Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2009-07-10 23:22:17
Mesaj konusu: Kimin Umurunda ...
|
|
|
Bir transfer sezonu daha geçiyor ömürden. Pek vasat futbolcularin, yeteneklerinden iki beden büyük sözlesmelere imza attigi, dudak uçuklatan rakamlarin gazetelerin spor sayfalarini süsledigi, korkunç egolarinin sarhoslugunda baskanlarin transfere piyasasini kizistirdigi, borç batagindaki kulüplerin har vurup harman savurdugu fazlasiyla cömert bir transfer sezonu daha geçiyor.
Ve bir transfer sezonunda daha, teknik adamlarin degil, baskanlarin adlari yaziliyor transfer piyasasina. Gün geliyor baskanin kullandigi lüks araba ile getiriliyor futbolcu yeni yuvasina, gün geliyor takiminin formasini giymek istemeyen futbolcunun ailesi ile dertlesiyor baskan, ikna adina. Velhasil, bir sezon daha Avrupa takimlarindan dislanmis futbolcular bas taci ediliyor bizim diyarlarda. Çuval dolusu paralar saçiliyor ikna turlarinda. Umutlar serpiliyor yüreklere. Ya sonra. Sonra, eloglu gittigi ülkesinden dönmek bilmiyor, geç katiliyor hazirlik kamplarina. Kimi hiç katilmiyor, kimin umurunda.
Akabinde yöneticilerin kizgin demeçleri yankilaniyor ekranlarda. Görünen o ki, eloglu Türk futbolunu bizim aldigimiz kadar ciddiye almiyor. Çok degil, daha geçen sezon tribünlerde adina sarkilar söylenen, ‘yeni Hagi’, Cassio Lincoln koca bir hiç oluyor bir anda. Onca para, onca umut, onca beklenti. Onca tezahürat. Sonra. Sonra hepsi bir anda yok oluyor. Oysa, Avrupa standartlarinda bir stada sahip olmayan, borç bataginda yüzen Galatasaray’in, harcadigi her kurusun hesabini yapmasi gerekiyor. Galatasaray’in zarar hanesine Lincoln’den miras 14 milyon Euro yaziliyor bir çirpida.
Kimin umurunda ...
***
29 yasindaki italyan defans oyuncusu Matteo Ferrari’yi Besiktas’a transfer etmek için, baskan Demirören’in, futbolcunun ailesini ikna etmek zorunda kaldigini yaziyor gazeteler. Türkiye'ye gelmek istemeyen esini ikna edebilme adina Yildirim Demirören'in, ona da bir televizyon kanalinda sunuculuk teklif ettigini anlatiliyor ballandira ballandira.
1997 senesinde inter kulübü ile adini duyurduktan sonra, 2002 senesinde takimdan ayrilan, Besiktas’a transfer olana kadar bes degisik takimda kiralilk oynamis bir futbolcu Ferrari. 2004 senesinin Mart ayinda, UEFA kupasinda, Gençlerbirligi’nin Parma ile oynadigi maçta italyan takiminin defansinda yer almis. Sonrasinda, 2005-2006 sezonunda Everton takiminda kiralik oynarken izlemistim, o sezon ancak sekiz kez ilk onbirde sahaya çikmisti. Geçtigimiz günlerde, kendisini üç sezonluguna Besiktasli yapacak, sezon basina 2.5 milyon Euro alacagi sözlesmeye imza atarken, geçtigimiz sezon bonvervisine 4.5 milyon Euro verilen Tomas Zapotocny kendisine kulüp aramaya basladi.
