Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2012-03-02 12:44:34
Mesaj konusu: futbolcularimiz
|
|
|
futbolcularimiza ait haberler ve sahsi görüslerimiz basindan haberler topiginde kaynamasin...
Yasin Öztekin: Türk milletini sevindirmek istiyorum
CiHAN - 02.03.2012 - 11:38
Gençlerbirligi futbolcusu Yasin Öztekin, milli takim için gol atip Türk milletini sevindirmek istedigini söyledi.Futbol Federasyonu'nun TamSaha Dergisi'ne konusan Yasin Öztekin, Sol kanatta yeni bir firtina: Yasin Öztekin, "su anki performansimdan daha fazlasini gösterebilecek kapasitedeyim. Bugüne kadar gol attigimda sadece ailem ve oynadigim takimin taraftarlari seviniyordu. Bundan sonra ise Millî Takim için gol atip, tüm Türk milletini sevindirmek istiyorum." diye konustu.
Genç futbolcunun TamSaha Dergisi'ne verdigi röportajin ayrintilari söyle:
Önce seni taniyarak baslayalim röportaja. Dortmund dogumlusun. Ailen aslinda nereli ve neden Almanya'ya göç etmisler?
Ailem Kirsehirli. Ben dogmadan önce Almanya'ya göç etmisler. ilk olarak dedem gitmis çalismak için. Sonra da babami ve agabeylerini de yanina almis. Kisacasi tüm aile zamanla Dortmund'a yerlesmis. Ben de 19 Mart 1987'de bu sehirde dünyaya geldim. 5 kardesiz. 3 erkek, bir de kiz kardesim var. Tabii ki yurtdisinda dogmanin hem iyi hem de kötü yönleri var. Ama iyi ki de orada dogmusum diyorum kendi kendime. Futbolu orada ögrenmemin gelisimim açisindan çok daha iyi oldugunu düsünüyorum.
Peki futbolla tanisman nasil oldu? En büyük destekçilerin kimlerdi?
Futbola 4-5 yasinda oturdugum bölge olan Alemannia Scharnhorst'un amatör takiminda basladim. Annem çok istedi futbol oynamami aslinda. Hatta o dönemler çok küçük oldugumdan dolayi bana "Altina bez baglayip yollayacagim seni futbola" diyordu (gülüyor). Bu takimda 1-2 sene top kosturdum. Babam da o takimda antrenördü. Benim de hocam oldu burada futbola basladigim zaman.
15 sene top kosturdugun Dortmund'a geçisin nasil oldu?
Alemannia Scharnhorst'da top kosturdugum dönemde sürekli il takimlariyla mücadele ediyorduk. ilk oynadigim sezonda sampiyon olmayi basardik. Ben de bu maçlarda göze battim. Karsilasmalari takip eden yetkililerin raporlari sonucunda Dortmund'un antrenmanlarina çagrildim. Antrenmanlarda da begenilince 1996'da sözlesme imzaladim. O dönem iki abimi de istemisti Borussia Dortmund. Onlar da babamin antrenör oldugu kulüpte oynuyordu. Ama ailenin maddi durumundan ötürü bu transfer gerçeklesmedi. Bunun da nedeni babamin o dönemdeki saglik sorunlariydi. Beyninde tümör vardi ve ameliyat olmustu. Bu nedenle bir tek ben gidebildim Dortmund'a. Eger o dönemde öyle bir imkân olsaydi, su an belki de üç tane "Öztekin" olacakti sahalarda. Ama babamin saglik durumu simdi iyi. Kendi basina yürüyebiliyor, bir yerlere gidip gelebiliyor.
Borussia Dortmund gibi büyük bir kulübün altyapisinda yetismek sana neler katti?
Dortmund'da ilk günden itibaren oyunu taktiksel anlamda ögrenme açisindan egitilmeye basladim. Bu egitimi çok büyük bir disiplin çerçevesinde aldim. Kisacasi çok genç yasta, top ayagimdayken en dogru pasi nereye atmam gerektigini, topsuz oyunda ise nerelere kosmam gerektigini en iyi sekilde ögrenmistim. Bana göre Borussia Dortmund her açidan dünyanin en iyi takimlarindan birisi. Çok da iyi bir altyapisi var. Taraftardan ve stadyumdaki atmosferden bahsetmeme ise hiç gerek yok. Bu yüzden böyle bir takimda yetistigim için çok sansli, bir o kadar da mutluyum.
2008-09 sezonunda çok basarili bir performans sergiledigini biliyoruz. O sezondan biraz bahsedebilir misin?
O sezonun basinda U18'den PAF takimina yükselmistim. Oynadigimiz ligde sampiyon olmustuk. Ben de maçlarin çogunda yer almis, 13 gol, 12 asistle oynamistim. O dönemde de sol açik oynuyorum ancak bugüne oranla saha içinde daha serbest hareket edebiliyordum. O sezon ayni zamanda A takimla da antrenmanlara çikiyordum. Dogal olarak da A takimda yaptigim antrenmanlar çok isime yariyordu. PAF takiminda da basarili olmamin bir nedeni buydu. Bu performansimdan ötürü o sezonun sonunda Borussia Dortmund benimle profesyonel sözlesme yapti.
Jürgen Klopp'un seni kesfetmesi de o sezona denk geliyor degil mi?
