Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2011-07-17 13:19:03
Mesaj konusu: Ahlaka dair ne biliyorsan futbola borçlusun...
|
|
|
Takvimler 14 Mayis 2006’yi gösterirken, kökleri 1897 senesine uzanan, italyan futbolunun devi Juventus 38 maçta 91 puan toplayarak en yakin rakibi AC Milan’in üç puan önünde tarihindeki 29. sampiyonluguna eristi. Renklerini Ada futbolunun eski takimlarindan biri olan Notts County’den almis, italya’da “Vecchia Signora” (Yasli Kadin) olarak bilinen siyah-beyazli takimin taraftarlari bir sampiyonlugu daha kutlarken, yakin gelecekte kulübün basina geleceklerden habersizdi.
O sampiyonluktan kisa süre sonra italyan gazetelerinde, kulübün genel menejeri Luciano Moggi ve italya Hakem Komitesi Baskani Pierluigi Pairetto arasinda gerçeklesen “sakincali” telefon görüsmelerinin metinlerinin yayinlanmasi gündeme bomba gibi düstü. Yürütülen sorusturmalar sonucunda Juventus baskaninin, maçlara istedigi hakemlerin atanmasi ve hakem komitesini yönlendirdigi konusunda bulgulara ulasildi. 2004–2005 sezonundaki bazi maçlarda sike yapildigi konusunda süpheler su yüzüne çikarken, o sezon 19 maçta sikeye önayak olduklari iddiasi ile 41 kisi gözaltina alindi.
Juventus ile birlikte Milan, Fiorentina, Lazio ve Reggina kulüplerinin karistigi sike skandalinin detaylari zamanla ayyuka çikarken, Juventus kalecisi Gianluigi Buffon, üç eski Juventus oyuncusu Antonio Chimenti, Mark Luliano, Enzo Maresca Serie A’da oynanan maçlarda, büyük miktarlarda bahis oynadiklari iddialari ile sorgulandilar.
4 Temmuz 2006 tarihinde, italya Futbol Federasyonu, sikeye karistiklari gerekçesiyle Juventus ile birlikte dört köklü kulübün Serie A’dan ihraç edilmesini gündeme getirirken, Federasyonu temsil eden savci Stefano Palazzi, skandalin bas aktörü konumunda görünen Juventus’un Serie C1’e düsürülmesini savunuyordu. Ayrica 2005 ve 2006 senelerinde, kazanmis olduklari sampiyonluklarin da geçersiz sayilmasi konusunda israr ediyordu.
Turin savciligi, Juventus’un, geçmis sezonlarda gerçeklestirdigi transferlerin belgelerinde, sahtekârlik yapildigini, kulübün büyük miktarlarda vergi kaçirdigini, idari islerinde usülsüzlükler gözlendigini iddia ediyor, kulübün eski yöneticilerinden Antonio Giraudo, suçlamalarin bas zanlisi konumunda gözaltina aliniyordu.
Roma’da, GEA adli futbol menajerligi sirketi de bu sorusturma kapsaminda arastiriliyor, futbol yasamini italya’da sürdüren 220 profesyonel futbolcunun bu sirkete bagli oldugu ortaya çikiyordu. sirketin basinda, Juventus kulübünün genel menajeri Moggi’nin oglu Moggis vardi.
Kararlilikla yürütülen sorusturmanin sonucunda Juventus Serie B’ ye düsürülürken, lige önce eksi 30 puanda baslamasina karar veriliyor, kulübün yaptigi itirazlar sonucu bu ceza eksi 9 puana iniyordu. Son iki sezonda kazanilan sampiyonuklar geçersiz sayilirken, kulüp yaklasik 31 milyon Sterlin para cezasina çarptiriliyor, kulüp baskani Luciano Moggi futboldan hayat boyu men ediliyordu. sikeye karistigi belgelenen hakemlerin ve yöneticilerin bir kismi bir sene ile üç sene arasinda degisen hapis cezalarina çarptirilirken, suçlu bulunanlarin hepsi futboldan uzun süre men edildi.
Bu olay futbol tarihine “Calciopoli” olarak geçti.
