3.kaleci pozisyonundaymis.Göztepe zaten taraftarinin tutkusuyla takdire sayan bir takim. Acaba bu ligin kaderi nezaman ve nasil degisecek.istanbulun kralliginda geçen bu ligimizin heyecani ve keyfi anadolunun sekiz dokuz takiminin katilimiyla daha keyifli hale gelecektir umarim.Al gülüm ver gülüm zihniyeti degismedikçe bu krallik böyle sürüp gidebilir.Ve yeni çinarlar eski çinarlara dönüsebilir.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
mehmet_galip
Site Admin

Kayıt: Aug 05, 2002

Mesaj Tarih: 2008-06-24 00:30:24      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

]Ankaragücü'nün unutulmaz kalecilerinden Baskin Soysal vefat etti. Baskin Soysal, uzun süredir tedavi görmekte oldugu amansiz hastaliktan kurtulamayarak, Hacettepe Üniversitesi Tip Fakültesi Hastanesi'nde 67 yasinda hayata gözlerini yumdu. Hacettepe'de basladigi futbol yasamini Ankaragücü'nde sürdüren ve futbolu Hacettepe'de birakan Soysal için yarin Ankaragücü Kulübü'nün Tandogan tesislerinde saat 12.00'de bir tören düzenlenecek. Merhumun cenazesi, vasiyeti üzerine Bodrum'a götürülerek burada defnedilecek. klasspor tüm ankaramizin basi sagolsun.Allah dan rahmet dilerim. o da bir çinardi sehrimin futbolunda.yetisemesek de gurur duyduk.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
aksitozkural
Site Admin

Kayıt: Aug 27, 2002

Mesaj Tarih: 2008-06-24 00:56:22      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

"mehmet_galip"]]Ankaragücü'nün unutulmaz kalecilerinden Baskin Soysal vefat etti. Baskin Soysal, uzun süredir tedavi görmekte oldugu amansiz hastaliktan kurtulamayarak, Hacettepe Üniversitesi Tip Fakültesi Hastanesi'nde 67 yasinda hayata gözlerini yumdu. Hacettepe'de basladigi futbol yasamini Ankaragücü'nde sürdüren ve futbolu Hacettepe'de birakan Soysal için yarin Ankaragücü Kulübü'nün Tandogan tesislerinde saat 12.00'de bir tören düzenlenecek. Merhumun cenazesi, vasiyeti üzerine Bodrum'a götürülerek burada defnedilecek. klasspor tüm ankaramizin basi sagolsun.Allah dan rahmet dilerim. o da bir çinardi sehrimin futbolunda.yetisemesek de gurur duyduk. Vay vay vay, demek koca Baskin'imiz da goctu bu dunyadan. Desenize 19 Mayis'in kaleleri yine oksuz kaldi. Sari sacli afilli delikanli da artik sonsuzluga kanatlandi. Gule gule aslan yurekli dev. Bizlere yasattiklarin icin sana tesekkur ediyoruz. Gule gule Hacettepe'li.... Gule gule.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
uralnadir
Site Admin

Kayıt: Dec 15, 2004

Mesaj Tarih: 2008-06-24 16:02:41      Mesaj konusu: Re: Türk Futbolunun Devrik Çinarlarina Dair… Alıntıyla Cevap Ver

"Ziya Adnan"] Hacettepe, Eski Ankara’nin biçkin ama bir o kadar mütevazi mahalle takimi. Kulüp sevgisi ve terbiyesine siki sikiya bagli taraftarlari ve yönetimi ile nam salan ‘Kabadayilar kulübü’. Ne yazik ki, bu kendine mahsus camia, ihsan Dogramaci’nin hastane projesi sonucu, mahallesi ile birlikte batti. Tüm mahalle istimlak edilip,mahalliler dagitildi. Hacettepeliler, dogup büyümedikleri, asla kendi mahalleleri gibi görmeyecekleri yerlere saçildilar ve Hacettepe Hastanesi, mahallenin enkazinin üzerine yükseldi. Hacettepe’nin son maçta averajla kaybederek 2.lige düstügü 1968 senesinde, Türk futbolu bir daha asla varolmayacak bir ‘kabadayisini’ yitirdi… Bugün Hacettepe bir üniversitenin adi olarak bilinse de, kavgalari, kabadayilari ve futbol takimiyla ünlü "asil" Hacettepe toplumsal hafizada yer almamaktadir. Hacettepe adi, genç kusaklar için, bir hastane ve üniversitenin adindan ibarettir. Mor beyazlilar, yesil sahalarimizdan yok olup gidenlerden. Geriye onlari hatirlayan kaçimiz kaldi ki… Ziya Adnan Abi su an Halil Soyuer'in Ankara Kabadayilari adli kitabini okuyorum Haliyle Konu Ankara ve KAbadayilik olunca Hacettepeden de epeyce bahsedilmekte. Mahalle tarihini okudukça, ögrendikçe (geçmiste kimi yazilar eklemistik foruma da) Hacettepe merkez kampüs bana itici geliyor. Keske diyorum bir baska yere krulsaydi bu kampüs. Yokolmasaydi güzelim tarih. simdi o tarihten geriye bir küçük lokalden baska bir sey kalmadi.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
uralnadir
Site Admin