Aslinda Klopp beni daha önce de fark etmisti. PAF takimda oynamadan evvel A takimda eksigin çok oldugu dönemde bine idmanlara çikarmisti. Orada da çok begenilmistim. Aslinda kesfedilmem o sirada oldu diyebilirim.
Bu süreçte Nuri sahin'le diyalogunuz nasildi?
Nuri ile Dortmund'un U15 takiminda beraber oynamistik zaten. O dönemden beri de ayni takimlarda oynadik, turnuvalarda birlikte yer aldik. Futbol disindaki zamanlarimizda da sürekli görüsür, birbirimize destek olurduk. Birbirimizin evlerinde sik sik kalmisligimiz vardir. Nuri'yle kader arkadasiydik adeta. Futbolundan bahsetmek gerekirse de küçük yastan itibaren Nuri'nin kendini çok iyi gelistirdigini söyleyebilirim. Böyle olunca da çok erken yasta A takima çagrildi. Çok ama çok yetenekli bir oyuncu. Hâlâ konusuruz kendisiyle. Arada sirada telefonunu degistiriyor, bulmak zor oluyor ama o zaman da e-mail yoluyla yazisiyoruz (gülüyor). insallah kendisiyle A Millî Takim'da bulusuruz ileride.
A Millî Takim demisken, ay-yildizli formayi giymek için kendini hazir hissediyor musun?
A Millî Takim formasi giymek benim su anki en büyük hedeflerimin basinda geliyor. Sol ve sag açik oyunculari günümüz futbolunda oldukça önem kazanmis durumda. Ben de hem bu bölgede oynuyorum hem de yetenekli oldugumu düsünüyorum. Ayrica hem genç hem de Avrupa futbolundan gelen bir futbolcuyum. Türkiye'de ilk sezonumu yasiyorum ve bu ölçüde basarili oldugumu düsünüyorum. ilk kez A takimda düzenli oynama firsati buldum. Bu açidan Gençlerbirligi'ni tercih etmem de büyük sans oldu benim için. Daha önce Millî Takim'a hiç çagrilmadim. Öncelikle sunu belirtmek isterim ki, su anki performanstan daha fazlasini gösterebilecek kapasitede bir oyuncu oldugumu düsünüyorum. Yüzde yüz Türkiye adina oynamak istiyorum. Aklimda, gönlümde baska bir düsünce yok. Ay-yildizli forma için faydali isler yapmak istiyorum. Bugüne kadar gol attigimda sadece ailem ve oynadigim takimin taraftarlari seviniyordu. Bundan sonra ise Millî Takim için gol atip, tüm Türk milletini sevindirmek istiyorum. Yasadigim gol sevincini tüm Türk halkiyla paylasmak istiyorum.
Sana daha önce Alman Milli Takimi'nin alt yas kategorilerinden teklif geldi mi peki?
Almanya'da Türk pasaportu ile oynuyordum. Almanya'da da o dönem bir takimda 3 ya da 4 Avrupa Birligi vatandasi olmayan oyuncu oynayabiliyordu. Alman Millî Takimi'na seçilme durumu da bu sekildeydi. Türk pasaportum oldugundan dolayi bana gelen bir teklif olmadi. Sadece bölge karmalarinda forma giydim. Zaten gönlüm Türkiye'den yana bahsettigim gibi.
Tekrardan Almanya günlerine dönmek gerekirse, Bundesliga'da sadece bir maçta forma giyebildin. Önce o maçta neler hissettigini soralim...
PAF takimda yildizimin parladigi 2008-2009 sezonunda A takimin Bayer Leverkusen ile oynadigi maçta son dakikalarda Nuri'nin yerine oyuna girmistim. Karsilasma kendi sahamizdaydi. Altyapidayken yaklasik 1.000 kisinin önünde oynardik maçlarimizi. Bir anda 80 bin seyircinin önüne çikinca oldukça heyecanlandim. Böyle bir atmosferi yasayinca hayallerim gerçek olmus gibi düsündüm. Ayrica hem benim hem de ailem için çok gurur verici bir seydi bu durum.
Jürgen Klopp'un sana Bundesliga'da baska bir müsabakada görev vermemesinin nedeni neydi sana göre?
Altyapida oynarken, bir gün mutlaka bana sans verilecegini biliyordum, çünkü antrenmanlarda iyi performans gösteriyordum. Kadroya alinmadigim zamanlarda bile bundan emindim. Nihayet A takimla bir lig mücadelesinde forma giyme sansi da bulmustum. O süreye kadar da elimden geleni yaptigimi düsünüyorum. Ayrica sunu belirtmeliyim ki, bir Türk olarak Almanya'da bir yerlere gelmek zannedildigi gibi kolay degil. Orada dogup büyüseniz bile uyum problemi yasiyorsunuz bazen. Kendi açimdan en büyük sikinti buydu. Ancak isin futbol yönüne baktigimizda iyi isler yaptigimi düsünüyorum. Antrenmanlarin yani sira Udinese ve Real Madrid gibi takimlara karsi da hazirlik maçlarinda oynadim ve bu karsilasmalarda oldukça iyi performans sergiledim. Üstüne üstlük sag bek, sag açik, sol açik gibi birçok farkli mevkide görev yaptim. Gazeteler de benden övgüyle söz ediyordu o dönem.
O halde Klopp'un nedensiz bir sekilde seni oynatmadigini düsünüyorsun öyle mi?
