Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2011-05-29 11:27:49
Mesaj konusu: Bir Sezon Daha Geçerken, Futbolsuz sehirlerden…
|
|
|
“simdi futbolsuz sehirlerde kirk gün kirk gece kutlanacaktir sampiyonluk...”
Fenerbahçe’nin bitime iki kala Ankaragücü’nü yarim düzine golle geçtigi maçtan önce, NTV Spor’da Baskent ekibinin onursal baskani (!) Melih Gökçek konusuyor. Her zamanki asil üslubu ile dogustan Fenerbahçeli oldugunu, adinin eski zamanlarda Fenerbahçe’de forma giymis Melih Kotanca’dan geldigini, ancak Aziz Yildirim’dan dolayi Fenerbahçeli kimligini bir süreligine dolaba kaldirdigini açikliyor. Ne sirin! Mazisi yüz yillik bir kulübün kendi kendini onursal ilan etmis baskani konustukça, Baskent takiminin sevdalilarinin acisi yüreklerine akiyor. Ondan önce Baskent takiminda oniki sene baskanlik yapmis, Fenerbahçe kongre üyesi kir saçli adamin yerine gelen de bu vesileyle gideni aratmiyor.
***
“Gölgede ve Güneste Futbol” kitabinin yazari Eduardo Galeano, futbolu, “zevkten zorunluluga dogru uzanan hüzünlü bir öykü” olarak tanimlar. Uzaktan baktikça, Andy Wachowski tarafindan yönetilmis, dünya sinema tarihinin en basarili filmlerinden, basrolünü Keanu Reeves ve Laurence Fishburne’nun oynadigi 1999 yapimi ‘Matrix’ filmini hatirlatiyor Türk futbolu, içinde bolca Gökçek’ler barindiran hüzünlü öykümüz... Gerçek oldugundan çok emin oldugun bir rüya tadinda... Uyanmadigimiz sürece gördügümüz rüyada yasayip gitme halleri...
***
Bir sezon daha geçti futbolsuz sehirlerden...
Bir sezon daha sahada oynanan futbolun kalitesinden baska hersey konusuldu, yazildi, çizildi. Kimilerinin kulagina fisildandi, kimileri hakem odalarinda azarlandi, kimilerinin yüregi yetmedi verilmesi gereken kararlari vermeye, kimileri kararlar verdi çogunlugu mutlu etme adina. Neticede ülkenin yüzde sekseni üç takimdan birinin taraftariydi; neticede bizim futbol anlayisimiz biraz farkliydi.
Sapir sapir dökülürken takimlarimiz Avrupa arenalarinda, Ulusal Takimini son 50 senede Dünya Kupalarinda sadece bir kez görebilmis futbolseverler futbol yalaniyla kandirilirken, gelenek bir sezon daha bozulmadi. Gary Lineker’in o güzel tanimlamasi futbolumuza uyarlansaydi, “Futbolun 90 dakika süren ve sezon sonunda mutlaka bir istanbul takiminin sampiyonluga ulasacagi bir oyun oldugu” söylenirdi muhtemel... Ve bir sezon daha, rekabetsizlikle lanetli futbolumuzda sampiyonluk kupasi yedi tepeli sehrin sinirlarindan çikmadi...
Bir sezon daha geçti futbolsuz sehirlerden...
Ama hakkini yememek lazim, bir sezon daha tribünler bos kalirken, dekoder satislari tavan yapti; yurdun dört bir kösesinde televizyondan maç izleyenlerle doldu tasti kiraathaneler. Avrupa arenalarinda dikis tutturamamis misyonerler, transfer aylarinda havaalanlarinda davullar, zurnalar esliginde karsilanirken, alt yapilar bir sezon daha topyekün iskalandi.
Gazetelerin spor sayfalarini o çok bilindik üç takimli masallar süsledi yine. Girtlagina kadar borçlu takimlarin transfer bombalarini yazdi gazeteler. Ama takimlarin kasalarinda patladi o bombalar. Pazar aksamlarinin saatler süren baygin spor programlarinda spor yorumcusundan çok amigoyu andiran bilmis adamlar, üç esas oglanin maceralarini anlatirken, bol darbukali bir mahalle dügününü andiran hazin fotografa futbolun görünmez bir kösesinden bakanlar, kötü bir filmin figürani olmaktan öteye geçemedi bir sezon daha...
Kuruldugu tarihten bu yana sadece bes takimin sampiyonluk yasadigi, son 25 senedir sampiyonluk kupasinin sadece bir kez yedi tepeli bir sehirden çiktigi futbolsuz bir sezon daha perdelerini indirerek geçip gitti futbolsuz sehirlerden.
Türk futbolu… Ta en basindan rekabetsizlikle lanetli hazin öykümüz...
