Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2010-12-16 23:50:00
Mesaj konusu: Ankaragücü Portsmouth Olur mu ?
|
|
|
Bildiginiz üzere Ankaragücü'nün eski yönetim kurulu üyelerinin açtigi davada mahkeme, Ahmet Gökçek'in baskanliga seçildigi 30 Agustos 2009 tarihli genel kurul kararlarini iptal etti. Dava kapsaminda alinan bilirkisi raporunda, özetle, "usulüne uygun olmayan 400 kisinin genel kurula istiraklerinin saglandigi, genel kurulun iradesinin hukuka uygun sekilde ortaya çikmadigi, dolayisiyla genel kurulun, 400 üyenin katilimi anindan itibaren yok hükmünde oldugu, seçimlerin de hukuken hiçbir geçerliliginin olmadigi" kaydedildi.
Daha önce de yazmistim, Gökçek ailesinin Ankaragücü’ne baskanligi, Baskent takiminda senelerdir hüküm süren “kanser hastaligi”nin, son evresidir. Gökçek familyasi Ankaragücü adina sebep degil sonuçtur. Zira hastalik, kir saçli adam döneminde baslamistir. Onun 12 sene süren baskanligi sürecinde, bir yaz yagmuru kadar kisa süren Ersun Yanal dönemi hariç, Baskent’in köklü kulübü her sezon uçurumun kenarinda, küme düsmeme kavgasinda Süper Lig’e güç bela tutunabilmistir. Bir zamanlar tika basa dolu tribünler önünde oynayan Baskent’in sari-lacivertli takimi, her sezon sayisiz futbolcunun “geçerken ugradigi”, kulübün kasasinin bagimsiz denetimlerden uzak yönetildigi, çoklarina göre aslinda hiç yönetilmedigi, bölünmüs, yipranmis, küçülmüs bir camia haline gelmistir. Elden çikardigi futbolcular baska takimlari sirtlarken, Ankaragücü üçüncü sinif yabanci futbolcularin siginagi olarak görülmüstür.
Neredeyse her sene gerçeklesen göstermelik kongrelerde, es dost, akraba oylari ile seçilen istenmeyen, sevilmeyen üstelik Fenerbahçe kongre üyesi kir saçli adam döneminde, gerçek Ankaragücü taraftari kulübüne asla üye olamamistir.
O yüzden bu kongre palavrasi, üyelik sistemi topyekün yalandir...
Son basin toplantisini hatirliyorum: Borçsuz devraldigi kulübü, kimilerine göre 25 trilyonluk, kimilerine göre 40 trilyonluk borçla devredip giderken piskinliginden asla taviz vermeden, kulüp için yaptiklarindan bahsediyordu. Dinleyenlerin gözleri yasardi mi bilemem ama bilmeyen onun Ankara’nin sari-laciverdinden, Real Madrid yarattigina inanirdi. Onca senede onca basari, onca zafer, onca kupa! Oysa onun baskan oldugu 12 senede, karnesi zayiflar ile doluydu kulübün. Hal ve gidis hepten zayifti. Bilhassa son sezonlarda, neredeyse her saibenin altindan Ankara takiminin adi çikti. Her sezon sonunda kümede kalmayi basari saydi taraftar.
Ölümü gösterip sitmaya razi etmek bu olsa gerekti...
Koltuga oturdugu günden beri beraber çalistigi teknik direktör sayisi 30’a yaklasmisti. Onun döneminde, 140’in üzerinde yabanci futbolcu geldi geçti takimin kapisindan ve takima gönül vermis olanlar asla o futbolculara ve menajerlerine verilen paralarin miktarlarini ögrenemedi. Misir’in “El Hudut” takimindan sürekli futbolcu transfer etmenin kendine göre bir gerekçesi vardi elbet. Onca yabanci futbolcu içinde akillarda kalanlar, bir elin parmaklarinin sayisini geçmezdi. Üstelik onlari da takima en faydali olduklari dönemde, Üç istanbulluya veya Trabzonspor’a satmakta hep kararli davranmisti. Augustine, Umut Bulut, Ceyhun ve digerleri… Elden yok pahasina çikarttigi onca futbolcuya ragmen, kulübün onun döneminde geldigi nokta, “Küçük Emrah” filmlerindeki yoksulluk manzaralarini aratmazdi.
