Alkaralar Dinlenme Tesisları Forum Ana Sayfası
 
Futbolun Efsaneleri
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
SayginSut
Site Admin

Kayıt: Mar 24, 2005

Mesaj Tarih: 2005-04-22 19:32:06      Mesaj konusu: Futbolun Efsaneleri Alıntıyla Cevap Ver

Sizlerle gelmis geçmis en muhtesem oyunculardan bahsetmek istiyorum. Bu aralar Türkiye Kupasi maçlarinda ki penalti atislarinin gündemde olmasindan dolayi ilk olarak dünyanin belkide en iyi penalti kurtaran kalecisinden bahsetmek istiyorum,izninizle.. Lev Yashin Takma adi: Siyah Panter Dogum tarihi ve yeri: 22 Ekim 1929 Moskova,Sovyetler Birligi Milli forma:75 Kulübü. Dynamo Moscow(1953-1970) Basarilari. Sovyet sampiyonlugu 5, Olimpiyat Altin Madalyasi, Avrupa sampiyonlugu, Avrupa'da Yilin Futbolcusu, Lenin Nisani Kale direkleri arasinda Lev Yashin'in gelmis geçmis en iyi file bekçisi oldugunu söyleyen birçok kisi var. Digerleri de Gordon Banks'in daha iyi oldugundan bahsediyor. Lev Yashin sadece saha içinde degil,saha disinda da en büyük futbol efsanelerinden biri. Yashin hakkinda en dikkate deger sey onun Dynamo Moscow için buz hokeyi oynayarak baslamis olmasi. 1953'teki lig zaferinden sonra uzun kaleci futbola dönmeye karar verdi. Bu kararindan pismanlik duymadi. Yashin kariyeri boyunca 150'den fazla penalti kurtardi ve 270 kesin pozisyonda topu çizgiden geçirmedi. Hiçbir kaleci bunu basaramadi. Yashin ayni zamanda 'Golden Ball' ile ödüllendirilen tek kaleci. 130 Avrupali futbol yazarinin arasindaki oylamada Yashin en iyi kaleci olarak seçildi veen iyi on bir içine girdi. Takma adi Siyah Panter, onun sakin ve çevik tavrina uyuyor. Bununla beraber Yashin her zaman siyahlar içinde oynardi. Topu kurtarma stili essizdi. Daha önce hiç kimse Yashin gibi penalti bölgesini kontrolü altina alamamisti. Refleksleri mükemmeldi ve bu da hiç kimsenin Dynamo Moscow'un kalecisine karsi gol atamamasina neden oluyordu. Siyah Panter, Sovyet Ligi'nde 326 kez forma giydi ve 1970'te emekli olmadan önce 5 lig sampiyonlugu gördü. Ardindan o zamanlar Sovyet vatandaslarina verilen en büyük ödül olan Lenin Nisani ile ödüllendirildi. 1990'da vefat ettiginde sadece mükemmel bir kaleci oldugu için degil, kalecilikte devrimsel bir rol üstlenmesinden ve ender yetisen bir atlet olmasindan ötürü tüm futbol dünyasi yasa boguldu.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
SayginSut
Site Admin

Kayıt: Mar 24, 2005

Mesaj Tarih: 2005-04-22 19:36:20      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Bir kaç gün içersinde de en iyi savunma ouncularindan ingiliz Bobby Moore'dan bahsedeceyim kisaca..
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
þen hoca
Site Admin

Kayıt: Jul 29, 2003

Mesaj Tarih: 2005-04-22 20:01:42      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Saygin'cigim bu Gençler askina derslerini ihmal etmiyorsun degilmi yine ögretmenlik damarim tuttu.Çok az zaman kaldi :lol:
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
SayginSut
Site Admin

Kayıt: Mar 24, 2005

Mesaj Tarih: 2005-04-22 20:07:42      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

:D Düsünceli davranisinizdan dolayi tesekkürler. Merak etmeyin herseye vakit ayirmayi ögrendim. Planli çalisma yani..
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
SayginSut
Site Admin

Kayıt: Mar 24, 2005

Mesaj Tarih: 2005-04-23 13:03:55      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Bobby Moore (1966 Yilinda Dünya Kupasi'ni Kazanan ingiltere'nin Kaptani) Adi:Bobby Moore Dogum Tarihi ve Yeri:12 Nisan 1941; Barking,ingiltere Milli Maçlari ve Golleri:108/2 Oynadigi kulüpler.West Ham United,Fulham, Seattle Sounders Basarilari.FA Cup, Kupa Galipleri Kupasi, Dünya Kupasi, Avrupada Yilin Futbolcusu(1964) Bobby Moore kaptanlarin kaptaniydi,en azindan ingiltere'de. Bir çoklari onun tüm zamanlarin en iyi savunmacisi oldugunu söylüyor. Bu tarz övgüler Pele ve Beckenbauer gibi oyunculardan gelince dogru olmali. Moore ingiltere için 108 kez milli oldu ve 90 maçta da kaptandi. Büyük defans oyuncusu futbola Londra'nin dogusunda basladi. Kisa zaman sonra West Ham onun zerafet dolu hareketlerini kesfetti. Stili ve golcü oyunculardan topu çalmasiyla sahada müthisti. 1958'de Manchester United'a karsi ilk defa 17 yasindayken oynamisti. 1960'larda West Ham'da en iyilerden biri ve ayni zamanda ingiltere'nin en önemli oyuncularindandi. 1964'te Preston'a karsi oynayacak olan FA kupasi finali aksami Moore ingiltere'de bir futbolcunun alabilecegi en büyük ödülle,Yilin Futbolcusu ünvani ile ödüllendirildi. Ertesi yil 1860 München'e karsi alinan 2-0'lik zaferle Kupa Galipleri Kupasini kazandilar. Fakat onun en büyük basarisi bir sonraki yil Dünya Kupasini kazanmakti. O turnuvada en iyi oyuncu seçildi. ingilterenin teknik direktörü Alf Ramsey onun için 'Benim kaptanim,benim liderim, benim sag kolum, her seyi mümkün hale getiren.' yorumunu yapmistir. Moore 1992 yilinda kansere yakalandi. Ancak asla pes etmedi. 2 yil boyunca hastalikla mücadele etti. Ancak kaybetti. Bütün dünya tüm zamanlarin en iyi defans oyuncusunun yasini tuttu. Pele Moore'un ölümünden sonra sanirim en hararetli sözleri söyledi; '1970'te Brezilya'ya karsi giydigi forma benim elde ettigim en güzel sey. Dünya en iyi futbolculardan birini ve gerçek bir beyefendiyi kaybetti.'
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
SayginSut
Site Admin

