Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
suleyman_kýnlý
Site Admin
Kayıt: May 04, 2004
|
Tarih: 2005-03-18 18:04:00
Mesaj konusu: ÇANAKKALE ZAFERiMiZiN 90.YILDÖNÜMÜ HEPiMiZE KUTLU OLSUN.
|
|
|
Bugün yenilmez denilen armadanin ve isgalci emperyalist ordularin;Çanakkale'den büyük bir hüsranla gerisin geriye döndükleri büyük günün doksaninci yildönümü.
Anafartalar Kahramani Mustafa Kemal Çanakkale'de savasan civanmertlerin ruh halini ve zaferi bize getiren suuru söyle anlatir:"Bombasirti vak'asini anlatmadan geçemeyecegim.Siperler arasi mesafe sekiz metre.Yani ölüm muhakkak.Birinci siperdekiler,hiçbiri kurtulmamacasina kamilen düsüyor.ikincidekiler onlarin yerine geçiyor.Fakat ne kadar gibta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz?Öleni görüyor,üç dakikaya kadar ölecegini biliyor,hiç bir korku ve endise göstermiyor,sarsilmak yok.Okumasini bilenler elinde Kur'an-i Kerim,cennete gitmeye hazirlaniyorlar.Bilmeyenler Kelime-i sehadet getirerek yürüyorlar.Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren bir misaldir.Emin olmalisiniz ki;Çanakkale Savaslarini kazandiran bu yüksek ruhtur."
"Çanakkale Mahseri"adli güzel eserin sahibi arastirmaci-yazar Mehmed Niyazi Özdemir'in dedigi gibi;"Türk milleti Çanakkale'deki ruhu anlayip kavrarsa ve sonra da o ruhu her alanda yasayip yasatirsa,dünyanin en ileri ülkelerinden biri olur.En yüksek medeniyetlerinden birini yeniden insa eder."
Öyleyse "Haydi Alkaralar Çanakkale'ye..."
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2005-03-18 18:23:34
Mesaj konusu:
|
|
|
sehitlerimizi rahmetle aniyorum.
asagida güzel bir ani var bu önemli günümüze ithafen...
*******************************************************************************************
18 Mart Çanakkale Zaferi ve Sahte 100 Liranin hikayesi...
Muzaffer Çanakkale’ye vardiginda harp durmustu. Zaman zaman imroz ve Bozcaada’da üslenmis düsman gemileri ve uçaklari bombardimanda bulunuyorlarsa da 1915 Nisan ’in da Aralik sonuna kadar sekiz ay süren kanli bogusmalarla kiyasla bu bombardimanlar “ hiç mesabesindeydi.” Çanakkale’de ki birliklerin büyük bir kismi Kafkas, Irak, ve Filistin cephelerine sevk edeceklerdi. Hazirlanma ve noksanlarina ikmal emri aldilar. Muzaffer birliginin alay karargahinda görevliydi. Alay ’in kamyon ve otomobil lastigi ile diger bir takim malzemeye ihtiyaci vardi. Bunlar ise ancak istanbul’dan saglanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit mübayalar için arttirma yapmak ilanlarda bulunmak ne adetti, ne de bunlari kaybedilecek vakit vardi. Her sey “itimat” ile yürürdü. Muzaffer açikgözlü ve becerikli istanbul çocugu oldugundan Karargah, gerekli malzemenin temin ve mübayaasina onu memur etti. icabeden paranin kendisine itasi içinde Erkan-i Harbiye Riyaseti’ne hitaben yazili bir tezkereyi eline verdiler.
