Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2011-07-30 22:19:45
Mesaj konusu: Amigo Sefa...
|
|
|
Hatirlanacak çok hüzünler bulacaksin,
Onlarin tohumunu havaya savurarak
Uzun bir yolculuk yaratacaksin kendine,
Her seyin, hiçbir seyin yolculugu...
Ülkü Tamer
(Varlik, 1 Agustos 1969)
“Hatirlanacak çok hüzünler bulacaksin” demisti sair. Unutulmaya yüz tutmus tüm hikâyeler kadar hüzünlü bir hikâye var aklimda, anlatilmayi bekleyen. Her büyümemis çocugun bellegine kazinmis, asla silinmeyecek bir çocukluk fotografi kadar eski.
Kurtulus'ta, dingin bir sokakta, adini mahallenin isminden alan 4 katli mavi apartmanin küçük bir dairesinde basladi her sey. Arkasi o kocaman bos arsaya bakan, asmali minicik balkonlu o evde...
Küçüktüm... O bos arsada, yaz, kis demeden top oynayacak, mahalle maçlari yapacak kadar küçük. Faik yan apartmanda, Babür az ileride, Varol, Halit, Kadir hem en iyi arkadaslarim, hem de temeli o günlerde atilan çok eski arkadasliklarin bu günlere kalan mirasi. Televizyonu ilk kez Faik'lerin evinde görmüs, küçük Halit'le Konak Sinemasi’nda ilk filmimi seyretmis, babamin bana aldigi Ankaragücü’nün sari-lacivert formasini ilk kez o evde giymistim.
Babam, kahramanim, sehrine âsik ve futbolu delice seven bir adamdi. Ankara takimlarinin maçlarini kaçirmaz, bu yüzden annem ile arasinin açildigi günlerde bir yolunu bulur, ne yapar, ne eder, onun gönlünü alir ama futbol sevdasini her seyin üstünde tutardi.
Kendimi bilmeye basladigimda, her haftasonu benim elimden tutar, 19 Mayis Stadi’nda PTT, Ankaragücü, Gençlerbirligi, sekerspor ve Hacettepe'nin maçlarini seyretmeye götürürdü. simdiki gibi kaderine terk edilmemisti o eski stad. Ankara futbolseverleri doldururdu tribünleri renk farki gözetmeden, sahip çikardi sehrinin takimlarina. Ankaragücü’nün yani sira, kirmizi-siyahli Gençlerbirligi’ni, sari-siyahli PTT’yi, mor-beyazli Hacettepe’yi, yesil-beyazli sekerspor’u o günlerde tanidim, sevdim. Hormonlu belediye takimlarindan, futbola el atmis haris belediye baskanlarindan, Pazar aksamlarinin sakil futbol programlarindan, fanatik yorumculardan çok önceydi. Ne tribün gruplari vardi, ne de rant kavgasi...
O yillari bilenler hatirlar, o zamanlar futbol hem Cumartesi hem Pazar günü oynanir ve stadi dolduranlar üst üste iki maç birden izlerdi. Genelde, önce sahaya Hacettepe ya da sekerspor çikar ve o maçtan sonra ikinci maç oynanirdi. Fisek gibi çikardi sahaya takimlar. Haftasonlari tam bir futbol söleniydi…
O zamanlardan aklimda yer eden en önemli maç, PTT'nin Trabzonspor ile oynadigi birinci lige terfi maçiydi. Maç 0–0 devam ederken, PTT'nin müthis oyuncusu Zeki uzaklardan çakip golü atinca, bir rivayete göre o gol sevinci Kizilay'dan duyulmustu.
Sari-siyahli takim o sene birinci lige çikti ama attiklari o gol, onlarin uzun süren talihsiz futbol serüvenindeki en son hatirlanacak olay oldu. Ondan sonraki yil küme düstüler ve ne yazik ki o gol sevinci, onlar adina uzak bir hatira olarak kaldi. Golü atan Zeki vefat ettiginde, kendisini hatirlayanlar hep o attigi müthis golü konustular…
***
Sonra büyüdük. simdiki çocuklar kadar hizli olmasa da büyüdük. Gorali’da sandviç yedigimiz, Ari Sinemasi’nda film izledigimiz, Amerikan pasajindan kot aldigimiz, ara sira okulu asip Papazin Bagi’nda soluklandigimiz zamanlarda artik maçlara arkadaslarimla gider olmustum. Maç çikisi babama denk gelirsek, Sari Zephyr’e dolusurduk, içimizde bir sonraki maçin sabirsizligi...
