Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2010-03-27 12:29:47
Mesaj konusu: Ruhunu Kaybetmis Takim...
|
|
|
Hiç kimse geçmisini satin alabilecek kadar zengin degildir...
Oscar Wilde
Yil 1970...
Günümüzden 40 sene önce, Ankara futbolu 1. ligde sadece Ankaragücü tarafindan temsil edilirken, 70’li yillarin baslari sari lacivertlilerin altin yillari idi. Baskent ekibi 1971–1972 sezonunda Türkiye Kupasini kazandi. O sezon Türk futbol tarihinde, ilk defa Ankara’dan bir kupa sampiyonu çikti.
13 Mayis 1972 de, Türkiye Kupasi finalinin ilk maçinda Altay Ankaragücü’nü 1–0 yenmis, ama bir hafta sonra Ankara da oynanan rövans maçinda, Ankaragücü 3–0 galip gelerek Türkiye Kupasini kazanmisti.
Bu maça Ankaragücü:
Aydin Tohumcu (Kaptan), Mehmet Aktan, Erman Toroglu, Adnan Sezgin, Müjdat Yalman, Selçuk Yalçintas, Köksal Mesci, Metin Yilmaz, Melih Atacan, Çoskun Süer, Abdullah Çevrim
onbiri ile çikmis ve sahadan Coskun (2) ve Müjdat’in golleri ile 3–0 galip ayrilmisti.
Ayni sezon takim ligi dördüncü bitirdi...
***
Yil 1973...
O yil ligi dördüncü bitiren Ankaragücü, ligde oynadigi atak oyunu ile tüm futbolseverlerin begenisini kazanmis, adi ‘Ankara Canavari’na çikmisti. Ankaragücu ligdeki basarisinin tesadüf olmadigini kupada da göstermis, önüne çikan rakiplerinini birer birer yenerek yari finale gelmisti.
Yari finalde Ankaragücü’nün karsisinda renkdasi Fenerbahçe vardi...
Fenerbahçe camiasi, bir taraftan sampiyonlugu kaçirmanin üzüntüsünü yasiyor, diger yandan ise kupayi kazanarak Türkiye’yi Avrupa Kupa Galipleri Kupasinda temsil etmeyi planliyordu. Avrupa’da oynamak, kasalarina hayli yüklü miktarda gelir getirecek, kulübü maddi bakimdan rahatlatacakti. Yani bu maç Ankaragücü için oldugu kadar, Fenerbahçe için de çok önemliydi ve Fenerbahçe istanbul’daki maça bu hava içinde çikti.
Muzaffer Sarvan’in yönettigi maçta Ankaragücü Mehmet Aktan’in (Konya’li Mehmet) attigi golle 1–0 öne geçmis, ilk yari bu skor ile kapanmisti.
Fenerbahçe ikinci yariya çok süratli ve istekli baslamis, ikinci yarinin ortalarinda kazandiklari penaltiyi Yilmaz sen’in ayagindan gole çevirerek beraberligi yakalamislardi. Maçin ilerleyen dakikalarinda oyun hayli sertlesmis, kaptan Selçuk Yalçintas, Erman Toroglu ve Metin Yilmaz’in (Tatar Metin) oyundan atilmasi ile Ankaragücü maçta 8 kisi kalmisti.
Bu dakikalarda Fenerbahçe’nin baskisi iyice artmisti ama bekledikleri gol bir türlü gelmiyordu.
Fenerbahçe’nin tüm hatlari ile Ankaragücü kalesine yüklendigi bir anda, Köksal Mesci, Konya’li Mehmet’in uzun pasini yakalayarak karsisindaki Cevher’i geçtikten sonra top kalecinin solundan aglara yuvarlayarak maçin sonucunu tayin etti.
Fenerbahçe: 1 – Ankaragücü: 2 ...
Fenerbahçe’yi istanbul’da 8 kisi ile yenen takimi Ankara’da binlerce taraftar karsiladi. Ankaragüçlüsü, PTT’lisi, Gençlerlisi, velhasil tüm Ankara takimlarinin taraftarlari bu basariyi alkislamak için oradaydi. O gün orada bulunanlar, Ankara futbolunun tarihi bir gününe sahit oldular.
Baskin Soysal, Mehmet Aktan, Ismail Dilber, Erman Toroglu, Müjdat Yalman, Zafer Göncüler, Metin Yilmaz, Selçuk Yalçintas, Melih Atacan, Köksal Mesci, Adnan Sezgin...
istanbul’da Fenerbahçe’yi sekiz kisi ile yenen o takimi, o yillari bilenler hiç unutmadi...