Oynama firsati bulamayinca Klopp'un yanina gidip, "Antrenmanlarda elimden geleni yapiyorum. Benden istediklerinizi de yerine getirdigimi düsünüyorum. Ne zaman oynama firsati bulacagim?" diye soruyordum. "Bekle" diyordu ve beni resmen oyaliyordu. Emin olun ki bir gün Klopp'u tekrardan görürsem, beni neden oynatmadigini bir kez daha soracagim kendisine. Çünkü biliyorum ki öbür oyuncular benden daha iyi degildi. Benim pozisyonumda oynayan Grosskreutz, Schmelzer gibi isimler hep sonradan yükselmisti A takima. Belki de Türkü oynatacagima Almani oynatayim seklinde düsündüler, ondan sans vermediler.
Böyle bir sey hissettin mi peki sen?
Açikçasi hissediyordum. Çünkü çevremdeki Türk ve Alman arkadaslarim "Seni neden oynatmiyor?" diye soruyordu. Altyapidan beni taniyan hocalar bile böyle düsünüyordu. Ya gerçekten benim bilmedigim bir problem vardi ya da bu nedenden ötürü bana sans verilmedi. Hâlâ da belirli bir neden bulabilmis degilim. Tabii ki ilk baslarda eksiklerim çoktu ama dedigim gibi bunlari de antrenmanlarda gidermistim. Buna ragmen Klopp beni kupa maçlarinda kadroya alsa bile sahaya sürmüyordu. Benimle konusmadiklari için bir eksigim varsa bile bunu bilemiyordum. insallah bir gün A Millî Takimimizda oynarim, kendisi de Almanya'nin basinda olur ve orada hesaplasiriz (gülüyor). Diyeceksiniz ki Nuri oynamayi basardi. Dedigim gibi Nuri çok ama çok yetenekli bir oyuncu. Bunun disinda onun avantaji çok küçük yasta A takima yükselmek oldu bana göre.
Türkiye'ye gelis hikâyene dönelim simdi de. Gençlerbirligi'ne transfer oldugun zaman Thomas Doll ayrilmis, yerine yardimcisi Ralf Zumdick getirilmisti. Seni Gençlerbirligi'ne aldiran Zumdick miydi?
Geçen sezonun ortasinda transfer oldum Gençlerbirligi'ne. Thomas Doll, Borussia Dortmund'da teknik direktörlük yaparken Ralf Zumdick de yardimcisiydi. Beni de oradan taniyor, altyapida neler yaptigimi biliyordu. Bu nedenle beni takimda görmek istedigini belirtmis. Görüsmeler sonunda Gençlerbirligi'nin yolunu tuttum. iyi ki böyle bir seçim yapmisim. Hatta Gençlerbirligi'ne gelmek hayatimin en dogru karari diyebilirim.
Bunu söylemenin nedeni olarak burada düzenli forma sansi bulmani gösterebilir miyiz?
Gençlerbirligi'nde oynadigim ilk maçta gol attim. Bir Ziraat Türkiye Kupasi müsabakasiydi. Aslinda bu konuya söyle bakmak lâzim; futbola basladigim kulübü saymazsak Gençlerbirligi benim kariyerimdeki ikinci kulüp. Her ne kadar Türkiye olsa da buraya gelirken ayni zamanda bir baska ülkeye yerlesmistim. O yüzden ilk geldigimde biraz uyum sorunu çektim. Yani hem Almanya'dayken kendimi yabanci gibi hissediyordum hem de buraya geldigimde kendi ülkem olmasina ragmen alisma sikintisi çektim. Örnegin burada "Kes" diye bir sey varmis, kosu ayakkabisiymis. Böyle bir sey oldugunu hiç duymamis ve görmemistim Almanya'da (gülüyor). Ama zaman geçtikçe iyiden iyiye alismaya basladim. Türkçeyi de her geçen gün daha iyi konusuyorum. ilk oynadigim maça geri dönersek, aslinda ana hedefimin sadece iyi oynamak oldugunu söyleyebiliriz. "Gol atayim da göze gireyim" yerine, "iyi oynayayim da formayi kapayim" fikriyle bakiyordum. Amacim oyunumu bir ileri seviyeye tasimakti. Bunu da gerçeklestirdigimi düsünüyorum.
Peki neden Türkiye'de oynamayi tercih ettin? Herhangi bir Alman ekibinden teklif yok muydu?
Almanya'da 2. Lig ekiplerinden teklifler vardi. Ancak ben 2. Lig'de forma giymek istemiyordum. Borussia Dortmund'un altyapisindan yetistiyseniz dünyanin her kulübünde oynayabilirsiniz. Ama Borussia Dortmund gibi bir ekipten 2. Lig'e gitseydim kariyer olarak gerilemis olurdum.
Teknik direktörünüz Fuat Çapa hiç kuskusuz sizin için büyük sans. Hem total futbol temelinden gelen hem de genç oyunculara oldukça sans veren bir isim. Sana göre Fuat Hocayi farkli kilan özellikler ne?
