malicetinkaya
Site Admin
Kayıt: Dec 03, 2002
|
Tarih: 2010-12-22 16:00:16
Mesaj konusu: Gençlerbirligi’ndeki Düsüs Hizlanarak Devam Ediyor…
|
|
|
1923’de temelleri atilan… Cumhuriyetle yasit… Ankara’daki rakipleri ve istanbul’un köklü takimlarina karsi aldigi sükseli sonuçlarla her zaman gündemde yer alan… 1962-63 sezonunda “sampiyon olabilir” denilen… 1965-66 sezonu puan cetvelinde ligi 3. olarak bitirip, Milli Lig tarihinde ilk kez Fenerbahçe, Galatasaray ve Besiktas’in arasina giren takim olan… 1969-70 sezonundan itibaren girdigi girdaptan ancak 12 yil sonra kurtulan ve 80lerin ikinci yarisi ve 90larda tekrar sükseli sonuçlara imza atan…. 1986-87 ve 2000-01 sezonlarinda 2 kere Türkiye Kupasini kazanan… 37 yil aradan sonra 2002-03 sezonunda tekrar “sampiyonlukta ben de varim” diyen… 2003-04 sezonunda yer aldigi UEFA Kupasinda aldigi basarili sonuçlarla 4. tura kadar yükselen ve yabanci basin tarafindan “devlerin katili” olarak adlandirilan… Ankara’nin kirmizi-siyahli takimi… Gençlerbirligi…
60’larin sonuna kadar egitim yuvasi olan Gençlerbirligi’ne amatör bir ruh hakimdi. Futbol oynayanlar bir yandan da okullarina devam ediyorlardi. Futbolu biraktiktan sonra da bir kismi teknik direktör veya idareci olarak kulüpte çalismaya devam ediyorlardi…
Fakat 1959’da baslayan Milli Lig’in getirdigi profesyonellesme akimi ve maliyetlerin artisi, zamanla takimi zorlamaya basladi. Zamana ve kosullara bir türlü ayak uyduramayan Alkaralar, 1969-70 sezonunda teslim bayragini çekti ve bir alt lige düstü. Bu düsüs tam 12 yil sürdü ve ardindan “ticaret kafasi” olan ilhan Cavcav’in kulübü sahiplenmesi ile son buldu.
Takim zamanla düzlüge çikmaya basladi. Bu düzlüge çikma sürecindeki en önemli faktör, futbol dünyasina kisa sürede ayak uyduran Cavcav ve ekibinin futboldan para kazanma yollarini kesfetmesi idi. Buradan gelen paralarla büyük maliyetli futbolcular almak yerine, genç futbolculara ya da (90’lara damgasini vuran) Afrikali futbolculara yatirim yapildi. Bu oyuncular özellikle Gençlerbirligi’nin büyük takimlara karsi aldigi basarili sonuçlarda kamuoyuna sunuldu ve sezon sonunda satilarak bu döngünün sürmesi saglandi. Yine Cavcav ve ekibi bu süre zarfinda kazanilan paralarla tesislesmeye el attilar ve içinde futbol sahalari, çalisma alanlari ve futbol okullari olan çok modern bir futbol alani yarattilar.
Bu süre zarfinda kazanilan 2 tane Türkiye kupasi ve 2000’li yillarin basinda Ersun Yanal’in takimin basina gelmesi ile birlikte yasanan sportif basarilarin ardindan kamuoyunda “bu ligde bir gün 5. bir takim sampiyon olacaksa, o takim sadece Gençlerbirligi olur” söylemi olusmaya basladi.
Fakat ne olduysa, bu basarilarin yasanmasi ve söylemin dillendirilmesinin ardindan oldu…
2002-04 yillari arasinda özelikle Süper Lig’de yasanan “zorluklarla” birlikte “bize sampiyonlugu yedirmezler” düsüncesinin akillara hakim olmasi, çitanin yükselmesi ile birlikte masraflarin artacak olmasi, pastanin büyümesi ile birlikte yönetimin ipleri elinde tutmakta zorlanacak olmasi, camianin bu ani yükselisi hazmedebilmesi için kalici bir yapi ya da kültür olmamasi gibi sebeplerle bir “geri adim” atildi.
2003-04 sezonu sonunda Ersun Yanal’in Milli takima gidisi çöküsün ilk isaretiydi. Bir de Yanal’in estirdigi basari rüzgarini yönlendiremeyecegi apaçik ortada olan Erdogan Arica, Oguz Çetin gibi teknik adamlarin tercih edilmesi çöküsü iyice hizlandirdi.