O yillarda istanbul’da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasitalardi. Bunlarin lastikleri de yok denecek kadar azdi ve karaborsaydi. Muzaffer aradi,ugrasti,nihayet Karaköy’ de bir Yahudi de istediklerini buldu. Fiyatlar pek fahisti , ama yapacak baska bir sey yoktu. Anlasmaya vardi. Lazim gelen parayi almak üzere Erkan-i Harbiye’ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler. Muzaffer az sonra yasli b,r kaymakam Yarbay ’in huzurundadir. Kaymakam uzatilan tezkereyi okudu. Karsisinda hazirol da duran ihtiyat zabitine bakti. isteyecegi paranin miktarini sormadan ,”Ne alinacak” dedi. “ Oto kamyon lastigi” cevabini verilince bir an durdu. Sonra Muzaffer’e dik dik bakti :
“ bana bak oglum! Ben askerin ayagina postal sirtina kaput alacak parayi bulamiyorum. Sen otomobil lastiginden bahsediyorsun. Haydi yürü git , insani günaha sokma para mara yok!...
Muzaffer selami çakti disari çikti. Harbiye Nezareti’nin (bugünkü hukuk fakültesi binasi) bahçesinden disariya agir agir yürürken ne yapacagini düsünüyordu. Malzemelere Alay ’in ihtiyaci vardi. Elindeki( Almanlarin verdigi) iki Mercedes-Benz kamyon ve iki binek arabasi lastiksizdi. Diger malzemelerde mutlaka lazimdi. Kendisi bulur alir diye görevlendirilmisti. Malzemeyi bulmustu fakat para yoktu. Eli bos dönemezdi , bir çaresini bulmak lazimdi...
Muzaffer bunlari düsüne düsüne Beyazit Meydani’na vardi birden durdu. Kendi kendine gülmüstü aradigi çareyi bulmustu.
Dogru tüccar Yahudi’ nin yanina gitti:
“ Paranin tediye muamelesi aksamüstü bitecek,ezandan sonra gelip mallari alamam . gece kaldiracak yerim yok. Yarin ögleden evvel vapur Çanakkale’ye kalkiyor, yetistirmem lazim. Onun için sabah ezaninda gelecegim mallari mutlaka hazir edin...”
Tüccar “peki” dedi. Muzaffer tam ayrilirken ilave etti.
“Altin para vermiyorlar kagit para verecekler”
Yahudi yine “peki” dedi. Ertesi sabah Muzaffer Merkez Kumandanligindan sagladigi araba ve neferlerle ezan vakti Yahudi’nin kapisindaydi. Ortalik henüz isiyordu. Tüccar mallari hazirlamisti. Hava gazi fenerinin yarim yamalik aydinlattigi loslukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer bir yüzlük kaime ( yüz liralik kagit para) verdi. Araba dörtnal Sirkeci ’ye yollandi. Malzeme sat’a oradan dubada bagli gemiye aktarildi. Az sonra da gemi Çanakkale yolunu tutmustu.
Üç gün sonra Yahudi elindeki yüzlük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanli Bankasi’na gitti. Bozmadilar zira elindeki para sahte idi.
Muzaffer, evrak-i nakdiyelerin basiminda kullanilan kagitin aynini Karaköy kirtasiyecilerinden tedarik etmis bütün gece oturmus çini mürekkebi ve boya ile gerçeginden bir bakista ayirt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmisti. Tüccara verdigi ve yutturdugu para buydu. O devrin hakiki paralarinin üzerindeki yazilar arsinda bir de su ibare bulunuyordu: “ Bedeli Dersaadet’te altin olarak tesviye olunacaktir.”Muzaffer yaptigi taklit paradaki bu ibareyi degistirerek söyle yazmisti:
“ Bedeli Çanakkale ‘de altin olarak tesviye olunacaktir.”
Onun burada altin dedigi Çanakkale’de Mehmetçigin akittigi, altindan daha kiymetli kani idi.
Sahte paraya gelince...