Fuat Hoca takimin basinda olmasaydi belki de bu kadar basarili bir çikis grafigi sergileyemezdim. Bence Almanya'dan ve Hollanda'dan gelen hocalarin tarzlari ayni. Taktiksel oyunu ögretiyorlar en basta. Antrenmanlardaki disiplin ise had safhada oluyor. Bizim takimda Avrupa kökenli oyuncu sayisi çok. O yüzden Fuat Hoca gibi bir ismin basimizda olmasi büyük sans. Bu sayede herkesin birbirine alismasi daha kolay oldu. Hem onun hem de bizim için en iyisi oldu aslinda. Çünkü biz basari gösterirsek o da basarili olur. Fuat Hoca basarili olursa, bizim de adimiz duyulur. Fuat Hoca hem benden hem de takimdan en önce disiplin bekliyor saha içinde. Bana her zaman kendim için degil, takim için oynamam gerektigini söylüyor. Bunun beni her açidan gelistirecegini belirtiyor. Taktiksel olarak ise özellikle ataklar sag taraftan gelistiginde içeriye daha fazla girerek hücuma destek vermemi ve pozisyon bulmami istiyor. "Futbolun gerektirdigi basit seyleri yaparsan her sey kendiliginden gelir" diyor. Hem kisisel hem de takim olarak Fuat Hocanin bizden beklediklerini en iyi sekilde sahaya yansitmaya çalisiyoruz. Bunu yapabildigimiz sürece de basari kendiliginden geliyor.
Fuat Çapa bir röportajinda "Gençlerbirligi basarili olmak istiyorsa Yasin, Soner gibi futbolculari mutlaka elinde tutmali" demisti. Fuat Hocaya katiliyor musun, yoksa kisa zamanda büyük bir kulübe dönmek gibi bir hedefin var mi?
Bahsettigim gibi Almanya'dayken dünyanin en iyi altyapisina sahip takimlardan birinde yetistim. Böyle bir altyapiya sahip takimda da yükselip profesyonel olmak inanin kolay degil. Örnek olarak Nuri ve benim disimda Borussia Dortmund'un altyapisinda yetisip profesyonel olan kimse yok. Bu yüzden Avrupa'nin her liginde oynayabilecek kapasitede oldugumu düsünüyorum. Tabii ki her ligin kendine göre farkli zorluklari vardir. O yüzden öncelikle hocama tesekkür ediyorum, sonra da onun söyledigi gibi önce burada iyice pisip tecrübe kazanmak istiyorum. su an teklifler yok degil ancak birçok oyuncu gibi baska bir takima gidip yedek kalmak istemiyorum. Benim için en iyisi su an her ne olursa olsun düzenli oynamak. Gençlerbirligi'nde kalirsam hem düzenli olarak oynarim, hem de bu sekilde kendimi çok gelistiririm. Buradan bir takima transfer oldugumda da o takimin degismez oyuncusu olarak gitmek isterim.
Her ligin kendine göre zorluklari var dedin. Sana göre Almanya ile Türkiye'de oynanan futbolun temel farkliliklari neler?
iki ülke arasindaki en büyük fark seyirci bence. Kisisel olarak ben 80 bin kisinin destekledigi bir takimdaydim, burada maçlarimiza 2 bin, bilemediniz 3 bin seyirci geliyor. O yüzden oradaki maçlarda motivasyon sorunu çekmiyorsunuz. Borussia Dortmund'da sirf 25 bin kisi kalenin arkasinda ayakta duruyor. Oynanan futbol açisindan ise Bundesliga'da disipline çok daha fazla önem verildigini söyleyebilirim. Oyun taktigi açisindan da Türkiye'nin önünde Almanlar. Türkiye'de ise futbol agirlikli olarak duygularla oynaniyor. Ben de aslinda duygularimla oynayan bir oyuncuyum (gülüyor). O yüzden çok kolay adapte oldugumu söyleyebilirim. Takim içinde herkes abi-kardes gibi. Bu da futbolcunun iç huzur yakalamasini sagliyor. Aile gibi yani burasi. Almanya'daki mantik ise çok farkli bu konuda. Orada isini yapiyorsun, sonra evine gidiyorsun. Böyle bir sistem var. Bunun disinda orada oynanan futbolun, Süper Lig'e göre daha hizli oldugunu söyleyebilirim.
Sana göre eksik yönlerin neler?
Ofansa yönelik bir oyuncu oldugum için defansa yardim etme ve rakip takim ataga kalkarken yapilan geri dönüsler konusunda kendimi gelistirmeliyim. Bir de gol vuruslarini yaparken daha sogukkanli olmam gerekiyor.
Oynadigin bölge itibariyle örnek aldigin bir oyuncu var mi?
Böyle düsündügüm zaman aklima hep iki isim geliyor. Biri Neymar, digeri de Cristiano Ronaldo. Özellikle oyun içinde çok hizlilar, hareketleri de çok çabuk. Ben de öyle olmaya çalisiyorum.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2012-03-12 16:31:44
Mesaj konusu:
|
|
|
onur aydogan
[quote:2e48bdf497]Bir orta saha oyuncusu için Soner'in savunma yönü yetersiz. Ayagina hakim, teknigi iyi bir oyuncu. Ancak takima katki konusunda Serkan'a katiliyorum. Ondan beklenen takimin pas trafigini ayarlamasi, ataklari yönlendirmesi. Topla adam eksiltmede çok etkili olamadigindan oyun kurucu olarak takima katkisi sinirli düzeyde kaliyor. Mevcut form durumu ile istanbul takimlarinin birinde ilk onbiri zorlamasi benim için sürpriz olur. Fenerbahçe'ye giderse Emre'nin yerini doldurmasi bence mümkün degil. Hiç sevmesem de Emre, zaman zaman tek basina maçi çeviren, oyunun hem savunma hem hücum yönünü basarili bir sekilde oynayabilen bir oyuncu.
