Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
umityasar_oztoprak
Site Admin
Kayıt: Sep 16, 2008
|
Tarih: 2009-07-13 11:19:08
Mesaj konusu: PANEL - Futbol Neden Sevilmelidir/Sevilmemelidir(Tanil BORA)
|
|
|
17 Temmuz Cuma 19:00 Panel: FUTBOL NEDEN SEVILMELIDIR, NEDEN SEVILMEMELIDIR
[img:fcddd98040]http://img221.imageshack.us/img221/6596/clipecj.jpg[/img:fcddd98040]
Katilimcilar: Akif Kurtulus, Tanil Bora
Yer: Acik Hava Sahnesi
21:00 Film Gosterimi: TABUTTA ROVASATA
Yonetmen: Dervis Zaim
Yer: Yazlik Sinema
Kaynak: ozel_etkinlik@yahoogroups.com
http://www.nazimhikmetkulturmerkezi.org/
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
erdem_ceydilek
Site Admin
Kayıt: Oct 03, 2003
|
Tarih: 2009-07-13 12:31:54
Mesaj konusu:
|
|
|
nazim kültür'ün adresi:
Karanfil Sokak No: 58 Kizilay/Ankara
karanfil sokakta, akaya dogru yürürken, olgunlar sokagi geçince sagda kaliyor.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
Devrim_Karaca
Site Admin
Kayıt: May 19, 2009
|
Tarih: 2009-07-13 13:08:07
Mesaj konusu:
|
|
|
istanbul'da da tekrari olsa ne güzel olurdu... Tam da bizansin göbeginde enine boyuna futbolu konusurduk...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
Devrim_Karaca
Site Admin
Kayıt: May 19, 2009
|
Tarih: 2009-07-13 13:15:06
Mesaj konusu:
|
|
|
Ben yine de buradan talebimi ileteyim de Tanil BORA ve Nazim Kültür Merkezi geregini yapar ve istanbul'da tekrarini düsünürler... :)
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
lale_ceviker
Site Admin
Kayıt: Apr 19, 2006
|
Tarih: 2009-07-15 14:54:38
Mesaj konusu:
|
|
|
Bu paneli kaçirdigima inanamiyorum :( Firsati olan, Ankara'da olan herkes gitsin, kaçirmasin bence...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
umityasar_oztoprak
Site Admin
Kayıt: Sep 16, 2008
|
Tarih: 2009-07-16 00:57:40
Mesaj konusu:
|
|
|
Ben orada olacagim.
Gelecek olan var mi?
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
erdem_ceydilek
Site Admin
Kayıt: Oct 03, 2003
|
Tarih: 2009-07-16 01:31:33
Mesaj konusu:
|
|
|
ben de geliyorum panele..
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
NedimCelasun
Site Admin
Kayıt: Nov 23, 2005
|
Tarih: 2009-07-16 10:33:07
Mesaj konusu:
|
|
|
"Devrim_Karaca"]istanbul'da da tekrari olsa ne güzel olurdu... Tam da bizansin göbeginde enine boyuna futbolu konusurduk...
bu etkinligin ilk paneli istanbulda Mazim Hikmet Kültür Merkezinde, gecen hafta yapildi. tribünümüzden metin culhaoglu ve metin uçak panelist olarak katildilar. bu tarz panellerin devami gelecek. bu siteden veya diger sitelerimizden takip edebilirsiniz.
sevgi ve saygilarimla...
(istanbul için farkli projelerimizde var, en kisa zamanda bilginiz olur)
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
erdem_ceydilek
Site Admin
Kayıt: Oct 03, 2003
|
Tarih: 2009-07-17 01:22:29
Mesaj konusu:
|
|
|
topik yukari!!!!
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
erdem_ceydilek
Site Admin
Kayıt: Oct 03, 2003
|
Tarih: 2009-07-17 21:50:20
Mesaj konusu:
|
|
|
güzel, eglenceli ve bolca takimimizin adinin zikredildigi bir panel oldu. :) katkisi olan herkese tesekkürler
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
orcanyigit
Site Admin
Kayıt: Oct 08, 2003
|
Tarih: 2009-07-18 12:46:56
Mesaj konusu:
|
|
|
Gayet eglenceli idi. ancak farkli beklentilerle katilanlar aradiklarini bulamadilar.
Holiganizm yükseliyor diyen arkadas Karsiyaka'ya laf ettiginde kendisine tespitinde ne kadar hakli oldugunu bildirecektim ama o kadar insanin içinde ayip olmasin dedim.