Kayıt: Dec 15, 2004

Mesaj Tarih: 2008-06-24 16:17:33      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Fatih Vural - Sayi: 639 - 05.03.2007 Aksiyon Öteki Hacettepe’nin öyküsü Kabadayilariyla, insanlarin girmekten çekindigi mahallesiyle, 1. Lig’de sekiz sezon oynayan takimiyla, çok renkliligin Ankara’daki simgesiydi Hacettepe. -------------------------------------------------------------------------------- Futbol, kazananlar gibi tümüyle kaybedenlerin de oyunu olmali. Bu yönüyle hayatin en can alici yerine yakin bir yerde durur. Bunun belki de en afili örnegi, Hacettepe… Hacettepe’nin tarihi hakkinda en derli toplu bilgiye sahip Lütfü Yanar’la, eski Hacettepe’nin dar sokaklarinda yürürken bunu müsahede ediyoruz. Ruhu çoktan uçup gitmis kenar semtin içinde büyüyen Lütfü Bey bile köhne binalar içinde yasayan simdiki semt sakinlerini taniyamayabiliyor. Dünün yabancilari, bugünün yerlileri olmus. Dünün yerlileri ise ‘yeni Ankara’ya savrulmus. FARKLILIgA AÇIK, sEHRE KAPALI! Lütfü Yanar Bey’in 17 yil önce kurdugu dernegin lokali, bugün hayatta olmayan Hacettepe kulübünün armasiyla süslenmis. Baska yerlerde otursalar da Hacettepe’nin sevenleri burada bir araya geliyor. Eski Hacettepeliler, futbol takiminin siyah-beyaz, sepya fotograflarina bakarak iç geçirirken; Ankara’nin en siki yerindeki efsane kabadayi agabeylerini yâd ediyorlar. Hacettepe’nin tarihi, semtin manevi dinamiklerinden Tacettin Sultan’in türbesine bakilirsa, 15. yüzyila dayaniyor. Türbeyi içine alan camiyi, Padisah 2. Abdülhamit 1902’de yaptirmis. Semtin bir sinirini da, sirtini camiye dayamis, Mehmet Akif’in istiklâl Marsi’ni duvarlarina yazdigi ev çiziyor. Buralari, dilek ve adak adamak için kullanildigi gibi, mesire yeriymis de. Hacettepe, Cumhuriyet’in ilk yillarindan itibaren, Ankara’nin kenar semtleri içinde, isyankârligiyla dikkat çekmis. Ankara’nin yerlilerinin yasadigi semt, 50’lerdeki göç dalgasiyla, ucuz ev arayanlarin tercihi olmaya koyulmus. Yürürken izlerine rastladigimiz küçük dükkânlarin, kalaycisindan kasabina kadar ticaret merkezi olmasi bir yana, tüccar taifesinde Müslüman ahaliyle iç içe geçmis Yahudilerin çoklugu vaki imis. Lütfü Yanar’a göre bunun sebebi, “50-60 yaslarinda hacca giden esnafin, döndükten sonra kul hakki yiyeceginden korkarak, ticaretten elini etegini çekmesi.” Semtin en renkli yanlarindan biri de zamaninda Ermeni ve Musevi mahallelerini de barindirmasi. Ankara’nin bu renkli mahallesi, kapali bir kutu gibi kendini saklarken merkeze hep uzak kalmis. Bunun sirri, eski topraklara göre, seymenlikten gelen bir delikanlilik kültürünün uzantisi olan kabadayilar. Hacettepe üzerinde bilimsel çalismalar yapan Dr. Levent Cantek’e bakilirsa, “Burada büyüyen ve o zamanlar Kabadayi Mehmet’in korumaliginda bulunan Dündar Kiliç’in, kiz kardesine laf atan bir gencin kulaklarini eline verdigini hatirlayinca, romantik düsünmek pek de mümkün degil.” Ankara’daki bir lokalde bulustugumuz birkaç Hacettepeli ise daha sonra istanbul’a yerlesen Dündar Kiliç’in, her zaman hemserilerini kolladigini, onlara is verdigini belirtiyor. Hacettepe, sert insanlarin yeri olagelse de, herkesin bir çirpida aklina düsen isimler, Karagöz diye de bilinen Kabadayi Mehmet, Sari Veli Dayi ve Karagöz Kemal. Korumaligini Dündar Kiliç’in yaptigi Kabadayi Mehmet, açtigi kumarhaneyle sani Hacettepe’yi asan bir kabadayiymis. Rant kavgasi nedeniyle rakibi Kürt Cemali’yi öldürdükten sonra Kabadayi Mehmet’in hapse girmesi, güç dengelerini de degistirmis, en yakin arkadasi Sari Veli oturmus posta. Hacettepelilerin taniklik ettigi en dramatik olay, yedikleri içtikleri ayri gitmeyen Kabadayi Mehmet ve Sari Veli’nin aralarina giren bir kadin ve laf tasimalar sonucu yasanan cinayet. Arkadas katili olmanin pismanligini ömrü boyunca yasadigi söylenen Kabadayi Mehmet, öldürdügü Kürt Cemali’nin yakinlarinin kursunlariyla cezalandirilacaktir. Onun ölümüyle birlikte yerine geçen Karagöz Kemal’in kabuguna çekilmesi, bir gelenegin bitisinin de habercisidir. MENDERES: NE OLACAK