***
Gökçek’lere gelince…
Onlarin Ankaragücü’ne el atisi, cani sikilmasin diye biricik ogluna “Championship Manager” oyunu alan parali bir baba ve oglunun hikâyesi… Oysa henüz 30 yasinda, yüz yillik bir kulübü yönetmenin “Championship Manager” oynamaya benzemedigini, birilerinin anlatmasi gerekirdi ona.
Junior Gökçek bilmez ama onun henüz okuma yazmayi sökmedigi zamanlarda, Baskent’in sari-laciverdi ikinci ligde mücadele verirdi. Hem de ne mücadele. Siz bakmayin yeni yetmelerin “Evren’in Takimi” yakistirmalarina. Onlar, o sezon birinci lige çikan Sakaryaspor’un, bir sezonda 17 penalti kazanarak sampiyon oldugunu bilmezler. Dünya futbolunda, bir ikinci lig takiminin ilk kez Federasyon Kupasini kazanmis oldugunu da…
O zamanlar ne Güneydogu açilimlari, ne Digitürk, ne kir saçli adam, ne naklen yayin arabalari, ne de futbola ma-aile bodozlama dalmis Belediye Baskanlari vardi. Takvimler 1980 senesini gösterirken, Türkiye Kupasinda final oynamisti o takim, ordaydim. Ankara’dan Bolu’ya konvoy haline gitmisti arabalar. Maçin sonucunda kupayi alan takimin sarisin kalecisi, tribünlerde kendinden geçmis taraftarlarin üstüne atlarken çekilmis olan fotograf Avrupa spor basininda genis yer bulmus, yilin spor fotografi seçilmisti. Tüm ülkeye mal olmus bir slogani vardi o takimin “Gururluyuz Güçlüyüz...” diye baslayan...
ikinci ligde oynadigi dönemlerde bile saatler öncesinden dolardi tribünleri. Ne tribün gruplari vardi, ne tribün liderleri, ne genetigi bozulmus taraftar profili, ne rant kavgalari, ne de koltuk sevdalisi baskanlar… Maç günleri, o yasli stadin disinda degil, giselerinde satilirdi o günkü maçin biletleri. Baslama vurusundan saatler önce takimlarini görebilmek için siraya girerdi taraftarlar. Maç günleri, o eski, o vefakâr stadin üzerine günes henüz dogarken, bir çöpçüler, bir bekçiler, bir de taraftarlar olurdu...
Sevdalar karsiliksiz yasanirdi...
Sonra zamana ve kötülüge yenik düstü adini sehrinden almis sevdalarin takimi. Hirsli, paragöz, arsiz adamlarin doymak bilmeyen kirli ellerinde eriyip gitti zamanla. simdi adi ve renkleri ayni olsa da, ondan geriye o takimi ve taraftarini hatirlayanlarin içini sizlatan hatiralari kaldi.
Bir de o sarisin kalecinin unutulmaz fotografi...
***
Aslinda burada Ankaragücü taraftarlarina da dair birkaç satir yazmak gerek... Hani su iki elin parmaklarindan çok tribün gruplarinin ön plana çiktigi, “sosyallesme” yalani altinda her türlü rant, bedava bilet karsiligi yönetimlere arka çikanlara dair... Yeni nesil taraftarlik anlayisinda, bir zamanlar Ankaralilarin hep birlikte haykirdigi “Gururluyuz Güçlüyüz Ankaragüçlüyüz!” tezahürati, yerini tribün gruplarina, rant kavgalarina, genetigi bozulmus “tamamen duygusal” taraftarlik anlayisina birakti. Maç günleri stat disinda, üçe-bese satilir oldu maç biletleri. Zamanla giderek bosaldi tribünler, eski Ankara sevdalilari küstüler takimlarina.