Trabzon'lu ekürisi de biz oligarsiye dahil degiliz anadolu takimiyiz dediginde de yine ayip olmasin diye kahkahayi basmamak için zor tuttum kendimi.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
umityasar_oztoprak
Site Admin
Kayıt: Sep 16, 2008
|
Tarih: 2009-07-19 11:46:26
Mesaj konusu:
|
|
|
Sohbette en güzel haticeli takim oldugumuza kanaat getirdim :D
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
serkan_gungordu
Site Admin
Kayıt: Aug 08, 2002
|
Tarih: 2009-07-19 12:37:40
Mesaj konusu:
|
|
|
Bol haticeli, hiç neticeli takimiz hatta...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2009-07-21 16:35:58
Mesaj konusu:
|
|
|
Biraz geç oldu ama bir süredir siteye giremedigim için yeni yazabiliyorum. Bitmesini istemedigimiz, güzel ve çok keyifli bir sohbet oldu. Bu arada arkadaslarimizi da görmek güzeldi. Erdem de oradaymis ama ben tam baslarken önlerde acele bir yer bulup oturdugu için Erdem'i göremedim. Herhalde arkalardaydin Erdem...
Tanil Bora'nin, bir kitaba da adini veren futbolu neden sevmeli ya da neden sevmemeli sorusundan çok futbolu nasil sevmeli ve nasil sevmemeli sorularinin üzerinde durmasi iyi oldu ve konunun baska bir yönden islenmesini sagladi.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
erdem_ceydilek
Site Admin
Kayıt: Oct 03, 2003
|
Tarih: 2009-07-28 20:57:13
Mesaj konusu:
|
|
|
"necdet_ozkazanci"]
Tanil Bora'nin, bir kitaba da adini veren futbolu neden sevmeli ya da neden sevmemeli sorusundan çok futbolu nasil sevmeli ve nasil sevmemeli sorularinin üzerinde durmasi iyi oldu ve konunun baska bir yönden islenmesini sagladi.
nasil sevmeli? sanirim böyle:
--------------------
Takimin ismine yarasir bir vefayla tribünde geçen 65 yil... Yâreni Nejdet Örs'ü bir süre önce kaybeden Melkon Tasçiyan'in Vefaspor'dan geçemeyisinde ayri, takimin istanbul'a benzeyen kaderinde ayri hikâyeler var
[img:7392794e68]http://i.radikal.com.tr/644x385/2009/07/26/fft5_mf216282.Jpeg[/img:7392794e68]
Üç istanbullu, Besiktas-Galatasaray-Fenerbahçe 100. yillarini kutlayali bir zaman oluyor. sasaa, görkem, cafcaf, ifrat, ne ararsaniz vardi hatirlarsiniz. 100 yili geride birakmak bir futbol takimi için elbette büyük is, elbette önemli is. Ama memlekette 100 yili geride birakan tek takim onlar degil: Bunun Anadolu Üsküdar’i var, Beykoz’u var, Vefa’si var...
Bunlarin içinden Vefa’nin bir de neredeyse 65 (yaziyla: altmis bes!) yildir tribüne devam eden bir taraftari: 80 yasindaki Melkon Tasçiyan. Artik akillarin almadigi paralarin döndügü, taraftarin mutlak basaridan baska bir sey düsünmedigi, futbolcularin ‘forma aski’ denilen seyin çok uzaklarina düstügü bu âlemde, bambaska bir seyi temsil eden, ‘eziyetli bir sevdaya’ gönül veren, baska bir taraftar...
1938’de, sekiz yasindayken ailesiyle Yozgat’tan istanbul’a gelmesi Melkon Amca’nin hikâyesinde dönüm noktalarindan birisi oluyor. Neden geldiklerini anlatmiyor ama:
“Babam kunduraciydi. Kalktik, Kocamustafapasa’ya geldik. Ev falan yok tabii, kiralar ates pahasi. Annem, babam, üç kardesim, üç seneye yakin muhacirhanede, perdelerle birbirinden bölme bölme ayrilan bir yerde hasir kilimlerin üstünde yattik kalktik.”
istanbul’da da meslegini sürdüren baba, Melkon’u da kunduraci çirakligina verir. Küçük çocugun hayatinda elbette futbol vardir: “Bizim oynadigimiza da top denmez ya, öyle kosturup dururduk. Arkadaslarim hep Galatasaray, Fenerbahçe, Besiktas’tan birini tutardi. 14 yasinda falandim herhalde, yesil-beyaz renkli bir takim gördüm, tamam dedim, aradigim renkler bunlar.” Melkon’un aradigi renklere sahip takim Vefa’dir: “Çarsikapi’da Foto Örnek vardi. Vitrinine Vefali futbolcularin, hâlâ benim en sevdigim formamiz olan çubuklu formayla çekilmis portrelerini asmisti. O fotograflara uzun uzun baktigimi, çok begendigimi hatirliyorum. ilk tohumlar böyle böyle atildi içimize.”
Bes gol sonrasi dügün
Maç biletlerinin 125 kurus oldugu devirler... Melkon, para buldukça Eminönü’nden ‘33 numarali’ tramvaya binip (numarasi hâlâ hafizasinda) Vefa’yi izlemeye gitmeye baslar. Kar, yagmur, çamur fark etmez. Bir avuç Vefa taraftariyla birlikte her zaman takimin arkasindadirlar: “Belli bir taraftarimiz zaten vardi. Vefa Lisesi’nden talebeler de sürekli maçlara gelirdi. Kemal Sunal misal hemen her maçta amigoluk yapardi. Ben mektepli degildim belki ama bizim Vefaliligimiz alayliktan iste.”