BU ÇÖPLÜK! Dini yasamaktan uzak bir muhafazakârlikla beslenen, delikanlilik kültünü racon kesmeyle eyleme döken Hacettepe’de, içki içmek rüst ispat etmenin ritüeliyken, uyusturucu kullaniminin da yayginligi, bu semtin pek de girilemez oldugunu dillendiriyor. Harbiyeli ögrenciler ile Hacettepelileri karsi karsiya getiren olay da bunun ispati. Birkaç Harbiyeli ögrencinin, Hacettepeli bir kiza laf atmasinin duyulmasi üzerine, Kabadayi Mehmet, Sari Veli ve Karagöz Kemal, bu ögrencileri racona uygun bir sekilde ikaz ederler. Rövans için mahalleye gelen bir otobüs dolusu Harbiyeli, direnis karsisinda eli bos döner. Bu ‘Harbiyeli’ vakasi, toplumun huzur ve sükûnu düsünülerek saklansa da, Basbakan Adnan Menderes bile bu ‘ariza’nin giderilmesi gerektigi konusunda israrcidir: “Ne olacak bu çöplük?” Hacettepe, kentlesme ve modernlesmenin önünde yikilacak bir duvar gibi durmaktadir. Bu duvara ilk balyozu 1959 yilinda çikarilan istimlâk karari vurur. Amaç, mahalleyi ortadan kaldirarak, halki kentin içinde eritmektir. Zaten semte oturma ruhsati da verilmedigi gibi, yeni bina yapilmasi da yasaklanmistir. istimlâk harekâti 1971 yilinda büyük ölçüde tamamlanir. Evleri istimlâk edilen Hacettepe ahalisi, kentin bir parçasi olmak istiyordur; özellikle de bu imajin zoraki parçasi olmak istemeyen okumus gençler ve memurlar… Peki, meshur hastanenin yapimi için neden Hacettepe seçilmisti? Görüstügümüz eski Hacettepeliler için bunun masum bir açiklamasi var: “Çünkü havasi giderek kirlenen Ankara’da, bir hastanenin yapilmasi için en güzel sartlar buradaydi.” Oysa Levent Cantek’e göre sebep bu degil: “Cumhuriyet modernlesmesinin ve kentlesmenin önünde, Hacettepe, temizlenmesi gereken bir cerahatti.” Hacettepe’nin salinan naminda, kabadayi kültürü ne kadar etkinse, futbol da o kadar anlamli. Bu semtte futbolun çikisi da, aslinda bu kötü imaji temizlemek üzerineymis. Gerisini, semtin canli tarihi Lütfü Bey’den dinliyoruz: “Ama insanlari ikna etmek zordu. Özellikle de dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandogan’i. Mahallenin gençleri, futbol takimi kurmak istediklerini söyleyerek çalmisti, Fahri Apça’nin kapisini. Apça, meramini anlatmakta zorlansa da, kendilerine birçoklari gibi farkli gözle bakan Tandogan’i ikna etmesini bildi.” TARAFTAR OYNADI, TAKIM 1. LiG’E ÇIKTI Renklerini Hacettepe Parki’ndaki menekselerden alan Mor-Beyazlilar, bir semt takimi olmayi basararak, tamami Hacettepeli gençlerden olusan kadrosuyla, üst üste üç sampiyonluk kazanarak Ankara 1. Ligi’ne kadar yükseldi. Kulüp, 1953-54 sezonunda ilk Ankara sampiyonluguna ulasti. Profesyonel Türkiye Ligi kurulana kadar devam eden süreçte 1955-56 ve 1957-58 sezonlarinda bu basari tekrarlandi. Hacettepe futbolu için 1961-62 sezonu farkli bir yer tasiyor. Türkiye 1. Ligi’ne çikmak için verilen mücadelede son durak Bursa’daki elemelerdir. Demirspor karsisinda son on dakikaya 2-1 yenik giren Mor Menekseler için tam o anda inanilmaz bir sey olur. Takimin yoruldugunu gören eski kalecilerden Orley ihsan, rakip taraftarlara saldirir ve ortalik karisir. Savas kazanilmistir: 40’a 4 yarali! istenilen olmus ve maç yarim saat uzamistir. Sira takimdadir. Teknik direktör Sabri Kiraz, sol kanatta oynayan Susak Yilmaz’i sag içe çekerek, rakibin planlarini altüst eder. Susak Yilmaz da attigi golle, Birinci Lig’e çikmak için gereken 2-2’lik skora imzayi atarak tarihe geçer. MAHALLEYLE BiRLiKTE BiTEN FUTBOL Tanil Bora ve Levent Cantek’e göre, “60’larda tükenmeye baslayan futbolcu-yönetici-taraftar birlikteligi Hacettepe’de dimdik ayaktaydi.” Hacettepe taraftari Astsubay Sinan Diraz bile Harp Okulu boru takimindan toparladigi askerlerini önemli maçlara getirip tribüne renk getirmektedir. Kendi evlerinde oynadiklari maçlarda, rakip takim taraftarlarinin tezahürati, Hacettepelilerin onuruna dokundugu gibi, toplu kavgaya girismek için yeterlidir. Bu hisim, yesil çimlere bile yansimis, futbolculuk döneminde rakibine yumruk atan Kabadayi Ahmet sahalardan ömür boyu men edilmistir. Hacettepe’nin 