Kayıt: Mar 24, 2005

Mesaj Tarih: 2005-04-23 13:07:53      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

ilerleyen günlerde de muhtesem bir forveti; Ian Rush'i anlatacagim. Liverpool'un Avrupa ve ingiltere kupalarina ambargo koydugu yillarda ki harika golcüsü...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
deniz_orhan
Site Admin

Kayıt: Nov 05, 2003

Mesaj Tarih: 2005-04-24 18:47:40      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Bende bir ara Boby Robson'i anlatirim ama hatirlatin..Hani Manchester United için tam "Bittiler" denilen dönemde takimi sirtlayan adami..Münih faciasindan kurtulan degerli sahsiyeti...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
SayginSut
Site Admin

Kayıt: Mar 24, 2005

Mesaj Tarih: 2005-04-25 13:52:48      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Teknik aksakliklardan dolayi Ian Ruhs'tan yarin bahsedecegim. Tesekkürler... :-) RIVERA
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
SayginSut
Site Admin

Kayıt: Mar 24, 2005

Mesaj Tarih: 2005-04-25 22:43:39      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Ian Rush Adi: Ian Rush Lakabi: Kartal Dogum tarihi ve yeri. 20 Ekim 1961;St. Asaph,Galler Milli maç/gol: 73/28 Basarilari: Avrupa sampiyon Kulüpler Kupasi,Lig sampiyonlugu,Federasyon Kupasi,Lig Kupasi,Gol Kralligi Ian Rush bir zamanlar dünyanin en golcü oyuncularindan biriydi ve onun olaganüstü golcülük yetenegi Liverpool’u 80’li yillarin en büyük güçlerinden biri haline getirmisti. Biyikli lakabiyla da taninan Galli oyuncu uzun boylu ve inceydi,ancak bir o kadar da çabuktu ve ceza alani içinde inanilmaz derecede etkiliydi. Liverpool formasi ile en çok gol atan oyuncu olan Rush,kulüpte yasayan efsane olarark görülüyor. Kenny Dalglish ile birlikte belki de tüm zamanlarin en etkili ikililerinden birini olusturuyordu. Menajer Bob Paisley,Ian Rush’i 300 bin sterlin karsiliginda Chester City’den almisti. Rush,bu transferle adanin en pahali genç oyuncusu olmustu ama basari hemen gelmedi. Liverpool’da Kevin Keegan ve John Toshack son derece basarili iki golcü olarak forma giyiyordu.. ilk sezonunda sadece 5 maç oynayan Rush hiç gol atamamisti, ancak kazanmak için çalismak gerektigini biliyordu ve sesini çikarmadan çalismaya devam etti. Ne istedigini biliyordu ve istedigi en iyi olmakti. Dar gelirli bir ailenin 10 çocugundan bir olan Rush’in babasi, kapatilana kadar çelik fabrikalarinda çalismisti. Zor bir yasamin içinden geldigi için futbolun zorluklarina da çabuk alisan Rush, ikinci sezonunda basariyi yakaladi ve 32 maçta 17 gol atti. Liverpool’la lig sampiyonlugu yasadi. Liverpool 1982,83 ve 84’te ligi sampiyon tamamlarken Rush, sirasiyla 17, 24 ve 32 gol atmisti. 1984’te gelen sampiyonlugun hemen sonrasinda Liverpool, Roma’da sampiyon Kulüpler Kupasi finalinde Roma ile karsilasti. Roma’yi penalti vuruslari sonrasinda yenen Liverpool kulüp tarihinde 4. kez Avrupa sampiyonlugunun sevincini yasiyordu. Bir sonraki sezon Liverpool bir kez daha finaldeydi. Juventus’a 1-0 yenildiler ama Heysel Stadi’nda yasanan facia asla hafizalardan silinmedi. Liverpool taraftarinin çikardigi olaylar sonucu bir çok italyan yasamini yitirdi ve ingiliz kulüplerinin Avrupa kupalarina katilmasi yasaklandi. 1984-85 sezonunda formsuz olan Rush sadece 14 gol atabilmisti ve Liverpool sampiyon unvanini Everton’a kaptirdi. Ancak 1985-86 sezonuyla birlikte Rush’ta geri dönüyordu. 22 gol atti ve Liverpool’da birkez daha mutlu sona ulasti. Bir sezon sonrasinda Rush tam 30 gol atti fakat takim ligi 2. sirada bitirdi. Liverpool’un golcüsünü çok sayida kulüp imrenerek izliyordu ve sonunda beklenen transfer gerçeklesti. Rush, italya’nin Juventus takimina gitti. Torino’da bir sezon kalan ve 29 maçta sadece 7 gol atan Rush uyum saglayamayinca Liverpool’a geri döndü. Geri dönüsü sonrasinda 1995-96 sezonuna kadar Liverpool’da kalan Gali oyuncu artik kariyerinin sonlarina yaklasiyordu. Sirasiyla Leeds United, Sheffield United ve Newcastle United’e giden Rush, daha sonra Wrexham’da oyuncu-menajer olarak görev yapti ve son olarak Avustralya’da Sydney Olympicks’de kariyerini bitirdi. Rush’in Liverpool tarafrarlarinin gönlünde nasil bir yer tuttugunu kelimelerle anlatmak kolay degil. Bu sebeple 2003 yilinda kulübe geri dönüsü büyük sevinç yaratti. Tabii bu kez golcü olarak degil, golcüleri çalistirmak için döndü Ian Rush. ingilternin gelmis geçmis en iyi santrforlarindan biri olan Ian Rush’in Kenny Dalglish ile birlikte oynadigi dönemde sergiledigi performans ve elde ettigi basarilar daha uzun yillar unutulmayacak. RIVERA
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
SayginSut
Site Admin