Tabii sadece futbol degil, taraftar da baskadir o zamanlar: “simdiki statlara bakinca sasiriyorum. Biz maçlarda hep karisik otururduk; o taraftar oraya, bu taraftar buraya falan yoktu. Kavga çikmaz miydi? Arada çikardi, çokluk küfürden. Ama öyle fazla büyüdügü de pek olmazdi. Yine de eve dayak yiyip geldigim bir maçi unutamam: Bir Beykoz maçiydi. Baktim, bizim bayragi yakiyorlar. Ufak tefek bir adamim aslinda ama çok gücüme gitti. Zaten aziz ama nasil olsa arkamda da gelen olur diye atladim adamlarin arasina. Epey bir benzettiler beni; arkamdan gelen kimse olmamisti.” Unutamadigi bir maç da Zaruhi Hanim’la evlenmeden bir gün önceki Fenerbahçe maçi: “Ah o Lefter... Üç gol atti, Fener 5-0 kazandi maçi. Dügün zehir oldu demeyelim tabii, ayip olur simdi.”
70’lerin ortalariyla birlikte takim ikinci Lig’e düserken baslar takimin profilindeki degisim de. 80’lerle birlikte baska bir hale bürünen memleketten Vefa da nasiplenir elbet: “Önce liseden gelenler azalmaya basladi. Semt de bozulmaya, degismeye baslamisti; zaten az olan normal taraftar da dagildi. Siirtli Araplar vardi mesela, çekildiler. 80’lerde bir-iki sike olayi da duyduk, üzüldük. Taraftarin sekli semali degismeye basladi. Simtel sponsor oldu, takimin adinin önüne ismini koydu. Ruh, yavas yavas öldü.”
Gerileye gerileye amatör kümeye kadar düser yesil-beyazlilar. Melkon Amca’nin sevda taniminda basari yok zaten ama çile çok: “Her küme düsüsümüzde benden de bir seyler gitti. Amatörde oynarken bir maçta geri düsünce daha fazla dayanamadim, kalp krizi geçirdim. O arada çocuklar iki gol attilar ama beni de apar topar hastaneye götürdüler. Maçi üç gol atip kazanmisiz ama göremedim iste.”
‘Dede seni Fenerli yapalim’
Ne olursa olsun içindeki sevda kazinip atilacak gibi degildir. Maçlara gitmeye devam eder 80 yasindaki Melkon Amca. Yâreni, geçtigimiz günlerde hayatini kaybeden, yasiti sayilacak Nejdet Örs’tür. Onu anarken gözleri dolu dolu oluyor: “Çalimi basti geçti beni, gitti. Maçlara birlikte gider, birlikte seyreder, eskiyi, yeniyi anardik. Maçlardan sonra da uzun uzun yorumlar yapardik birbirimize. Gençler de hürmet ederdi bize. Bana çok abilik yapti, unutamam.
Üçüncü Lig, Amatör Küme fark etmiyor neticede, kapi zilinde, kapisinin üstündeki isimlikte bile yesil-beyaz ‘Vefali’ yazan Melkon Amca, Vefali iste: “Benim oglanlar Besiktasli oldular. Baski yapmadim hiç Vefa’yi tutun diye. Herkes ister yaninda yakininda birileri olsun. Ama çok da önemli degil. Biz mazlumun yanindayiz oglum. Torunum da Fenerli oldu, bana ‘Dede seni Fenerli yapalim artik’ diyor. ‘Bu yastan sonra dinimi mi degistirecegim evladim’ diyorum. Arada takima kizarim, maçlara gitmem bir süre. Ama tavsan daga küsmüs, dagin haberi olmamis misali küçücük Melkon koskoca Vefa’ya küsse ne olur! Zaten fazla da küs kalamam, tekrar gitmeye baslarim. Keske imkân çok olsa bol bol yardim yapabilsek ama iste anca maasi alinca karinca kararinca teberru ederim takima. Bir de maçlara gidip destek vermeye çalisiyoruz, elden gelen bu.”
Sulhi Garan, Tahta Bacak ismet, Garbis istanbulluoglu, Özcan Arkoç, Baba Rahmi, Niko Kovi, Melkon Amca’nin gözünde hâlâ capcanli. Ayrilirken sözlesiyoruz: Vefa, Üçüncü Lig’e çiktiginda ya da benim takimim sekerspor Birinci Lig’e terfiyi aldiginda sokaklarimiza birlikte bayrak asacagiz. Ne de olsa renk kardesiyiz, ne de olsa ‘ötekileri sevmenin çok kolay oldugunu’ ikimiz de biliyoruz. Yine de sadece benim degil, memleket futbolunun ögrenecegi çok sey var Melkon Amca’dan...