Erkan Gologlu’nun Radikal gazetesindeki yazisinda tanimladigi gibi: “Delikanlilik raconu kesmekte burnundan kil aldirmayanlarin, mahallenin güzel kizini, sevmedigi o paragöz gazinocuya vermekte kuyruga girmelerine izin verdiler!”
O gruplardan birinin bir slogani var, kocaman bir flamaya yazilmis: “Ankaragücü Türkiye’nin Gücü!”. Oysa Ankaragücü o tribün gruplari sayesinde “rantin yüzü” oldu, bilmeyenlere...
Ünlü felsefeci Platon söylemisti: “Hayatta göreceginiz is ne olursa olsun, erdem olmayinca elde edeceginiz her seyin, yapacaginiz her isin sonunda utanç ve kötülük vardir!”
***
Velhasil, Gökçek’ler sari-lacivert sarili tabutun son çivisiydi. Kir saçli adamla baslayan hastalik, Gökçek’ler ile ilerledi. Ve taraftarlar olarak sizler ortak oldunuz bu yagmaya!
simdi evden en son çikan isiklari kapatsin...
Bana gelince…
Ben Ankaragücü’nün gerçek Ankaragüçlüler tarafindan yönetildigi, tribün gruplarinin degil, takimi karsiliksiz seven taraftarlarin tribünleri doldurdugu, Amigo Sefa’nin bir el haraketi ile on binlerin haykirdigi “Gururluyuz Güçlüyüz Ankaragüçlüyüz!” tezahüratini özledim.
Adina “Süper” sifatini yakistirdiklari, her türlü pespayeligin döndügü kalitesiz bir ligde, pazarda görsek tezgâhindan meyve almayacagimiz adamlarin haris ellerinde oyuncak olmus bu yazik takimin yerine, ikinci, hatta üçüncü ligde aslanlar gibi gururuyla oynayan Ankara’nin sari-laciverdini tercih ederim.
Kimselere boyun egmeden, kimselere minnet etmeden...
Çünkü ben Ankaragüçlüyüm!
Ziya Adnan
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2010-12-17 00:59:34
Mesaj konusu:
|
|
|
izninizle portsmouth hakkindaki baska bir yazinizi da ekledim, örneklemeyi daha iyi anlayabilmemiz açisinda. bir de kulubün armasinin ayyildiz olmasi ile abdülhamit tarafindan kuruldugu hususunda yorumlara rastladim.
ZiYA ADNAN KÖsE YAZILARI / birgün
BiR ÇÖKÜsÜN HiKâYESi: PORTSMOUTH FC...
/ 03:19 14 Mart 2010
“Unutulmus, hatta neredeyse yasaklanmis bir kelime var, oysa benim için tüm kelimelerden daha degerli. O da ‘Pompey’...” ingiltere’nin güneyinde yer alan 500 bin nüfuslu bir sehrin takimidir Portsmouth FC, ada futbolunun en eski futbol kulüplerinden biridir. 5 Nisan 1898 tarihinde kurulmus mavi beyazli takim, ingiliz futbolunda ‘Pompey’ olarak bilinir. Maçlarini oynadigi 20,500 kapasiteli ‘Fratton Park’ stadi, baslangiçtan bu yana sehrinin takimina ev sahipligi yapmaktadir.
Bu yazi, günümüzde ekonomik sorunlarla bogusan sonu ta basindan belli hüzünlü bir hikâyenin unutulmus kahramanina, Portsmouth FC’ye...