Kayıt: Mar 24, 2005

Mesaj Tarih: 2005-04-25 22:52:15      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Bir kaç gün içerisinde de benim en hayranlik duydugum oyuncu, yüce insan, muhtesem oyun kurucu, bir zamanlarin altin çocugu, Milan'in unutulmaz yildizi Gianni Rivera'dan bahsedeceyim. Ayiptir söylemesi benim oyun stilimi muhtesem Rivera'ya yakin görürler. Bu sebeple Rivera adini almisimdir bizim buralarda. Her neyse. Tabii bu arada sevgili Deniz Orhan benden önce davranip Sir Bobby Robson'dan bahsetmek isterse çok seviniriz... RIVERA
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
umutkuruc
Site Admin

Kayıt: May 09, 2004

Mesaj Tarih: 2005-09-22 14:13:28      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

''3 BÜYÜKLERE KAFA TUTAN ADANA DEMiRSPOR''- Kendi dönemlerinde Adana Demirspor'da forma giymenin ayricalik oldugunu, sokak futbolundan gelen, ancak top teknigi yüksek hirsli ve heyecanli futbolcu topluluguna sahip olduklarini ifade eden Aydinlioglu, söyle devam ediyor: ''Bizim dönemlerimizde kulüp ve forma sevgisi ile büyüklere saygi her zaman ön planda tutulurdu. Füze Selami, Kartal Yasar, Muharrem Gülergin, Kaptan Bedri, Tori ilhan gibi ünlü sporcularla önemli basarilar ve sampiyonluklar yasadik. Kulübümüz Devlet Demiryollari bünyesinde oldugu için iyi olanaklara sahiptik. Kurumda görevli sayilir ancak tüm günümüzü futbol sahalarinda geçirirdik. O dönemlerde transfer ücreti veya galibiyet primi gibi tesvik edici ödüller yoktu. Bundan dolayi da hiçbirimiz sikayetçi olmazdik. 1950 ile 1965 yillari arasinda altin yilimizi yasadik. 3 büyükler Adana'ya gelmekten çekinirlerdi. Bir Fenerbahçe maçinda ayni zamanda milli basketbolcu olan Can Bartu'yu markaj etmekle görevliydim. Maçi 3-1 kaybettik. Can bu maçta 2 gol atti. Ancak maçtan sonra yanima gelerek (Beni çok yordun ve hirpaladin. istanbul'da oynamayi düsünürsen sana yardimci olurum) demisti. Biz Adanalilar balik gibiyiz. Adana'dan disariya çikmaya çekiniriz.'' Adana Demirspor'un kendilerinin ikinci evi oldugunu belirten Aydinlioglu, kulüpte halen esofman giyerek yeni Fatih Terim'ler ve yetenekler kazanmaya çalistigini belirterek, ''simdi baskanimiz Adem Atilgan'in çabasiyla, 9 antrenörle birlikte Türkiye'nin tüm bölgelerinde tarama yaparak yetenekli gençleri kulübümüze kazandirmaya çalisiyoruz. Sadece futbolcu degil, antrenör ve kulüp çalisanlarini, ayrica onlarin ailesini de egitiyoruz'' diye konustu.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
umutkuruc
Site Admin

Kayıt: May 09, 2004

Mesaj Tarih: 2005-10-26 14:53:08      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Bir oyuncunun ölümü Ben Holland 26 Ekim 2005 Radikal Bir ingiliz yazara göre Lord Jones'un ölüm haberi, onun bir kaç yasinda oldugundan bile tamamen habersiz olanlar için pek anlamli olmasa gerek. Gerçekten de bu kösenin okurlarindan kaç tanesi geçen günlerde vefat eden Johnny Haynes'in kim oldugunu bilir? Bilmesi için hiçbir neden yok zaten. Hafizalar kisaliyor ve çogu ingiliz de artik onu hatirlamiyor. Ama Haynes, futbol tarihinde önemli bir isim ve bu sadece büyük bir futbolcu oldugu için degil. Haynes, Fulham ve ingiltere Milli Takimi'nda orta sahada oynardi, her iki takimin da kaptaniydi. izleyebilenlere göre mükemmel bir futbolcuydu o: Paslari Beckham veya Koeman kadar isabetliydi (tabii o zamanlar, yani 50'li-60'li yillarda, hem toplar çok daha agirdi hem de sahalar daha çamurlu ve engebeliydi. Buna ragmen iyiydi). O zamanlari hatirlayan futbol yazarlarina göre 'ingiltere'nin gelmis geçmis en iyi 11'i seçilse Haynes'in yeri tartisilmaz. Ayrica tek kulüplük adamdi Haynes, kariyeri boyunca oynadigi takim en büyük ve popüler olanlardan biri degildi. Ama hiç birakmadi Fulham'i. Mütevazi bir adamdi. Emekli olduktan sonra esinin kurdugu kuru temizcilik isinde ona yardimci olurdu. Oysa David Beckham'i ayni durumda görmek çok kuvvetli bir hayal gücü gerektirir. Ama Beckham ve arkadaslari, farkinda olmazlarsa bile, Haynes'e çok sey borçlu. Çünkü Haynes, ingiliz futbolun o zamana kadar yürürlükte olan finansal sistemi yikan adamdi. Ondan önce bir maas tavani vardi. Futbolcular mesela otobüs soförlerinden daha çok para kazanirdi ama fark o kadar da büyük degildi. Patronlar futbolcularina herhangi bir isçiye davrandigi gibi davranip kontratlar dikte ederdi ve bütün güç onlarin elindeydi. Haynes iste buna karsi çikti ve futbolcu sendikalarinin yardimi ile verdigi büyük mücadeleyi kazandi. ilk defa bir futbolcu kendi kontrati için pazarlik etti ve kulübüne kabul ettirdi. Nitekim, yeni kontrat altinda Haynes, eski azami maasinin bes katini kazanacakti. Bugünkü futbol milyarderlerinin kazandigi büyük para yaninda oldukça mütevazi kalan, ama Haynes için büyük bir zam olan maasiyla çigir asti Haynes. Bugünkü muazzam paralardan, hiçbir zaman asiri zengin olamayan Haynes'in sorumlu olmasi, tarihin ironik tesadüflerinden biri olsa gerek. Ama bir ironi daha var. Azami maas fikri, o zamanlarda finansal açisindan güçsüz futbolculara karsi patronlarin silahi olarak kullanildi. Ama bugünlerde asiri güçlü olan ve sporun finansal dengelerini bozmaya baslayan futbolculara karsi geçerli bir silah olabilir. Peki Haynes kendi baslattigi devrimin sonuçlarindan memnun kaldi mi? Ne yazik ki artik bunu bilme sansimiz yok. Eski arkadaslarinin aksine, yasaminin son yillarinda hala siki bir futbolseverdi. Son gelismeleri yakindan takip ederdi. Modern oyunun hizina, atletikligine, teknik ve taktiksel zenginligine hayrandi. Ama bazen de bir süpheye ses vermekten geri duramazdi: Acaba bu modern futbolun içinde olmak eskisi kadar keyifli mi?
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
umutkuruc
Site Admin