‘Sevmekte tutarliligin sembolü onlar’
Fotograf sanatçisi Burcu Göknar, yaklasik bir yildan beri Vefaspor’u ve taraftarlarini takip ediyor; idmanlara, kamplara ve terfi maçlarina gidiyor. Projenin basinda futbolla iliskisi ‘simdi bu ofsayt nedir’ken, halihazirda siki bir Vefali haline gelmis. Fotograflarini bir albümde bir araya getirmek en büyük amaci. Böylece hem Vefa’ya hem kendisini Vefali yapanlara vefa borcunu ödemis olacagina inaniyor.
Bu proje nasil ortaya çikti?
100. yillarini görkemle kutlayabilen üç büyüklere bakinca, bir zamanlar onlarin ciddi rakiplerinden olan Vefa’nin bugünkü durumu, bir belgesel projeyi gerektiriyordu gibime geldi. Artan göçle beraber degisen kentin izdüsümü, bu futbol takiminda görülebilirdi; çünkü takimin hikâyesi istanbul’un kaderiyle paralel bence. sehre yeni gelenler ve tutunmaya çalisanlar için aidiyet duygusu Vefaspor’u desteklemekle elde edilemeyecekti. Dolayisiyla Fenerli, Cimbomlu olmak burada tutunmanin bir yoluydu. Böyle böyle önce destekçilerini, sonra semtini kaybetmisti Vefa. Semti bile küçücük binalar arasina sikisip kalmis bir takimi unutulmaya mahkûm eden sebeplerin ve Vefa’yi sevmekle aslinda geçmisini de arayan kalender bir taraftar grubunun varligi bu fotograf projesini olusturdu. Geçmiste kalmis bir kusagin gölgesi, hâlâ bu futbol takiminda ve taraftar kitlesinde hissedilebiliyor. Herhangi bir takimi anlatmakla Vefa’yi anlatmak arasinda fark vardi: Burada anlatilmasi gereken, bu çag için ve bu endüstri için ‘ayriksi’ kalan bir takim ve gönüldaslariydi.
Daha önce futbolla ilgileniyor muydunuz?
Futbolda fanatizm, kitle psikolojisi ve coskulu sevinçlerin bile siddetle olan bagi daha önce de küçük foto-röportajlar hazirlamama sebep olmustu. Ama dogrusu çok alakam yoktu. Vefaspor, bünyesindeki verilerin derinligiyle, futbola dair ilk defa bu denli sistemli bir dramaturjiyle çalismami mümkün kildi.
Kulüptekilerin, oyuncularin, taraftarlarin yaklasimi nasildi?
Teknik direktör Hüseyin Aydogan, hiç yadirgamadan ne yapmak istedigimi anladi, hissetti ve benim en intim alanlarina dahi tanik olabilmeme izin verdi. Bir süre sonra oturup konustugumuzda, kritik anlarda, Üçüncü Lig’e terfi maçlarinda soyunma odalarinda mesela ya da devre arasindaki kritik konusmalarda, fotograf çekmeme ragmen beni görmedigini, oyuncularin da beni unuttugunu söyledi. Vefa futbolculari, belki de kendilerinin bile fark etmedigi, eski kusagin efendiligine ait bir gölge tasiyorlar sanki omuzlarinda. Bu ‘efendi’ kimlik, tüm proje boyunca bir an bile eksilmedi. Vefalilari fotograflamanin en güzel yani, kravatli, takim elbiseli, kar-kis demeden her maça gelen, yenilgileri bir Budist edasiyla hayatina yedirebilen özel bir kusagi tanimakti.
simdi futbolla araniz nasil? Hangi takimi tutuyorsunuz?
Projenin artik bitmesi gerektigini, gol kaçirdiklarinda beti benzi atan bir fotografçiya dönüstügüm sirada anladim! Melkon Amca’nin, Nejdet Amca’nin sevme becerilerinden, sadece futbola degil, hayata dair de ögrendigim çok sey oldu. Bu ögrettiklerinin hatirina, ‘Vefali’ olmak gerekti; ben de Vefali’yim...
Melkon Amca ve digerlerinin futbolla kurdugu iliskide sizi etkileyen ne var?
Bu ‘delikanlilar’ yilmadan, yalniz kalarak, mutsuz olarak, hiç vazgeçmeyerek, sevmekte tutarliligin sembolleri. Öte yandan, bilge bir suskunlukla son derece naif ve beklentisiz, hirsin bu kadar geçer akçe oldugu bir devirde sadece Vefa’yi sevmekle bile tersine kürek çektiler. Her maça giden Nejdet Amca’yi kaybettigimizde, cenazede takimi temsilen benimle beraber bes kisiydik sadece. Bu, farkli zamanlarda nice 11’leri sevmenize ragmen, daha bastan yalniz oldugunuzu bildiginiz essiz bir sevgi türü. Melkon Amca’nin hikâyesi de, takimin tarihiyle paralel. Onun da Gedikpasa’daki küçük ayakkabi atölyesi, büyükler tarafindan yutuldu. Etnik kökeni deseniz, keza öyle. Ancak hayati ötelenmeye direnis halinde geçen biri, bu kaybedenler kulübünü saygida kusur etmeden destekleyebilirdi. O, sadece bu askiyla bile, bizlere belki de kendi deyisiyle direnmeyi ögütlüyor: “Ötekileri sevmek çok kolaydi.” Hep kolay olani seven modern insana, durusuyla bile ders niteligindedir bu taraftarlar!