• • •
ikinci Dünya Savasi sonrasinda, 1948-1949 sezonunda ingiltere lig sampiyonlugu yasarken, o sezon 52,385 taraftarinin önünde sampiyonluk kupasini kaldirdi Portsmouth FC. Bir sonraki sezon son maçta Aston Villa’yi devirerek bir kez daha sampiyon olurken, savas sonrasi ingiliz futbolunda kupayi iki kez üst üste kazanmis bes takimdan biri olarak tarihe geçti. 1954-1955 sezonunu üçüncü bitiren Pompey, o sezondan sonra düsüse geçti ve 1959 senesinde ikinci kümeye, 1961 senesinde üçüncü kümeye düstü.
Bir sezon sonra yeniden ikinci lige terfi etse de, sürekli mali sorunlarla bogusan kulüp, 1976 senesinin Kasim ayinda, 25,000 Sterlin borcu yüzünden iflasin esigine geldi. Borcunu ödemek için elindeki futbolculari çikarmak zorunda kalan kulüp, 1978 senesinde dördüncü lige düserken, taraflarlari parlak geçmise agit yakiyordu.
80’li yillarin basinda, dönemin önemli teknik direktörlerinden Alan Ball’un önderliginde 1980 senesinde üçüncü lige, 1982-1983 sezonunda ise ikinci lige terfi etti. Ancak parasal sorunlarinin bir türlü üstesinden gelemeyisi nedeniyle, 1988 senesinin yaz aylarinda Londra’li isadami, bir zamanlar Queens Park Rangers takiminin baskanligini yapmis Jim Gregory’e satildi.
1996 senesinin yazinda, Portsmouth bir kez daha el degistirirken, Terry Venables kulübün yeni baskani oluyordu. O sezon, takim Premier lige terfi sansini son maçta kaybederken, Federasyon Kupasinda yari finale kadar yükseliyordu .
1998-1999 sezonunda bir kez daha iflasin esigine gelen Portsmouth’u, bu kez Sirp asilli Amerikali isadami Milan Mandaric kurtariyordu. Günümüzde Tottenham Hotspur’un teknik direktörlügünü yapan Harry Redknapp, 2002 senesinde takimin basina getirildi ve bir sonraki sezon ligin bitmesine bir hafta kala ‘Pompey’ sampiyonlugunu ilan ederek Premier lige terfi etti.
Premier ligde ilk üç sezonunda lige tutunmaya çalisan takim, ligdeki ikinci sezonunda Harry Redknapp’le yollarini ayirirken, ingiliz teknik adam Portsmouth’un ezeli rakibi Southampton’un basina geçiyor, Portsmouth taraftarlarinin tepkisini çekiyordu. Redknapp, ayrilisindan bir sene sonra tekrar yuvaya dönse de, ‘Pompey’ taraftarlari onun bu dönüsüne pek sicak bakmadi.
2006-2007 sezonunda ligi üst siralarda bitiren takim, Avrupa Kupalarina katilma sansini bir puanla kaçirirken taraftarlari gelecege umutla bakiyordu.
...
Ancak isler hiç beklendigi gibi gitmedi. 25 Ekim 2008 tarihinde, Harry Redknapp bir kez daha görevinden istifa ediyor, çalkantili günler yasayan Tottenham Hotspurs’de Juande Ramos’dan bosalan teknik direktörlük görevine talip oluyordu. Redknapp’in ayrilmasindan sonra Portsmouth yönetimi onun yerine uzun seneler Arsenal’in kaptanligini yapmis Tony Adams’i getirirken, kisa bir süre sonra takimin önemli futbolculari Jermain Defoe ve Lassana Diarra takimdan ayriliyordu.
Ligde aldigi kötü sonuçlardan sonra, 2009 senesinin subat ayinda ayrilik sirasi bu kez Tony Adams’a gelmisti. Takimin basina genç takim antrenörü Paul Hart geçerken, takim sezonu 14. sirada bitirdi.
