suat_sonal
Site Admin
Kayıt: Jan 05, 2004
|
Tarih: 2005-05-12 14:52:54
Mesaj konusu: Agla Trabzonspor
|
|
|
Nihat Genç'in Aksam gazetesinde yazdigi bir yazi.
Ekonomik büyümenin ticarete faydasi yok'. Bu laf benim degil. iktisat Profesörü Asaf Savas Akat'in. NTV'nin Trabzon'daki canli yayininda söylendi.
Belki genç okurlar farkinda degil, ama, önümüzdeki yüzyilin siyasi tartismasi çoktan basladi.
Bu siyasi tartismanin taraflari sag/sol ayrimi gibi ayri kutuplarda yerlerini almaya basladi, ama, kavramsal yetersizlik yüzünden taraflar yerlerini bilmiyor. Ve tartismanin adi dahi konulamiyor.
iktisat Profesörü Asaf Savas Akat'a Trabzon'da bir küçük esnaf: 'Bu nasil ekonomik büyüme, bize yansimiyor!'... Asaf Savas Akat'in dili sürçtü. Kavramlari karistirdi. Ne diyecegini izah edemedi. Diyelim ki bosluga düstü... Ama benim sizlere derdimi anlatmak için agzindan kaçan bu saçmasapan söz firsat oldu.
Akat sunlari söyledi: 'Ekonomik büyümenin sizin ticaretinize bir faydasi yok!'
iste böyle saçmasapan bir dünyaya düstük. iktisat profesörleri dahi ekonomik büyümenin ticarete faydasi olmadigini söylüyor. Bu cümle 'tarihe' geçecek güzellikte, anlatalim.
Bir tarafta 'ekonomi', bir tarafta 'ticaret' kelimesi. Bu kelimeler baska anlamlar mi tasiyor? sunu mu demek istiyoruz, ekonomi büyüyor ama ekonomiye faydasi yok. Degil.
Bir seyin adini koyup tartismaya cesaret edemiyor! Büyüyen holding ekonomisi... Dünyada ve ülkemizde iki ayri ekonomik sistem var. iç içe yasiyorlar ama biri digerini yutuyor.
iki ayri iktisadi zihniyet. iki ayri iktisadi ideoloji. Verileri, tanimi, sekli, anlami, mallari, satisi, borsasi, her seyiyle farkli iki ayri 'ekonomi'...
Nedir bu iki ayri ekonomi? Birincisi, holding ekonomisi, digeri küçük esnaf/küçük isletmeci ekonomisi...
Önce küçük esnaf ekonomisine bakalim. Tarihin ilk gününden beri var. Mal alir satarsin, degistirirsin. Aldigini sattigini bilir, tanir, tartar! Küçük esnaf aldigi sattigi mali tanir, eliyle dokunur. Giren, çikan, parasini, malini aninda bilir. Ne geldi bilir, ne satti bilir. Kimden geldi bilir, kime satti bilir. Ürettiginin basinda, müsterisini tanir.
Ama en önemlisi muhasebesi gerçektir. Ne demek gerçek? Yani, alip sattigi mallarin fiyatlari, faizleri, ödemeleri, hepsi hakiki gerçek rakamlar'dir.
Peki holding ekonomisi nedir? Eski dünyalarda yoktu, kapitalizmle ortaya çikti. Kapitalizmin son asamasi. Bir tür canavar. Dünyayi ve ekonomiyi nereye götürdügünü kimse kestiremiyor.
Çünkü sanal ekonomi. Borsa, sanal. Spekülasyon üzerine kurulu. Holding sahipleri fabrikalarini dahi görmemistir. Onlar, mallarina dahi dokunmamistir. Çünkü onlar hisse senetlerini alip satar. Müsterilerini yüz yüze degil anketlerle tanirlar. Ve bir holdingin yüzlerce oteli, madeni olabiliyor, üç/bes/on ayri ülkede fabrikalari olabiliyor. Farkli ülkelerin farkli siyasal rejimlerinin farkli gümrük tariflerinden, faizlerinden, bankalarindan girip çikiyorlar.
Yani, mal, yatirim, servet, istihdam, tanimlari, küçük esnafla ayni degil.
