Alkaralar Dinlenme Tesisları Forum Ana Sayfası
 
Yalanlar stiyorsan Yalanlar Syleyeyim...
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ziya Adnan
Site Admin

Kayıt: May 06, 2003

Mesaj Tarih: 2010-03-11 01:03:15      Mesaj konusu: Yalanlar istiyorsan Yalanlar Söyleyeyim... Alıntıyla Cevap Ver

Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim Ama incinirsin... Özdemir Asaf Soguk bir subat ayinin son günlerinde, eski adiyla UEFA Kupasi eleme maçinda ’bizim büyükler’ Avrupali rakipleri karsisinda. ilk maçinda, deplasmanda avantajli bir sonuç elde eden Galatasaray’in rakibi Atletico Madrid, bu maç öncesinde ‘La Liga’da 13. sirada. Kendi liginde oynadigi 23 maçin 10’unu kaybetmis. Lider Barcelona’nin 31 puan gerisinde. ispanyol takiminin degeri 170 milyon Euro, Galatasaray’in 130 milyon. Sari-kirmizili takim her sezon oldugu gibi, bu sezon da Türkcell Süper ligin sampiyonluk adaylarindan. Bu noktada, Galatasaray’in kadrosunda yer alan ‘Giovani dos Santos’a ayri bir parantez açmak gerek. Zira onun transferi, bizim takimlarin futbola bakis açisini özetliyor aslinda. Hikayesi 2008 senesinin Haziran ayinda, Barcelona’dan 4.7 milyon Sterlin karsiliginda kuzey Londra’nin Tottenham Hotspurs takimina transfer olmasiyla basliyor. Tarihinde sampiyonlar Liginde yer almisligi olmayan, ingiltere’de en son sampiyonlugunu yarim asir sene önce yasamis takimdaki ilk sezonunda, ancak 7 maçta forma sansi buluyor Meksikali forvet. Sonra 2009 senesinin Mart ayinda, bir alt ligde, Championship’de mücadele veren ipswich Town’a kiralaniyor. Sezon sonunda kadar sekiz maçta forma giyiyor Dos Santos. Sonra Ocak ayinda ülkemize ‘kiralik’ kontejanindan giris yapiyor, kendisini karsilamaya gelen binlerce taraftarin tezahüratlari arasinda. Premier ligin çok da ahim sahim olmayan bir takiminda forma sansi bulamayan çaylak bir futbolcu, benim ülkemde ayagina top degmeden bas taci ediliyor. O bile sasiriyor bu abartili duruma. Sonra... Sonrasi gelmiyor elbet. Daha önce defalarca izledigimiz kötü bir filmi yeniden izliyoruz ulusca. Daha önceleri ‘yildiz’ sifatiyla transfer edilen niceleri gibi, o da kenardan bakiyor çogu zaman olup bitene. Avrupa’nin en genç nüfusuna sahip bir ülke dermanini disarlarda ararken, iskarta futbolcularin ve menajerlerin cebi doluyor, hem de fazlasiyla. Türk futbolu giderek Katar’a benziyor, malum karsiligi olmadan harcanan onca para... Bu maç sonunda, kendi liginde sampiyonluga oynayan Galatasaray, havlu atiyor vasat ispanyol takimi karsisinda. Tipki, ispanya Milli takimi karsisinda toz duman olmus, son elli senede Dünya Kupalarina ancak bir kez katilabilmis Ulusal takim gibi. Tepetaklak evine dönüyor. Onca fakirligin, onca kabullenmisligin, onca ezilmisligin, onca garibanligin, onca küçük olmayi hepten kabul etmislerin arasina, ‘Üç Büyükler’ masalina. *** O maçtan hemen sonra, ‘Kadiköy Cehenneminde!’ diger büyügün maçi basliyor. Ilk maçini deplasmanda 2-1 kaybetmis Fenerbahçe, yas ortalamasi 24.9 olan Fransiz rakibi karsisinda tur sansi ariyor. Ülkenin bunca sorununun arasinda, gündemin ilk sirasina yerlesmis Guiza, ilk onbirde basliyor maça. ilk yarida fena oynamiyor Fenerbahçe. Aradigi golü bularak 1-0 önde kapatiyor devreyi. ikinci yariya tutuk basliyor sari lacivertli takim. Lille takiminin en iyisi, 1991 dogumlu Belçikali kanat oyuncusu ‘Eden Hazard’i durduramiyor bir türlü. Gol bagira bagira geliyorum derken, 87. dakikada Türk futbolunun çaresi bulunmayan hastaligi bir kez daha nüksediyor, duran bir yan toptan golü kalesinde görüyor Fenerbahçe. Bizim cehennem sandigimiz, cennet oluyor baskalarina, umutlar sonraki bahara kaliyor. *** ‘Kursunlu’ Türkcell Süper ligin marka degerinden dem vuruyorlar sürekli. Ligimizin, Avrupa’nin en kaliteli liglerinden biri oldugunu anlatiyorlar ballandira ballandira, inanlara. Sadece üç takima ait futbol programlari eksik olmuyor televizyon kanallarindan. Haksiz rekabet kanser misali sararken bünyeyi, 17 takimli bir ligde borç bataginda sürünmekte olan kulüplerimiz degil, Guiza’nin form durumu gündemi tayin ediyor. Sonra kendi liginde, mehter marsi temposunda oynayan, sezona 7’de 7 yaparak baslamis, üstelik kadrolarinda yiginla yabanci bulunan iki takim, ‘La Liga’nin 13.’süne, Fransa’nin 5.sine yenilerek veda ediyor Avrupa Kupalarina. Bir yazik yalan, her Avrupa macerasinda acitarak bakiyor yüzümüze. Kendi ligimizin sampiyonu, sampiyonlar Liginde figüran oluyor, toz duman oluyor. Kendi evinde oynadigi üç maçta da yenilip gurubunu sonuncu olarak tamamliyor. Naklen yayin ihalelerinde milyon dolarlar uçusurken, Premier ligin iskartalarini havalanlarinda mesalelerle karsiliyor taraftar. Tribünler bos kalirken, kiraathaneler doluyor. Sonu ta basindan belli, sadece üç takimla kafayi bozmus beter bir futbol düzeni, kocaman bir yalani anlatiyor görmesini bilenlere. Ve isin en hazin tarafi, en büyük bedeli bu bozuk düzenin zenginleri ödüyor. Onca transfer, onca taraftar, onca beklenti. Ama olmuyor. Zira ‘büyük’ demekle büyük olunmuyor. Basta spor basini olmak üzere, ülkenin futbolunu sadece üç takima endeksleyenler, lanetli bir hastaligi genç nesillere bulastiriyor sirf bozuk düzen devam etsin diye. Sirf gazeteler daha çok satsin diye, yalan devam etsin diye, rayting diye. Haliyle rekabetsizlik kader oluyor.... *** Daha önce de yazmistim, siz ne kadar dogruluguna inansaniz da, ‘üç kisilik’ paranoyak bu ask masalinin hükmünün Edirne’den öteye geçmedigini. ‘Üç Büyükler’ masalinin yalnizca Türk’ün Türk’e propagandasi oldugunu, ne zaman kendi yalan dünyamizdan gerçege yelken açsak, sonucun neredeyse her zaman hüsranla sonuçlandigini… En büyük Türk yalaninin, Avrupa arenalarinda her tekinsiz gecenin bitiminde tokat gibi yüzümüze vuruldugunu… Daha önce de yazmistim, kendi ligimizde rekabeti yakalamadan, Avrupa’da basariyi yakalamanin imkansiz olacagini… Nüfusun yüzde doksaninin yalnizca üç takimla ilgilendigi, digerlerinin figüran olmaktan öteye geçmedigi bir cografyada futbolun asla ilerlemeyecegini. Basarinin yolunun rekabetten ve adaletten geçtigini, futbolu Anadolu’ya yaymanin elzem oldugunu... Ve rekabet olmadan basari olmayacagini… Daha önce de yazmistim... Ama yalanlar istiyorsaniz yalanlar söyleyeyim. incinirsiniz... Ziya Adnan
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
necdet_ozkazanci
Site Admin