1968’e kadar kalacagi Türkiye 1. Ligi günleri, semtteki istimlâk hareketlerinin de yogun oldugu zamanlardir. Takimin 6 yillik lig serüveni, çogu zaman küme düsme potasina yakin bir yerde sonlanmistir. Futbolcularin tümünün mahalleden çiktigi günler geride kalmistir; zira baska çare de yoktur. Kulübü, Hatay Senatörü Abdullah Deliveli almis, yönetim kuruluna parali isimler dâhil edilerek maddi destek saglanmistir. Baskan Deliveli’nin puro içerken çekilmis fotograflarini görünce ‘sert abiler’in futbol dünyasinin yasadigi dönüsümü anlayabiliyorsunuz. Levent Cantek’e göre bu fotograf, yapilan futbol romantizmini olumsuzluyor. Lütfü Yanar ise baska türlü yorumluyor bu degisimi: “Kim para veriyorsa, kulübe o hâkim oluyordu.” EN SÜKSE YAPAN FUTBOLCU: CANAVAR BURHAN Hacettepe takiminin en sükse yapan futbolcusu, bugün hâlâ sevenlerinin koltugunu kabartan Burhan Sargin’di. ‘Canavar Burhan’ diye taninan futbolcu, 102 gol atacagi F.Bahçe’ye geçtikten sonra Milli Takim’in da vazgeçilmezleri arasina girmisti. Yine F.Bahçe’ye giden Akgün Kaçmaz, Besiktas’a transfer olan Ercan Ertug ile Nuri Toygun, Baskin Soysal gibi önemli oyuncularin ilk duragi da Hacettepe’ydi. Günümüz isimlerinden Fatih Uraz ve Yilmaz Vural da Mor-Beyazli formayi sirtladilar. 1967-1968 sezonunda averajla 1. Lig’den düsen Hacettepespor, bir daha devler ligine dönemedi. Hastane de, ihsan Dogramaci’nin söz verdigi gibi, Hacettepe’yi ‘Arsenal’ yapamadi. Muhitin bitisi, takimi da kaçisi mümkün olamayan bir sona sürükledi. MELiH GÖKÇEK’iN ‘SiLDigi’ TARiH Hacettepespor’un akibetini en iyi izah eden, ‘tepetaklak düsmek’ tabiri olmali. 1. Lig’den sonra her yil küme düsen takimin vardigi son nokta, amatör küme olmus. 1976-77 sezonunda Ankara sampiyonu olan ekip 3. Lig’e terfi etse de, bir yil dayanabilmis bu yüke. Bir de 80’lerin ortalarinda ayni hava yakalanmis; ama sonuç ayni. Baskanlik koltuguna kimi zaman inci Baba, kimi zaman Ankara’da ‘sosyal demokrat kebapçi’ ismet Camuzoglu oturmus. ismet Bey, takimin ismini Hacettepe Camuzogluspor yapacak kadar sahiplenmis görevini! Melih Gökçek’i, bir mirasi yok etmekle suçluyor Hacettepeliler; akademisyeninden esnafina… ANAP’tan Keçiören Belediye Baskani seçilen Melih Gökçek, 1988 yilinda, Hacettepe ve Keçiören’i yasatma iddiasiyla satin alir. Yapacagi ilk is ise kimseye haber vermeden kulübün adini degistirmektir. Hacettepe ismi de kaybedilmistir artik: Keçiörengücü. 1989’da Hacettepe’yi Sevenler Dernegi’ni kuran Lütfü Yanar ve arkadaslari bunun üzerine dava açarlar ve karar 1995’te çikar. Lehlerine çikan karari, Gökçek’in itirazina ragmen, Yargitay da onar. Ancak, yeniden genel kurul yapmak için basvurduklari Futbol Federasyonu’ndan gelen haber sevinçlerini kursaklarinda birakir. Belge, Gökçek’in mahkemeye itiraz ettigi gün, genel kurulu topladigini ve ismi degistirdigini göstermektedir. Hacettepe’nin mirasçilari, bunu bir buçuk sene sonra ögrenmislerdir. “Olay, yerel bir gazetede küçük bir ilanla duyurulmus, haberimiz olmasin diye. Oysa itiraz edebilmemiz için isim degisikliginin üzerinden en fazla bir ay geçmeliymis.” diyor Lütfü Yanar. Keçiörengücü, bugün 2. Lig B Kategorisi’nde mücadele ediyor. Ama “Hacettepe’nin ölümü tescil edilmis durumda.” Kabadayilik kültü üzerinde büyüyen Kasimpasaspor, futbolculuk yapmis bir basbakanin sahiplenmesinin keyfini yasarken, Hacettepe bu kez sahiden ‘kurtarilmayi’ bekliyor! Fatih Uraz: HACETTEPELi OLMAK BiR AYRICALIKTIR Türkiye 3. Ligi’ne veda etmesinin ardindan kapisindan girdigim Hacettepe’nin sevdalilarinin, evlerini zor geçindirirken; forma, ayakkabi aldigina, sporcularin cebine harçlik koyduguna sahit oldum. 1954’te sampiyonluga ulasmis Hacettepe’nin ilk 11’inden 7’sinin üniversite mezunu, 4’ünün doktor olmasi bir rekordur. Hacettepe’yle ilgili tek olumsuz hatiram, rakip kaleciye kizan baskanin, ‘Kaleciyi Vurun!’ emridir. sükür ki olmadi. http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=26868
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
uralnadir
Site Admin

