Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2011-04-03 00:57:18
Mesaj konusu: Gençlerbirligi’nden West Bromwich Albion’a...
|
|
|
Uzaklardan...
Gençlerbirligi’nin Trabzonspor’a 2–1 yenildigi maçtan sonra Ankara takiminin baskani ilhan Cavcav’in açiklamalarini okuyorum: “Yensek memleketimizde linç edilecektik” diyor 76 yasindaki baskan. Devam ediyor: “Otuz küsur senelik baskanim, Gençlerbirligi olarak hiçbir yere satilmayiz. Ben neden Fener ya da Trabzon için oynayayim? Ben kendi canimi kurtarmakla ugrasiyorum!” Trabzonlu taraftarlarin kendisine küfür ettigini iddia eden Cavcav, “Demek ki sahamizda Trabzon'u yensek, kendi memleketimizde ve sahamizda linç edecekler!” diye serzeniste bulunuyor.
Siyasetten spora, bir inanis var ülkede. Bir koltuga çakilip kalinca insan, kendini basarili görüyor. Zira ülkede basari koltukta kaldigin senelerle ölçülüyor. Otuz küsur senelik baskansan senden iyisi olmuyor. Takvim yapraklari düstükçe dev aynasi giderek büyüyor. Oysa bildigim, basarinin o süre içinde elde edebildiklerinle ölçülmesi gerektigi... Mesela, sormak isterdim Sayin Cavcav’a: “30 küsur senedir baskansin. Üstelik ülkenin baskentinde, Cumhuriyet ile yasit bir kulübün baskanisin. Ama stadini doldurmayi beceremiyorsun. Nüfusu yedi milyona yakin Ankara’da sattigin kombine bilet sayisi dört binin altinda. Bu mudur basari?”
Devam ediyorum… Yakin geçmiste tesvik primini normal karsiladigini, Türk futbolunda tesvik priminin yeri oldugunu açiklamisti Sayin Cavcav. “Eger tesvik primini kabulleniyorsan, rakip takim futbolcusunun üslubu hos olmasa da, ‘tesvik mi aldiniz?’ sorusuna da muhattap kalacagini bilmelisin” diyorum.
isin gerçegi; Sayin Cavcav, Cumhuriyet ile yasit Gençlerbirligi’nin kasasindaki paranin miktari ile övüne dursun, iki sezonda yedi teknik direktörle çalistigi, son sezonlarda sürekli kan kaybettigi, geçtigimiz sezon Bank Asya’nin kapisindan döndügü gerçegi bir Ankarali olarak içimi acitiyor. Tipki Gençlerbirligi maçlarindaki bos tribün manzaralarinin acittigi gibi… Tipki hedefsizligin acittigi gibi…
1935 dogumlu ilhan Cavcav’in geçmis yillarda Gençlerbirligi’ne ve Türk futboluna kazandirdiklarini inkâr etmiyorum. Ancak kulübün günümüzdeki görüntüsü giderek tacir bir zihniyetin fotografi olarak karsimiza çikiyor: Futbolcularin kulübü basamak olarak kullandiklari, her gelenin gideni arattigi, basarinin kümede kalmakla ölçüldügü, taraftarin yönetimde asla söz sahibi olamadigi, zamanin hayli gerisinde kalmis padisah sifatli bir baskanin deplasman takimi taraftarlarini para olarak gördügü bir zihniyet… 60’li yillarda kalmis mahalle bakkali anlayisi ile futbol kulübü yönetmenin dayanilmaz hafifligi... Evinde oynadigin maçta, tribünlerini deplasman takimina ayirmanin mantigini, kendi stadinda adeta deplasmandaymis gibi oynamanin garipligini anlayamiyorum. Bu mudur basari?
Sayin Cavcav’i dinlerken, 1996 senesinde 100 yasinda aramizdan ayrilan Amerikali komedyen George Burns’un cümlesini animsiyorum;
“insan yaslandikça daha çok sey ögrenir. Ancak bu kez en büyük sorunu, ögrendiklerini hatirlayamamak olur!”