***
Bilirim, simdi yurdun dört bir kösesinde kutlanacaktir görkemli sampiyonluk. Fenerbahçeli Gökhan Gönül özetlemistir aslinda ülkenin futbola bakis açisini: “Ülke futbolseverlerinin dörde biri kutlayacaktir sampiyonlugu!” Muhtemelen Ankaragücü’nün onursal baskani da ailecek kutlayacaktir yedi tepeli sehrin renkdas takiminin basarisini. Tabii baska takimlarin Fenerbahçeli baskanlari ve yöneticileri de katilacaktir kutlamalara. Futbolsuz sehirlerde balkonlardan, köprülerden sallanacaktir flamalar, bayraklar. Ülkenin dört bir yaninda, ahir ömürlerinde stadini bile görmedikleri, belki de bir kez bile tribünden izlemedikleri bir takimin zaferini ballandira ballandira anlatacaktir taraftarlar… Ve forma satislari patlayacaktir.
Ne diyelim, kutlu olsundur...
Ve ayni saatlerde, uzaklarda alti sene aradan sonra Premier Lig’e bu sezon çikmayi basarmis 259 bin nüfuslu Norwich sehinin takimi 22 bine yakin kombine bilet satarken, bes milyonluk baskentimde bos tribün manzaralari düsecektir ekranlara. Premier Lig’den düsmüs West Ham United’in sattigi kombine bilet sayisi 25 binin üzerindeyken, Anadolu takimlarinin tribünleri issizlari oynar maç günleri... Championship play-off mücadelesinde, Swansea–Nottingham Forest arasinda oynanan maçi 19.816 taraftar izlerken, League Two play-off maçinda AFC Wimbledon 18.195 taraftarin önünde League One’a (üçüncü lig) terfi ederken, uzaklarda asirlik çinar Altay’in sessiz sedasiz ikinci lige düstügünü yazar gazeteler iki satir...
Ama kimin umurunda?
Üçüncü lige düsen Sheffield United’i evinde oynadigi son Barnsley maçinda 22.366 taraftar ugurlarken, Anadolu’nun dört yaninda çorak ve yalniz kalir stadlar. O yüzden onlar dört takimla sampiyonlar Liginde temsil edilirken, biz gruptan çikmayi basari sayariz. Kendi liginde rekabeti saglayamamis bir ülkenin, Avrupa’da basarili olmasi hayaldir oysa.
Zira Türk futbolunda aslolan istanbul masalidir. Nasilsa, yurdun dört bir yaninda futbolsuz sehirlerin sessizligini bastirir esas oglanlarin gürültüsü... Nasilsa, küçük büyük ayrimi gözetmeden her takima esit yaklasan, izlenmesi keyif veren, yurdun dört bir yaninda stadlari dolu, televizyon programlarinda her takimin esit tartisildigi, medyanin tarafsiz oldugu, havuzdan gelen gelirin her takima adaletli dagitildigi, hakemlerin baski altinda olmadigi, baskanlarin arka planda kaldigi, saibeden, sikeden arinmis, temiz ve gerçek rekabete dayali futbol Kaf daginin ardindaki Anka kusu kadar uzaktir.
simdi futbolsuz sehirlerde kirk gün kirk gece kutlanacaktir kurgulanmis sampiyonluk...
Ama...
Ama her hikâyenin bir sonu vardir. Yaz bitince baslar bizim bilindik hikâyenin son perdesi. Okullar açilirken, tatil beldeleri bosalirken, güz zamanlarinin Avrupa arenalarinda esen kasirgalarla savrulur balkonlarda bayraklar, köprülerde flamalar... Zira güz zamanlarinda toz duman olur Avrupa arenalarinda takimlarimiz… Ve bir büyük yalan orada biter. Öylece biter. Türk futbolunun marka degeri yalani toz duman olur. Futbol, kendini sampiyonluk yalaniyla aldatanlardan, hayata 1–0 önde basladiginda inananlardan intikamini fena alir. iste o zamanlarda, tepetaklak döneriz kendi yalanimiza.
Portekiz’in, 300 bin nüfuslu o küçük sehrinin takimi Braga, Porto karsisinda UEFA finalinde oynarken, biz daha ön elemelerde havlu atariz Avrupa arenalarina... Rekabetsizlik kader olmustur, futbolumuzun lanetidir güz zamanlari...
Gerçek oldugundan çok emin oldugun bir rüya gibidir Türk futbolu. Uyanmadiginiz sürece gördügünüz rüyada yasayip gidersiniz. Ancak simdi kirk gün kirk gece kutlanmalidir sampiyonluk... Köprülerde bayraklar, balkonlarda flamalar...
Bir sezon daha geçerken futbolsuz sehirlerden, nasilsa uyanmaya daha zaman vardir...
Ziya Adnan
|
|