Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2011-08-07 11:00:09
Mesaj konusu: Agalik Düzeni…
|
|
|
Oysa Türk futbolunda ihtiyaç duyulan, nicedir hüküm sürmekte olan agalik düzenine karsi çikacak, o bezirgân düzenin yikilmasina öncülük edecek bir babayigit… Her firsatta, “kafami kizdirmayin, vallaha sataram köyü ha!” diyen agaya; “satarsan sat!” diyebilecek, makûs talihine asla razi olmayacak bir devrimci...
Telefonun diger ucundaki ses, “Türk futbolu giderek ‘Kibar Feyzo’ filmini andiriyor” dedi; 1978 senesinde yapilmis, yönetmenligini Atif Yilmaz'in yaptigi, rahmetli Kemal Sunal ve sener sen'in birlikte rol aldigi, “agalik düzeni”ni tiye alan o unutulmaz filmden dem vurarak. Uzaklardan, haftalik futbol sohbetimizi yapiyorduk sevgili Necdet Özkazanci’yla. O da benim gibi Türk futbolunun gidisatindan, son dönemde ortaya çikan karanlik fotograftan, haris, tatsiz adamlarin çok sevdigimiz oyunun önüne geçmis olmasindan son derece hosnutsuzdu.
Devam etti: “söyle düsünelim; geçen sezon sonunda Konyaspor ve Bucaspor Süper Lig’de kalsaydi ve ligin bitiminde baskanlari ve yöneticileri sike suçlamasiyla gözaltina alinsaydi, Türk medyasinin, futbolseverlerin ve Futbol Federasyonu’nun tavri ne olurdu? su anda çoktan küme düsürülmüs olmazlar miydi?”
“süphesiz düsürülürlerdi” dedim, malum hafizalarda taptaze duran Ankaraspor örnegi…
“iste temel sorun burada” dedi Necdet abi. “Türk futbolu ezelden beri üç aga ve diger marabalardan ibaret oldugu için, adalet kavrami da sürekli yara aliyor. Zaten kimse adalet filan da istemiyor; istedikleri adaletin kendi taraflarindan yana tecelli etmesi! Oysa gerçek adaletin olmadigi yerde haliyle düzen de olmuyor.” Ve sordu: “Filmdeki o unutulmaz tuvalet sahnesini hatirlar misin?”
“Nasil unutulur ki!” dedim, filmi defalarca izlemis olmanin verdigi rahatlikla...
Para kazanmak, baslik parasini tamamlamak için sehirde gördügü gibi köyün ortasina derma çatma bir tuvalet yaptiran Kibar Feyzo, o güne kadar umumi tuvalet görmemis köylüleri siraya sokmakta, her girip çikandan “küçük veya büyük” tuvalet parasi almaktadir.
Tam o sirada durumu müzevirci Bilo’dan (bu vesileyle ilyas Salman’a da bir selam çakalim) haber alan aga çikar gelir olay yerine... Ve olaylar gelisir:
Feyzo: “Hos gelmissin agam. Bütün marabalarin yolunu bekliyirdi.”
Aga: (umumi tuvalete bakarak) “Bu nedir la; neye yarar ki?”
Feyzo: “Abdesthane, hâsâ huzurdan agam!”
Aga: “Kim edecek içine?”
Feyzo: “Parayi basan herkese serbest, yalniz agamiza beles!”
Aga kizmistir: “Beles he mi! Ula sizin hiç aklinizda mi yok? Yani ben simdi girip etcem, sonra sen girip benim pohumun üstüne etceksin öyle mi? Lan siz benimle egleniy misiniz? Ula aga pohunun üstüne poh olur mu la? Hangi aganin kitabinda yaziyi bu?”
Ve can alici cümle dökülür dudaklarindan: “Töremizin de içine ediysiniz namissizlar! Yikin ula gözüm görmesin!”
Ve Bilo eline tasi alir, büyük bir zevkle abdesthaneyi parçalar...
Aga simdilik kazanmistir!
***
sike konusmalarinin ayyuka çiktigi, Fenerbahçe’nin küme düsürülmesinin gündeme geldigi günlerde, “Kulüpler Birligi” (ki bence adlari “Ezikler Birligi” olarak degistirilmeli!) adina konusan Gençlerbirligi’nin, 4 Ekim 1935 dogumlu baskani, Fenerbahçe’nin küme düsürülmemesi gerektigini, aksi halde Türk futbolunun marka degerinin düsecegini, tüm kulüplerin “tek ses, tek yürek” olarak buna inandiklarini açikliyordu. Malum müsteri velinimetimizdir zihniyeti!