Kayıt: May 09, 2004

Mesaj Tarih: 2005-11-29 12:57:16      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Best, Maradona... Semih Gümüs Radikal, 29 Kasim 2005 iste o George Best'i futbol oynadigi yillarda izlemis, televizyon ekranlarindan bile görünse insanin içini kanatlandiran futbolcu kisiligine âsik olmus bir kusaktan olmanin ayricaligini yasadik. Onun sag kanattan rüzgâr gibi giderken art arda attigi çalimlarin insani oturdugu yerden siçratan olaganüstülügünü sonradan bir baskasinda gördügümü hatirlamiyorum. Çimlerin üstünde hiç kimse onun kadar güzel görünemezdi. Her seyiyle sira disi bir futbol yildiziydi Best. O ayni zamanda 1960'larin Beatle'larindan biriydi, çünkü ayni kültür içinden çikmisti. Dahasi, 1960'larin dünyanin en güzel yillari olusunda onun gibilerin de payi vardi. Sag kanatta Garrincha'dan sonra Best geldi ve ondan sonra daha iyisi gelmedi, ama ayni zamanda dönemin kültlesmis kisiliklerinden biri, dahasi, Che gibi bir idoldü Best. ikisini yan yana koymanin ne sakincasi olabilirdi? Geleneksel ahlakin insanlari siraya dizen tas kafaliligina tikilanlar Best gibileri anlayamaz. Onunki dibe vurduran bir alkolizmse, kalin kafalilar onu yalnizca çukurda göreceklerdir. Oysa insani insan olarak görenler için George Best hep bulutlarin üstündeydi. Manchester United'in kirmizi formasi en çok ona yakisirdi ve onun formasi sortunun içine girmezdi, girseydi olmazdi. Kadinlar, diledigince yasama kaygisi ve içki Best'i gözlerden uzaklara götürdü. Bir ara hayatinin kadinini buldugunu düsündü, onun yardimiyla içkiden uzaklasir gibi oldu, ama çok geçmeden magarasina geri döndü. Kendi gibi olmaktan vazgeçmemesi götürdü onu ölüme. Ne ki, Britanya adalarinin büyük futbol tarihinin gelmis geçmis en büyük yildizi gene George Best'tir ve bunu tartisanin aklindan kusku duymak gerekir. Best gibileri anlayamazsaniz, hayattan da bir sey anlayamazsiniz. Maradona'yi sözgelimi, yalnizca sorunlari, kavgalari ve kokainle arkadasligi yüzünden kötü yola düsmüs bir yildiz gibi görüyor, onun tepkilerini anlamlandiramiyorsaniz, tepeden tirnaga bir düzen adami olan Pele'yi el üstünde tutup örnek gösterebilirsiniz. Sokakta yasananlarla yildizlarin nasil iç içe geçebilecegini ancak Best ya da Maradona'dan ögrenebilirsiniz. George Best genç yasta ölseydi, belki bugün daha parlak bir tarihi olabilirdi, ama alkolün pesinde sürüklenip adeta yalniz basina ölümü de silemez onun imgesini. insanoglunun degerbilirligi büsbütün yok olmadiysa, George Best'i futbol dünyasinin en büyük degerlerinden biri olarak görmemek için kalplerin sagir olmasi gerekir.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
umutkuruc
Site Admin

Kayıt: May 09, 2004

Mesaj Tarih: 2005-11-29 14:22:10      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Muzir çocuk, 'El Beatle' George Best, hayranlarinca yüceltilip batirilan, kendi imgesiyle bas etmekte zorlanan 'modern' futbol yildizlarinin ilk örnegiydi. Best, inatla bildigi gibi yasadi ve bunun bedelini de ödedi Radikal, 29 Kasim 2005 AHMET ÇigDEM 1966 yilinda, dönemin Avrupa futbolunun yenilmez armadasi olan Benfica'nin, Manchester United tarafindan, 'Isik Stadi'nda, maçin ilk 10 dakikasinda ikisi Best tarafindan atilan gollerle 5-1'lik bir skorla adeta parçalandigi maçtan sonra, Manchester United taraftarlarinca 'el Beatle' olarak adlandirilmis, bir taraftar elindeki makasla Best'in saçindan bir tutam almak üzere sahaya inmisti. Böyle bir futbolcudan bahsediyoruz. 1946 Belfast dogumlu futbolcu, 15 yasinda ekmegini kazanmak üzere Manchester'in yolunu tutmustu. ilk profesyonel karsilasmasina çikacagi 1963 yilinda kadar bu yeni dünyaya uymakta zaman zaman zorlanmis, hatta bir keresinde daüssila sebebiyle 'memleketine' hicret etmis, M. United'in efsanevi hocasi Matt Busby'nin evine kadar gelmesiyle ikna olup geri dönmüstü. Best'in profesyonel futbol hayati, futbolun endüstrilesmesi sürecinin baslangicina tekabül eder. Gelgelelim, Belfast'in asi çocugu, bu sürecin mantigini kavramakta güçlük çekecek, caninin sikildigi, isteklerinin yerine getirilmedigi, teknik direktörlerin söyledigini begenmedigi zaman çekip gidecekti. Oysa Pele gibi, bir para makinesine dönüsmek için bir yigin nedeni vardi; sadece bir futbol yildizi degil, bir pop idolüydü de. 60'larin inanilmaz ritmini ve protestosunu temsil ediyordu. Futboldan para kazanmaya, parasiz kaldiginda karar verdiginde is isten geçmisti. Aldigi ödülleri satmasi -ya da TV yorumculuguna baslamasi- gerçekten 'parasizlikti' onu, bunlari yapmaya iten. Yine de Best 'aglak' bir insan olmadi. Hayatinin son yillarini istedigi gibi geçirmesine engel olan alkol bagimliligini bile, muzir bir çocuk edasiyla sürdürmekteydi. 1974 yilinda kisa süre futbol oynadigi Güney Afrika'da alkol ve kumar yüzünden dibe vurdugunda, üzüldügü, yine 'evinden' uzakta olmakti. insanlar ona istediginden daha fazlasini vermis, sonra da istedikleri gibi yasamiyor diye yerin dibine batirmislardi. O da inatla bildigi üzere yasadi. Bedelini de ödedi. Best'in mirasi Futbolculugu konusunda, Alex Ferguson'un söylediklerini tekrar etmek yerinde olacaktir. Ferguson, Best'in 'zamaninda' defans oyuncularinin oldukça sert ve insana tükürdügünü yalatan bir karakter tasidiklarini, ancak Best'in en babayigidine bile çimleri öptürdügünü söylüyor. Takimina zarar vermeden, oyunu ufak ufak kendi iddiasi içinde biçimlendirmeyi basaran, sartlar ne olursa olsun kendi hesabini 'gören' dik kafali yildizlardan birisiydi diyor. Kurtarilabilir miydi? Hayir, çünkü Best'e benzer sorunlar yasayan ve Bayern Münih'in 'kulüp' ikliminde sagaltilan Gerd Müller'in aksine, 'kurtulmayi' istemedi çünkü. Bobby Charlton, Best örneginin kendileri için uyarici oldugunu, çünkü Cantona gibi yildizlarin futbolun içinde kalmasi için, daha kusatici ve esnek politikalar gelistirdiklerini söylüyor. Belfast'ta baslayip, Londra'da biten 59 yillik bir hayati yargilamak için hiçbir nedenimiz yok. Sonunda evine dönüyor, Belfast'ta annesinin yanina gömülecek.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
mehmet_galip
Site Admin