serkan güngördü
[quote:2e48bdf497]soner ligin ilk yarisinin sonunda çok yararli oldu. ondan önce istikrari yoktu, sezonun ikinci yarisi ile birlikte de büyük bir düsüs yasiyor. bence ligin ikinci yarisinda takimin en faydasiz oyuncularindan biri soner'di... bunun nedeni muhtemelen devre arasindaki transfer söylentileri. bu kadar uzun süreli performans düsüklügü yasayan bir oyuncunun transferinin konusulmasi ise beni sahiden sasirtiyor. soner bugün, bu kirilgan haliyle fenerbahçe'ye transfer olursa, çok degil 3 sene sonra bank asya'nin orta siralarina oynayan bir takimin degisilmez adami olur. bu ülke çok yetenekler gördü, simdi neredeler kimse bilmiyor...
bizim içinse kaybedecek bir sey yok. samimiyetle söylüyorum, soner bugün takimdan ayrilsin hiçbir sekilde güç kaybimiz olmaz. takima aylardir katkisi olmayan bir futbolcudan bahsediyoruz sonuçta...
soner istanbula giderse kendine yazik eder.
bize verimli olmadigini düsünmeme ragmen en az 1 sezon daha oynamali bizde.
soner i fragmanlardan izleyenler iyi bir film fikrine kapilabilirler.
ne varki mevcut performansi ile filmin tamamini izleyenler 2 günde tefe koyar istanbulda soneri. mehmet topuzu bile elestiren bir medyasi var bunlarin.
su anda istanbulda oynayabilecek hazirlikta olan futbolcularimiz;
-azo
-aykut
-yasin
-oktay
-zec
bana göre.
hursut bile elestiri çok alir bizdeki gibi oynarsa.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2012-05-11 15:12:23
Mesaj konusu:
|
|
|
kulüpten futbolcumuz ile ilgili bayagi agir açiklama...
Tarih : 11.05.2012
Geçtigimiz sezon, devre arasinda kadromuza katilan Yasin Öztekin kulübümüzün kendisine yaptigi yatirimi karsiliksiz birakmistir. Geldigi ilk sezon sürekli forma sansi bulamasa da, bu sezon bir futbolcunun basarisi için devamliligin önemine inanan teknik ekibimizin pozitif yaklasimiyla form grafigini yükselten Yasin, kendisine süper lig düzeyinde futbol oynama sansi veren kulübümüze hak ettigi yaklasimi gösterememistir. Bu sezon sonunda sözlesmesinde yer alan opsiyon kullanilmak istenmis, kendisiyle çesitli düzeylerde görüsmeler gerçeklestirilmistir. Genel Menajerimiz Cem Onuk'un göreve baslamasiyla hizlanan bu görüsmelerde kulüp Yasin Öztekin’in taleplerini yerine getirecegini taahhüt etmistir. Ancak futbolcu bir profesyonele yakismayacak bir biçimde Gaziantepspor’la oynanan STK maçi sonrasi takim otobüsüne binmeyerek kulübe dönmemis ve alinan bilgilere göre sehri de terk etmistir. Günümüz futbolunda oyuncunun sadece saha içi performansi degil diger karakter özellikleri de önem kazanmistir. Yasin Öztekin, kulübümüzün yeteneklerine inandigi bir futbolcudur. Ancak transfer sürecinde gösterdigi söz konusu yaklasim bizleri hayal kirikligina ugratmistir. Futbolda basari forma sansiyla orantilidir. Konuyla ilgili spekülasyonlari engellemek adina konuyu kamuoyuyla paylasir, Yasin Öztekin’e de sans dileriz.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2012-06-01 15:26:11
Mesaj konusu:
|
|
|
[size=24:d46197d8ec]Randall Azofeifa: Gençlerbirligi'nde efsane olmak istiyorum[/size:d46197d8ec]
01.06.2012 - 15:04 / Zaman
Geçen sezonun ortasinda Gençlerbirligi'ne geldikten sonra gerek uzaktan sutlari, gerekse de istikrariyla futbolseverlerin dikkatini çeken Randall Azofeifa, Gençlerbirligi'nde efsane olmak istedigini söyledi.Yaklasik 5 yil Belçika'da forma giyen ve 2006 Dünya Kupasi açilis maçinda da Almanya'ya karsi mücadele etmis Kosta Rikali oyuncu, Orta Amerika'dan Avrupa'ya ve Türkiye'ye uzanan yolculugunu Futbol Federasyonu basin departmaninin hazirladigi TamSaha Dergisi'ne önemli açiklamalar yapti.
"Gent'e transfer oldugumda 22 yasindaydim. Evimden, ailemin yanindan ve kitadan ilk kez ayriliyordum. Öncelikle ilk üç ay çok zor bir adaptasyon dönemi geçirdigimi söyleyebilirim. Ancak insan zamanla her seye uyum sagliyor." diyerek, sunlari söyledi:
"Annem bana telefonla nasil yemek yapilacagini ögretti. Evimi temizlemeyi, çamasirlarimi yikamayi ögrendim. Bunlar görünüste basit seyler olarak gözükebilir ancak insani kisisel olarak oldukça gelistiren, olgunlasmasini saglayan seyler bunlar.
Türkiye'de Kosta Rika ve Belçika'ya göre çok daha agresif ve sert bir futbol oynaniyor. Ayrica oynadigim mevki itibariyle bireysel olarak daha çok seyler yapmam bekleniyor benden. Ancak bu zorluk da beni basariya ulasma yolunda motive etti.
