Alkaralar Dinlenme Tesisları Forum Ana Sayfası
 
Penalt Noktasndan Trk Futboluna Bakarken
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ziya Adnan
Site Admin

Kayıt: May 06, 2003

Mesaj Tarih: 2010-04-20 23:37:38      Mesaj konusu: Penalti Noktasindan Türk Futboluna Bakarken… Alıntıyla Cevap Ver

Uzaklardan … Bir teneke kupa ugruna her yol mübahtir nasilsa... Geçen Pazar Kadiköy’de oynanan ‘Dünya Derbisini!’ izlerken, yakin geçmiste sayin Yilmaz Vural’in Türk hakemligi üzerine söyledikleri geldi aklima. Türk forvetini yeterli görmedigimiz için yabanci forvet getiriyoruz, Türk kalecisini yeterli görmedigimiz için yabanci kaleci, Türk antrenörünü yeterli görmedigimiz için yabanci teknik adam. Peki neden yabanci hakem getirmiyoruz? Türk hakemlerinin dünya futbolunda ki yeri ortada, ne sampiyonlar liginde, ne UEFA maçlarinda ne de Dünya sampiyonalarinda bizim hakemlere görev verilmiyor. Misir’dan, iran’dan, hatta Afrika’dan hakemlerin görev yaptigi maçlarda gözlerimiz nafile bir umutla Türk hakemlerini ariyor. Ama dünya futbolunu yönlendirenler Türk hakemlerine güvenmiyor, neden bu gerçegi kabullenemiyoruz. 10 sene oldu, bir tanesi gidip Avrupa’da düzgün bir maç yönetemedi…” En çok taraftari olanin, en çok bagiranin, en güçlünün, en zenginin her zaman kazandigi, nüfusun yüzde sekseninin üç takimdan birini tuttugu, hakemlerin sürekli baski altinda kaldigi, adaletin saha içersinde tescil etmedigi, maçlarin masa basinda kazanildigi ezelden bozuk bir düzende hakemlerden adalet beklemenin saflik oldugunu yazarim nicedir. Bilirim ki, Türk futbolunda adalet istemez kimseler aslinda, sadece adaletin kendi taraflarindan tecil etmesidir dilekleri. Benim güzel ve yalniz ülkemde büyük puntolarla yazilan herseyin yalan oldugu gibi, yalandir ‘sporcunun ahlakli, zeki ve çevik olaninin sevildigi. Yalandir ‘ebedi dostluk’ klisesi, yalandir spor basinin tarafsiz oldugu söylemi, yalandir Türk futbolunun marka degeri, maçtan önce birbirlerine basari dileyen baskanlarin cümleleri. Türk futbolunda aslolan; ‘Bir teneke kupa ugruna her yol mübahtir, kazanan her zaman haklidir...’ *** O gün, Türk futboluna penalti noktasindan bakarken, o maçin ve futbolun önüne geçen hakemin kararlarini izlerken, bir kez daha inandim adina futbol denilen güzel oyunun bizim diyarlarda baska bir anlam kazandiginda. Futbolun besiginde antipatik tavirlari yüzünden barinamamis, sevimsiz halleri yeteneginin çok önüne geçmis Emre Belezoglu, ‘herhangi bir Anadolu takiminda forma giyiyor olsa kimbilir kaç maçta kirmizi kart görürdü?’ sorusuydu aslinda cevap arayan. Onun hemen her pozisyon sonrasi hakemle didismesini gözlemlerken, ülkesine dönmekle ne kadar yerinde bir karar verdigini düsündüm. Maç esnasinda, penalti noktasinda sondaj çalismasi yapan o futbolcuyu izlerken hakemin zavalli görüntüsü düstü ekranlara. Ama kizamadim. Haylaz bir sinifta otoriteyi saglamakta zorlanan acemi bir sinif ögretmenini andiran perisan hallerini izlerken sadece acidim, belki ona degil ama Türk futboluna. Yilmaz Vural’in Türk hakemligi üzerine söylediklerini yabana atmamak gerekti. Neticede de, hakem dedigin bozuk bir sistemin küçük bir parçasi, ta en basindan beri ülkenin hastalikli gerçegiyle yogrulmus; “Çogunluk güçlüyü sever, Çogunluk kazanani sever... “ Maçin bitis düdügü ile birlikte, sahada olmamasi gerekenler sevinirken galibiyete o maçin hakeminin omuzlarindan on tonluk yük kalkmistir süphesiz. Zaten tribünleri dolduran binler de mutludur, hakem odasinin kapisi ardina kadar açik kalsa da simdi farketmez nasilsa. Sevinmistir galip gelmesi gerekenler, camialarina sampiyonluk sözü verenler. Kendilerini yapilmis en küçük haksizlikta ortaligi atese verenlerin, bir baskasina yapilmis haksizlik karsisinda ki suskunlugudur Türk futbolunun laneti. Nicedir sözün degeri kalmamistir. Buraya yaziyorum, birkaç hafta sonra unutulacaktir verilmeyen penaltilar, gösterilmeyen kartlar. Çogunluk mutlu olmustur nasilsa. Haksizlik karsisinda isyan edenlerin seslerini bastiracaktir kazanmislarin gürültüsü. Nicedir gürültüden baska bir ses duyulmaz olmustur zaten, en fazla bagirananin hakli sayildigi cografyada. Elli senede bir Dünya Kupasi görmüs ‘futbol fakirleri’ diyarinda... *** Ben bu satirlari yazarken, uzaklarda bu maçin yendiden oynanip oynanmayacagi tartisilmakta. Oysa yeniden oynansa, hatta eskilerin deyimiyle ‘sabaha kadar oynansa’ ne fark eder ki? Hakem odalarinin kapilari ardina kadar açik olduktan sonra. Yeniden oynansa, ayni diyarin baska bir hakemi yönetecektir nasilsa maçi. isler beklendigi gibi gitmezse, camiasina ne pahasina olursa olsun üç sene üst üste sampiyonluk sözü vermis baskan hesap soracaktir, azarlayacaktir küçük bir çocugu azarlarmiscasina. Verecegi her karardan sonra saracaktir etrafini futbolcular, her pozisyondan sonra neye ugradigini sasiracaktir. Hemen her kararindan sonra kendisi bile süpheye düsecektir durumdan. seref tribününde, ‘Commodus’ edasiyla izleyecektir birileri onun verecegi her karari. Aleyhlerine çalinmis her düdükten sonra ugultular yükselecektir tribünlerden. Her maçta oldugu gibi hakemin düdügü, güçlünün, sesi en çok çikanin elinde olacaktir. Oynanmayacak elbet, ama bu maç yeniden oynansa bile, soyunma odalarinda hakemlerin baskanlardan firça yedigi, kokartlarinin söküldügü, futbolcularin hakemi samar oglanina döndürdügü baska bir zaman dilimini gösterecektir en fazlasindan takvimler. En fazlasindan, tarih tekerrür edecektir... Yasamin hiçbir alaninda adaleti saglayamamis bir ülkenin, futbolundan adalet beklemek safliga delalet eder. Benim ülkemde futbol dedigin yasamin sahaya yansimasidir zira. Penalti noktasindan Türk futboluna bakarken ortaya çikan karanlik fotografta görünen, futbolun marka degeri penalti noktasinda sondaj çalismasi yapan futbolcunun sportmenligi kadardir... Ziya Adnan
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Mesajları göster:    
Forum kilitlenmiştir Forum kilitlenmiştir