Kayıt: Aug 05, 2002

Mesaj Tarih: 2005-12-06 13:03:51      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

"umutkuruc"]Muzir çocuk, 'El Beatle' George Best, hayranlarinca yüceltilip batirilan, kendi imgesiyle bas etmekte zorlanan 'modern' futbol yildizlarinin ilk örnegiydi. Best, inatla bildigi gibi yasadi ve bunun bedelini de ödedi Radikal, 29 Kasim 2005 AHMET ÇigDEM 1966 yilinda, dönemin Avrupa futbolunun yenilmez armadasi olan Benfica'nin, Manchester United tarafindan, 'Isik Stadi'nda, maçin ilk 10 dakikasinda ikisi Best tarafindan atilan gollerle 5-1'lik bir skorla adeta parçalandigi maçtan sonra, Manchester United taraftarlarinca 'el Beatle' olarak adlandirilmis, bir taraftar elindeki makasla Best'in saçindan bir tutam almak üzere sahaya inmisti. Böyle bir futbolcudan bahsediyoruz. 1946 Belfast dogumlu futbolcu, 15 yasinda ekmegini kazanmak üzere Manchester'in yolunu tutmustu. ilk profesyonel karsilasmasina çikacagi 1963 yilinda kadar bu yeni dünyaya uymakta zaman zaman zorlanmis, hatta bir keresinde daüssila sebebiyle 'memleketine' hicret etmis, M. United'in efsanevi hocasi Matt Busby'nin evine kadar gelmesiyle ikna olup geri dönmüstü. Best'in profesyonel futbol hayati, futbolun endüstrilesmesi sürecinin baslangicina tekabül eder. Gelgelelim, Belfast'in asi çocugu, bu sürecin mantigini kavramakta güçlük çekecek, caninin sikildigi, isteklerinin yerine getirilmedigi, teknik direktörlerin söyledigini begenmedigi zaman çekip gidecekti. Oysa Pele gibi, bir para makinesine dönüsmek için bir yigin nedeni vardi; sadece bir futbol yildizi degil, bir pop idolüydü de. 60'larin inanilmaz ritmini ve protestosunu temsil ediyordu. Futboldan para kazanmaya, parasiz kaldiginda karar verdiginde is isten geçmisti. Aldigi ödülleri satmasi -ya da TV yorumculuguna baslamasi- gerçekten 'parasizlikti' onu, bunlari yapmaya iten. Yine de Best 'aglak' bir insan olmadi. Hayatinin son yillarini istedigi gibi geçirmesine engel olan alkol bagimliligini bile, muzir bir çocuk edasiyla sürdürmekteydi. 1974 yilinda kisa süre futbol oynadigi Güney Afrika'da alkol ve kumar yüzünden dibe vurdugunda, üzüldügü, yine 'evinden' uzakta olmakti. insanlar ona istediginden daha fazlasini vermis, sonra da istedikleri gibi yasamiyor diye yerin dibine batirmislardi. O da inatla bildigi üzere yasadi. Bedelini de ödedi. Best'in mirasi Futbolculugu konusunda, Alex Ferguson'un söylediklerini tekrar etmek yerinde olacaktir. Ferguson, Best'in 'zamaninda' defans oyuncularinin oldukça sert ve insana tükürdügünü yalatan bir karakter tasidiklarini, ancak Best'in en babayigidine bile çimleri öptürdügünü söylüyor. Takimina zarar vermeden, oyunu ufak ufak kendi iddiasi içinde biçimlendirmeyi basaran, sartlar ne olursa olsun kendi hesabini 'gören' dik kafali yildizlardan birisiydi diyor. Kurtarilabilir miydi? Hayir, çünkü Best'e benzer sorunlar yasayan ve Bayern Münih'in 'kulüp' ikliminde sagaltilan Gerd Müller'in aksine, 'kurtulmayi' istemedi çünkü. Bobby Charlton, Best örneginin kendileri için uyarici oldugunu, çünkü Cantona gibi yildizlarin futbolun içinde kalmasi için, daha kusatici ve esnek politikalar gelistirdiklerini söylüyor. Belfast'ta baslayip, Londra'da biten 59 yillik bir hayati yargilamak için hiçbir nedenimiz yok. Sonunda evine dönüyor, Belfast'ta annesinin yanina gömülecek. best'i öldükten sonra tanima imkani buldum. hikayesi gerçekten hüzünlü geldi bana. kisisel anlamda yasadigi tüm inislere ragmen vardigi en alt noktada bile en üstte kalmayi becermis. becermiski bir degil birkaç ülkeyi yasa bogdu gidisi...zor is.bunu saglayan ahlakli bir adam olmasidir herhalde. saglam tribün adami olmama ragmen kendi yasadigim dönemlerden bir "best" çikmamasi üzücü...futbolculugunu görmedim ama kisiligine hep gipta ettigim metin oktay; belki... :?:
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
fatih_salman
Site Admin