Kayıt: Dec 15, 2004

Mesaj Tarih: 2008-06-24 16:40:21      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Kabadayilarin ve futbolun mahallesi: Hacettepe (...) Mahalleli, bahar ve yaz aylarinda Mamak, Kayas ya da Gazi Orman Çiftligi gibi Ankara’nin nadir bulunan yesil alanlarina giderek topluca eglenmekte, piknik yapmaktadir. N.Ö. Hanim bahar zamani aksamdan hazirlanan nevaleler ile daha çok Kayas tarafina gidildigini anlatiyor: Ocaklar kurulur, izgara yapar, yerdik. Herkes yan yana oturdugu için yapilanlar paylasilirdi, ip atlanirdi. Erkekler biraz fazla içtikleri için hava kararmadan dönülürdü. Her pazar degisik insanlarla ahbaplik ederdik, konusur, vakit geçirirdik. Çiftlik ya da Çubuk’a gitmenin zaman ve para açisindan oldukça yüklü bir maliyeti vardir. Ankara için büyük bir yenilik olan (ve ragbet gören) Çiftlik’teki Marmara ve Karadeniz Havuzlari delikanlilar ve erkek çocuklar için bulunmaz bir eglence yeridir. Hacettepeli çocuk-gençlerin Ankara çevresindeki çaylar ya da Gölbasi’na yüzmeye gittikleri de anlatilanlardan anlasilmaktadir. M.C. Beyin ifadesiyle Pazar günü ya trenle gidilirdi, trenyolu üzerine, ya Gazi Orman Çiftligi’ne, ya Saimekadin, Mamak, Kayas’a, oralar, trenyolu üzerinde. Baglik, bahçelik yerlerdi. Milletin piknik yapacagi yerler olurdu. En güzel Kayas’la, Çiftlik’ti o zaman. Karadeniz yüzme havuzu vardi. Oraya girerdik. Pazar günü pek gitmezdim çok kalabalik olurdu. Gittigimde de böyle tadini alamazdim yani. Elini atsan birine çarparsin o sekilde. Çok yüzen olurdu. Bayan hiç olmazdi. Yani bes yüz kisi yüzüyorsa havuzda, bir tane bir bayan gelse, hemen toplasirdi millet. Yazlari açik hava sinemalari, kislariysa kapali sinemalar önemli eglence olanaklarindandir. Aileler Türk filmlerini gençler ise kovboy ve macera filmlerini tercih etmektedirler. Kadinlar için kadin matineleri/seanslari düzenlenmektedir. Sinemalarda özellikle hafta sonlari “devamli” seanslar gösterilmekte, salonlara disaridan yiyecek-içecek getirmek serbest tutulmaktadir. Çocuklukla delikanlilik arasinda gidip gelen erkeklerin en büyük eglencesi ise geceleri, ceplerine doldurduklari bir avuç leblebiyi meze ederek Hacettepe Parki’nin kuytularinda ya da fidanligin içinde (daha ucuz oldugu ve su, bardak, buz vs. ile törensel bir hava yaratmaya gerek kalmadigi için) sarap içmek, uzaktan uzaga duyulan, Esenpark Gazinosu’nda çalan müzikleri, söyleyen sarkicilari dinleyerek demlenmektir. S.D. Bey Hacettepelilerin hayatinda Esenpark’in radyo kadar etkili oldugunu düsünmektedir: Müzigi belki radyodan daha çok Esenpark’tan çalan Türk Sanat Müzigiyle dinlemisizdir. Radyodan belki bes misli daha fazla Esenpark’tan gelen müzik sesiyle kulaklarimiz doldu. Gönül Yazar’lar, Hamiyet Yüceses’ler, gelmis geçmis, isim yapmis, söhret sahibi olmus kisiler Esenpark’ta muhakkak sarki söylemistir o dönemlerde. Öyle ki, mesela yaz günü çogu mahalleli evinin bahçesinde, daminda yatar. Sabaha kadar, kapanincaya kadar dinlerdi. Gençler müzik dinleyip genellikle sarap içerken kimileri esrar da sarmaktadir. Mahallede esrar satilmasa da, mahalleli esrar saticilari vardir. Esrar bulmak bu sebeple çok zor degildir. Raki içmek ise genis zamanda kendine özgü kurallari içermektedir. Biraz daha parali olmayi, mezeyle, demlenerek, yavas içmeyi gerektirmektedir. Bentderesi, ismetpasa ya da Samanpazari-Hamamönü çevresindeki lokantalar ve içkili yerlerde çogunlukla raki tüketilmektedir. Mahallenin delikanlilari için buralarda içmek, oradan pavyonlara geçerek devam etmek “büyümenin” “ben buradayim” demenin-kisiligin göstergesidir. M.C.Bey’in ilk gençligine ait evden-tanidiklardan saklayarak yasadigi içki serüveni çogu Hacettepeli gencin basindan geçmise benzemektedir: [Meyhaneler] Bize pahali gelirdi, onun için biz tutar bir sise sarap alirdik, onbes yirmi kurusluk da leblebi alirdik. Bir de mum alirdik, lamba falan yok. O eski havuzlar falan vardi, onlar çalismiyordu, kuruydu. Hatta