Messi'yi bir kenara birakirsak, oynadigim bölge itibariyle en çok begendigim oyuncu Xabi Alonso. Xavi ve Iniesta da mevkilerinin en iyileri. Türkiye'de ise Selçuk inan'i çok begeniyorum. Ve de tabii ki Alex. Türkiye'deki en zeki oyuncu bana göre.
Bir panelde taraftarlarimizdan biri burada kalarak Gençlerbirligi'nin efsaneleri arasinda olmak isteyip istemeyecegimi sordu. Ben de ona "Evet, burada olmaktan mutlu oldugum için bu dediginizi gerçeklestirmek isterim" cevabini verdim."
TamSaha Dergisi'nden Aydin Güvenir'e konusan Randall Azofeifa'nin röportajinin ayrintilari söyle:
Türkiye'ye gelmis sayili Kosta Rikali oyunculardan birisin. Futbola baslangiç hikâyeni bizlerle paylasabilir misin?
Kendimi bildim bileli futbol oynuyorum. Kosta Rika'nin San Jose kentinde dünyaya geldim. Dogdugum ve büyüdügümün evin hemen 10 metre yaninda bir futbol sahasi vardi. Genellikle babamla oraya giderek futbol oynardik. O yüzden tüm çocuklugum futbol oynayarak geçti diyebilirim. Çocukluktan beri topun pesinden ayrilmayinca da futbolcu olmaya karar verdim. Yaklasik 11 yil formasini terlettigim Saprissa takiminin altyapisina 1997 yilinda giris yaparak futbol kariyerime basladim.
Saprissa takiminin altyapisinda oynarken 2001 yilinda Trinidad&Tobago'da düzenlenen 17 Yas Alti Dünya Kupasi'nda da Kosta Rika formasi giydin. Küçük yasta hem de daha profesyonel olmadan yasadigin bu tecrübe sana ne gibi katkilar yapti?
Dediginiz gibi 2001 yilindaki 17 Yas Alti Dünya Kupasi'nda mücadele ederken henüz profesyonel olmamistim. O dönem Kosta Rika 17 Yas Alti Takimi'nin basinda bulunan Juan Diego Casado çok iyi, bir o kadar da deneyimli bir teknik direktördü. Kendisinin sadece bana degil, takimdaki bütün oyuncularin gelisimine son derece fazla katkisi oldugunu söyleyebilirim. Oyun görüsümü, saha içindeki taktik anlayisini kavrayabilmeyi, kisacasi futbolu onun sayesinde ögrendim diyebilirim. Trinidad&Tobago'daki 17 Yas Alti Dünya Kupasi'nda mücadele etmekten öncelikle çok keyif aldigimi söyleyebilirim. Grup maçlarinda iran, Paraguay ve Mali gibi farkli özelliklere sahip takimlarla mücadele ettik. Üç maçin ikisini kazanarak bir üst tura yükselmeyi basarmistik. Bu turda Burkina Faso'ya kaybederek turnuvadan elendik ama sampiyonadan önce kimse bizim gruptan çikacagimizi düsünmedigi için, otoritelere göre basarili bir sonuç almistik. Bu da bizim kendimize olan güvenimizi yerine getirmisti.
2001'deki bu sampiyonanin ardindan profesyonel olduktan sonra 2005'te düzenlenen FIFA Dünya Kulüpler sampiyonasi'nda da mücadele ettin. O turnuvada da üçüncü olmayi basardiniz. Biraz da bu sampiyonadaki deneyimlerinden bahseder misin bize?
2005'te Saprissa formasiyla Dünya Kulüpler sampiyonasi'nda mücadele ettim. O sezon çok basarili sonuçlar almistik ve bu sayede Dünya Kulüpler sampiyonasi'na katilmaya hak kazanmistik. Bu sampiyonaya katilabilmek bizim için çok önemliydi. Japonya'da oynanan bu kupanin ilk turunda Sydney FC'yi eledikten sonra, kisa süre önce istanbul'da mucizevi finalde UEFA sampiyonlar Ligi sampiyonlugunu kazanmis Liverpool ile oynama sansini elde ettik. sansini elde ettik diyorum çünkü böyle bir takimla karsilasiyor olmak bile o dönem bizim için çok önemli bir deneyim ve büyük bir heyecan kaynagiydi. Steven Gerrard, Xabi Alonso, Peter Crouch gibi isimlerle ayni sahada mücadele ettim o karsilasmada. Maçi 3-0 kaybettik ve üçüncülük karsilasmasinda Al-ittihad'i 3-2 maglup ederek turnuvayi üçüncü olarak bitirdik. Hem bizim hem de Saprissa'nin ilk kez mücadele ettigi Dünya Kulüpler sampiyonasi'nda böyle bir sonuç almamiz bizi bir anda Orta Amerika'nin en gözde takimi yapmisti. O yüzden bu turnuvayi hiçbir açidan unutamam.
Bu sampiyonadan sonra 2006 yilinda Belçika'nin Gent takiminin yolunu tuttun ve böylece kita disina çikarak Avrupa futboluyla tanistin. Tamamen farkli bir ortama gelmenden ötürü uyum sorunu yasadin mi?