***
Juventus’un küme düsürüldügü 2006 senesinden yaklasik bes sene sonra; güzel ve yalniz ülkemde...
Fenerbahçe “Kursunlu” Süper Ligin son maçinda deplasmanda Sivasspor’u basit kaleci hatalarinin öne çiktigi gollerle yenerek sampiyonluk kupasini kaldiriyor, ligi 2. bitirmis Trabzonspor camiasi kendilerini “gönüllerin sampiyonu” ilan ediyordu. Tipki Juventus taraftari gibi, sampiyonlugu kutlayan sari-lacivertli takima gönül verenler kulübün yakin gelecekte basina geleceklerden habersizdi.
Önce kulüp baskani Aziz Yildirim’in gözaltina alindigi haberi geldi bir Pazar sabahi. Takvimler 3 Temmuz 2011’i gösteriyordu. Arkasindan Fenerbahçe Asbaskani sekip Mosturoglu, Eskisehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, Sportif Direktörü Ümit Karan, Sivasspor Baskani Mecnun Odyakmaz, Sivasspor’dan Eskisehirspor’a transfer olan Mehmet Yildiz, Karabükspor’dan Fenerbahçe’ye transfer olan Emmanul Emenike...
Gözaltina alinanlarin sayisi kisa sürede 49’a ulasti...
Bu vesileyle, takimiyla sözlesmesi devam eden bir futbolcuyla sezon içinde, üstelik “kritik haftalara” girildiginde söz kesmenin, üstüne bu futbolcunun Fenerbahçe’ye karsi oynanan maçta yer almamak istememesinin, sezon sonunda da Fenerbahçe’ye transfer olmasinin hiç etik olmadigini ben dâhil birkaç spor yazarinin daha önceleri dile getirmis oldugumuzu hatirlatalim...
Henüz sike iddalarinin yarattigi toz bulutu dagilmamisken, bu sefer Fenerbahçe taraftarlarinin yürüyüsü yansidi ekranlara. Orta yaslarda bir bayan taraftar, takiminin asla böyle bir tezgâh içinde olmayacagini savunuyordu. Genç bir Fenerbahçe taraftari ligden çekileceklerini belirtirken, ayni aksam televizyon kanallarinin birinde Fenerbahçe ile özdeslesmis yorumcu, “Fenerbahçe’siz bir ligin marka degeri olmayacagini” söylüyordu kizgin cümlelerle...
Oysa zaman susmayi ve beklemeyi gerektirirdi. O yüzden bekledim bu yaziyi yazmadan. Toz bulutunun arkasinda olanlari görebilmek için en azindan. Zira ahkâm kesmek için henüz çok erkendi. Kaldi ki nicedir Fenerbahçe dâhil, Türk futbolunun köklü takimlarinin haris adamlarin ellerinde oyuncak haline gelmis oldugu gerçegi öylece bakiyordu yüzümüze. Kaç zamandir Türk futbolunda kisiler, kulüplerin önüne çikmisti.
Oysa kaçiniz bilirdiniz Arsenal kulübünün baskaninin adini?
Velhasil tozlu arsalarda sevdalandigimiz, adina futbol denilen güzel oyunda dönen para büyüdükçe, gönül verdigimiz, sevdigimiz bir spor olmaktan çikip, siyah takim elbiseli, zengin adamlarin güçlerini daha bir perçinlestirdikleri, ortada dönen rakamlarin bas döndürdügü bir gayya kuyusu haline geldigini görmemek, aslinda o sevdigimiz oyuna yapilabilecek en büyük ihanetti.
***
Bu yazinin yazildigi saatlerde Aziz Yildirim’in tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderildigi haberi düstü ekranlara. BBC, bu haberi “Turkey football club boss charged” basligiyla ana sayfasindan duyuruyordu. Sonra “hasta Fenerbahçeli” spor yazari konusuyordu kanallarin birinde; “Fenerbahçe küme düserse ligin marka degeri ne olur?” diye soruyordu. Hangi marka degeri? Kimseler Türk futbolunun marka degeri abartilmis bir ülke efsanesidir demedi, tipki “üç büyükler masali” gibi... Zaten içinde her türlü katki maddesi bulunan bir malin marka degeri kaç kurus olabilir ki?