Projenin kitap haline gelmesi için bir çalisma var mi?
Evet, Melkon Amca’ya, diger azimli taraftarlara ve rahmetli Nejdet Amca’ya borcum oldugunu düsündügüm için bu fotograflar maddi engelleri çözdügümüz anda bir fotograf kitabina dönüsecek. Bu arada, yakin zamanda ajansimizin web sitesi http://www.photoaraf.com adresinde sunulmus olacak.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
serkan_gungordu
Site Admin
Kayıt: Aug 08, 2002
|
Tarih: 2009-07-28 22:38:48
Mesaj konusu:
|
|
|
Bu topik artik böyle gider. Buyrun size güzel bir ask hikayesi daha...
GYULA GROSICS
Grosics 1926'da Macaristan'in Dorog kentinde dünyaya gelmis bir isim. Kalecilik kariyerine 19 yasinda, dogdugu kentin takimi Dorogi Bányász'da baslayan Grosics 1947-49 yillari arasinda MATEOSZ Budapest, 1949-50 yillarinda ise Teherfuvar takiminda forma giyer. 1950 yilinda transfer oldugu, Fenerbahçe'nin UEFA Kupasi'nda karsilasacagi Honved takimina transfer olur ki bu onun kariyeri için bir dönüm noktasidir adeta. 7 yil formasini giydigi takimda tam 4 sampiyonluk kazanir Grosics. Bu onu daha sonra efsane Macar takiminin arasina sokacak milli takima seçilmesini de beraberinde getirir. Grosics'in kalecilik stili dünya tarihinde "libero-kaleci" olarak geçecek bir teknigin de baslangici olur. Grosics bir çok pozisyonda defansin en gerisinde, toparlayici bir oyuncu gibi oynar ve bu performans onun üst üste 3 dünya kupasinda da boy göstermesini getirir. 28 yasinda gittigi 1954 Dünya Kupasi'nda Bozsik, Toth, Zakarias, Czibor, Kocsis ve Puskas gibi isimlerin forma giydigi ve finale yükselerek dünya kupalari tarihinin en sansasyonel maçlarindan birisi olan Bern Mucizesi'nin gerçeklestigi karsilasmada Macar kalesini korur ama sahayi boynu bükük terkeder. 1958 Dünya Kupasi öncesinde ise FC Tatabanya'ya transfer olur. Aslinda çocuklugundan beri tuttugu takim olan Ferencvaros'a transfer olmak istemektedir ama o zamanin komünist yönetimi bu transfere engel olur. 1958'de takim ilk turda kupaya veda eder. 1962'de çeyrek finale çikma basarisi gösterir. Grosics bu kupadan sonra 36 yasindayken ve 86 kez Macar milli takiminin formasini giymisken eldivenleri asar. Grosics futbolu biraktiginda en büyük hayalini gerçeklestirememis, Ferencvaros'un kalesini koruyamamistir.
Aylar yillari kovalar ve futbolu biraktiktan sonra ülkesinde yasamina devam eden Grosics 2008 yilinda, 82 yasindayken Ferencvaros kulübünden bir teklif alir. Macarlarin efsane kulübü, ömrü boyunca yesil beyazli renklere bagli olan ancak komünistrejimin baskici tutumu ve yasaklamalari sonucu bu bagliligini eyleme dönüstüremeyen Grosics ile bir sözlesme imzalar ve Macar efsanesi 82 yasinda, Ferencvaros ile Sheffield United arasindaki özel maçta takimiyla sahaya çikar, kaleye geçer ve ilk dakika kaleyi korur. Daha sonra da sahadan ayrilir. Ferencvaros bu maçtan sonra 1 numarayi emekliye ayirir. O 40 saniye süren file bekçliginden bile Grosics'in eski günleri yad edercesine "libero-kaleci" özelligine bagli kalip ceza sahasi önünde dolastigini görüyoruz. Grosics bugün halen Ferencvaros'un sözlesmeli oyuncusu durumunda.
Bu da bir büyük askin 1 dakikalik kavusma sahnesinin görüntüsü... [url]http://www.youtube.com/watch?v=quCmT8rsTz8[/url]
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
erdem_ceydilek
Site Admin
Kayıt: Oct 03, 2003
|
Tarih: 2009-07-30 12:46:23
Mesaj konusu:
|
|
|
serkanin yazdiklarini ve videoyu izlerken gözlerim dolmadi desem yalan olur.. müthis bir onur, müthis bir sevgi örnegi.. bize uzak olsa da, ayrica müthis bir vefa örnegi..
