Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2011-02-05 13:31:04
Mesaj konusu: Romantik Bir Futbol Hikâyesi: AFC Wimbledon...
|
|
|
Yakin geçmiste yazmistim, Ada futbolunda 80 ve 90’li yillarda ses getirmis ama pek sevilmemis, bilhassa büyük takimlara karsi aldigi basarili sonuçlarla futbolseveri sasirtmis o mimli takimin hikâyesini, nam-i diger “Deliler Çetesi”ni...
Uzun seneler futbolun görünmez kösesinde, amatör kümelerde mücadele ettikten sonra, 1977 senesinde profesyonel liglere adim atmis, dört sezonda dört küme atlayarak ülkenin en üst liginde mücadele etmis, ilerleyen zamanlarda rakiplerinin korkulu rüyasi haline gelmis o takimin adi “Wimbledon FC” idi.
1988 senesinde oynanan Federasyon Kupasi finalinde, dönemin en iyi takimi Liverpool’u 1–0 yenerek kupayi müzesine göturen takim, zamanla maddi sorunlar, ilgisizlik, köklerinin derin olmayisi, ama en önemlisi takimda iz birakmis futbolcularini birer ikiser kaybetmis olmasi nedeniye giderek geriledi ve 14 Mayis 2000’de, o unutulmaz kupa zaferinin 12. yildönümünde Premier Lige veda etti.
Küme düsmesine ragmen dönemin bilinen teknik direktörü Terry Burton ile yollarini ayirmayan sari-lacivertliler, 2000–2001 ve 2001–2002 sezonlarinda Play-Off maçlarina katilma sansini son haftalarda kaybetti. 2001 sezonunun sonunda Burton’un görevine son veren kulüp yönetimi, o senenin Agustos ayinda tarihi bir kararla Wimbledon FC’yi, Londra’nin disina, Milton Keynes kasabasina tasima karari aldi ve gerekli izinler için Federasyona basvurdu. 28 Mayis 2002’de, ingiltere Futbol Federasyonu, bu degisime izin verdi. Ancak taraftarlarin büyük bölümü Wimbledon semtinden asla ayrilmayacaklarini, kulübün köklerinin bu semtte oldugunu, tarihe ihanet etmeyeceklerini açiklayarak, kendi kulüplerini kurma karari aldi.
Kisa sürede Milton Keynes’e tasinan kulüp “MK Dons” adini alirken, bu olusuma katilmayan taraftarlar, AFC Wimbledon’i kurdular. Olusumun basinda, 1967 dogumlu muhasebe uzmani ve çocuklugundan beri takima gönül vermis Kris Stewart vardi.
***
Ancak yeni bir takim kurmak o kadar da kolay degildi. Kadroda yer alacak futbolculari bulmak için, 2002 senesinin Haziran ayinda Wimbledon semtinin parkinda üç günlük seçmeler gerçeklestiren AFC Wimbledon, ilk hazirlik maçini 4.657 taraftar önünde oynarken, Sutton United karsisinda sahadan dört farkli yenilgi ile ayrildi. Geleneklerini amatör kümelerde sürdürmeye kararli olan takim, Wimbledon’un renklerinden vazgeçmemisti. O takima gönül verenler, bir zamanlar Premier Ligde izledikleri sari-lacivertlileri, bundan sonra amatör kümelerde izleyecek olmalarina ragmen hallerinden memnun görünüyorlardi.
Sari-lacivertliler, alt amatör kümelerdeki ilk sezonunda, ilk teknik direktörleri Terry Eames önderliginde son 11 maçini kazanarak ligi üçüncü sirada bitirdi. Bir üst kümeye terfi etme sansini kaybetmisti ama o sezon ortalama 3.000 taraftara oynamis olmasi kayda degerdi. isin ilginç yani, eski kulüp Wimbledon FC o sezon Premier ligin bir alt liginde mücadele etmesine ragmen, AFC Wimbledon’un ortalama taraftar sayisini yakalayamadi.
***
2003–2004 sezonuna firtina gibi giren AFC Wimbledon, ligde oynadigi ilk 21 maçini kazanarak dikkatleri üzerine çekti. Sezonun ilk beraberligini 10 Ocak 2004 tarihinde alirken, bir önceki sezonun sonunda yakaladigi galibiyet serisini 32 maça çikarmisti.
