Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2010-01-14 23:57:25
Mesaj konusu: Bir Devir Kapanirken...
|
|
|
Sen yoksun
Çevrende kimseler yok
Zengin de olsan
Yoksullugun gitmez...
Edip Cansever
Aralik ayinin son günlerinde, simdilerde alt-üst geçitleri, fiskiyeli havuzlari, yerden mantar misali biten birbirinin ayni ruhsuz alisveris merkezleri, yoksullugun giderek acittigi, geçmisine agit yakan eski, yorgun, yalniz sehrimdeydim. sairinin tanimiyla, ‘iyi kalpli üvey ana’, bir zamanlar güzel Ankara. simdi senden ne kaldi ki geriye...
iste o günlerde, nicedir durulmayan sular yine hararetle kayniyordu bu sene yüzüncü yilini kutlayacak Baskent ekibinde. Karanlik bir devrin kapanisini, koltugu Gökçek familyasina kaptirmasini, saltanatin nihayetini asla hazmedemeyen kir saçli adam, alisilmis üslubu ile saga sola saldiriyor, kongre öncesinde gerçeklestirdigi basin toplantisinda ‘heykeli dikilecek adam’ oldugunu ilan ediyordu. Hazin. Onun komedi filmlerini aratmayan basin toplantisini izlerken, keske o sözünü ettigi heykeli, eski baskan Sabri Mermutlu gibi taraftarin gönlüne dikebilseydi geçti içimden, malum diktatörlerin heykelleri onlarin devrilisi ile birlikte tuzla buz olurdu.
Keske anlayabilseydi ki, sevdalari gönüllere yazamadiktan sonra ne fayda...
Kendi kendini ‘Onursal Baskan’ ilan etmis, etrafindan ziyade kendisiyle fazla hasir nesir, gerçekle hayali nicedir ayirt etmekten uzak, Fenerbahçe kongre üyesi bir baskandan farkli bir yaklasim beklenmezdi elbet. Rahmetli Gökçe Karatas’in adini kaldirip, kendi adini verdigi tesislerin girisindeki ibare özetliyordu durumu. Hangi gerçek lider, hizmet ettigi kuruma kendi adini verirdi ki. Hangi gerçek lider, kendi kendini ‘Onursal Baskan’ ilan ederdi ki...
***
Borçsuz devraldigi kulübü, kimilerine göre 25 trilyonluk, kimilerine göre 40 trilyonluk borçla devredip giderken piskinliginden asla taviz vermiyor, takimi için yaptiklarindan bahsediyordu. Dinleyenlerin gözleri yasardi mi bilemem ama bilmeyen onun Ankara’nin sari laciverdinden, Real Madrid yarattigina inanirdi. Onca senede onca basari, onca zafer, onca kupa! Oysa onun baskan oldugu 12 senede, karnesi zayiflar ile doluydu kulübün. Hal ve gidis hepten zayifti. Bilhassa son sezonlarda, neredeyse her saibenin altindan Ankara takiminin adi çikti. Her sezon sonunda kümede kalmayi basari saydi taraftar.
Ölümü gösterip sitmaya razi etmek bu olsa gerekti...
Koltuga oturdugu, günden beri beraber çalistigi teknik direktör sayisi 30’a yaklasmisti. Onun döneminde, 140’in üzerinde yabanci futbolcu geldi geçti takimin kapisindan ve takima gönül vermis olanlar asla o futbolculara ve menajerlerine verilen paralarin miktarlarini ögrenemedi. Misir’in ‘El Hudut’ takimindan sürekli futbolcu transfer etmenin kendine göre bir gerekçesi vardi elbet. Onca yabanci futbolcu içinde akillarda kalanlar, bir elin parmaklarinin sayisini geçmezdi. Üstelik, onlari da takima en faydali olduklari dönemde, Üç istanbulluya veya Trabzonspor’a satmakta hep kararli davranmisti. Augustine, Umut Bulut, Ceyhun ve digerleri. Elden yok pahasina çikarttigi onca futbolcuya ragmen, kulübün onun döneminde geldigi nokta, ‘Küçük Emrah’ filmlerindeki yoksulluk manzaralarini aratmazdi.
Bir zamanlar taraftarin tek sesle haykirdigi ‘Gururluyuz Güçlüyüz Ankaragüçlüyüz’ tezahürati, yerini tribün gruplarina, rant kavgalarina, ‘tamamen duygusal’ taraftarlik anlayisina birakti. Maç günleri stat disinda, minicik ellerde satilir oldu maç biletleri. Üç istanbullunun Ankara’da oynadigi maçlarda kendi taraftarina ceza verdi kimi zaman, kombineleri iptal etti, ev sahibi takimin tribünlerini pazarladi deplasman takimi taraftarlarina, yeri geldiginde maçlara gelmemeleri konusunda bile uyardi.
Onun zamaninda giderek bosaldi tribünler, eski Ankara sevdalilari küstüler takimlarina. Onun zamaninda, gerçek taraftar kulübüne asla üye olamadi. Onun zamaninda takimini karsiliksiz seven her taraftarin yüregi her daim kanadi. Onun zamaninda, takiminin 2. ligde mücadele ettigi günleri özler oldu taraftar...
Onun zamaninda, Türk futbolunun en köklü kulüplerinden birinin adi, hafizalara berbat bir hatira olarak kazindi. Ramiz dayinin belleklerde yer etmis aforizmalarindan birini hatirlatti bilenlere,
‘Bazen hayat seni öyle zorlar ki yegenim yolun basinda kimdin.... Unutursun’.
***
Esi ve çocuklari disinda seveni var midir bilemem ama futbol camiasinda çok fazla sevilmedigi asikar. Zaman içinde gerçeklestirdigim bunca söylesiden çikardigim, ‘Baskan’ dedin mi, seveni sevmeyeninden çok olmali. Baskan dedigin takimina sevdali olmali, en az tribündeki taraftar kadar sevdali, en az tribündeki taraftar kadar heyecanli, eyvallahsiz. Baskan dedigin, sevdasi ile gurur duymali, o sevda ki onu egilmeden tasiyana yakismali…
Baskan dedigin er adam, erkek adam olmali, ona bakarken, insanin aklina eski Türk filmlerindeki siyah beyaz adamlar gelmeli, o, sana dogru yaklasirken küçülmemeli, büyümeli, her adimda biraz daha büyümeli. Az ve öz konusmali, ne konustugunu bilmeli, o konustugu zaman digerleri susmali, o yürüdügü zaman digerleri egilmeli, o yürürken taraftari arkasinda olmali, el ele, kol kola, dimdik, ona güven tam olmali.
Baskan dedigin, kimsenin önünde egilmemeli, ezilmemeli...
***
Velhasil, karanlik bir devir kapandi Ankaragücünde...
Kir saçli adam hala birilerinin kendi heykelini dikecegine inanirken, bir zaman sonra adinin bile hatirlanmayacak olmasi sonu ta en basindan belli kötü bir hikayenin özeti. simdi geçmisten ders alma zamani. simdi anlama zamani; takimlar baskanlardan çok daha uzun sürer, ve sizden geriye heykeller degil, kendi kendinize layik gördügünüz sifatlar hiç degil, sadece icraatlariniz kalir. Sizden geriye, sizi ve yaptiklarinizi hatirlayanlar kalir...
Bazen bir sairin dizeleri, anlatir herseyi,
Sen yoksun / Çevrende kimseler yok / Zengin de olsan / Yoksullugun gitmez...
Ziya Adnan
|
|