ayrica bir dipnot: Ferencvaros ile Sheffield United'in 2sinin de sahibi ayni isadami. ferencvaros 2006 yilinda finansal sebeplerle 2. lige düsürülmüs. Kevin McCabe'in kulübü satin almasindan sonra ise geçen sezon 1.lige çikti.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2009-07-30 14:22:21
Mesaj konusu:
|
|
|
serkan bu hikayeyi film yapsalar adami sinemada koltuga çakar.
evde videoyu da izleyecegim (isyerinden mümkün degil) ama okurken bile iptal oldum.
tesekkür ederim.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
onurnazliaka
Site Admin
Kayıt: Non 0, 0000
|
Tarih: 2009-07-30 15:11:26
Mesaj konusu:
|
|
|
Çok güzel bir olay, futbol adina anlatilacak müthis bir durum. Yalniz açilmayan su videoyu da yenilersek çok iyi olacak.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
umityasar_oztoprak
Site Admin
Kayıt: Sep 16, 2008
|
Tarih: 2009-07-31 22:25:01
Mesaj konusu:
|
|
|
Geçen haftasonu Radikal'in ekinde okudugum bir "Vefa yazisi" da olan, futbolun oyun olarak sevilmesine dair bu hos yazinin ilginizi çekecegini düsünüyorum...
"Çünkü ötekileri sevmek çok kolay...
KIVANÇ KOÇAK
Üç istanbullu, Besiktas-Galatasaray-Fenerbahçe 100. yillarini kutlayali bir zaman oluyor. sasaa, görkem, cafcaf, ifrat, ne ararsaniz vardi hatirlarsiniz. 100 yili geride birakmak bir futbol takimi için elbette büyük is, elbette önemli is. Ama memlekette 100 yili geride birakan tek takim onlar degil: Bunun Anadolu Üsküdar’i var, Beykoz’u var, Vefa’si var...
Bunlarin içinden Vefa’nin bir de neredeyse 65 (yaziyla: altmis bes!) yildir tribüne devam eden bir taraftari: 80 yasindaki Melkon Tasçiyan. Artik akillarin almadigi paralarin döndügü, taraftarin mutlak basaridan baska bir sey düsünmedigi, futbolcularin ‘forma aski’ denilen seyin çok uzaklarina düstügü bu âlemde, bambaska bir seyi temsil eden, ‘eziyetli bir sevdaya’ gönül veren, baska bir taraftar...
1938’de, sekiz yasindayken ailesiyle Yozgat’tan istanbul’a gelmesi Melkon Amca’nin hikâyesinde dönüm noktalarindan birisi oluyor. Neden geldiklerini anlatmiyor ama:
“Babam kunduraciydi. Kalktik, Kocamustafapasa’ya geldik. Ev falan yok tabii, kiralar ates pahasi. Annem, babam, üç kardesim, üç seneye yakin muhacirhanede, perdelerle birbirinden bölme bölme ayrilan bir yerde hasir kilimlerin üstünde yattik kalktik.”
istanbul’da da meslegini sürdüren baba, Melkon’u da kunduraci çirakligina verir. Küçük çocugun hayatinda elbette futbol vardir: “Bizim oynadigimiza da top denmez ya, öyle kosturup dururduk. Arkadaslarim hep Galatasaray, Fenerbahçe, Besiktas’tan birini tutardi. 14 yasinda falandim herhalde, yesil-beyaz renkli bir takim gördüm, tamam dedim, aradigim renkler bunlar.” Melkon’un aradigi renklere sahip takim Vefa’dir: “Çarsikapi’da Foto Örnek vardi. Vitrinine Vefali futbolcularin, hâlâ benim en sevdigim formamiz olan çubuklu formayla çekilmis portrelerini asmisti. O fotograflara uzun uzun baktigimi, çok begendigimi hatirliyorum. ilk tohumlar böyle böyle atildi içimize.”
Bes gol sonrasi dügün
Maç biletlerinin 125 kurus oldugu devirler... Melkon, para buldukça Eminönü’nden ‘33 numarali’ tramvaya binip (numarasi hâlâ hafizasinda) Vefa’yi izlemeye gitmeye baslar. Kar, yagmur, çamur fark etmez. Bir avuç Vefa taraftariyla birlikte her zaman takimin arkasindadirlar: “Belli bir taraftarimiz zaten vardi. Vefa Lisesi’nden talebeler de sürekli maçlara gelirdi. Kemal Sunal misal hemen her maçta amigoluk yapardi. Ben mektepli degildim belki ama bizim Vefaliligimiz alayliktan iste.”
Tabii sadece futbol degil, taraftar da baskadir o zamanlar: “simdiki statlara bakinca sasiriyorum. Biz maçlarda hep karisik otururduk; o taraftar oraya, bu taraftar buraya falan yoktu. Kavga çikmaz miydi? Arada çikardi, çokluk küfürden. Ama öyle fazla büyüdügü de pek olmazdi. Yine de eve dayak yiyip geldigim bir maçi unutamam: Bir Beykoz maçiydi. Baktim, bizim bayragi yakiyorlar. Ufak tefek bir adamim aslinda ama çok gücüme gitti. Zaten aziz ama nasil olsa arkamda da gelen olur diye atladim adamlarin arasina. Epey bir benzettiler beni; arkamdan gelen kimse olmamisti.” Unutamadigi bir maç da Zaruhi Hanim’la evlenmeden bir gün önceki Fenerbahçe maçi: “Ah o Lefter... Üç gol atti, Fener 5-0 kazandi maçi. Dügün zehir oldu demeyelim tabii, ayip olur simdi.”