onun fiskiyesinin üstüne mumu da yakardik. Öyle oturur çekerdik kafayi. Esenpark’in müzigi gece bile, bizim evden bile duyulurdu. Onu içerdik, ondan sonra ordan yürüyerek Gençlik Parki’na giderdik. Gençlik Parki’nda bu gazinomsu seyler falan var. Tabii biz giremezdik. Sahnenin arka tarafina oturur, hadi orda birer sarap daha alirdik, orda hem müzik dinlerdik, hem kafayi çekerdik. Çubuk sarabi, Tekel’in çikardigi. En ucuz oydu. En pahali Kavaklidere’nin falan saraplariydi. Rakinin isi uzun oldugu için, sulu mulu, daha büyüdükten sonra, lokantalara gitmege basladiktan sonra raki içtik. S. Bey içki içmenin bir tür zorunluluk oldugunu, neredeyse delikanliligin göstergesi olarak anlasildigini belirtiyor: içki içmek Hacettepe’nin ruhunda vardi. Yüzde 80’i içerdi. içmeyen de içerdi. içmiyor demesinler diye içerdi. içmesini bilmiyor demesinler diye içerdi. Yani belki zevk almiyordu ama içiyordu. Mahallede kadin-erkek iliskileri oldukça sorunludur. Disaridan herhangi birinin mahallenin kizlarina yaklasmasi – söz konusu kiz bu konuda gönüllü olsa bile – imkânsizdir. Mahalleden birisiyle flört eden bir genç kiz ise – ki bunu gerçeklestirmek çok zordur – onunla evlenmek zorundadir. Flörtün tabu olarak görülmesine ragmen, mahallenin delikanlilari bir kiz için aralarinda kavga ederek birbirlerini yaralayabilmektedirler. Ayni durum mahallede yasayan bir kadini kendisine “dost” edinen kabadayilar için de söz konusudur. Ancak bu tür vakalarda rakibin akibeti ölümle sonuçlanabilmektedir. Mahallenin içe dönük baskiciligi ve ahlakçiligi, yasanan yillarin kosullariyla eslenerek ifadelendirilmektedir: “O zamanlar degil Hacettepe’de, hiçbir yerde kadin-erkek iliskisi-flört, simdiki gibi mümkün degildi”. Oysa yaptigimiz görüsmelerde ayni insanlar Bulvar’da kiz arkadaslariyla “turlayanlari”, “muhallebi çocugu” olarak adlandirabilmektedirler. Mahallenin baskiciligi yaninda erkek-merkezli bir hayatin sonucudur söylenenler. Bir kizla birlikte görünmemeyi istememek, (hele onunla evlenecekse) kizin namusuna halel getirmemek kadar baska erkeklerin gözünde kadinsi bulunmaktan korkmaya da baglidir. Mutlaka “sert” olunmalidir. Görüsmecilerin mahallenin namusu ile ilgili anlattiklari çok sayida hikâye vardir. Hacettepe parkinda kiz arkadasiyla “anormal hareketler” yapanlar veya yakindaki Ögretmen Okuluna “kizlar” için gelenler mahallenin delikanlilarinin tepkisini çekmektedir. Görüsmecilerden S.D. Bey çocuk yasinda kendisine yaptirilan oyunu anlatir: Birisi söyle evlere bakarak gitti mesela. Belki evin mimarisini begendi, kim bilir? Ama bakmakta israr ederse, yine ayni tarafa dogru bakarsa yandi! Bana [sarlo’nun Yumurcak filminden ilhamla] “Kiti” derlerdi. Kiti, git lan, su adama bir tekme at, küfret bizim yanimiza dogru kaç derlerdi. Giderdim, küfrederdim, kaçardim. Vay kerata diye hamle ettigi an biterdi. Vay sen utanmiyor musun küçücük çocugu kovalamaya. Bir güzel döverlerdi. Dövmekten fazlasini da yapanlar olmustur. Hacettepeli Lütfü Yanar’in Dündar Kiliç ile ilgili olarak anlattigi bir hatira oldukça “serttir”: “1956 yilinda bir gün taksiyle mahalleye gidiyoruz. Dündar taksiyi durdurdu. Kiz kardesi Asiye kaldirimda yürüyor, birisi de pesinden gidiyor. Taksiden indik, Dündar görünmemek için arkasini döndü, bana: ‘Git bir bak, bizim kiz yüz veriyor mu, yoksa oglan mi asiliyor’ dedi. Gittim biraz izledim, Asiye hizli hizli yürüyor, pesindeki ise asilip duruyor. Dönüp durumu anlatinca Dündar kosup oglanin yolunu kesti. ‘Görmüyor musun, kiz sana yüz vermiyor, daha ne pesinden gidiyorsun?’ dedi. Oglan ‘Sana ne?’ gibilerinden diklenecek gibi olunca Dündar, ceketinin mendil cebinden bir sey çekti. Ustura mi biçak mi hatirlamiyorum ve bir vurusta oglanin kulagini kesip eline verdi” (...). Sanki Viran Ankara, Der. Funda senol Cantek, iletisim Yayinlari, 2006 içinde, ss. 175-210.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
uralnadir
Site Admin