Bir baska yorumcu, “Aglayan 20 milyon insana devlet birseyler yapmali!” diyordu. Zengine ve güçlüye ayri bir kanun olmaliydi bu yoruma göre. Sonra Kulüpler Birligi adina baklayi agzindan çikardi, köklü Ankara takimin bakkal mentalitesi ile futbol takimi yöneten yasli baskani. Fenerbahçe’nin küme düsürülmemesi gerektigini üstü kapali da olsa açikladi, “tek ses, tek yürek” klisesiyle. Malum müsteri velinimetimizdir zihniyeti!
Hani dediler ya “artik hiçbir sey eskisi gibi olmayacak” diye, siz inanmayin, zira her sey eskisi gibi olacak o köhne tiyatroda. Malum Persembe’nin gelisi Çarsamba’dan bellidir! Baskani ve yöneticileri sikeye karistiklari gerekçesiyle mahpuslara atilmis bir takimin, ülkeyi sampiyonlar Liginde temsil edecek olmasinin baska nasil bir açiklamasi olur ki?
Alin iste, 5 Agustos’ta baslatacaklarmis çivisi çikmis ligi! Sanki hiçbir sey olmamis gibi! Ezelden hastalikli Türk futbolunu dekoder satisina endeksleyip tribünleri bos birakanlar, Fenerbahçe’yi velinimet olarak gören “Ezikler Birligi”, adaleti degil adaletin kendi taraflarindan tecelli etmesini isteyen Fenerbahçe taraftari pek memnun olmustur bu duruma. Sesi en çok çikanin hakli sayildigi, hukuk sisteminde adaleti saglayamamis bir ülkenin futbolu ne kadar adil olabilir ki zaten? Malum, futbol fena halde hayata benzer!
***
Oysa verilecek ceza ne olursa olsun, o ceza aslinda kulüplere degil, nicedir kulüpleri kisisel hirslarina oyuncak etmislere verilmis olurdu ve Fenerbahçe bu cezadan zarar görecek, küme düsürülecek bile olsa, kökünden, tarihinden ve gücünden hiçbir sey kaybetmezdi. Büyüklügünden demiyorum, çünkü her takim kendi taraftari için büyüktür!
Tipki o köklü italyan takiminin kaybetmedigi gibi...
Fenerbahçe gelecek sezon gerekirse Bank Asya’da oynar ve hak ederse lige yeniden dönerdi; en azindan futbolun da bir adabi oldugunu biraz daha iyi anlamis olarak... En azindan biraz daha sempati duyulan bir takim olarak...
Ve Fenerbahçe’siz bir lig bal gibi de olurdu, tipki 2006 senesinde Juventus’un olmadigi bir ligin oldugu gibi. Önemli olan, adalet kavraminin küçük büyük ayirt etmeden her takim için esit tecelli edebilmesiydi. Albert Camus’un cümlesini hatirlayalim: “Adalet olmadan düzen olmaz!”
Ve "Ben sampiyonluklarin sahada kazanildigini zannediyordum, yanildigimi ögrendim. Bundan sonra göreceksiniz!" diye meydan okuyanlarin, kendini en dokunulmaz görenlerin, ars-i alaya erdim sanarken tepetaklak olanlarin yazik hikâyesiydi ders alinmasi gereken, zira hayat ögretirdi...
Velhasil büyük dedigin, yeri geldiginde susmayi, mizmizlanmadan yasadiklarindan ders çikarmayi, büyük gönüllü olmayi, en kötü zamanlarda bile dik durmayi, düsse bile yeniden ayaga kalkmayi becerebilendi...
Ve sen, ahlaka dair ne biliyorsan futbola borçlusundur...
Not : "Mafya babalarinin degil, Baba Hakkilar’in Besiktas’i" diyen tüm Besiktaslilari gösterdikleri onurlu durus nedeniye kutlarim. Budur...
Ziya Adnan
|
|