Amerika kitasinda oynanan futbolla Avrupa futbolu birbirine tamamen zit diyebilirim. Gent'e transfer oldugumda henüz 22 yasindaydim. Evimden, ailemin yanindan ve kitadan ilk kez ayriliyordum. Öncelikle ilk üç ay çok zor bir adaptasyon dönemi geçirdigimi söyleyebilirim. Hava kosullarindan yemeklere, antrenman saatlerinden antrenman programlarina kadar her sey farkliydi. Ancak insan zamanla her seye uyum sagliyor. Annem bana telefonla nasil yemek yapilacagini ögretti. Evimi temizlemeyi, çamasirlarimi yikamayi ögrendim. Bunlar görünüste basit seyler olarak gözükebilir ancak insani kisisel olarak oldukça gelistiren, olgunlasmasini saglayan seyler bunlar. insan olgunlasinca ve kendi kendine sorumluluk almayi ögrenince de bu ister istemez futboluna da yansiyor ayrica. Belçika'ya tasindiktan 6 ay sonra da evlendim. Esim de buraya geldi ve yanima yerlesti. Onun gelisiyle birlikte uyum sorununu daha da çabuk ve saglikli astim diyebilirim. Bahsettigim gibi basta her sey çok zordu ancak zamanla bu zorluklarin üstesinden gelebildigini fark edince kendinizi daha mutlu hissediyorsunuz.
Gent'e transfer oldugun sezonun sonunda Almanya'da düzenlenen 2006 Dünya Kupasi finallerinde de mücadele etme sansi yakaladin. iki önemli büyük organizasyondan sonra dünyanin en büyük turnuvasinda mücadele etmek nasil bir duyguydu?
2006 Dünya Kupasi'nda Kosta Rika Millî Takimi'nin kadrosundaydim ve grup maçlari sonunda elendigimiz sampiyona boyunca sadece 1 maçta forma giydim. O da Dünya Kupasi'nin açilis karsilasmasi olan, ev sahibi Almanya ile Allianz Arena'da oynadigimiz maçti. Karsilasmayi 4-2 kaybetmistik. A Millî Takim'a da bu Dünya Kupasi'ndan çok kisa bir süre önce seçilmistim. Dolayisiyla kisa süre içerisinde hem Millî Takim'da hem de Dünya Kupasi açilis karsilasmasinda oynamak benim için tarif edilemeyecek kadar heyecan verici bir durumdu. Allianz Arena'da 80 bin taraftarin önünde sahaya çiktigim zaman gerçekten çok duygu yüklüydüm. Oyuna sonradan dâhil olmustum. O an tüm dünyanin gözünün sizin üzerinizde oldugunu hissedebiliyorsunuz. Elinizden gelen her seyi yapmak istiyorsunuz o durumda. Ancak turnuvada mücadele ettigimiz üç maçi da kaybederek elendik. Daha iyisini yapabilirdik diye düsünüyorum.
Belçika'da yaklasik 5 yil forma giydikten sonra Gençlerbirligi'ne transfer oldun. Belçika'da oldugu gibi buradaki ortama da alismakta zorlandin mi ilk basta?
Belçika'ya ilk gelisimle Türkiye'deki ilk dönemlerimi karsilastirdigimda Türkiye'deki adaptasyon dönemimin Belçika'ya göre daha kolay oldugunu söyleyebilirim. Çünkü Avrupa kültürüne ve futboluna Belçika'dan dolayi alisarak buraya gelmistim. Ancak futbol anlaminda alisma dönemim o kadar da kolay olmadi. Çünkü Türkiye'de Kosta Rika ve Belçika'ya göre çok daha agresif ve sert bir futbol oynaniyor. Ayrica oynadigim mevki itibariyle bireysel olarak daha çok seyler yapmam bekleniyor benden. Ancak bu zorluk da beni basariya ulasma yolunda motive etti. Kendimi kanitlamam ve basarili olmam gerektigini düsündüm. Çünkü Gent'le Belçika'da birçok kupa kazanmistim. Bu basarilari burada da devam ettirmek istiyordum. Gençlerbirligi'ne transfer oldugum zaman devre arasiydi ve dolayisiyla takima sezon ortasinda katilmistim. Ekibin basinda Alman çalistirici Ralf Zumdick vardi. O dönem takimimiz küme düsmeme mücadelesi veriyordu. O yüzden ilk geldigim zaman bu açidan da zor bir dönemle karsi karsiya kalmistim. Ancak sezon sonunda kümede kalmayi basarmistik. Bu durum ayni zamanda benim buradaki futbola adapte olmami da kolaylastirmisti diyebilirim.
Geçirdigin bu süre zarfinda Amerika kitasinda oynanan oyun tarzi ile Avrupa ve Türk futbolunun farkliliklarini bir oyuncu gözüyle nasil yorumlarsin?
Öncelikle geçen yazdan beri yasanan problemlerden ötürü tüm futbolcular için son derece zor bir sezon oldugunu söyleyebilirim. Maç fazlaligi, sürekli hafta arasi maç oynamamiz ve maç yogunlugundan ötürü karsilasma tarihlerinin sik sik degismesi bizi ve dogal olarak oynadigimiz futbolu da olumsuz etkiledi. Dolayisiyla ilk kez tam bir sezon geçirdigim Türkiye'nin futbol tarzi hakkinda bu yasanan kosullardan ötürü saglikli yorum yapabilmem imkânsiz. Ancak Amerika kitasinda oynanan futbolla Avrupa'da oynanan futbolun tamamen birbirine zit oldugunu söyleyebilirim. Bahsettigim gibi Süper Lig'in oyun tarzi da diger oynadigim ülkelere göre daha çok mücadeleye dayali. Sahada fiziken daha güçlü olmaniz ve daha fazla efor sarf etmeniz gerekiyor.