Kayıt: Dec 15, 2004

Mesaj Tarih: 2008-06-24 16:43:49      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Belki biraz fazla oldu ama HAcettepe Üzerine Levent Cantek'ten bir yazi daha eklemek istiyorum.Umarim kizmazsiniz. (......)Kenar-sehrin en önemli semti futbol takimi, taraftari, insani ve kendine özgü kavgaci kimligiyle Hacettepe'ydi: Ankarali'larin dualarla dilekte bulundugu "Hacet Tepesi"nden ismini alan semt, Erzurum mahallesi, Samanpazari ve Hamamönü arasinda konumlaniyordu. Bir rivayete göre de Ankara'nin Hacettepe'si , birkaç demkesin lakayit yalanindan, rüyasindan öte yüreklere düsürdügü atesle nam almis korku salmis, gafticisi, dumancisi, halkacisi, kalaycisi, has gacisi, lüpçüsü, zonguru ve cilali güzelleri ile envayi çesit helalinden insanlarin eviydi." ve hatta kimilerine göre Hacettepe ismi yilankavi sokaklarin, fi tarihinden kadidi kalmis evlerin, yesili tonla cücük kadar bahçelerin, kol kirip biyik kesmenin, husye burup faça bozmanin zifiri mekanlarinin, uslanmaz, durulmaz yaramaz çocuklarin, biryantinli filintalarin, sivirya Eyüp Sabri kokan nazeninlerin, Esenparka kulak kesip köfte rakkaseleri düslerken sarap deviren haytalarin, tekkede sarikizi kirip mest olan fisekçilerin, velvele etmeden is gören sermayelerin, kene kadar yapiskan, kedi kadar çevik, tuttugunu koparan azili delikanlilarin özetiydi denilir. Çogunlugunu Ankara'nin yerlilerinin olusturdugu Hacettepe'nin öne çikan iki özelligi futbol takimi ve sehrin yeralti dünyasina - ya da kenar-sehire - hükmeden kabadayilariydi. Hacettepe'nin futbol takimi Karagücü, MKE Ankaragücü gibi devlet destekli takimlarin aksine "sivil" ve tüm dayanagi mahalle olan bir yapiya sahipti. Gerçi 1945 yilinda kurulan takimin hiçbir zaman ülke çapinda deger tasiyan basarilari olmadi. Üç kez Ankara sampiyonu oldu, bir kaç kez futbol tabiriyle "asansör olup, ikinci lige düstü, çikti". Birinci ligde hep orta-alt siralarda kaldi, tarihi boyunca milli takima tek bir futbolcu (Onursal Uraz) verebildi v.s... Ancak takimin farkliligi, misafir takima siki bir deplasman yasatan kavgaci taraftariydi. Tüm taraftar birbirini taniyordu. Bu yakinlik ve samimiyet sebebiyle kulübün baskani bile "onlardan biri", herkesin Fahri Amca'siydi. Hacettepeliler kendi sahalarinda rakip takimla ilgili tek bir tezahürat duymak istemiyor, gerekirse -ki sik sik gerekiyordu- semtin sanina uygun dayak atiliyordu. Hacettepe halkinin ya da taraftarinin topluca saldirmasi ya da kendini savunmasi, semtin sui generis özelliklerinden biriydi. Mahallenin onuru adina çok küçük satasmalar, agiz dalaslari dahi maraza sebebi sayilarak topluca kavgaya girilebiliyordu. Semtin tarihi içinde girisilen toplu hareketlere iki örnek vermek istiyorum: Her iki örnek de bana göre kenardaki Ankara'nin herhangi bir politik sebep olmaksizin salt öfke ve yasamina müdahale edilmemesi için savunma niyeti tasiyan merkeze yönelik tepkilerdir. Ilki çesitli rivayetler tasimakla birlikte laf atma-namus meselesiyle baslar. Anlatildigina göre hafta sonu izninde olan birkaç Harbiyeli, Hacettepeli aynali bir kizi, utanip sikilmadan, yüksek perdeden laf atarak rahatsiz ederler. Mahallenin sonraki yillarinda önemli kabadayilari olacak olan ve bu olayla nam alan Kabadayi Mehmet, Sari Veli ve Karagöz Kemal, duyar duymaz, Hacettepeliligin raconu icabi, sütü bozuk saydiklari çocuklarin mostrasina bakmak lüzumuyla tekkeden apar topar firlamislar. Duyduklarindan öyle dolmuslar ki tabancaymis, sismis, mustaymis, biçakmis, sopaymis es geçip oglanlari çiplak elle haklayacagiz yeminiyle yollari arsinlamislar. Kiz mi suçlu, kuyruk mu sallamis, isve mi yapmis , kiçinin çatalini indire bindire üç ayakli deyyuslari daha mi azdirmis diye sormamislar, akillarina getirmisler ama hesaba katmamislar. Zira kiz Hacettepeli'ymis lüzumluysa kulagi bükülür, vakti geldiyse everilirmis ancak aslolan yasananlarmis. Atilan laf sanki kus olmus duyurmus kendini dört bir yana, Ankara'ya, mahallenin ortasina, namusuna, varligina. . Birkaç veledizinanin Hacettepe'nin sanina leke sürmesine mahal vermemek için sart olmus vurmak, yikmak, kan almak. Nihayet Mehmet ve arkadaslari kendilerinden sayica fazla olan Harbiyelileri Anafartalar Caddesi'nde, bugün dügün salonu olan Sus Sinemasi içinde kistirirlar. Film oynarken kalabalik salona girerler. Nedenmis niyeymis kimiz biz nerden geldik burayanin lafini dahi etmeden sagdan soldan karismaya, ayirmaya yeltenen isikçisi, meraklisi, asabisine ve canhiras çigliklara aldirmadan Harbiyelileri usulünce döverler. Dayak yiyen Harbiyeliler okuldan daha kalabalik bir grup toplayarak otobüslerle bu kez Hacettepe'ye dönerler. Harbiyeli kizgindir. Kisasa kisas saldirgan gençleri istemektedirler. Ama umduklarinin aksine bir direnisle karsilasirlar Mahalleli-yine anlatildigina göre- genci yaslisi, çolugu, çocugu, anasi gacisi, hirlisi hirsizi -ve hatta