O takimi takim yapan, ‘Ankaragücü ruhu’ idi. Sonraki yillarda dünya futbolunda bir ilki basararak, ikinci ligde oynadigi zamanlarda Türkiye Kupasini kazanmis olmasinin temel nedeni de buydu zaten.
***
Bazen insan baskasinin ruhunu ararken kendi ruhunu teslim eder baskasina...
Sonra, zamanla ruhunu yitirdi o takim, tipki sehri gibi geldigimiz çagin pespayeligine yenik düstü. 90’li yillarin ortalarindan sonra, her gelen sezon gideni aratir oldu. Kör karanlikta günesin dogmasini beklerken nice baharlar geçirdi kirli, hoyrat, arsiz, paragöz ellerde. Bir zamanlar Ankaralilarin hep birlikte haykirdigi “Gururluyuz Güçlüyüz” tezahürati, yerini tribün gruplarina, rant kavgalarina, genetigi bozulmus “tamamen duygusal” taraftarlik anlayisina birakti. Maç günleri stat disinda, üçe bese satilir oldu maç biletleri. Zamanla giderek bosaldi tribünler, eski Ankara sevdalilari küstüler takimlarina. Yeni futbol nesilleri, o takimin bir zamanlar sahip oldugu ruhu asla bilemediler, bilenlerin ise yürekleri her daim kanadi. O sehrin futbol çocuklari, uzak bir sehrin üç takiminin abartilmis hikayeleri ile büyürken, o sehri tribünlerden karsiliksiz sevmis taraftarlar, takimlarinin ayaga kalkmasini bekledi nafile bir umutla, bekledi o ruhun geri dönmesini.
Ama olmadi. Zaman içinde, Türk futbolunun en köklü kulüplerinden birinin adi hafizalara yürek yakan bir hatira olarak kazindi. Bilenlere, hikâyenin belleklerde yer etmis aforizmalarindan birini hatirlatti,
“Bazen hayat seni öyle zorlar ki, yolun basinda kimdin.... Unutursun”.
***
Daha önce de yazmistim, bazen takimlar da insanlar gibi hasta olurlar, yenik düserler zamana. Futbol tarihini anlatan kitaplar, özünü, ruhunu, kimligini kaybetmis takimlarin hazin hikâyeleri ile doludur. O hikâyeleri bilenler eski bir takimi anlatirlar bilmeyenlere, takim ruhunu anlatirlar özlemle. Bazen takimlardan geriye sadece renkleri, sararmis solmus fotograflari kalir bakarken insanin içini acitan. Bazen gözün takilinca nicedir duvarda asili çok eski bir takim posterine, bazen yedi tepeli sehirde oynanan bir lig maçinda kimligini, özünü, ruhunu yitirmis, bitse de gitsek havasinda toplama takimi izlerken, geçmise özlem duyar insan, bogazina birseyler dügümlenir, acisi içine akar.
Bazilari sanir ki, para ile satin alinir o ruh, sanirlar ki gazaba ugramis kimsesiz bir takimin kalintilari üzerine insa edilen topyekün toplama takim, eskinin ruhunu geri getirir. Sanirlar ki, takimlari sadece renkleri takim yapar. Sanirlar ki, geçmiste oldugu gibi o takimi karsiliksiz sevenler doldurur tribünleri.
Ummak ve beklemekle geçen bir ömürde, bazilari sanir ki hersey eskisi gibi olur bir gün...
Oysa Oscar Wilde’in o güzel cümlesinde ki gibi;
Hiç kimse geçmisini satin alabilecek kadar zengin degildir...
Ziya Adnan
|
|
senolakdemir
Site Admin
Kayıt: Apr 24, 2006
|
Tarih: 2010-03-30 15:57:35
Mesaj konusu:
|
|
|
Evet be Sevgili Ziya abi;
Takimlarda insanlar gibi,
insanlar iyilestikçe içlerindeki kötüyü daha berrak görür,
kötülestikçe de içlerindeki kötülügün daha da azaldigini düsünüyor,
Az kötü olan bir insan iyi biri olmadigini bilir,
Daha kötü olan biri ise hiçbir sorunu kalmadigini düsünüyor.
Bizim sevdalandigimiz takimlarimiz bu sagduyunun pençesinde,
iyiler hem hayri hem serri bilirken,
bizimkiler her ikisinden de habersiz.
Sizinle, yazilarinizla ve kadim dostlarimizla bizler,
kötülügün güvenli limanina demir atmaktan kurtulup,
açiklarda benzer yolcularla bulusup,
yeni karalari kesfetmenin umudu ve beklentisi içindeyiz,
iyi ki ruh denilen sey topraga gömülmekle yok edilemiyor.
Haydi rastgele........
|
|