• • •
Mali durumunu bir türlü düzeltemeyen kulüp, giderek borç batagina saplanirken 26 Mayis 2009’da, Suudi Arabistanli is adami Sulaiman Al Fahim kulübün yeni sahibi oluyor, ancak kötü gidis devam ediyordu. Giderek büyüyen borcu ödeyebilmek için yildizlarini birer ikiser satmak zorunda kalan takimdan, Peter Crouch, Sylvain Distin, Niko Kranjcar and Glen Johnson ayrilirken, takimdaki futbolculara bir süredir ödeme yapilamadigi açiklaniyordu. Yeni sezonda da devam etti kulübün kötü kaderi. Alinan kötü sonuçlardan sonra, 2009 senesinin Kasim ayinda Paul Hart görevinden alinirken, yerine daha önce Chelsea’de görev yapmis Avram Grant getirildi.
Geçtigimiz günlerde, 11,5 milyonluk Sterlin vergi borcunu ödemesi için kulübe yedi gün süre veren yüksek mahkeme, borcun ödenmemesi durumunda kulübü iflas ettireceklerini duyurdu.
Bir sene içinde dört sahip degistiren kulüp, 70 milyon Sterlin’e yaklasan borcu ödeyebilmek için yeni bir umut ariyor, kulübün yüzde 10 hissesini elinde bulunduran El Fahim hisselerini ‘Portsmouth Supporters Trust’a (Portsmouth Taraftarlar Dernegine) hibe ediyordu.
...
Bu yazinin yazildigi saatlerde, Premier ligin dibine demir atmis Portsmouth, sahasinda oynadigi en son maçta, 17,208 taraftarin önünde Stoke City’e son dakikada yedigi golle 2-1 maglup olurken, lige tutunma sansini mucizelere birakiyordu. Uzun süredir maas alamadiklari halde, canla basla mücadele eden Portsmouth’lu futbolcularin son dakikada yedikleri gol sonrasi yikilislari yansidi ekranlara. Fratton Park’in müdavimleri, maç sonunda sahadan yenik ayrilan futbolcularini ayakta alkislarken, kaçinilmaz akibeti kabüllenmis görünüyordu. O gün o stad da bulunanlar, kaçinilmaz bir çöküsün son demlerine sahit olurken, adina endüstriyel futbol dedikleri batakta köklü bir futbol kulübü daha hayatta kalma savasi veriyordu.
Kötü yönetimler, isbilmez ellerde hayatin temel kuralini hiçe sayarak nicedir kazandigindan fazlasini harcamis bir futbol kulübü daha borç bataginda can çekisirken, bu koma halini Portsmouth taraftar forumlarindan birinde yazilmis o cümle pek güzel özetliyordu. Sir Winston Churchill’in bir zamanlar ingiltere’nin durumunu anlatmak için kullandigi cümleyi kendi takimina uyarlamisti:
“There is a forgotten, nay almost forbidden word, which means more to me than any other. That word is Portsmouth.”
“Unutulmus, hatta neredeyse yasaklanmis bir kelime var. Oysa benim için tüm kelimelerden daha degerli. O da ‘Pompey’...”
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
halil_fide
Site Admin
Kayıt: Dec 24, 2009
|
Tarih: 2010-12-17 09:12:18
Mesaj konusu:
|
|
|
Tesekkürler.. dilinize saglik....
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
serkan_gungordu
Site Admin
Kayıt: Aug 08, 2002
|
Tarih: 2010-12-17 14:46:11
Mesaj konusu: Re: Ankaragücü Portsmouth Olur mu ?
|
|
|
"Ziya Adnan"]Bildiginiz üzere Ankaragücü'nün eski yönetim kurulu üyelerinin açtigi davada mahkeme, Ahmet Gökçek'in baskanliga seçildigi 30 Agustos 2009 tarihli genel kurul kararlarini iptal etti. Dava kapsaminda alinan bilirkisi raporunda, özetle, "usulüne uygun olmayan 400 kisinin genel kurula istiraklerinin saglandigi, genel kurulun iradesinin hukuka uygun sekilde ortaya çikmadigi, dolayisiyla genel kurulun, 400 üyenin katilimi anindan itibaren yok hükmünde oldugu, seçimlerin de hukuken hiçbir geçerliliginin olmadigi" kaydedildi.