Yahudi tüccar bunu mesele yapmadi. Yapmak mi istemedi, yapmaktan mi çekindi bilinemez. Ancak olay bütün istanbul’da yayildi. Dünyada emsali olmayan ve olmayacak olan bu hadise sehzade Halim Efendi ’nin kulagina kadar gitti. sehzade hemen lalasini göndererek Yahudi tüccari buldurdu. Yüzlük taklit evrak-i nakdiyeyi bedelini altin olarak ödeyip aldi. Çok zarif sedef kakmali, içi kadifeli bir mücevher çekmecesine yerlestirip, istanbul polis okulundaki emniyet müzesine hediye etti. Bu emsalsiz parça müzede seref mevkiinde muhafaza olundu.
NUR iÇiNDE YAT SEVGiLi MUZAFFER..
*************************************************************************************************
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
deniz_orhan
Site Admin
Kayıt: Nov 05, 2003
|
Tarih: 2005-03-18 18:40:01
Mesaj konusu:
|
|
|
arkadaslar resmi açiklamalara göre sehit sayimiz 285.000 degil yaklasik 350.000 imis.bunu ordunun moralini bozmamak için ve diger düsmanlarimiza karsi kendimizi zayif göstermemek için saklamislar.bugün NTV de açiklandi...
bir de simdiki halimize bakim ülkeyi kurtarmak için 350.000 kisi sehit oluyor, ülkeyi satmak ve soymak için 550 kisi yeterli oluyor...
bir hilal ugruna ya'rab ne günesler batiyor :oops:
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2005-03-18 18:51:30
Mesaj konusu:
|
|
|
Geçen gün arkadaslarla Çanakkale Savasi üzerine konusurken, bir arkadas "Kinali Hasan"in öyküsünü anlatti. Çok etkilendigim ve duygulandigim bu öyküyü internette bir sitede buldum ve sizlerle paylasmak için kopyaladim ( S.Burhanettin Akbas'in kaleminden)::
Yozgatli Kinali Hasan
Çanakkale’de arastirmaci-yazar Salim Dag ile beraberiz. Salim Bey’in hazirlamis oldugu birçok kitabin konusunu Çanakkale Muharebeleri teskil ediyor. Edirneli bu muhterem insan, Kayseri’de de ögretmenlik yapmis. Bendeniz de Kayserili bir egitimci olarak Edirne’de bes yil ögretmenlik yaptigim için ortak taraflarimiz da çoktu. Benim Çanakkale’yi gezmek gibi, onun da anlatmak gibi bir görevi vardi. Böylece onun tatli dilinden Çanakkale ile ilgili birkaç hatirayi da dinleme firsati buldum.
Bunlardan birisi Çanakkale’de sehit olan askerlerimizden Yozgatli Hasan’la ilgili. Yozgatli Hasan’in lakabi da “Kinali Hasan” olmus Çanakkale’de.
Hasan, Yozgat ilinin Sorgun kazasina bagli Kara Yakuplar köyünden… Daha biyiklari terlememis bu delikanli, kendisi gibi gencecik arkadaslari ile beraber yayan yapildak yürüyerek Yozgat’tan çikip Çanakkale’ye ulasmislar. Burada 64. Piyade Alayi, 1. Tabur, 2. Bölüge intisap edip çaki gibi Mehmetçik olmuslar. Zaten taburlar, alaylar Çanakkale’de eriyip bittigi için cepheye gelen gönüllülere siddetle ihtiyaç vardir.
ikinci bölügün komutani Yüzbasi Sirri Bey, askerlerini savasa hazirlamak için onlarin talimlerinden bos kalan istirahat anlarinda onlarla tanisip konusmaya baslardi. Böyle bir vakitte Yüzbasi Sirri Bey, Yozgatli Hasan’la da tanisti. Hasan’in basindaki kina Sirri Bey’in dikkatini çekti. Cepheye gelen askerlerin sag ellerinde, sag elinin üç parmaginda ya da sag ayaginin parmaklarinda kina görmeye alisikti Sirri Bey ama bastaki kinayi ilk defa görüyordu. Hasan’a bunun mânâsinin ne oldugunu sordugunda Hasan utandi, üzüldü ve dedi ki komutanina:
-Komutanim, buraya gelecegim vakit anam yakti bu kinayi. Ben de niye diye sormadim.