O zamanlar Ankara'nin firtina takimi Ankaragücü’ydü. Müjdat’li, Baskin'li, Candan'li. Köksal'li kadrosu ile rakiplerine kök söktürürdü Ankara'nin sari-lacivertlileri. simdilerde televizyonlarda yorumculuk yapan Erman Toroglu, o zamanlar sahalarin biçkini, rakip golcülerin belalisiydi. Ankaragücü taraftari Erman'a tapar, Erman'siz bir Ankaragücü düsünülmezdi…
Bu vesileyle Ali Osman Renklibay'a da selam olsun. Sevgili hocam... Oynadigi tüm liglerde gol krali olmus müthis golcü, efendi insan... Sanirim, ondan sonra topa onun gibi vuran bir futbolcu daha gelmedi Baskent takimlarina.
***
Maçlari seyrettigimiz 19 Mayis Stadi’nda ise her türlü karaktere rastlamak mümkündü. Maçlardan önce önünde uzun kuyruklar olusan köfteci Ferit, getirdigi büyük kavonozlarda koca koca tursulari satan tursucu Hursit, bir de her tribünün bir komigi vardi…
Ama içlerinde en ilginci Amigo Sefa'ydi.
1945 yilinda Ankara’nin Çamlidere ilçesinde dünyaya gelmis, 1960 yilinda Ankara’ya gelerek halen adini tasiyan Anafartalar Çarsisi yaninda yer alan “Amigo Sefa Büfesi”nde çalismaya baslamisti. 1968 yilinda, maraton tribününde yer alanlarin tesvik etmesi sonucunda PTT-istanbulspor maçi ile basladi amigoluga. Kisa sürede tüm Ankara takimlarinin maçlarinda ona rastlar olmustuk. Bir orkestra sefi inceliginde yönettigi taraftarin o yürekten tezahürati hemen her maçta statta yankilanirdi. Bir zaman sonra nami o kadar yürüdü ki, Malatyaspor, amigoluk yapmasi için 10.000 lira teklif etmis, ama o Ankara takimlarini birakamamisti.
O yillarda Ankaragücü’ne mal olmus “Haydi Bastir!” sloganini yaratmis, Misir’da yapilan güres sampiyonasinda ”Haydi Bastir!” diye tezahürat yaptirirken, Misir seyircisi ayni anlami tasiyan “Yallah Tazyik!” ile karsilik vermisti.
Sefa Çalisici 1990 senesinde amigolugu birakti...
***
Geçenlerde haberi geldi, “Amigo Sefa aramizdan ayrildi” dediler. Hastaydi, en son gördügümde omuzlari çökmüs, benzi solmustu... 2005 senesinde, “Çünkü Biz Ankaragüçlüyüz” kitabi için yaptigimiz söyleside, “Benim alti evladim var, yalnizca Ankaragücü degil, Gençlerbirligi, Hacettepe, sekerspor, PTT, Demirspor maçlarinda amigoluk yapar, tribünleri costururdum” demisti, unutmadim...
1971–72 sezonunu hiç unutmadigini söylemisti; Ankaragücü’nün istanbul’da 8 kisi kaldigi maçta Fenerbahçe’yi 2–1 yenmis oldugunu hatirlatarak!
“Onunla bir söylesi yapalim” demisti Necdet abi, tipki o Ankara baharinda Amigo Hüsnü ve Uzun Ali ile yaptigimiz, eskiyi andigimiz, kimi zaman gülüstügümüz, kimi zaman hüzünlendigimiz o güzel söylesi gibi...
“Mutlaka yapalim” demistim. ilk firsatta o yillari yâd edecektik, “Haydi Bastir”in hikâyesini onun agzindan dinleyecektik.
Ama kismet olmadi...
“Alti evladim” diye sahiplendigi kimsesizligin sehrinin takimlari birer birer tarih olurken, simdi o da ayrildi aramizdan...
***
Köfteci Ferit, Tursucu Hursit, Amigo Sefa...
Hayatimizdan çikip giden niceleri gibi, onlar da çekip gitti sessiz, habersiz ve sitemsiz... Geride, sadece o döneme özlemi yansitan o eski stadi birakarak…
Mahallelerin steril sitelere dönüstügü, sokaklarin adlarini birakip birer numara oldugu simdiki zamanlarda ne sokakta çocuk kaldi, ne balkonda asma, ne arkada o bos arsa, ne de Konak Sinemasi… Ve Köfteci Ferit, Deli Baki, Tursucu Hursit, Amigo Sefa...
Hepsi çekip gittiler birer birer ve geride onlari hatirlatan o eski stad kaldi…
Ziya Adnan
|
|