70’lerin ortalariyla birlikte takim ikinci Lig’e düserken baslar takimin profilindeki degisim de. 80’lerle birlikte baska bir hale bürünen memleketten Vefa da nasiplenir elbet: “Önce liseden gelenler azalmaya basladi. Semt de bozulmaya, degismeye baslamisti; zaten az olan normal taraftar da dagildi. Siirtli Araplar vardi mesela, çekildiler. 80’lerde bir-iki sike olayi da duyduk, üzüldük. Taraftarin sekli semali degismeye basladi. Simtel sponsor oldu, takimin adinin önüne ismini koydu. Ruh, yavas yavas öldü.”
Gerileye gerileye amatör kümeye kadar düser yesil-beyazlilar. Melkon Amca’nin sevda taniminda basari yok zaten ama çile çok: “Her küme düsüsümüzde benden de bir seyler gitti. Amatörde oynarken bir maçta geri düsünce daha fazla dayanamadim, kalp krizi geçirdim. O arada çocuklar iki gol attilar ama beni de apar topar hastaneye götürdüler. Maçi üç gol atip kazanmisiz ama göremedim iste.”
‘Dede seni Fenerli yapalim’
Ne olursa olsun içindeki sevda kazinip atilacak gibi degildir. Maçlara gitmeye devam eder 80 yasindaki Melkon Amca. Yâreni, geçtigimiz günlerde hayatini kaybeden, yasiti sayilacak Nejdet Örs’tür. Onu anarken gözleri dolu dolu oluyor: “Çalimi basti geçti beni, gitti. Maçlara birlikte gider, birlikte seyreder, eskiyi, yeniyi anardik. Maçlardan sonra da uzun uzun yorumlar yapardik birbirimize. Gençler de hürmet ederdi bize. Bana çok abilik yapti, unutamam.”
Üçüncü Lig, Amatör Küme fark etmiyor neticede, kapi zilinde, kapisinin üstündeki isimlikte bile yesil-beyaz ‘Vefali’ yazan Melkon Amca, Vefali iste: “Benim oglanlar Besiktasli oldular. Baski yapmadim hiç Vefa’yi tutun diye. Herkes ister yaninda yakininda birileri olsun. Ama çok da önemli degil. Biz mazlumun yanindayiz oglum. Torunum da Fenerli oldu, bana ‘Dede seni Fenerli yapalim artik’ diyor. ‘Bu yastan sonra dinimi mi degistirecegim evladim’ diyorum. Arada takima kizarim, maçlara gitmem bir süre. Ama tavsan daga küsmüs, dagin haberi olmamis misali küçücük Melkon koskoca Vefa’ya küsse ne olur! Zaten fazla da küs kalamam, tekrar gitmeye baslarim. Keske imkân çok olsa bol bol yardim yapabilsek ama iste anca maasi alinca karinca kararinca teberru ederim takima. Bir de maçlara gidip destek vermeye çalisiyoruz, elden gelen bu.”
Sulhi Garan, Tahta Bacak ismet, Garbis istanbulluoglu, Özcan Arkoç, Baba Rahmi, Niko Kovi, Melkon Amca’nin gözünde hâlâ capcanli. Ayrilirken sözlesiyoruz: Vefa, Üçüncü Lig’e çiktiginda ya da benim takimim sekerspor Birinci Lig’e terfiyi aldiginda sokaklarimiza birlikte bayrak asacagiz. Ne de olsa renk kardesiyiz, ne de olsa ‘ötekileri sevmenin çok kolay oldugunu’ ikimiz de biliyoruz. Yine de sadece benim degil, memleket futbolunun ögrenecegi çok sey var Melkon Amca’dan...
‘Sevmekte tutarliligin sembolü onlar’
FOTOgRAF: HALUK ÇOBANOgLU
Fotograf sanatçisi Burcu Göknar, yaklasik bir yildan beri Vefaspor’u ve taraftarlarini takip ediyor; idmanlara, kamplara ve terfi maçlarina gidiyor. Projenin basinda futbolla iliskisi ‘simdi bu ofsayt nedir’ken, halihazirda siki bir Vefali haline gelmis. Fotograflarini bir albümde bir araya getirmek en büyük amaci. Böylece hem Vefa’ya hem kendisini Vefali yapanlara vefa borcunu ödemis olacagina inaniyor.
Bu proje nasil ortaya çikti?