Kayıt: Apr 22, 2003

Mesaj Tarih: 2010-03-11 14:56:02      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Sevgili Ziya eline saglik. Toplumumuzun büyük çogunlugunu olusturan insanlar kendilerine yalanlar söylenmesini seviyorlar. Tabii bu yalanlar içeride ise yariyor da Edirne'den disari çikip da gerçeklerle yüz yüze gelince ve her seyin koca bir yalan oldugu ortaya çikinca pek hos olmuyor tabii. :wink:
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
MehmetGUNER
Site Admin

Kayıt: Aug 08, 2002

Mesaj Tarih: 2010-03-11 15:52:17      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

insanlar neden kendilerine yalan söylenmesini severler?. yada neden kendilerine yalan söylenmesinden hosnut olurlar?. çünkü ancak o zaman adam yerine konulduklarini hissederler.. yalan söylendiginde kendisinden çekinildigi ve tirstiklari için yalana basvuruldugunu zannederler.. öyle ya tirsmasalar neden yalan söylesinler ki?. neyinden çekinecekler ki?. "insanlar kendilerine dogruyu söyleyenden fazla hoslanmazlar" dersek daha dogru olur kanaatindeyim.. kendilerine masallar anlatanin, gerçekleri gizlemesine ragmen süsleyerek aktaranin sözlerine dikkatlerini verirler.. hep nasil kandirildiklarini ballandira ballandira anlattiklari üzerine.. dedim bunu..
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Mesajları göster:    
Forum kilitlenmiştir Forum kilitlenmiştir