Ersun Yanal zamaninda kulüp müdürü, kulüp menajeri gibi mevkilerde gençlerin görev almasi ile camiada olusan “güne ayak uydurma ve yenilenme“ isaretlerine de kisa sürede balta vuruldu ve kovulurcasina takimdan uzaklastirilan eski menajer yeniden göreve getirildi.
2005-06 sezonunun sonlarina dogru, ilhan Cavcav’in uzun yillardir sag kolu olan Atilla Aytek, kulüpte kurumsallasmanin olmadigini ve ileride bu yüzden büyük zararlar dogacagini dile getirerek seçimlerde baskanliga adayligini koydu. Seçimlerde yasananlar ve ilhan Cavcav’in tekrar baskanliga seçilmesinin ardindan Atilla Aytek ve ona destek olan birçok üyenin kulüpten uzaklastirilmasi isin tadini iyice kaçirmaya baslamisti.
Çöküs hizlaniyordu…
Federasyonun ligde ve Türkiye kupasinda kazanilan puanlari ya da basarilari parayla ödüllendirmeye baslamasi ile birlikte sportif basarilar elde eden takimlar daha çok para kazanmaya ve bu para ile daha da güçlü takimlar kurmaya basladilar. Oysa Gençlerbirligi’nin basindaki ilhan Cavcav ve ekibi, 2006-07 sezonunun ilk yarisini liderin sadece 2 puan gerisinde kapatan ve Türkiye Kupasi çeyrek finaline yükselen takimin önemli 2 futbolcusunu yok pahasina satarak, Gençler’in ikinci yari tepe taklak gitmesinde rol oynadi.
Pilot takim olan OFTAs’in 2007-08 sezonunda Süper Lig’e yükselmesi ile yasanan transfer karmasalari ile takim sezonu düsme potasinin bir basamak üstünde tamamladi.
2008-09 sezonunda yapilan hatali teknik direktör seçimleri ve transferlerle takim 2. kez düsme potasindan dönüyordu. Ama bu sefer öyle böyle degildi. Zira takim son hafta evinde ununu çoktan elemis Kayserispor’a 4-0 yeniliyor ve Antalyaspor’un Ankaragücü’ne attigi golle kümede kaliyordu…
2009-10 sezonunda Thomas Doll’un basa gelmesi ve özellikle ilk yarida alinan basarili sonuçlarla tekrar eski günlere dönme isareti veren Gençlerbirligi, sezonun ikinci yarisinda tekrar düsüs yasiyordu. Ama en azindan o sezon düsme tehlikesi söz konusu degildi…
2010-11 sezonu öncesinde yapilan transferlerin çogunun uzun süreli sakat olmasi ve basarisiz diye Thomas Doll’un sezon basinda gönderilip, tazminatini ödememek için yardimcisinin takimin basina getirilmesi gibi son derece garip kararlara imza atan ilhan Cavcav ve ekibi, son 4 yilda yasananlardan hiçbir ders almadigini kanitliyordu.
Gençlerbirligi ilk devreyi 17 puanla ve düsme potasinin sadece 3 puan üstünde 14. sirada tamamladi. Son hafta Bursaspor’a Ankara’da 5-1 gibi tarihi bir skorla yenilen ekibin 2. yarida isi çok zor görülüyor.
2000’lerin ilk yarisinda yasanan sportif basarilarin 5-6 yilda tükenmesi ve yerine düsme potasinin çevresinde dolasan bir takim birakmasi, bizlere 60’li yillarin sonunda zamana ayak uyduramayan ve bu yüzden 1969-70 sezonunda küme düsüp uzun yillar en üst ligden uzakta kalan Gençlerbirligi’ni hatirlatiyor.
ilhan Cavcav ve ekibinin, futbolcu satarak para kazanmasi ile günümüzdeki sportif basari ile para kazanma ilkeleri birbiri ile çelisiyor. Bir de buna yapilan bariz transfer hatalari ve yanlis teknik direktör tercihleri de eklenince girdap git gide büyüyor…
Gençlerbirligi’ni bekleyen en büyük problem ise, kulübün tam anlami ile kurumsallasmamasi yüzünden olasi bir küme düsüs ya da yasi ilerleyen Cavcav’in gidisinin ardindan kulüpte neler yasanacaginin bilinmiyor olmasi…
21 Aralik 2010
kaynak: http://www.mehmetalicetinkaya.com/
|
|