Daha önce de yazmistim, Gökçek ailesinin Ankaragücü’ne baskanligi, Baskent takiminda senelerdir hüküm süren “kanser hastaligi”nin, son evresidir. Gökçek familyasi Ankaragücü adina sebep degil sonuçtur. Zira hastalik, kir saçli adam döneminde baslamistir. Onun 12 sene süren baskanligi sürecinde, bir yaz yagmuru kadar kisa süren Ersun Yanal dönemi hariç, Baskent’in köklü kulübü her sezon uçurumun kenarinda, küme düsmeme kavgasinda Süper Lig’e güç bela tutunabilmistir. Bir zamanlar tika basa dolu tribünler önünde oynayan Baskent’in sari-lacivertli takimi, her sezon sayisiz futbolcunun “geçerken ugradigi”, kulübün kasasinin bagimsiz denetimlerden uzak yönetildigi, çoklarina göre aslinda hiç yönetilmedigi, bölünmüs, yipranmis, küçülmüs bir camia haline gelmistir. Elden çikardigi futbolcular baska takimlari sirtlarken, Ankaragücü üçüncü sinif yabanci futbolcularin siginagi olarak görülmüstür.
Neredeyse her sene gerçeklesen göstermelik kongrelerde, es dost, akraba oylari ile seçilen istenmeyen, sevilmeyen üstelik Fenerbahçe kongre üyesi kir saçli adam döneminde, gerçek Ankaragücü taraftari kulübüne asla üye olamamistir.
O yüzden bu kongre palavrasi, üyelik sistemi topyekün yalandir...
Son basin toplantisini hatirliyorum: Borçsuz devraldigi kulübü, kimilerine göre 25 trilyonluk, kimilerine göre 40 trilyonluk borçla devredip giderken piskinliginden asla taviz vermeden, kulüp için yaptiklarindan bahsediyordu. Dinleyenlerin gözleri yasardi mi bilemem ama bilmeyen onun Ankara’nin sari-laciverdinden, Real Madrid yarattigina inanirdi. Onca senede onca basari, onca zafer, onca kupa! Oysa onun baskan oldugu 12 senede, karnesi zayiflar ile doluydu kulübün. Hal ve gidis hepten zayifti. Bilhassa son sezonlarda, neredeyse her saibenin altindan Ankara takiminin adi çikti. Her sezon sonunda kümede kalmayi basari saydi taraftar.
Ölümü gösterip sitmaya razi etmek bu olsa gerekti...
Koltuga oturdugu günden beri beraber çalistigi teknik direktör sayisi 30’a yaklasmisti. Onun döneminde, 140’in üzerinde yabanci futbolcu geldi geçti takimin kapisindan ve takima gönül vermis olanlar asla o futbolculara ve menajerlerine verilen paralarin miktarlarini ögrenemedi. Misir’in “El Hudut” takimindan sürekli futbolcu transfer etmenin kendine göre bir gerekçesi vardi elbet. Onca yabanci futbolcu içinde akillarda kalanlar, bir elin parmaklarinin sayisini geçmezdi. Üstelik onlari da takima en faydali olduklari dönemde, Üç istanbulluya veya Trabzonspor’a satmakta hep kararli davranmisti. Augustine, Umut Bulut, Ceyhun ve digerleri… Elden yok pahasina çikarttigi onca futbolcuya ragmen, kulübün onun döneminde geldigi nokta, “Küçük Emrah” filmlerindeki yoksulluk manzaralarini aratmazdi.