100. yillarini görkemle kutlayabilen üç büyüklere bakinca, bir zamanlar onlarin ciddi rakiplerinden olan Vefa’nin bugünkü durumu, bir belgesel projeyi gerektiriyordu gibime geldi. Artan göçle beraber degisen kentin izdüsümü, bu futbol takiminda görülebilirdi; çünkü takimin hikâyesi istanbul’un kaderiyle paralel bence. sehre yeni gelenler ve tutunmaya çalisanlar için aidiyet duygusu Vefaspor’u desteklemekle elde edilemeyecekti. Dolayisiyla Fenerli, Cimbomlu olmak burada tutunmanin bir yoluydu. Böyle böyle önce destekçilerini, sonra semtini kaybetmisti Vefa. Semti bile küçücük binalar arasina sikisip kalmis bir takimi unutulmaya mahkûm eden sebeplerin ve Vefa’yi sevmekle aslinda geçmisini de arayan kalender bir taraftar grubunun varligi bu fotograf projesini olusturdu. Geçmiste kalmis bir kusagin gölgesi, hâlâ bu futbol takiminda ve taraftar kitlesinde hissedilebiliyor. Herhangi bir takimi anlatmakla Vefa’yi anlatmak arasinda fark vardi: Burada anlatilmasi gereken, bu çag için ve bu endüstri için ‘ayriksi’ kalan bir takim ve gönüldaslariydi.
Daha önce futbolla ilgileniyor muydunuz?
Futbolda fanatizm, kitle psikolojisi ve coskulu sevinçlerin bile siddetle olan bagi daha önce de küçük foto-röportajlar hazirlamama sebep olmustu. Ama dogrusu çok alakam yoktu. Vefaspor, bünyesindeki verilerin derinligiyle, futbola dair ilk defa bu denli sistemli bir dramaturjiyle çalismami mümkün kildi.
Kulüptekilerin, oyuncularin, taraftarlarin yaklasimi nasildi?
Teknik direktör Hüseyin Aydogan, hiç yadirgamadan ne yapmak istedigimi anladi, hissetti ve benim en intim alanlarina dahi tanik olabilmeme izin verdi. Bir süre sonra oturup konustugumuzda, kritik anlarda, Üçüncü Lig’e terfi maçlarinda soyunma odalarinda mesela ya da devre arasindaki kritik konusmalarda, fotograf çekmeme ragmen beni görmedigini, oyuncularin da beni unuttugunu söyledi. Vefa futbolculari, belki de kendilerinin bile fark etmedigi, eski kusagin efendiligine ait bir gölge tasiyorlar sanki omuzlarinda. Bu ‘efendi’ kimlik, tüm proje boyunca bir an bile eksilmedi. Vefalilari fotograflamanin en güzel yani, kravatli, takim elbiseli, kar-kis demeden her maça gelen, yenilgileri bir Budist edasiyla hayatina yedirebilen özel bir kusagi tanimakti.
simdi futbolla araniz nasil? Hangi takimi tutuyorsunuz?
Projenin artik bitmesi gerektigini, gol kaçirdiklarinda beti benzi atan bir fotografçiya dönüstügüm sirada anladim! Melkon Amca’nin, Nejdet Amca’nin sevme becerilerinden, sadece futbola degil, hayata dair de ögrendigim çok sey oldu. Bu ögrettiklerinin hatirina, ‘Vefali’ olmak gerekti; ben de Vefali’yim...
Melkon Amca ve digerlerinin futbolla kurdugu iliskide sizi etkileyen ne var?
Bu ‘delikanlilar’ yilmadan, yalniz kalarak, mutsuz olarak, hiç vazgeçmeyerek, sevmekte tutarliligin sembolleri. Öte yandan, bilge bir suskunlukla son derece naif ve beklentisiz, hirsin bu kadar geçer akçe oldugu bir devirde sadece Vefa’yi sevmekle bile tersine kürek çektiler. Her maça giden Nejdet Amca’yi kaybettigimizde, cenazede takimi temsilen benimle beraber bes kisiydik sadece. Bu, farkli zamanlarda nice 11’leri sevmenize ragmen, daha bastan yalniz oldugunuzu bildiginiz essiz bir sevgi türü. Melkon Amca’nin hikâyesi de, takimin tarihiyle paralel. Onun da Gedikpasa’daki küçük ayakkabi atölyesi, büyükler tarafindan yutuldu. Etnik kökeni deseniz, keza öyle. Ancak hayati ötelenmeye direnis halinde geçen biri, bu kaybedenler kulübünü saygida kusur etmeden destekleyebilirdi. O, sadece bu askiyla bile, bizlere belki de kendi deyisiyle direnmeyi ögütlüyor: “Ötekileri sevmek çok kolaydi.” Hep kolay olani seven modern insana, durusuyla bile ders niteligindedir bu taraftarlar!
Projenin kitap haline gelmesi için bir çalisma var mi?
Evet, Melkon Amca’ya, diger azimli taraftarlara ve rahmetli Nejdet Amca’ya borcum oldugunu düsündügüm için bu fotograflar maddi engelleri çözdügümüz anda bir fotograf kitabina dönüsecek. Bu arada, yakin zamanda ajansimizin web sitesi www.photoaraf.com adresinde sunulmus olacak.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|