Kayıt: Jul 14, 2006

Mesaj Tarih: 2007-04-19 16:41:05      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

http://www.ntvspor.net/Pages/9919.ASP Messi acaip bir gol atmis...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
ermanpulgat
Site Admin

Kayıt: Aug 27, 2006

Mesaj Tarih: 2007-04-19 17:05:44      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

messi'nin attigi gol hemen 86'da maradona'nin ingiltereye attigi gole benzetiliyo. ayakla attigina tabiki. gerçekten de çok güzel ilerliyor topla. üsenmedim buldum maradona'nin goluyle ikisini yanyana koydum izledim. ikisi de ayni güzellikte ama 20 sene de futbolun ne kadar degistigini görebiliyoruz. bir de barselona taraftarinin messi topu sürerken susan ama çalim attikça yükselen ve her açlimda daha da yükselen sesini inanilmaz motive edici buldum. helal olsun messi'ye de Barca taraftarina da.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
umutkuruc
Site Admin

Kayıt: May 09, 2004

Mesaj Tarih: 2007-04-19 17:10:25      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

zaten dunya kupasi oncesi, yanlis hatirlamiyorsam, maradona da messi hakkinda oldukca olumlu seyler soylemis ve kendi yerini tutabilecek futbolcu olarak messi'yi gostermisti.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
metin_bekensir
Site Admin

Kayıt: Nov 11, 2006

Mesaj Tarih: 2007-04-19 18:10:44      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Gol de Maradona'nin Dünya Kupasinda orta sahadan topu alip ingiltere'ye attigi, hala heryerde hep gösterilen gole benziyordu, ama Maradona hep daha büyük kalacak.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
fatih_salman
Site Admin

Kayıt: Jul 14, 2006

Mesaj Tarih: 2007-05-17 00:49:06      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Sevilla kalecisi Andres Palop... http://www.youtube.com/watch?v=PExFRbs1jLw Lucescu'nun takimi Shaktar'i son saniye golünü atarak kupadan elemisti... Finalde de Espanyol'un kullandigi 4 penaltidan 3'ünü kurtararak takiminin üstüste 2 defa UEFA kupasini kazanmasini sagladi. Yazik oldu Espanyol'a 10 kisi daha nasil mücadele edilebilirdi...Penalti atacak derman kalmadi herhalde baldirlarda...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
umutkuruc
Site Admin

Kayıt: May 09, 2004

Mesaj Tarih: 2007-05-17 09:13:30      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

sevilla'yi tutuyordum ama espanol'un 10 kisi kalip da mucadelesini gorunce dayanamadim. fakat acayip bir mac oldu, espanol'a yazik oldu 10 kisiyle inanilmaz mucadele ettiler. fakat palop gercekten harikaydi, tipki liverpool'un reina'si gibi :wink:
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
serkan_gungordu
Site Admin

Kayıt: Aug 08, 2002

Mesaj Tarih: 2007-05-17 12:43:15      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

palop ayni zamanda sevilla'nin dün gece attigi ilk golün asistini de yapti. eliyle attigi uzun pas, golün sahibi adrianoyu pozisyona soktu.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
FiratAycik
Site Admin

