Alkaralar Dinlenme Tesisları Forum Ana Sayfası
 
lke Futbolunun Laneti: Kulplk...
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ziya Adnan
Site Admin

Kayıt: May 06, 2003

Mesaj Tarih: 2011-11-21 00:45:02      Mesaj konusu: Ülke Futbolunun Laneti: Kulüpçülük... Alıntıyla Cevap Ver

Londra... Günlerden Cuma... Tottenham Court Road’dan Marble Arch’a kadar uzanan Oxford Street, sira sira dizilmis isil isil magazalari ile sonbahar renklerine bürünmüs alisveris meraklilarini agirlarken, o ünlü caddeye tas atimlik mesafede Avrupa’nin en eski Türk dernegi bir futbol söleninde daha ülkesinden uzak genç futbolseverlere ev sahipligi yapiyor. Türk Milli Takimi Hirvatistan karsisina çikarken, Kibris-Türk Cemiyetini dolduran çogunlugu yirmili yaslardaki gençler üzerlerinde taraftari olduklari takimin formalariyla maçin baslamasini bekliyor. Sadece üç takimin formalari ile dolu mekânda henüz maçin baslarinda yenilen gol fitili atesliyor. Sari-kirmizi formali taraftarlar Fenerbahçeli futbolculara saydirirken, Fenerbahçeli taraftarlar da bos durmuyor. Önce Sabri, sonra Arda nasibini aliyor küfürlerden. Bir Besiktasli taraftar, Necip’in kadroda olmasi gerektigini savunuyor. “Bu kadar formsuz Gökhan Gönül bir Anadolu takiminda forma giyseydi, Milli Takim formasini hayalinde bile göremezdi!” diyor dernegin müdavimlerinden Ahmet. Duydugum en akli basinda yorumlardan biri... O gün, o çati altinda toplananlar sanki Milli Takimi degil de kendi takimlarinda oynayan futbolculari izleme adina orada bulunuyor. “Bu hafta maç yok, bari bizim çocuklari izleyeyim” ifadesi yüzlerde okunurken, o gün o mekânda Milli Takim formasi giymis taraftarin olmayisi ülke futbolun lanetini, kulüpçülügü anlatiyor. Bizimkliler ve ötekiler! Futbolu bu kadar seven bir ülkenin, üç büyük masallari ile büyütülmüs çocuklari ülke futbolunun hazin fotografini sergiliyor. Aslinda kimseler umursamiyor Milli Takimi; varsa yoksa üç takim! Avrupa’nin en iyi 6. ligine sahip olduguna inanan, iki vasat takim arasinda oynanan futbol kalitesi düsük bir maçin dünyanin en büyük derbisi olarak gören, Edirne’nin ötesinde yasanan her hezimeti unutmaya sartlanmis, dermanini her daim elogullarinda arayan bir futbol nesli, futbolsuzlugun tesellisini renklerde buluyor. Rakip takim Hirvatistan’in futbolculari Avrupa’nin en önemli liglerinde boy gösterirken, kendi liginde rekabeti saglayayamis bir ülke, üç takima dayali hastalikli sistemin derin yaralarini tasiyor. Tipki Ahmet Altan’in tanimlamasindaki gibi: Tek anlasmada neredeyse 5 milyon kilometre toprak kaybedip, bu anlasmanin en akilli anlasma olduguna inanan bir ulusun çocuklari futbol yalaniyla kandiriliyor. *** Üstelik yalniz taraftari degil, futbolculari da inaniyor bu yalana. iste bu yüzden, elemeleri yenilgisiz tamamlamis Almanya Milli Takimina ödenen en yüksek prim 180 bin Euro’da kalirken, bizim futbolcularin aldiklari primler 900 bin Euro’lari buluyor. Bizi eleyen Hirvatistanli futbolcularin aldiklari prim ise 1000 Euro. Kendini dev aynasinda görenler, gerçekle yüzlesmek zorunda kalinca hüsran da o derece büyük oluyor haliyle. 1958’den beri sadece bir Dünya Kupasinda yer almis oldugumuz gerçegi öylece bakarken yüzümüze, bu sefer de Hollandali teknik adamin futbol bilgisini tartisiyor ülke basini. PSV Eindhoven takiminin basinda Hollanda sampiyonlugu yasamis, UEFA Kupasini kazanmis, Güney Kore, Avusturalya, Rus Milli Takimlarinda büyük basarilar yakalamis, kusaginin en iyilerinden kabul edilen, dünya devlerinin pesinde kostugu Guus Hiddink yerini aliyor hedef tahtasinda. Tipki bir zamanlar Sepp Piontek, Fatih Terim, Mustafa Denizli, senol Günes, Ersun Yanal’in aldigi gibi. 2000 senesinden günümüze alti degisik teknik direktörle çalismis takim yeni kurbanini ararken, Abdullah Avci’nin adi listenin ilk sirasinda yer aliyor. Necdet Özkazanci’nin tanimlamasiyla, “kanserin son evresindeki hastaya grip tedavisi uygulamanin” çözüm olduguna inananlarin ellerinde