Peki teknik direktörünüz Fuat Çapa'nin oyun anlayisini Orta Amerikali bir futbolcu gözüyle nasil yorumluyorsun?
Fuat Hocanin bana göre en büyük özelligi bir takim olgusu yaratmasi. Tüm sezon boyunca kazandigimiz ya da kaybettigimiz maçlarda takim oyunu anlayisini yitirmedik hiçbir zaman. Bu da Fuat Hocanin takima asiladigi sistem sayesinde gerçeklesti. Kendisi her zaman kendimize güvenimizi ve inancimizi kaybetmememiz gerektigini anlatti bize. Bu sayede zor günlerimizde bile her zaman her rakibi maglup edebilecegimiz düsüncesi zamanla takim olarak aklimiza kazindi. Öte yandan, Fuat Hoca davranislari ve sözleriyle takimdaki herkesi esit gördügünü hissettirdi her zaman. Kendisinin takimla daha uzun dönemler geçirmesi durumunda çok daha iyi futbol oynayip, daha basarili sonuçlar alacagimiza inaniyorum.
Dünyada ve Türkiye'de en çok begendigin oyuncular kimler?
Herkesin hayran oldugu Lionel Messi'yi bir kenara birakirsak, oynadigim bölge itibariyle en çok begendigim oyuncu Xabi Alonso. Bahsettigim gibi Liverpool'da oynarken FIFA Dünya Kulüpler sampiyonasi'nda da kendisine karsi oynama sansi yakalamistim. Öte yandan Xavi ve Iniesta da mevkilerinin en iyileri. Türkiye'de ise yine oynadigim mevkie baktigimizda Galatasaray'dan Selçuk inan'i çok begeniyorum. Ve de tabii ki Alex. Türkiye'deki en zeki oyuncu bana göre.
Futbolculuk döneminde Paolo Wanchope birçok Türk futbolseverin takindan takip ettigi ve sempati duydugu bir isimdi. Vatandasi olarak kendisinin bilinmeyen özelliklerini bizlerle paylasir misin?
Sadece Türkiye'de degil, tüm dünyada sevilen bir oyuncuydu Paolo Wanchope. su an Kosta Rika Millî Takimi'nin yardimci antrenörü. Futbolu dizinden birçok ameliyat geçirdigi için tahmin edilenden biraz önce birakmak zorunda kalmisti. Ayni zamanda 2006 Dünya Kupasi'nda ve bu turnuvanin elemelerinde takim arkadasiydik. Wanchope son derece profesyonel bir oyuncuydu. ingiltere'de yakaladigi basarilar da herkesin kendisine çok fazla saygi duymasini sagliyordu. Bu basarisiyla da bir Kosta Rikali oyuncunun en yüksek seviyelerde futbol oynayabilecegini göstererek bizi motive ediyordu. Yetenegine ve takimin en iyi oyuncusu olmasina ragmen Millî Takim antrenmanlarinda bile son derece çaliskandi ve genç oyunculara sürekli bir seyler ögretmeye çalisiyordu. Kisacasi bana göre mükemmel bir insandi Paolo Wanchope.
su an 27 yasindasin. Genel anlamda Türkiye'de olmaktan mutlu musun? ileride ne gibi hedeflerin var?
Türkiye'de olmaktan ve burada futbol oynamaktan gerçekten çok mutluyum. Sezon içerisinde katildigimiz bir panelde, taraftarlarimizdan biri burada kalarak Gençlerbirligi'nin efsaneleri arasinda olmak isteyip istemeyecegimi sordu bana (gülüyor). Ben de ona dedim ki, "su an itibariyle evet, burada olmaktan mutlu oldugum için bu dediginizi gerçeklestirmek isterim." Biliyorsunuz futbolda her sey çok çabuk degisebiliyor. Bugün buradasiniz, yarin baska bir yerde. Ancak su an itibariyle tüm duygu ve düsüncelerim Gençlerbirligi'ne odaklanmis durumda. Tabii ki her futbolcu gibi firsat oldugunda ben de daha yüksek seviyelerdeki bir ligde oynamak istiyorum. ileride böyle bir sansim olursa bunu degerlendirmek isterim. Ancak sunu da belirtmeliyim ki su ana kadar oynadigim en zorlu ve en yüksek seviyedeki lig Spor Toto Süper Lig.
Son olarak Türkiye'deki bos zamanlarinda ne yapiyorsun? Esin Belçika'da oldugu gibi burada da seninle birlikte mi yasiyor?
Evet, Belçika'da oldugu gibi esim burada da benimle birlikte. Bir de kizimiz var. Bos zamanlarimda genelde onunla ilgileniyorum. Esimle birlikte kendisini gezdiriyoruz. Maç ve antrenmanlarin olmadigi zamanlar da 2-3 günlük kisa tatiller yapiyoruz. istanbul ve Antalya'ya gidiyoruz genellikle. Türkiye çok büyük bir ülke. Bu yüzden firsat buldukça burada yeni yerler kesfetmeye çalisiyoruz esimle.
(CiHAN)
adamsin azo...sen ve oktay insallah hep bizimle olursunuz...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|