***
Gökçek’lere gelince…
Onlarin Ankaragücü’ne el atisi, cani sikilmasin diye biricik ogluna “Championship Manager” oyunu alan parali bir baba ve oglunun hikâyesi… Oysa henüz 30 yasinda, yüz yillik bir kulübü yönetmenin “Championship Manager” oynamaya benzemedigini, birilerinin anlatmasi gerekirdi ona.
Junior Gökçek bilmez ama onun henüz okuma yazmayi sökmedigi zamanlarda, Baskent’in sari-laciverdi ikinci ligde mücadele verirdi. Hem de ne mücadele. Siz bakmayin yeni yetmelerin “Evren’in Takimi” yakistirmalarina. Onlar, o sezon birinci lige çikan Sakaryaspor’un, bir sezonda 17 penalti kazanarak sampiyon oldugunu bilmezler. Dünya futbolunda, bir ikinci lig takiminin ilk kez Federasyon Kupasini kazanmis oldugunu da…
O zamanlar ne Güneydogu açilimlari, ne Digitürk, ne kir saçli adam, ne naklen yayin arabalari, ne de futbola ma-aile bodozlama dalmis Belediye Baskanlari vardi. Takvimler 1980 senesini gösterirken, Türkiye Kupasinda final oynamisti o takim, ordaydim. Ankara’dan Bolu’ya konvoy haline gitmisti arabalar. Maçin sonucunda kupayi alan takimin sarisin kalecisi, tribünlerde kendinden geçmis taraftarlarin üstüne atlarken çekilmis olan fotograf Avrupa spor basininda genis yer bulmus, yilin spor fotografi seçilmisti. Tüm ülkeye mal olmus bir slogani vardi o takimin “Gururluyuz Güçlüyüz...” diye baslayan...
ikinci ligde oynadigi dönemlerde bile saatler öncesinden dolardi tribünleri. Ne tribün gruplari vardi, ne tribün liderleri, ne genetigi bozulmus taraftar profili, ne rant kavgalari, ne de koltuk sevdalisi baskanlar… Maç günleri, o yasli stadin disinda degil, giselerinde satilirdi o günkü maçin biletleri. Baslama vurusundan saatler önce takimlarini görebilmek için siraya girerdi taraftarlar. Maç günleri, o eski, o vefakâr stadin üzerine günes henüz dogarken, bir çöpçüler, bir bekçiler, bir de taraftarlar olurdu...
Sevdalar karsiliksiz yasanirdi...
Sonra zamana ve kötülüge yenik düstü adini sehrinden almis sevdalarin takimi. Hirsli, paragöz, arsiz adamlarin doymak bilmeyen kirli ellerinde eriyip gitti zamanla. simdi adi ve renkleri ayni olsa da, ondan geriye o takimi ve taraftarini hatirlayanlarin içini sizlatan hatiralari kaldi.
Bir de o sarisin kalecinin unutulmaz fotografi...
***
Aslinda burada Ankaragücü taraftarlarina da dair birkaç satir yazmak gerek... Hani su iki elin parmaklarindan çok tribün gruplarinin ön plana çiktigi, “sosyallesme” yalani altinda her türlü rant, bedava bilet karsiligi yönetimlere arka çikanlara dair... Yeni nesil taraftarlik anlayisinda, bir zamanlar Ankaralilarin hep birlikte haykirdigi “Gururluyuz Güçlüyüz Ankaragüçlüyüz!” tezahürati, yerini tribün gruplarina, rant kavgalarina, genetigi bozulmus “tamamen duygusal” taraftarlik anlayisina birakti. Maç günleri stat disinda, üçe-bese satilir oldu maç biletleri. Zamanla giderek bosaldi tribünler, eski Ankara sevdalilari küstüler takimlarina.
Erkan Gologlu’nun Radikal gazetesindeki yazisinda tanimladigi gibi: “Delikanlilik raconu kesmekte burnundan kil aldirmayanlarin, mahallenin güzel kizini, sevmedigi o paragöz gazinocuya vermekte kuyruga girmelerine izin verdiler!”
