Alkaralar

Ziya Adnan · Site Admin Kayıt: May 06, 2003

Çok bilindik gazetelerin birinde Galatasaray'in Avustralyali defans oyuncusu Lucas Neill’in açiklamalarini okuyorum. ‘Turkish lokum çok güzel’, ‘Bogaz’a bayiliyorum’, istanbul dünyanin en güzel sehri’ tadinda ki cümlelerden anlasilan yedi tepeli sehrimde hayatindan çok memnun 32 yasindaki futbolcu. Nasil olmasin ki ! ingiltere Premier lig takimlarindan Everton’da ancak dört ay forma giyebildikten sonra (15 maç), Avrupa’nin hiç bir takimindan alamayacagi parayi, üstelik düsük vergi ödeyerek cebine koyacak olmasina sözümüz olmaz elbet. Alistik nasilsa ülkemin, futbol aleminde giderek Avrupa’nin Katar’i olma yolunda hizla ilerleyisine. Alistik nasilsa, Avrupa arenalarinda kalici olamayanlarin, kariyerlerinin sonbaharinda bizim takimlari siginacak liman olarak görmesine. Alistik nasilsa... Ancak yurdum topraklarinda yasarken, istanbul’da yasami ve Türk takimlarini ballandira ballandira anlatan nice elogullarini görmüs bir futbolsever olarak bildigim gelirken degil, giderken ne söylendigine bakmak gerektigi. Malum, 37 yasindaki bir futbolcunun hayal edemeyecegi parayi, senede 4.2 milyon Euro’yu cebine koyarak ülkesine dönen Roberto Carlos’un açiklamalari hala taptaze akillarda. ‘Fenerbahçe büyük kulüp olmadigi için futbol kariyerini bu takimda sonlandirmak istemedigini, ödemelerin hiçbir zaman gününde yapilmadigini, Türkiye disinda hiçbir kariyeri olmayan bir takimda tüm dünyayi aldatmaya devam edemeyecegini’ dile getirmisti Carlos. Dinlemistik ulusça... Sonra gitti. Geride, aldigi onca paranin karsiliginda, Türk futboluna ne verdigi sorusunu birakarak.... *** Dönüyorum Lucas Neill’in açiklamalarina; Türkiye Ligi'nin kalitesine dikkati çeken Neill, ingiltere Premier Ligi'nde dahi oynayabilecek seviyede oyuncular bulundugunu kaydederek, “ingiltere Ligi, dünyanin en önemli liglerinden biri ama Türkiye Ligi de bence Avrupa ligleri arasinda önemli bir yerde...” Bu açiklamalarin yapildigi saatlerde, sampiyonlar liginde son sekize kalmis alti degisik ülkenin takimlari kura çekimi için gün sayiyor. Aralarinda bizden bir takim olmayisi tesadüf degil elbet. Bundan önceki turda da, 16 takim arasinda bir Türk takiminin yer alamamis olmasinin tesadüf olmadigi gibi. Yakin gelecekte Afrika’da oynanacak 2010 Dünya Kupasinda Ulusal takimin yoklari oynayacagi gibi. Her daim ‘kursunlu’ Türkcell Süper ligin kalitesinden dem vuranlara aci bir hatiratma. Siz bakmayin Neill’in methiyelerine. Zira ligimizin kalitesi, sükrü Saracoglu’nun zemini kadar aslinda. Son 50 senede sadece bir Dünya Kupasi, herhalde Türk futbolunun marka degerini en güzel özetleyen. Premier ligde, (sürekli olarak olmasa da) oynayan tek Türk futbolcunun, Tuncay sanli olmasi da. Devam ediyor cümlelerine Neill, belli ki ev sahibini hos tutma adina, ‘Galatasaray, ingiltere'de mücadele etse, sahip oldugu taraftar potansiyeliyle en önemli kulüplerden biri olurdu...’ Dönüyorum geçen haftasonu ingiltere Championship’de oynanan maçlarda ki taraftar sayilarina. Premier lige terfi etmeyi garantilemis Newcastle’in, St James’s parkta Blackpool’u 4 golle geçtigi maçta taraftar sayisi 47,010. Üçüncü siradaki Nottingham Forest’in kendi evinde oynadigi, ve Leicester City’i üç golle geçtigi maçi izleyenlerin sayisi 23,459. Kümede kalma mücadelesi veren Crystal Palace’in, Londra derbisinde QPR’a karsi sahadan yenik ayrildigi maçi izleyenlerin sayisi 20,430. Ligin orta siralarinda yer alan Sheffield United’in, kendi evinde oynadigi Coventry City maçinda tribünlerde 23,603 taraftar. Sadece sampiyonluga oynayan takimlara bakmamak gerek elbet. Championship’de 18. sirada yer alan Derby County’nin, Middlesbrough ile oynadigi