O sezon Combined Counties Ligini sampiyon olarak bitiren AFC Wimbledon, bir üst amatör küme olan Isthmian League First Division’da oynamaya hak kazandi. Sonraki sezona Dave Anderson’un teknik direktörlügünde baslarken, çok basarili maçlar çikararak sezonu açik ara sampiyon olarak bitirdi ve Amatör Premier kümede oynamaya hak kazandi. O dönemde oynadigi 78 lig maçini yenilgisiz olarak kapatan takim, ilk kez ülkenin önemli kupasi olan Federasyon Kupasi ön elemelerine katildi ve üçüncü tura kadar yükseldi.
2007–2008 sezonunda Conference South Ligine terfi eden sari lacivertliler, bir sonraki sezonu sampiyon olarak bitirirken, geride biraktigi yedi sezonda dört kez ilk iki takim arasina girmeyi basarmisti.
***
Bu yazinin yazildigi saatlerde, Ada futbolunun en üst amatör ligi olan 24 takimli Blue Square Premier’de lider Crawley’nin ardindan ikinci sirada yer alan AFC Wimbledon, oynadigi 28 maçta 55 puan topladi. Maçlarini 5.000 seyirci kapasiteli Kingsmeadow Stadi’nda oynayan takim profesyonel futbol liglerine adim adim yaklasiyor.
Geçtigimiz günlerde, tesadüfen bir maçlarini izleme firsati buldugum sari-lacivertli takimi izlerken, uzaklarda bir türlü huzuru bulamayan sari-lacivert sevdami düsündüm. Ah Ankaragücü! Nicedir, bölünmüs tribün gruplariyla, yönetimlerle olan atismalariyla, rant kavgalariyla özünü, ruhunu, kimligini kaybetmis Baskent’in sari-lacivertli takimi bir zamanlar “Kupa Beyi” olarak anilirdi. simdilerde ise ne beylik kaldi, ne kupa! Oysa her sey çok farkli olabilirdi, bunca pespayeligin içinde girtlagimiza kadar batmamis olsaydik...
Çok mu zordu, takimlarinin geçmisine sahip çikma, özünü yitirmeme adina AFC Wimbledon taraftarlarinin yaptigini futbolumuzda hayata geçirmek? Çok mu zordu, bunca rezillige sirtini çevirip, Türk futbolunda bir ilki gerçeklestirerek yeni bir kulüp kurmak ve amatör kümelerin en altindan baslamak? Çok mu zordu, mesela “Ankara Taraftarlargücü” adi altinda toplanmak? Her seye yeniden baslamak, temiz bir sayfa açmak, güzel olmaz miydi?
inaniyorum ki böylesi onurlu bir durusa, Ankaragücü adini duymaktan haz almayanlar bile yarin kendi kulüplerinin basina böyle bir felaketin gelmesinden korkanlara öncülük etme adina alkis tutardi. O dik durus için en azindan... Haris ve sevilmeyen bir Belediye Baskanina el açmadiklari için en azindan... Baskan’in adami degil, takimin sevdalisi olduklarini haykirdiklari için en azindan... Kimselere minnet etmedikleri, o takimi karsiliksiz sevdikleri için en azindan...
•••
Kupadan elendigi günün ertesinde, koyu Ankaragüçlü bir arkadasin yazdigi satirlari okudum paylasim sitelerinin birinde. 9 yasindaki oglu, “Baba simdi biz kupada yok muyuz artik?” diye soruyordu. Cevap verememisti arkadasim, üzüntüsünü gizleyerek.
Son dönemlerde harcanan onca paraya ragmen beklenen basari bir türlü gelmiyordu Ankaragücü’nde. Bunca kaybolmuslugun içinde basari beklemek de hayalden öteye geçemezdi zaten. Ummak ve beklemekle geçen bir ömürde alismistik her türlü pespayelige. O yüzden, saygi duydum, amatör kümelerde basi dik, onuru ile aslanlar gibi mücadele eden AFC Wimbledon takiminin özünden ve ruhundan asla taviz vermeyisine...
Keske benim sari-lacivertli takimim da o romantik futbol hikâyesinin kahramani, AFC Wimbledon kadar olabilseydi!
iste o zaman, takimimi 19 Mayis Stadi’nin dis sahalarinda bile coskuyla izler; avuçlarim patlayincaya kadar alkislardim!
Ziya Adnan
|
|