O gruplardan birinin bir slogani var, kocaman bir flamaya yazilmis: “Ankaragücü Türkiye’nin Gücü!”. Oysa Ankaragücü o tribün gruplari sayesinde “rantin yüzü” oldu, bilmeyenlere...
Ünlü felsefeci Platon söylemisti: “Hayatta göreceginiz is ne olursa olsun, erdem olmayinca elde edeceginiz her seyin, yapacaginiz her isin sonunda utanç ve kötülük vardir!”
***
Velhasil, Gökçek’ler sari-lacivert sarili tabutun son çivisiydi. Kir saçli adamla baslayan hastalik, Gökçek’ler ile ilerledi. Ve taraftarlar olarak sizler ortak oldunuz bu yagmaya!
simdi evden en son çikan isiklari kapatsin...
Bana gelince…
Ben Ankaragücü’nün gerçek Ankaragüçlüler tarafindan yönetildigi, tribün gruplarinin degil, takimi karsiliksiz seven taraftarlarin tribünleri doldurdugu, Amigo Sefa’nin bir el haraketi ile on binlerin haykirdigi “Gururluyuz Güçlüyüz Ankaragüçlüyüz!” tezahüratini özledim.
Adina “Süper” sifatini yakistirdiklari, her türlü pespayeligin döndügü kalitesiz bir ligde, pazarda görsek tezgâhindan meyve almayacagimiz adamlarin haris ellerinde oyuncak olmus bu yazik takimin yerine, ikinci, hatta üçüncü ligde aslanlar gibi gururuyla oynayan Ankara’nin sari-laciverdini tercih ederim.
Kimselere boyun egmeden, kimselere minnet etmeden...
Çünkü ben Ankaragüçlüyüm!
Ziya Adnan
Ziya Abi, aklina fikrine saglik... insan su yaziyi okurken bir sürü keske çekiyor. Nasil bu hale gelebildi, hatta bizi de içine katalim; nasil bu hale gelebildik?
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
aksitozkural
Site Admin
Kayıt: Aug 27, 2002
|
Tarih: 2010-12-17 18:09:16
Mesaj konusu:
|
|
|
Her Gencler'linin bu yazidan cikaracagi dersler vardir.
Tesekkurler sevgili Ziya.
Iznin olmadan bu yazini wowturkey'e tasidim. Umarim bana gucenmezsin kardesim.
Yarin macta gorusmek uzere.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2010-12-17 21:19:27
Mesaj konusu:
|
|
|
Eline saglik Ziya... Sadece Ankaragüçlülerin degil, diger takimlarin taraftarlarinin da okumalari gereken bir yazi... Ankaragücü, Gökçek ailesi ve Cemal Aydin tarafindan her geçen gün biraz daha batakliga çekiliyor. Ortada, oynanmakta olan bir oyun var. Ama bu oyun satranç degil, her iki tarafin da zar tutarak oynadigi ve "Zar tutuyorsun!" denildiginde de piskince, "Zar tutmadan atilmaz ki!" diye cevap verdigi, pul çaldigi ve çaktirmadan pullarin yerini degistirdigi bir tavla oyunu...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2011-09-07 10:26:09
Mesaj konusu:
|
|
|
ziya bey, neredeyse 1 yil önce yazdiklarinizin hemen hepsi bugün gerçek oldu.
bu koca 1 yilda hiç kimsenin birseyleri degistirmek için kilini kipirdatmamasi adama koyuyor. bilmiyorum belki de böyle olmasi daha hayirlidir, zaman gösterecek.
su anda ankaragücüne taraftar olarak destek olmanin en iyi yolu kombine satin almaktir.
ben çogu maçina gidemeyecek olsam da ilk ankaraya geldigimde kombine alacagim.
fiyatlar 100-125-150 olmus galiba.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|