Kayıt: Jul 26, 2006

Mesaj Tarih: 2008-02-20 02:51:07      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Hep Gol, Hep Sakatlik Ronaldo Luis Nazario de Lima, sürekli nükseden sakatliklari ile dünya futbolunun “Ridvan”i oldu. Geçen hafta Livorno ile oynanan maçta, AC Milanli oyuncu dizinden 9 ay sürmesi beklenen bir sakatligin pençesine düstü. Diz baglari koptu, aynen 1999 Kasim’inda inter formasi giyerken yakalandigi sakatlik gibi. Ronaldo 2000 Nisan’inda sahalara dönmeye çalismis ama sadece 7 dakika oyunda kalarak uzunca bir süre tekrar yesil sahalara veda etmek zorunda kalmisti. Her ne kadar Galliani ve Berlusconi ara gazlari ile Brezilyali oyuncunun tekrar sahalara dönecek kadar güçlü oldugunu vurgulasalar da Ronaldo artik 31 yasinda ve her iki dizi de lime lime olmus durumda. Üstelik, 1994 Dünya Kupasi’ni kazanan Brezilya kadrosundaki toy delikanli da degil. Artik daha göbekli, daha yavas, daha az güvenilen ve daha dayaniksiz bir oyuncu.. Brezilyali oyuncu; aslinda 1998’de Dünya Kupasi finalinde Fransa karsisinda, ulusal takim sponsoru Nike’in ve Brezilyalilarin kazanma hirslari sonucunda sahaya sakat sakat çikinca sonun baslangicina adim atmis oldu. Oysa daha kariyerinin basindan beri Ronaldo ismi Brezilya’dan artan bir merak bulutuyla beraber tüm dünyaya yayilmaya baslamisti. Tüm Brezilya halki gibi dünya futbolseverleri de ABD’deki 1994 Dünya Kupasi’nda forma giymesini bekledi; ancak o Bebeto ve Romario’nun arkasinda bekledigi sansi bulamadi. 17 yasinda Cruzeiro ile sözlesme imzalayan ve bu kulüpte 54 maçta 54 gol atarak dikkatleri üzerine çeken Ronaldo, 1994-95 sezonunda vatandasi Romario gibi Hollanda’ya, PSV’ye geldi. Avrupa futbolunda parlamaya basladigi ve sakatliklarla tanistigi dönem de Hollanda’da oldu. 46 maçta 42 gol atarak ne denli iyi bir golcü oldugunu ispat ederken, kirilan bacagi ile de sansizligina vurgu yapiyordu. Daha sonra bir efsane haline dönüsecegi Barcelona’ya transfer oldu aynen Romario gibi. 37 maçta 34 gol atarken, attigi goller halen spor programlarinin jeneriklerini süslemekte. italya’da inter formasi giymeye basladiginda da isler istedigi gibi devam ediyordu aslinda; ilk sezonda 37 maçta 25 gol atti, ikinci sezonunda 19 maça çikabildi ve bu maçlarda 14 gol atmayi basardi. Atlattigi uzun dönemli sakatliklardan sonra Real Madrid’in yolunu tutan golcü oyuncu, 2002-03 sezonunda 31 maçta 23 gol atarken ertesi sezon gol sayisini 24’e yükseltmeyi basarmisti. ispanya’da geçirdigi son iki sezonda 57 maçta 35 gol atmasi onun “gürbüzlügü” konusundaki elestirileri dindirmedi. Dizinden geçirdigi sakatliklar nedeniyle üzerindeki baski artan Ronaldo, Galacticos’taki yeni yapilanma süreciyle beraber bir kez daha italya’ya döndü. Adres yine Milano ama takim bu sefer AC Milan’di. AC Milan’a transferi sonrasi sezon açilisini göremeden antrenmanda sakatlandi. Ara ara giymeye basladigi AC Milan formasi ile istikrari yakalayamadan Livorno karsisinda yine dizinden sakatlanarak agizlara çalinan bir parmak bal oldu. Kariyeri; sakatliklari, gece âlemleri, hayatina giren modeller kadar basarilarla ve ödüllerle dolu olan Ronaldo; 1997 ve 2002'de "Avrupa’nin En iyi Oyuncusu" ödülünü, 1996, 1997 ve 2002’de FiFA tarafindan verilen "Dünyanin En iyi Oyuncusu" ödülünü aldi. Bir kez ispanya Lig sampiyonlugu’nu, bir kez ispanya Kupasi sampiyonlugu’nu, bir kez UEFA Kupasi’ni, bir kez Kupa Galipleri Kupasi’ni, 2 kez Copa America’yi, bir kez de Dünya Kupasi’ni kazandi. Attigi 15 gol ile Dünya Kupalari tarihinin en fazla gol atan oyuncusu olan Ronaldo’nun geçirdigi son sakatlik sonrasi bir daha, degil Dünya Kupasi, herhangi bir lig maçi bile görüp göremeyecegi belirsiz. Bakalim eski takim arkadasi Giovanni’nin kendisi hakkindaki su tespitinin dogrulugunu bir kez daha kanitlayabilecek mi: “Dünyanin en iyi golcüsü buna süphe yok. Her zaman gülmesini biliyor ve basina gelen terslikleri atlatmayi basariyor.” Selim Arda Üçer [size=9:cd9cd58bc9]Kaynak: www.verkac.org[/size:cd9cd58bc9]
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
fatih_salman
Site Admin

Kayıt: Jul 14, 2006

Mesaj Tarih: 2009-01-17 14:43:08      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Del Piero… Baska bir söze gerek var mi ? Sadece tek bir futbolcuyu klonlama sansim olsa, oyumu Alessandro Del Piero'dan yana kullanirdim. EMRE GÖNLÜsEN http://www.ntvspor.net/Pages/31606.asp NTVSPOR Güncelleme: 00:42 TSi 16 Ocak 2009 Cuma Dünya Kupasi sampiyonlugu, Avrupa sampiyonasi finali, U-21 Avrupa sampiyonasi sampiyonlugu, sampiyonlar Ligi sampiyonlugu, UEFA Kupasi sampiyonlugu, italya Ligi sampiyonlugu, italya Kupasi sampiyonlugu, italya Süper Kupa sampiyonlugu, Kitalararasi Kulüpler sampiyonasi Kupasi, Yilin Futbolcusu Ödülü, Gol Kralligi, Dünyanin En iyi 100 Futbolcusu listesine dahil olmak, Altin Ayakkabi, Juventus tarihinin en çok forma giyen ve en çok gol atan futbolcusu. Yukarida bir paragraf dolusu basariyi okurken bile nefesimizin tükendigini göz önünde bulundurursak, Alessandro Del Piero'nun 34 yasinda olmasina ragmen bu kadar üst seviyede bir futbol oynayacak nefesi nasil buldugunu düsünmeden edemiyor insan. Bir futbolcunun kariyeri boyunca elde edebilecegi tüm basarilara imza atan, dünyanin en önemli futbol kulüplerinden biri olarak gösterilen Juventus'un sike skandallariyla sarsilip küme düsürülmesinde gerçek bir kaptan gibi davranarak gemisini terk etmeyen, üstüne üstlük attigi 20 golle Serie B'de gol krali olan Del Piero, Juventus'u bir üst lige tasimakla kalmayip, bir sonraki sezon attigi 22 golle bu defa Serie A'da gol kralligini yakalamisti. Sezon basinda Juventus'un, ibrahimovic'li, Adriano'lu Inter ve Kaka'li, Ronaldinho'lu Milan'a karsi "yasli" Del Piero ile ayak uyduramayacagini düsünenler geride kalan haftalar boyunca Alessandro Del Piero'nun gösterdigi muhtesem performans karsisinda neler hissediyor acaba? Ligde attigi 7 golün yani sira, sampiyonlar liginde Real Madrid'e Bernabeu'yu dar eden Del Piero, oynadigi son kupa maçinda da Catania karsisinda genç varisi Giovinco'ya, bir üstadin master sinifindaki ögrencilerine yaptigi gibi, isin inceliklerini ögretirken, bizlere de bir futbol resitali sundu. Futbol zekasini attigi gol, yaptigi asist ve direkten dönen iki topunda akil almaz bir biçimde ortaya koyan Del Piero'nun bir sonraki maçini sabirsizlikla bekliyorum. Futbol dünyasinin büyük ve genç yeteneklerini uzun yillar izleyebilecegimiz için mutlu olurken, Del Piero'yu seyredebilecegimiz maçlarin sayisinin gittikçe azalmasi insani bir o kadar üzüyor. Eger sadece tek bir futbolcu klonlama sansi olsa ben oyumu Alessandro Del Piero'dan yana kullanirdim.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
fatih_salman
Site Admin