eriyor ülke futbolu. Gidis kötüyse kov teknik direktörü, getir yenisini, olsun bitsin! Budur çözüm yolu; nasilsa ne gelen biter ne giden! Kulüpçülüge kurban gitmis, son 10 yilin en iyilerinden kabul edilen genç teknik direktör bosta taliplilerini beklerken, alt yapilarini tümden iskalamis futbol fakiri ülkem sicak bir yaz mevsimini daha televizyon ekranlari karsisinda, uzak ülkelerin takimlarinin maçlariyla geçirmeye hazirlaniyor. O hezimetten bir gün sonra, futbolun besiginde o görkemli futbol mabedini dolduran 87.189 ingiliz taraftar, tuttuklari takimin formasini evde birakip, üzerlerinde Milli Takim formalariyla ingiltere’nin, dünyanin en iyisi kabul edilen ispanya’yi özel maçta tek golle maglup edisine taniklik ediyor. *** Çocukluk yillarimda ulusal takim hiç olmazdi Dünya Kupalarinda, o yüzden bizim nesil alisiktir yaz turnuvalarinda yoklari oynama durumuna. Yine de 50 seneyi askin bir ömürde, ulusal takimini Dünya Kupalarinda ancak bir kere görmüs olmanin buruklugu her zaman içimde... Ama futbolu bu kadar seven bir ülkenin, bu kadar futbolsuz olusuna sasirmamak gerek. Kafayi bir sehrin üç takimiyla, dekoder satisiyla, feri sönmüs yabancilarla fena bozmus, sehir takimlarinin, asirlik kulüplerin yerlerde süründügü, maç günleri ülkenin dört bir yaninda tribünlerin bos kaldigi, rekabetsizligin kader oldugu cografyanin futbolu ne kadar olabilir ki zaten! Meramini Querasma’da, Guti’de, Alex’te arayan bir ülkenin futbolunun bu kadar zavalli olmasi kaçinilmazdir. Alin iste, havaalaninda mesalelerle karsiladiginiz Guti, geçenlerde apansiz dönüverdi ülkesine. Biraz daha zenginlesmis, son vurgunu vurmus olmanin dayanilmaz hafifligiyle. sairin tanimiyla: Daha o gün anlamaliydin bu iliskinin yazgisini, onun sana geç kaldigini! Herhalde Reina’nin patronu pek üzülmüstür bu gidise! Ve siz baka kaldiniz arkasindan; eh onun da ülke futboluna ne verdigi ortada! Oysa onca parayla ihya olurdu siyah-beyazlilarin alt yapisi. Bir anlasaniz bize Guti’lerin degil, Necip’lerin gerekli oldugunu. Ah bir anlasiniz! Ama bu da geçer nasilsa, üzülmeyin. Unutan iyilesir! Ya da iyilestigini sanir. Nasilsa birileri yine bize futbolumuzun marka degerinden dem vuracaktir yakinda, Avrupa’nin en iyi 6. ligine sahip oldugumuzu söyleyecektir birileri, gözümüzün içine baka baka. Dünyanin en büyük derbisini, üç büyükler masalini yazacaktir gazeteler büyük puntolarla. Geçer gider Pazar aksamlarinin tek düze futbol programlari. Yabanci kisitlamasinin kalkmasi gerektigini savunur bazilari, teknik direktörler kovulur, eskimis isimler arasinda yeni arayislara yelken açilir, bomba transferlerle geçer yaz aylari… Gerçekligine inandigin hiçbir sey yalan degildir nasilsa! Avrupa’nin en genç nesline sahip olmakla övünen bir ulusun çocuklari bir kez daha disardan bakarken o görkemli futbol festivaline, sicak bir yaz daha geçecektir habersiz. Daha önceki nice yazlar gibi… Velhasil Albert Einstein’in cümlesini hatirlatir kulüpçülükle lanetli ülke futbolu: “Delilik ayni seyleri tekrar tekrar yapip, farkli sonuçlar beklemektir...” Ziya Adnan Dipnot – Aramizdan ayrilisinin 2. yildönümünde, Ankara futbolunun anit isimlerinden, Ankarali futbolseverlerin Veli amcasini (Veli Necdet Arig) saygiyla aniyoruz. Mekâni cennet, topragi bol olsun. Huzur içinde yat Veli amca...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
mehmet_galip
Site Admin

Kayıt: Aug 05, 2002

Mesaj Tarih: 2011-11-21 13:18:21      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

milli maçlarin sehiri istanbul olmamali. biz de iyi sinavlar veremedik zamaninda ankara olarak ama bursa ideal görünüyor. bu belki bir nebze kulüpçülügün önüne geçebilecek bir formül. galatasaraylilarin volkana yaptigi büyük bir yanlisti. bir lig maçinda volkanin bunlara hiç aldirmayacagina eminim ama sözkonusu olan bir milli maçti.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Mesajları göster:    
Forum kilitlenmiştir Forum kilitlenmiştir