Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2010-10-23 00:05:07
Mesaj konusu: Niang Varsa Sorun Vardir Aslinda...
|
|
|
Takvimler 14 Kasim 1984’ü gösterirken, Milli Takimimiz istanbul’da oynanan maçta, ingiltere Milli Takimi karsisinda tarihe geçecek agir bir yenilgi almisti: 8–0! ingiltere Milli Takiminin dinamosu Robson’un hat-trick yaptigi, Woodcock’un ve Barnes’in ikiser gol attigi maç sonrasinda alayci mansetler vardi ingiliz basininda, dün gibi hatirliyorum...
14 Ekim 1987’de bir kez daha ayni skorla hezimete ugramistik “Adalilar” karsisinda. Bu kez futbolun besiginde, Avrupa sampiyonasi eleme maçinda, simdi tarih olmus eski Wembley stadinda. Oradaydim!
ilerleyen zamanlarda, kipirdadi Türk futbolu. 16 Ekim 1991’de ingiltere’de 1–0 yenildigimiz maçta basa bas oynamistik. ingiliz Milli Takiminin o zamanki kalecisi Chris Woods’un mükemmel kurtarislar yaptigi maçta, “Psycho” lakapli Stuart Pearce’in ortasini kafa ile kaleye gönderen Alan Smith’in tek golü yetmisti ev sahibi takima...
2000’li yillara gelindiginde kabuk degistirmisti Türk futbolu. Önce Galatasaray ile UEFA Kupasini, sonra Milli Takimla Dünya Kupasi üçüncülügünü yakalamistik. Sandik ki daha nice kupalar bizim olacakti! Futbolu bu kadar çok seven bir ülkenin çocuklarinin daha nice destanlar yazacagina inandik ulusça. Tipki hayata dair yiginla baska kavramlarin dogruluguna inandigimiz gibi, inandik.
Sonra...
Sonra, yine düsüse geçti Türk futbolu. Hem de ne düsüs. Her ne kadar adinin basina “Süper” sifatini eklemis olsak da ne kalitesi vardi sahadaki futbolun, ne de Avrupa arenalarina yansimasi. Zamanla anladik ki sistem olmayinca basarilar da kalici olmazmis. Kavramlar kargasasi ya da kendi uydurdugumuz kavramlara inanma durumuymus bizimkisi... “Made in Turkey” patentli’. Uzaktan baktikça, Andy Wachowski tarafindan yönetilmis, dünya sinema tarihinin en basarili filmlerinden, basrolünü Keanu Reeves ve Laurence Fishburne’nun oynadigi 1999 yapimi “Matrix” filmini hatirlatan.
Gerçek oldugundan çok emin oldugun bir rüya gibi...
***
simdi sanmayin ki bu yaziyi Azerbaycan yenilgisine dair yaziyorum. Asla! Futbolsuz geçen kaç sezona dair bir yazi bu aslinda. Avrupa arenalarinda yasanan nice hüsranlardan sonra içimde birikmis cümlelerin kâgida dökülmüs hali... inandigim, güzel ve yalniz ülkemde her seyin giderek bozuldugu zamanlarda, haliyle futbol da nasibini aldi, hem de fazlasiyla. simdi sorsam taraftarlara, Türk futbolunun marka degerini... Sorsam, futbolumuzun kalitesini… Sorsam, Avrupa arenalarinda basari beklentilerini… Sorsam, 2012 Avrupa sampiyonasi hayallerini...
Sorun Azerbaycan maçinin sonucu degil. 1–0’lik Almanya hezimeti hiç degil. Sorun bizim futbola bakis açimizda aslinda. Avrupa’nin en genç nüfusuna sahip olan ve son elli senede sadece bir Dünya Kupasina katilabilmis ülkemin, kendi “Mesut”larini yetistirmek yerine dermanini hep baskalarinin yetistirdiklerinde aramasi sorun. Avrupa arenalarinda yildizi parlayan her “Mesut”un ardindan, bizim ziril ziril aglamamiz üzerinde düsünülmesi gereken…
Geçenlerde çok satan gazetelerin birinin spor sayfasinda su manseti görmüstüm: Avrupa arenalarinda bir sezon daha toz duman olmus Fenerbahçe’nin, tek hedefi kümede kalmak olan vasatin altindaki bir Anadolu takimini farkli yendigi maçtan sonra, “Niang Varsa Sorun Yok!” yaziyordu. iste budur meselenin özeti… Kendi “Niang”larini yetistirmek yerine, sürekli gözünü disariya çevirme aliskanligi. Oysa Niang varsa sorun vardir, hem de fazlasiyla… Zira “Niang”lar degil, “Arda”lardir Türk futbolunu ayaga kaldiracak olan! Dogru tedavi için teshisi dogru koymak gerekir.
Bati Londra’nin mütevazi takimi Fulham FC, UEFA Kupasinda final oynarken, bizim haramilerin har vurup harman savurmasidir meselenin özeti… Kendi takiminda düzenli forma sansi bulamayan “Genç (!) Semih”in Milli Takima katkisi ne kadar olabilir ki?