***
Gençlerbirligi’nin Trabzonspor’a yenildigi günlerde, uzaklarda…
Günlerden Cumartesi… Üniversite yillarimdan futbol hastasi bir arkadasimin davetiyle West Bromwich Albion’un 26.500 kapasiteli Howthorns Stadi’nda...
Kümede kalma savasindaki ev sahibi takim, Premier Lig’de sampiyonluga oynayan Arsenal karsisinda... M1 karayolunda iki saatlik bir araba yolculugundan sonra Londra’nin kuzeyinde, West Midlands bölgesinin 136.940 nüfuslu sakin kasabasina ulasiyoruz. ingiltere’nin en büyük sanayi sehri Birmingham’a sekiz kilometrelik mesafede, Sandwell bölgesine bagli bu sirin kasaba sakinleri o gün oynanacak maçin telasinda... Stada akan yollarda lacivert-beyaz formali taraftarlar, hemen her yasta…
Maçtan önce gezdigimiz o küçük ama tarih kokan statta, takimin formasini giymis, iz birakmis futbolcularin duvarlarda asili fotograflari karsiliyor bizleri. Bir zamanlar Ada futboluna damga vurmus, simdilerde girtlak kanseri ile savasan Bryan Robson’un imzali formasina takiliyor gözüm. 11 Ocak 1957 dogumlu müthis orta saha oyuncusu 1974 senesinden 1981’e kadar West Brom formasi giymis, o senenin Ekim ayinda o zamanlarin rekor transfer ücreti 1,5 milyon Sterlin karsiliginda Manchester United’a transfer olmustu.
Duvarlarda, Don Howe, John Osborne, John Wile, Derek Statham, Laurie Cunningham, Cyrille Regis’in fotograflari... O günün maç sponsoru, maçtan sonra takimin bu maçtaki en iyi futbolcusunun imzali formasini çekilis sonucu bir davetliye hediye edeceklerini, mutlaka kalmamiz gerektigini söylüyor. Küçük ama etkileyici stadi gezerken, bu maçin Arsenal adina zor bir deplasman olacagini hissediyorum.
Kurulusu 1878 senesine dayanan, geçtigimiz sezon Premier Lig’e terfi eden, 2002 senesinden bu yana ligden bes kez düsmüs “Baggies” lakapli takim sahaya çikarken 25.000’e yakin taraftarinin ugultusu yükseliyor tribünlerden. Bu maçta, Arsenal’e ayrilan bilet sayisi 1.500 civarinda. Stada girerken, “Richardson Suite”in önündeki güvenlik görevlisi, boynumdaki Arsenal atkisini çikarmami, o bölüme deplasman takimi atkisiyla giremeyecegimi hatirlatiyor kibarca. Sonra da ekliyor: “Ama isterseniz size bir West Brom atkisi hediye edebiliriz!”.
Sezonluk bilet fiyatlarini soruyorum oradaki görevliye. Premier Lig’in en ucuz sezonluk biletlerinden birine sahip olduklarini, normal sezonluk biletin 399 Sterlin oldugunu, 16 yasindan küçük taraftarlar için 129 Sterlinlik kombine bilet çikarttiklarini anlatiyor.
2–0 geriye düstügü maçta, son 15 dakikada buldugu iki golle beraberligi zor kurtariyor Arsenal. Tribünleri dolduran binlerce West Brom taraftari güçlü rakibi karsisinda kora kor mücadele eden takimini yürekten selamliyor:
“Mine eyes have seen the glory of the Albion
And the Baggies keep marching
On, on, on.”
***
Maç sonunda stattan ayrilirken, bir sonraki Liverpool maçinin biletlerinin tamamen satildigi yankilaniyor stadin hoparlörlerinde.
O maçtan bir sonraki gün, uzaklarda, Türkiye’nin baskenti Ankara’da oynanan maçta, tribünlerinin hatiri sayilir bir bölümünü deplasman takimi taraftarlarina vermis olan kirmizi-siyahli takimimi Trabzonspor karsisinda izlerken, Sayin Cavcav’a sormak istiyorum:
“Bir futbol kulübünün basari ölçüsü sadece kasasinin dolu olmasi midir?”
Ziya Adnan
|
|