Oysa hileli bir malin degeri kaç kurus olur ki?
Cavcav’in, “töremizin de içine ediysiniz namissizlar!” tadindaki konusmasini dinlerken, Ankara takimlarina gönül vermis bir futbolsever olarak utandim. Hani insan bazen gördügü manzara karsisinda öylesine utanir da, basini baska tarafa çevirir ya, iste öyle utandim. Kendimi bildigimden beri, Cumhuriyet ile yasit Gençlerbirligi’nin baskanligini yapan, tek hedefi üç istanbul takimina her sezon futbolcu pazarlamak olan Cavcav konusurken, sadece Ankara takimlarina degil, Anadolu takimlarina gönül vermislerin de acilari yüreklerine akmistir mutlaka. Basariyi sadece dolu bir kasa olarak gören, bakkal anlayisiyla holding yöneten zihniyet bir kez daha Türk futbolundaki kroniklesmis hastaligin röntgenini sergilerken, o derme çatma tuvaletin önünde sira bekleyen, aga geldigi zaman kaderine hepten razi bir sekilde el pençe, divan duran gariban marabalari hatirlatiyor: “Hos gelmissin agam. Bütün marabalarin yolunu bekliyirdi!”
Gelecek sezon Ankara’da oynanacak maçlar için stadinin büyük bölümüne kombine çikarmayi düsünmeyen ve taraftarlarina olmadik zorluklar çikaran, zamanin gerisinde kalmis yasli baskanin konusmasini dinlerken, Anadolu kulüplerinin önlerindeki en büyük engelin aslinda yine kendi yöneticileri oldugunu düsünüyorum.
Kendini gelistirerek ve güçlendirerek büyümek dururken, küçük olmayi pesinen kabul etmek; agalik düzenindeki marabalar, yanasmalar gibi üç aganin gölgesinde onlardan kalanlarla yetinmeye çalismak; onlar olmadan ayakta duramayacagina inanmak; marabaliga razi gelmek… Hedefsizlik, inançsizlik... Adini ne koyarsaniz koyun, neticede kendinize güvenmediginiz sürece küçük kalmaya mahkûmsunuzdur.
Hedef stadini doldurmak degil de, istanbul takimlari ile oynanacak maçlarda bilet fiyatlarini yüksek tutarak kasani doldurmak olunca, haliyle ortaya böylesine kötü bir fotograf çikiyor. Senelerdir, ülkenin baskentinde kendi stadinin tribünlerini doldurmayi basaramamis bir kulüp baskaninin en büyük ayibi da budur zaten. Bir kulübün en büyük basarisizligi, aslinda stadindaki bos tribün manzaralardir!
***
Bu arada çok satan gazetelerin spor sayfalarinda büyük puntolarla yazilmis su haber basligi yer aliyor: “Fenerbahçe’ye büyük müjde!”. Yazida, kisaca TFF’nin sike konusunda karar veremeyecegi vurgulaniyor; sanki italya’da Juventus’un küme düsürülmesine italya Futbol Federasyonu tarafindan karar verilmemis gibi! O zaman, “Ankaraspor’un düsürülmesine kim karar verdi?” diye sormak geçiyor içimden. sike yapmakla suçlanan, bundan dolayi baskani ve yöneticileri cezaevinde olan bir takima büyük puntolarla müjde veren Türk basini her firsatta aganin yaninda yer alan Müzevirci Bilo’yu hatirlatiyor. Adalet kimsenin umurunda degil aslinda, menfaatler konumlari belirliyor.
Oysa Türk futbolunda ihtiyaç duyulan, nicedir hüküm sürmekte olan agalik düzenine karsi çikacak, o bezirgân düzenin yikilmasina öncülük edecek bir babayigit… Her firsatta, “kafami kizdirmayin, vallaha sataram köyü ha!” diyen agaya; “satarsan sat!” diyebilecek, makûs talihine asla razi olmayacak bir devrimci...
Maç günleri tribünleri degil kiraathaneleri dolan, marka degeri dekoder satisina baglanmis, üç takimin koyu gölgesindeki hastalikli futbolumuz, Kulüpler Birligi gibi “polim yapmadan” bu beter düzeni yikacak, uzun zamandir süregelen agalik düzeninin hakkindan gelecek o gerçek devrimciyi ariyor...
Ziya Adnan
|
|