mahallenin yabancisi olan suculari- her bir ferdiyle tam tekmil Harbiyelilerle kavgaya tutusurlar. Cümbüsü duyan kosarak meydana geldikçe is dallanip budaklanir. Polis geldiginde ne Hacettepeliler ne Harbiyeliler polisi dinleyecek halde degillerdir. Kavga bittiginde hersey çok uzatilmadan örtbas edilir, failleri çarçabuk saliverilir. Ahali, ölürmüs kalirmis sonu ne olur demeden askere karsi gelmis, devletin ya da onun temsilcilerinin o üç delikanliyi almasina izin vermemistir. Bana göre Hacettepe'nin sonunu hazirlayan dramatik olaylardan ilki budur. Birileri bu ise çok kizacak ve asla unutmayacaktir. Ikincisi, Haldun Taner'in Kesanli Ali Destani adli ünlü oyununa konu olan Altindag'li Kürt Cemali ile daha önce adi geçen Hacettepe'li Kabadayi Mehmet'in kavgasiyla ilgili. Söz konusu olan "delikanlilik"tan mafya babaligina geçis yapan, haraç alan, kumarhane isleten, it kopuk besleyen, en yakin arkadasi Sari Veli'yi öldürecek kadar soysuzlasan Kabadayi Mehmet'in kendine rakip gördügü Kürt Cemali'yle mücadelesiydi. Isin hitaminda Mehmet'in Kürt Cemali'yi öldürmesi, Altindaglilar üzerinde büyük infial yaratir. Hacettepeliler ile aralarinda çogu yerde polisin dahi karisamadigi kavgalar yasanir. Kabadayi Mehmet üzerinden tüm Hacettepe hedef alinarak saga sola divane saldirilar olur. Hacettepe, bir yanda göç alip göç verdigi, evlerinin birer birer yikildigi kendi tükenisini yasarken, öte yanda mahallenin son kabadayisini, onun geçmisteki zayifi, bilhassa irz ehlini koruyan delikanli günlerinin hatirina neredeyse "zoraki" olarak çekmektedir. Daha yirtici ve aç olan yasli Altindag ahalisi ise günlerce yasini tuttugu Cemali'nin intikamini, yine o kenar-sehirin kanunlarina uygun olarak, Kabadayi Mehmet'i Hergele Meydani'nda öldürerek alir. Bu hesaplasmalar, kan alip kan vermeler Hacettepe'yi kendini tüketmeye yönelik bir gidisat içine sokarken, merkez -yenisehir sakinleri- nezdinde gittikçe büyüyen bir cezalandirma arzusu yaratiyordu. "Bu adamlarin bir yerde durdurulmalari gerekiyor!"du. Ayni dönemlerde Ihsan Dogramaci'nin hastahane projesi bu cezalandirma arzusuyla önemli ölçüde örtüsecekti. Hacettepe ile ilgili sayisiz öykü, olay ve rivayet anlatilabilir. Ancak merkez ile iliskilerini hiç bir zaman saglikli olarak kuramamis olan kavgaci Hacettepe öyküsü, tüm mahallenin istimlak edilerek ahalisinin dagitilmasiyla dramatik biçimde nihayetlendi. Mahalle içindeki Tacettin Camii ile bitisigindeki Mehmet Akif Ersoy'un Istiklal Marsi'ni yazdigi dergah disindaki bütün evler yikilarak, yerine bugünkü Hacettepe Hastahanesi kuruldu. Daha da dramatik olan Hacettepe futbol takiminin tüm istimlaklerin tamamlandigi bir tarihte, taraftari olmayan bir devlet takimina, sekerspor'a karsi kaybederek averajla ikinci lige düsmesi oldu (1968). O farkli takim, önce taraftarini sonra kimligini kaybederek amatör kümeye kadar düstü. Bu eza yetmezmis gibi, seksenli yillarda, Melih Gökçek'in Keçiören Belediye Baskanligi sirasinda ismi "Keçiörengücü" olarak degistirildi ve tamamen tarihe karisti. Hacettepeliler istimlakler yüzünden Ankara'nin çesitli semtlerine, hiç tanimadiklari, dogup büyüdükleri mahalle kadar sevemeyecekleri yerlere tasinmislardi. Hacettepe susturulmustu. Hastahane için bir baska arazi ya da bos bir yer yokmus gibi özellikle bu kavgaci mahalle seçilmis, istimlak edilmis, kendi içinde tek bir hirsizlik olayina rastlanmayan, hirsizlar, yankesiciler, esrar saticilari, biçkinlar ve kabadayilar'in Hacettepe'si ortadan kaldirilmisti. Tek parti döneminin gözde sehri Ankara, tüm seçkinci vasiflarini rahatsiz eden "Hacet-tepeleri" yüzünden Cumhuriyet'le elde ettigi üstünlüklerini ellili yillari müteakiben tekrar Istanbul'a devrederken o kenarlardan böylece intikamini -gecikmis dahi olsa- aliyordu.Ankara iç bir zaman tasarlandigi gibi seçkin bir kent olmadi. Hamurunda ne varsa ancak “o” olabildi. “Hacettepe”lerini kendi gelisimini aksattigi için cezalandirmasi bundandi. Çünkü her zaman yeni Hacettepe’leri oldu. Kendi kuralini koyan ve uygulayan Keçiören gibi, Çin Çin Baglari gibi yeni kenar-semtleri oldu. Geçmisten farkliliklari ise “kabadayi” geleneginin yok olusuyla birlikte rahatsiz ve kavgaci kesimlerin ideolojik bir kimlik içinde ortaya çikmalariydi. Bugün Hacettepe’yi yasadiklariyla anlatan bir Kabadayi Mehmet de Yenisehir’le özdeslesecek bir Nurullah Ataç da görebilmek mümkün degil. Bu, sehrin insasinda basat olan seçkinciligin yenilgisi kadar kenar ile merkezin yakinlasmasiyla da ilgiliydi. Ankara, ne tam Hacettepe, ne tam Yenisehir’di, belki de bunun için “kendi” olabildi. Geride kalanlar ise yalnizca rivayet ve mübalagaya açik hos öyküler oldu. Bu yazi, Birikim dergisinin Haziran-Temmuz 1996 Türkiye’nin sehirleri Özel Sayisinda yayinlanmistir.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Mesajları göster:    
Forum kilitlenmiştir Forum kilitlenmiştir