Ferrari’nin bonservisini alabilmek için Italyan kulübü Genoa’ya 4.5 milyon Euro ödedi Besiktas. Futbolcuya ise bu rakamin yarisindan fazlasini. Belki de bu hikayenin en can alici noktasi. Bizim takimlarimizin yabanci transferi konusundaki iflah olmaz bonkörlügünün göstergesi. Üç yillik sözlesmeye imza atan Ferrari 7.5 milyon Euro alacak, bu parayi Avrupa’nin hiç bir takimindan alamayacagi gerçegini bilerek. Gelecek sezon sonunda, tipki Zapotocny gibi kendisinden kulüp bulmasi istenirse, bu parayi futbolcuya ödemek zorunda kalacak Besiktas. Bu arada eski Besiktasli, yasça kendisinden küçük Gökhan Zan, gelecek sezon Galatasaray formasi giyecek. Muhtemel gelen gideni aratacak. Geçmisten ders almayan, alt yapilarina gereken önemi vermeyen, dermanini her daim elogullarinda arayan takimlarimizin borç defteri bu gidisata göre her transfer sezonunda biraz daha kalinlasacak.
ingiltere’de Leeds United gibi köklü kulüpler bütçelerindeki açiklar ve borçlari yüzünden puan silme cezalariyla karsilasirken, bizim takimlarimiz hiç bir yaptirimla karsilasmadan, bu sisirme bütçelerin, uçuk transfer ücretlerinin karsiligi olmadigini bile bile, har vurup harman savurmaya devam edecekler.
Kimin umurunda ...
***
Bu transfer sezonunun diger tuhaf hikayesi Gençlerbirligi ile Kayserispor arasinda yasanan ‘Troisi’ savasi. Gençlerbirligi takiminin yöneticilerine göre, 2011 yilina kadar Ankara takimi ile sözlesmesi bulunan futbolcu, sözlesmesinde ki bir maddeyi lehine kullanarak Kayserispor’la dört senelik anlasma imzaliyor. Hukukçu olmadigim için bunun hukuk kurallarina ne derece uygun oldugu konusunda yorum yapamayacagim. Ancak olayin etik olarak sevimsiz oldugu gerçegi ortada. Eger Kayserispor bu futbolcuya talip olmussa, önce kulübü ile temasi geçmesi gerekirdi. Sonuçta, bonservis bedelini getirdigi sürece, futbolcu istedigi kulübe gitmekte serbesttir. Ancak, sözlesmesi devam eden bir futbolcuyla, kulübünün izni olmadan görüsme yapmak suçtur. ingiliz futbolunda, ‘tapping up’ olarak bilinen konunun örnekleri geçmis sezonlarda yasanmis, olaya karisan kulüp ve futbolcular ciddi cezalar almislardir. (Bkz – Chelsea ve Ashley Cole). Ancak ülkemizde spor mahkemeleri olmadigi için bu konu simdi FIFA’ya tasinacak. Bu esnada milyon Dolarla oynayan kulüplerimiz hala dernekler yasasi ile yönetilmeye devam edecekler.
Ve bu hadise mesele bile, Türk futbolunda Anadolu’dan bir sampiyon çikmasinin ne kadar zor oldugunu gösterecek, bakmasini bilenlere.
Tipki kulüplerimizin iyi yönetilmedigi gerçegi gibi...
Kimin umurunda ...
***
Cumhuriyet ile yasit Gençlerbirlligi, her daim kasasinda ki paranin miktari ile övune dursun, iki sezonda yedi teknik direktörle çalistigi, son sezonlarda sürekli kan kaybettigi, bu sezon Bank Asya’nin kapisindan döndügü gerçegi bir Ankara’li olarak içimi acitacak. Tipki Gençlerbirligi maçlarinda ki bos tribün manzaralarinin acittigi gibi. 1935 dogumlu Ilhan Cavcav’in geçmis yillarda Gençlerbirligine ve Türk futboluna verdiklerini inkar etmeyecegim elbet. Ancak her güzel hikayenin bir sonu oldugunu animsayacagim,. zamanin herseyin düsmani oldugunu, iyi hatirlanmak için zamaninda birakmak gerektigini...
1996 senesinde 100 yasinda aramizdan ayrilan Amerikali komedyen George Burns’un cümlesinde ki gibi;
insan yaslandikça daha çok sey ögrenir. Ancak bu kez en büyük sorunu, ögrendiklerini hatirlamak olur...
Ziya Adnan
|
|