Sapir sapir dökülürken takimlarimiz Avrupa arenalarinda, Ulusal Takimini son 50 senede Dünya Kupalarinda sadece bir kez görebilmis futbolseverler futbol yalaniyla kandirilirken, Azerbaycan yenmis bizi! Ne bekliyordunuz ki? Avrupa futbolunun averaj takimi Malta bile geçtigimiz senelerde kök söktürmedi mi bize? Sizin “Üç Büyük!” diye tanimladiginiz takimlar hemen her sezon Avrupa arenalarinda, köy takimlari karsisinda havlu atmadilar mi? Rekabetsizlikle lanetli futbolumuzda sampiyonluk kupasi yedi tepeli sehrin sinirlarindan son 25 senede bir kez çikti diye biz bunu devrim sanmadik mi?
UEFA Kupasini kazanmis Galatasaray, Avrupa'da adi-sani duyulmamis bir kasaba takimina elenirken, Fenerbahçe, kendisinden kat be kat düsük isviçre ve Yunan takimlari karsisinda toz duman olurken, bizim futbol yalanimiz bir kez daha ortaya çikmadi mi? Yakin geçmiste bizim büyüklerimizden Besiktas’in Premier Ligde sampiyonlugu olmayan Liverpool’dan yedigi onca gol de mi anlatmadi size futbolumuzun kalite eksikligini?
Geçen sezon sampiyon olmus Bursaspor’un, sampiyonlar Ligindeki hali ortada. “Annemizin ligi”nin kalitesi bu kadar zira. Adinin basina “Süper” eklemekle hiçbir sey süper olmaz zira. Eh, o ligde oynayan ve üstelik düzenli forma sansi bile bulamayan futbolculardan olusturulan Milli Takim da ancak bu kadar olur.
***
simdi ülkemde bir sezon daha geçiyor futbolsuz sehirlerden...
Bir sezon daha tribünler bos kalirken dekoder satislari tavan yapiyor; yurdun dört bir kösesinde dolup tasiyor kiraathaneler. Avrupa arenalarinda dikis tutturamamis saskin bakisli elogullari, transfer aylarinda havaalanlarinda davullar zurnalar esliginde karsilanirken, henüz bizim topraklarda ayagina top bile degmeden omuzlara alinirken, alt yapilar bir sezon daha topyekün iskalaniyor.
Gazetelerin spor sayfalarini hep o çok bilindik üç takimli masallar süslüyor yine. Girtlagina kadar borçlu takimlarin transfer bombalarini yaziyor gazeteler. Pazar aksamlarinin saatler süren baygin spor programlarinda spor yorumcusundan çok amigoyu andiran bilmis adamlar üç esas oglanin maceralarini anlatirken, bol darbukali bir çingene dügününü andiran hazin fotografa futbolun görünmez bir kösesinden bakanlar, kötü bir filmin figürani olmaktan öteye geçemiyor bir sezon daha. Geçtigimiz sezon basina kadar, kuruldugu tarihten bu yana sadece dört takimin sampiyonluk yasadigi, rekabetsizlikle lanetli bir ligin futbol kaliesi ne kadar olabilir ki oysa?
Cem Yilmaz’in bir sözüydü sanirim, “Fenerliysen, hayata 1–0 önde baslarsin!” cümlesi. Oysa futbol intikamini fena alir 1–0 galip basladigini sananlardan. Niang varsa sorun olmadigini sananlara, bazen Almanya karsisinda ugranilan hezimet, bazen de futbol garibani Azerbaycan verir dersini.
Oysa Türk futbolunu kurtaracak olan “Niang”lar, “Quaresma”lar degil, “Arda”lar, “Necip”lerdir!
***
Bilirim, bir zaman sonra unutulacaktir Milli Takim hüsrani. Tipki sezon basinda Avrupa arenalarinda yasanan hüsranlarin unutuldugu gibi... Aslinda koca bir ülkenin futbolunu üç takima endekslemis bir neslin Milli Takimi çok umursadigini da düsünmüyorum. Nasilsa yakinda oynanacaktir “Dünyanin en büyük derbisi (!)”... Nasilsa futbolsever nüfusun yüzde sekseni üç takimdan birinin taraftaridir. Nasilsa Türk futbolunda aslolan istanbul masalidir. Nasilsa, yurdun dört bir yaninda futbolsuz sehirlerin sessizligini bastirir esas oglanlarin gürültüsü. Nasilsa, küçük-büyük ayrimi gözetmeden, her takima esit yaklasan, izlenmesi keyif veren, yurdun dört bir yaninda stadlari dolu, televizyon programlarinda her takimin esit tartisildigi, medyanin tarafsiz oldugu, havuzdan gelen gelirin her takima adaletli dagitildigi, hakemlerin baski altinda kalmadigi, baskanlarin arka planda kaldigi, saibeden, sikeden arinmis, temiz, rekabete dayali futbol Kaf daginin ardindaki Anka kusu kadar uzaktir.
Gerçek oldugundan çok emin oldugun bir rüya gibidir Türk futbolu. Uyanmadiginiz sürece gördügünüz rüyada yasayip gidersiniz.
Nasilsa inandiginiz, Niang varsa sorun olmadigidir...
Ziya Adnan
|
|