Kayıt: Jul 14, 2006

Mesaj Tarih: 2009-07-31 15:33:00      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Robson hayatini kaybetti Efsane ingiliz futbolcu Bobby Robson vefat etti Uzun yillardir kanser hastaligiyla mücadele eden efsane futbolcu ve teknik direktör Bobby Robson, bugün hayata gözlerini yumdu. 76 yasindaki milli futbolcu, 90’li yillardan beri 5 defa yakalandigi kolon kanserine yenik düstü. Robson, 1966’dan beri en basarili milli teknik direktör ünvanina sahipti. Teknik Direktörlük kariyeri: 1969-1982 Ipswich Town 1982-1990 ingiltere 1990-1992 PSV Eindhoven 1992-1994 Sporting Lisbon 1994-1996 Porto 1996-1997 Barcelona 1998-1999 PSV Eindhoven 1999-2004 Newcastle United 2006-2007 irlanda Cumhuriyeti (Danisman olarak)
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
orcanyigit
Site Admin

Kayıt: Oct 08, 2003

Mesaj Tarih: 2009-07-31 15:38:29      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Uzun zamandir bekledigim bir haberdi. Daha önce kanseri yenen Bobby Robson, geçen sene tedaviyi reddetti ve artik mücadele etmemin anlami yok, huzur içinde kalan günlerimi geçirecegim dedi. Ailesinin yaptigi açiklamaya göre de huzur içinde ölmüs.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
MehmetGUNER
Site Admin

Kayıt: Aug 08, 2002

Mesaj Tarih: 2009-11-18 16:10:18      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

MOSHOEU FUTBOLA GERi DÖNDÜ. Türkiye'de Fenerbahçe, Bursaspor, Gençlerbirligi ve Kocaelispor gibi takimlarda forma giyen ve gerek renkli kisiligi gerekse oynadigi futbolla tarafli tarafsiz futbolseverleri kendisine hayran birakan John Lesiba Moshoeu, futbola geri döndü. Goal.com'un bildirdigine göre 43 yasinda olan ve önümüzde ay 44 yasina girecek olan Moshoeu, Güney Afrika ikinci Ligi takimlarindan Highlands Park ile taraftarlarin karsisina çikiyor. Konuyla ilgili olarak bir açiklama yapan Highlands Park Sportif Direktörü Brad Kaftel, "O bir efsane. Serbest vuruslarini görmeniz lazim. Hiçbir sey kaybetmemis" dedi. ajansspor.com ........................................................... hah iste açik dedinmi bunun gibi olacak.. simdi takim adini vermeyeyim, madara olmasinlar diye.. bu bir maçta ne yapti biliyormusunuz?. solaçiktan topu kapmis gidiyordu, adini vermedigim rakip takimin sagbeki kapatti önünü.. inanmasi zor ama moshoeu ayni hareketi üç kere yapti sagbeke ve üçünde de yutturdu.. hemde ne yutturma. her seferinde çimleri yoldu rakibi.. sonrasini söylemeye gerek var mi?. kona'nin önüne birakti.. gol.. simdi size bisey daha söyleyecegim, buna hiç inanamayacaksiniz: biz bunu bursaspor'a -herhalde- 75 milyara sattik.. bursaspor ise ertesi sene fenere 500 milyara satti.. bizimkide duayen ya.. herseyi de bilir ya.. satacak bisey verin yeterki...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
fatih_salman
Site Admin

Kayıt: Jul 14, 2006

Mesaj Tarih: 2010-01-20 16:24:37      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Kaleci Higuita'ya elveda A.A. 20 Ocak 2010 Kolombiya, efsanevi kalecisi Rene Higuita'ya (43) bu hafta sonunda yapilacak jübile maçiyla “elveda” diyecek. “El Loco” lakabiyla bilinen dünyanin en renkli kalecilerinden biri olarak gösterilen Higuita'nin, pazar günü yapilacak jübile maçina Kolombiya Devlet Baskani Alvaro Uribe'nin yani sira Diego Maradona, Ronaldo ve Ronaldinho gibi futbolcular davet edildi. Maçta, Kolombiya'nin Atletico Nacional takiminin 1990'li yillardaki oyunculari, Kolombiyali yildiz oyuncularla mücadele edecek. Maçin organizatörleri, davet edilen uluslararasi yildizlarin maça gelip gelmeyeceginin henüz kesinlesmedigini söylediler. Kabarik kivircik saçlari ve kalesindeki cesurca hamleleriyle taninan Higuita, son olarak geçen yil Kolombiya'nin Deportivo Pereira takiminda forma giydi. Higuita, 1990 Dünya Kupasi'nda 2. tur maçinda ceza sahasinin yaklasik 20 metre disinda topla oynarken Kamerunlu Milla'yi çalimlamaya kalkmis, topu kapan Milla bos kaleye golü atmisti. Maçi 2-1 kaybeden Kolombiya Dünya Kupasi'ndan elenmisti. Rene Higuita, Wembley'de ingiltere ile oynanan bir dostluk maçinda da üzerine gelen ve elleriyle rahatça tutabilecegi topu, gol çizgisi üzerinde kendini öne dogru atarak topuklariyla uzaklastirmisti. Kurtaris sirasinda vücudunun aldigi sekil nedeniyle bu hareketi futbol dünyasinda “akrep vurusu” olarak nitelendirilmisti. Maçlarda sik sik kalesini terk ederek rakip kalede gol arayan Higuita, oynadigi 235 lig maçinda 30 gol, 68 milli maçta da 8 gol atti. Higuita, Kolombiya'daki 8 takimin disinda ispanya'nin Real Valladolid, Meksika'nin Veracruz, Ekvador'un Aucas ve Venezuela'nin Guaros takimlarinda da forma giydi.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
seyhun_akar
Site Admin

Kayıt: Mar 16, 2003

Mesaj Tarih: 2010-03-04 21:08:27      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

mose 44 yasinda mi olmus ya.. way beee... daha dün gibi o çocuk halleri.. yan yana üç tane ergen siyahi topcu.. bilmedikleri bi rmemlekette, bilmedikleri bir toplumda öyle garibanca durup po> verdikleri fotograf hala gö>ümün önünde.. :)
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Mesajları göster:    
Forum kilitlenmiştir Forum kilitlenmiştir