Sirri Bey:
-Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalim, biz de ögrenmis olalim.
Hasan:
-Ben yazi yazmasini bilmem ki komutanim.
Sirri Bey:
-Öyleyse sen söyle bölük yazicisi yazsin köyüne, bakalim ne cevap gelecek?
Hasan:
-Bas üstüne komutanim.
Bir istirahat aninda bölük yazicisi Hasan’in yanina gelir. Hasan söyler, o yazar. Selam kelamdan sonra Hasan, bulundugu yerin güzelliginden, çiçeklerin kokusundan, arkadaslarinin dostlugundan, komutaninin tatli dilinden bahsettikten sonra, konuyu kinaya getirir.
-Anacigim, kumandanim saçimdaki kinayi sordu, ben bilemedim. Arkadaslarimin arasinda mahcup oldum. Kardeslerimi askere gönderirken sakin onlarin saçlarini kinalama. Onlar benim gibi mahcup olmasinlar. Kinanin bir mânâsi varsa bildir de kumandanima söyleyeyim.
Mektup Yozgat yollarina çikar. Cevap gelir mi gelmez mi, anasina ulassa okur mu, okutur mu belli degil. Lakin Çanakkale’de sirtlan gibi saldiran düsmana karsi koymak lazim geldigi için ihtiyat kuvvetlerinin fazla bekleyecek zamani yoktur. 2. Bölük de savasin en çetin alanlarinda görev yapar. Bu öyle bir harptir ki, dünyada esi benzeri olmayan bir vahset yasanmaktadir. Anadolu’nun kinali koç yigitleri, ellerindeki kit imkanlarla, adeta etten bir duvar örüp düsmana geçit vermeden namuslari için, vatan için burusmaya baslamislardir.
Bu ates cehenneminde nice kinali koç yigitlerimiz, körpecik delikanlilarimiz sehit olmakta, Avrupalinin kan içen canavar makineleri, gemileri, toplari Gelibolu’yu bir kan gölüne çevirmektedir.
Aradan iki ay geçmistir. Bir gün Yüzbasi Sirri Bey’in bölük karargahina birkaç mektup ulasmistir. Yozgat’in Sorgun ilçesi Kara Yakuplar köyünün köy katibi mektubu Hasan’in anasina ulastirmis ve anasinin söylediklerini de yazip cepheye yollamis. Mektup da anasi sunlari yazmis:
“Yavrum, Hasanim, Kinali Kuzum,
Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy katibi okudu, ben agladim. Kumandanini pek sevmissin, ne güzel! O senin babinin yarisidir. Sakin ola yavrum kumandaninin emrinden çikma, önünden aykiri geçme. Atese bas dese basasin yavrum. Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Usak’tan arkadaslarin olmus. Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmissiniz. Elbette öylesi yakisir yavrum. Onlar senin dünya ahret hakiki kardeslerindir. Sakin onlari incitme yavrum. Südümü sana helal etmem. Kumandanin saçindaki kinayi sormus. Bunda bilmeyecek ne varmis ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçlarin basini kina ile süslerler. Ben de dört kardesin içerisinde en çok seni sevdigim için seni Hz. ismail’e kardes seçtim. O da kurban edilmek istendiginde kinalanmamis miydi? Yavrum, kiyamet günü, mahser yerinde, o kina senin isaretin olacak, o kalabalikta seni kolayca bulacagim. Aha iste benim kinali kuzum da burada deyip seni bagrina basacagim.
Anan Hatçe”
Sirri Bey, iki gözü iki çesme mektubu okur. Sonra posta erini çagirir.
-su Yozgatli Kinali Hasan’i bulun bakalim. Mektubunu ona ben okuyacagim, onun okumasi yoktu.
Çok geçmez posta eri geri döner.