maçtaki taraftar sayisi 27,143. Kümede kalma mücadelesi veren Sheffield Wednesday’in kendi evinde oynadigi en son maçi izleyenlerin sayisi 19,688. Velhasil sürer gider bu istatistikler, malum Premier ligin bir alti olan ‘Championship’in izlenme orani, bizim kursunlu ligimize fark atar. Yeniden eski günlerine dönme hayali ile yanip tutusan Nottingham Forest’in tarihiyle, basarilariyla bizim büyüklere fark atacagi gibi. .. Galatasaray ingiltere’de olsa... Geçenlerde yazmistim, Ingiliz futbolunun köklü kulüplerinden Portsmouth’un hikayesini. Kurulusu 1898 senesine dayanan kulüp, 70 milyon Sterlin’e yaklasan borcu yüzünden zor günler geçiriyordu. 11,5 milyonluk vergi borcu yüzünden kayyuma devredilmesinin ardindan dokuz puani silinerek Premier ligin dibine demir atmisti. Federasyon kupasini kazanmasi halinde, Avrupa Kupalarina gönderilmeyecegi açiklanan takim, Tottenham Hotspurs’u yari final maçinin uzatmalarinda buldugu gollerle yenerek finale kaldi. Wembley stadinin tribünlerini dolduran ‘Pompey’ taraftarlari, herseye ragmen bayram etti bu basari karsisinda. Borcu yuzunden ilk kez bir Premier lig takiminin puanlari silinirken, nice köklü kulüp ayni akibetle yüzlesti yakin geçmiste. Eli yüzü düzgün bir stadi bile olmayan, üstelik 165 milyon dolar borcu ile hiçbir yaptirim ile karsilasmadan ülkenin en ust liginde güle oynaya mücadele etmesine izin verilen Galatasaray, ingiltere liglerinde yer alsaydi, sezona eksi kaç puanda baslardi acaba ? Sanirim Lucas Neill’e sormak gerekir bu soruyu... 1904 senesinde kurulmus, mazisi Galatasaray’dan eski günümüzde ‘League One’da mücadele eden ve mali butçesinde ki açik yüzünden küme düstügü sezon 10, bir sonraki sezon 15 puani silinen Leeds United’in hikayesini hatirlatarak. Kendi sahasinda oynadigi en son maçinda, 25,445 taraftarin önünde Brentford’la 1-1 berabere kaldi Leeds United. Bu sezon kendi evinde oynadigi maçlardaki ortalama taraftar sayisi 23,813. *** 1995 sezonunda, ‘bizim mahallenin’ takimi Millwall’da baslayan macerasinda dört degisik takimin fomasini giydi Neill. Kurulusu 1882 senesine dayanan, günümüzde dünya futbolunun en zengin 11. kulübü Tottenham Hotspurs’un tarihinde sampiyonlar liginde yer almadigini biliyordur süphesiz. Hemen her maçinda, 36,310 kapasiteli ‘White Hart Lane’ stadini tika basa doldurdugunu da. O yüzden sirin görünme adina içi bos cümleler sarf ederken, ingiliz futbolu ile bizim futbol sandigimiz ‘oryantel kargasa oyununu’ mukayese ederken biraz düsünmek gerekir derim nacizane. istanbul’da yasam pek güzel, hava günesli, bogaz manzarasi leb-i derya olabilir. Ev sahibi misafirperver olabilir. Türk lokumu, hamami, kebabi, rakisi da çabasi. Ama söz konusu futbol olunca iki ülkeyi kiyaslamak, Süleyman Demirel’in o unutulmaz vecizesiyle; Abesle istigal etmekten öteye geçmez... Ziya Adnan

necdet_ozkazanci · Site Admin Kayıt: Apr 22, 2003

Sevgili Ziya eline saglik. Bizde büyük kulüpsen, kamu kaynaklarindan beslenmek hakkindir ve borca batmak sorun degildir. Nasil olsa kurtarirlar. Bu arada, ingiliz kulüplerinin maçlarina iliskin seyirci sayisi bilgileri müthis! Eskiden bizde de maçin ertesi günü gazetelerde maçtaki seyirci sayisina iliskin bilgi verilirdi. Ama artikmaçlarda ne kadar biletli izleyici olduguna iliskin bilgileri gazetelerde göremiyoruz. Sir gibi sanki...

necdet_ozkazanci · Site Admin Kayıt: Apr 22, 2003

...

haydar_gerlevik · Site Admin Kayıt: Apr 03, 2003

Dünyanin en önemli derbisi de ülkemizde oynanir da.. Nedense hiç bir ülkenin hiç bir kanali bu maçi ne naklen yayinlar ne de banttan.. Hatta dünyada bu ülkenin maçlarinin gollerini veren herhangi bir kanal da yoktur.. Ona ragmen kendi kendimize övünür dururuz Süper lig diye..