Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2010-04-05 01:50:14
Mesaj konusu: Bir Dostun Ardindan…
|
|
|
Arsenal’in unutulmaz 7 numarasi David Rocastle henüz 33 yasinda aramizdan ayrildiginda takvimler 31 Mart 2001’i gösteriyordu. Yakalandigi amansiz kanser hastaliginin pençesinde bir süre yasam savasi vermis ama yenik düsmüstü. Onun ölümü yalnizca Arsenal taraftarlari arasinda degil, Ada’da tüm futbolseverler tarafindan üzüntü ile karsilandi. Taziye defterinde, ona dair en etkileyici cümleyi, ingiliz yazar Nick Hornby’nin kaleminden okumustum,
Hiç tanismadigim birinin ölümüne bu kadar üzülecegimi asla düsünemezdim...
***
Geçtigimiz günlerde, internet aleminin bilindik futbol sitelerinde öylesine gezinirken, okudugum bir yazi ile sarsildim. 1 Nisan 2010 tarihinde yazmisti Yigiter Ulug, ‘Arka Siradakilerin Sonuncusu da Gitti’ baslikli yazisini. Okurken öylece kaldim, Nick Hornby’nin taziye defterindeki cümlesi geldi aklima...
Aslinda onunla hiç tanismamis degildik. 2005 senesiydi sanirim. Sevgili Tanil Bora’nin iteklemesiyle Birgün’de yazmaya basladiktan kisa süre sonra kesisti yollarimiz. Ben Pazar günleri spor sayfasinda futbol yazilari yaziyordum, o da Birgün’ün spor müdürlügünü yapiyordu. Kah uzaklardan, kah Ankara’dan yazardim yazilarimi, ona yollardim. Kisa bir süre sonra teyit mail’i gelirdi. Bilhassa Liverpool ve eskilere dair yazdigim yazilar hosuna giderdi. Cümlelerinden, bizim kusagin siki neferlerinden oldugunu anlardim. iyiligin her daim eziyet gördügü, kötülügün ve yeteneksizligin bolca ödüllendirildigi bir cografyada, çoklari gibi hakettigini alamamis oldugu izlenimi uyandirdi bende. Olup bitene, tüm pespayelige uzak bir köseden gülümseyerek bakar gibiydi.
Yigiter’in yazisinda okudum sonra. Gençlik yillarinda bir sezona 39 gol sigdiran istanbul amatör küme gol krali olarak adini duyurdugunu. Sonra, Fenerbahçe tarafindan bir antrenmanda denenmis, o gün frikikten attigi gol sonrasinda kendisine takima katilmasi için teklif yapilmisti.
Onun cevabi ise,
“Ne yani? Ben her gün köprüyü geçip, buraya antrenmana mi gelecegim?” olmustu.
Okurken, ‘tamam iste yanilmamisim, tam ondan bekledigim cevap’ dedim. Hayati pek ciddiye almayan, biraz aykiri, biraz asi, biraz muzip, biraz haylaz. Yeni nesillerin baliklama atlayacagi böylesine büyük bir firsati, o elinin tersiyle itmisti.
***
Ankara’da oldugum zamanlarda telefonlasirdik, konusurduk uzun uzun ordan burdan. iki müzmin bekar, bazen gönül islerinden ama çogunlukla ortak askimiz futboldan. Ayri sehirlerin kaderleri farkli, renkleri ayni takimlarina tutkuluyduk ikimizde. Bizim kursunlu ‘Türkcell Süper ligde’ ne zaman iki takim karsi karsiya gelse sans dilerdik birbirimize. Maç sonunda yenilen çogunlukla benim takim olurdu, takilirdi her zaman ki neseli haliyle, teselli ederdi.
Yakin geçmiste bir sampiyonlar lig maçinda, takimi üstelik kendi evinde, Kadiköy’de toz duman olmustu Arsenal karsisinda. Mail atmisti bana, yine o müzip edasiyla, ‘Lütfen söyle Wenger’in bebelerine, çok ayip ettiler...’ yazmisti mailinde. Sonra eklemisti ‘Hiç mi büyüklere saygi yok bunlarda ?”
Söz vermisti, o maçin rövansini izlemek için Londra’ya gelecekti, beraber izleyecektik maçi. Sonra o haftasonu oynanacak Liverpool maçina bilet ayarlayacaktim, gidecekti. Severdi Liverpool hikayelerini. Bir seferinde Dalglish’li, Rush’li Barnes’li Liverpool üzerine nostaljik bir yazi yazmistim, o futbol sehrini ve takimini anlatan. Yaziyi gönderdikten kisa bir süre sonra telefonum çaldi, arayan oydu. R’lere dönmeyen muhabbetli diliyle,
‘Sen ne sansli adamsin yahu...’ demisti, ‘O takimi canli gözle izleme firsati bulmussun...’ ve eklemisti,
‘Ben neler vermezdim böylesine bir firsat için...’
ingiliz futboluna, bilhassa eskilere dair inanilmaz bilgisi vardi, merak ederdi futbolu biraktiktan sonra feri sönmüs yildizlarin neler yaptiklarini.
Yazardim, bilgim ve kalemim yettigince...
***
Bir zaman sonra Birgün’den ayrildi. Saglik sorunlari yasadigini yazmisti veda mailinde. Üzülmüstüm gidisine. Gazeteye gönderdigim yazilari ona da göndermeye devam ettim bir süre. Geçenlerde o yürek yakan yazida okudum, ‘Geçen pazartesi, 50’sini bile görmeden ayrildi aramizdan...’ diye yazmisti Yigiter, okurken öylece kaldim.
Yüzünü hiç görmedigim, uzaklarda ki bir dostu zamansiz yitirmis olmanin acisi çöktü içime. Oysa paylasacagimiz nice futbol hikayelerimiz vardi daha. Ankara’nin sari laciverdi bu kez galip gelecekti onun takimina, takilma sirasi bana gelecekti. Kafalari çekecektik o çok sevdigi yazlikta. Dostlarla saatlerce futbol sohbetleri yapacaktik, 1989 senesinde oynanan o unutulmaz maçi izleyecektik dev ekranda, birlikte bir Liverpool maçina gidecektik hatta.
Artik, ondan futbola dair mailler gelmeyecek, benim takim maglup oldugunda takilmayacak bana, ‘Ne olacak sizin bu takimin hali’ diye sormayacak.
Huzur içinde yat Alp Can, mekanin cennet olsun kardesim…
Ziya Adnan
|
|