-Kumandanim Hasan bir hafta önce Ariburnu’ndaki siddetli muharebede Hakk’a yürümüs.
Sirri Bey, orada göz yasari içerisinde yana yakila bagirmaya baslar:
- Bilmeliydim, bilmeliydim. Kurbanlarin kinali olmasi gerek. Bu yigitlerin hepsi de kinali… vatana kurban seçilip gönderildiler. Bunlarin hepsi de kinali kuzu, hepsi de Hasan gibi… Bilmeliydim, bilmeliydim.
S.Burhanettin Akbas
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
suleyman_kýnlý
Site Admin
Kayıt: May 04, 2004
|
Tarih: 2005-03-18 18:52:39
Mesaj konusu:
|
|
|
Çanakkale'de savasan Avustralya'li bir subayin hatirasi ve Osmanli'nin engin hosgörüsü:"Çanakkale'de bulundugumuz günler zarfinda,bir gün bizim dini bayramimizdi.O günü nes'e içinde geçirmek ve eglenmek istiyorduk.Ama harp halinde bulundugumuz için de bunu imkansiz görüyorduk.Son çare olarak,Türklere elçi gönderip onlardan bu günlük olsun ates açmamalari için söz aldik.Ama hile olup olmayacagi kuskusu içindeydik.Bununla beraber,biz eglencemize devam ederken,bize Türk kumandaninin hediyeler gönderdigi haberini alip,elçiyi kabul ettim.Bize adina ayran dedikleri bir içecek göndermisti.Türklerin bu hareketleri beni son derece duygulandirmisti."
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
aksitozkural
Site Admin
Kayıt: Aug 27, 2002
|
Tarih: 2005-03-21 13:46:58
Mesaj konusu:
|
|
|
CANAKKALE
Destan otesi. Esi yok ve olamaz.
Bizim icin olen ve bunu da giki cikmadan yapanlara bin selam.
Insanlik tarihinin en buyuk anti emperyalist savasi. Tum mazlum uluslarin ornek aldigi savas.
Bize ulus olmanin gururunu yasatanlari minnetle aniyorum. Olumu bu kadar pervasizca karsiliyanlara soyliyecek soz bulamiyorum.
Hepsine minnetariz.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
onur_aydogan
Site Admin
Kayıt: Dec 13, 2002
|
Tarih: 2005-03-21 15:19:14
Mesaj konusu:
|
|
|
Çanakkale savasi sadece bizim degil tüm dünyanin yazgisini degistirdi. Çanakkale savasini kaybetseydik Rus Çarligina yardim gidecekti ve Bolsevik ihtilali basarili olamayacakti. Rus Çari o zaman sömürgeci ingiltere ve Fransa ile müttefik olmustu. Dünyanin canina okuyacaklardi. Bizim Kurtulus savasinin da basarili olma sansi kalmayacakti. Rusya'da ihtilal olunca yeni yönetim Anadolu'nun bagimsizlik savasina destek verdi. Bagimsizligimizi muhafaza edebildik. Daha sonra iki kutuplu dünya düzeni olustu.
O zamanin ingilteresi simdiki Amerika gibi askeri güce sahipti. Müttefikleri Fransa ve italya da zamanin en güçlü ülkelerindendi. En seçkin birlikleri ile saldirdilar. O savasta ülkemizin en egitimli gençleri sehit oldu. Bugün ülkemizdeki ortalama seviyenin düsük olmasinin bir nedeni de bu savastir zira toplumu egitecek aydinlarimizi bu savasta kaybettik.
Bizim onurlu bir sekilde yasamamiz için neredeyse çocuk yasta hayatlarini vermekten çekinmeyen yüce sehitlerimizin hakkini ödeyemeyiz. Sanayi devriminden sonra sömürgecilerin ordusunu yenebilen ilk mazlum milletlerin ordusu, tarihe altin harflerle geçmistir.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|