Küçük esnafin mal varliginin karsiligi ortada. Holdinglerin mal varligini kimse ölçemez. Bunun için bir muhasebeci ve hukuk ordusunun aylarca çalismasina ihtiyaç vardir.
Baska köklü degisimler de var, diyelim, mesela, holdinglerin baslarindaki adamlar iktisat kitaplarinda bugün okutulan yatirimci, isletmeci, mütesebbis tanimlarina sigmaz...
Çünkü artik 'risk' alan yok. Siyasi iktidarlar ve güçlü lobiler bu 'riskleri' günümüzde sifirlamistir. Oysa küçük esnaf her gün risk alir, bu yüzden her gün binlerce kepenk iner...
Yatirimin tanimi da degismistir. Bir patron yatirim yapmak için öz servetini, daha önce kazandigi/biriktirdikleriyle fabrika açmaz. Yatirim için bankalari kullanir, hatta, bankalarin kararlariyla ortak bir 'karar' olusturur.
Bunun anlami su; parasi olmayan yüzlerce adam da bankaya siyasi gücüyle gidip yatirim yapacak kredileri ucuzundan ve agrisiz basiyla alabilir, son otuz yilimizin holdinglesme serüveninde görüldügü gibi.
Ayrica holdingler, istihdami biz yaratiyoruz, yatirimlari biz yapiyoruz, ülkenin her seyi biziz zihniyetini ve ideolojisini yaratip ülke bütçesinden ve bankalarindan ve siyasetinden sonsuzca faydalanirlar. Küçük esnafin aydini, partisi, adami, gazetesi yoktur, kimse duymaz onu.
Neyse, bu tartisma uzun, Leman Dergisi'nde çok yazdim yoruldum.
Özetle, küçük esnafin ticareti baska sey, holdinglerin ekonomisi baska seydir. Bu iki ayri ekonomiyi ayni ekonomik veriler ve dil ile ölçemeyiz... Baska seyler. sunu bilelim, ülkemizde bu iki ayri ekonomi savas halindedir, büyük holdinglerin siyaseti, medyayi, imkanlari ele geçirmis, küçük esnafin isini bitirmektedir.
iste büyüyen bu ekonomi holding ekonomisidir. Küçük esnafi yutarak, soykirimdan geçirerek, dagitarak büyüyor. Küçük esnafi, malini dükkanini satip kendi büyük magazasinda tezgahtar olmaya zorluyor. Küçük esnafa da büyük holdinglerin arka kapilarindaki çöplerini eseleyip hurdalarini satmaktan baska sans kalmiyor.
Siyasi anlamlari da farkli toplumsal anlamlari da farklidir. söyle, holdingleri üç/bes kisi yönetir, o halde demokrasiye basinç uygulayan, katilan üç/bes kisidir. Kredileri, tesvikleri, vergileri kendilerine yontar. Üç/bes holding ülkeyi yönetmeye baslar.
Küçük esnafin sayisi milyonlarcadir, bu, demokrasiye milyonlarca insan katiliyor demektir. Bütçenin imkanlarini küçük esnafa agirlikla vererek hakkaniyetli bir bölüsüm, sosyal denge ve cart curt, demektir.
Yani, varoluslari, yapilari, anlamlari, siyasetleri ve ideolojileri tamamen farkli iki ayri ekonomi ortada büyük bir dünya savasi veriyor: Bir yanda holding ekonomisi, diger yanda küçük esnaf ticareti...
ABD'nin küresellesme dedigi sey de elindeki üçyüz büyük holdingin dünyanin bütün mallarini, madenlerini, imkanlarini ele geçirme savasidir.
Bu konuya çok çalistim, ayrintilari baska yaziya...
En büyük farkliliklari sunlardir:
Holdingler gidip tarladan ürün satin almaz. Bunu küçük esnaf yapar. Çünkü holding tarlanin kendisini satin alir, çiftçiyi iptal eder...
Holding tarladan aldigi mali nakliyeci esnafina da tasitmaz. Bunu küçük esnaf yapar. Çünkü holding, nakliyecileri de kendi satin alir...
Hatta holding malini satmak için büyük gazeteler ve yayin organlarini ele geçirir. Oysa gazetecilik 'genelin hukuku' ve 'evrensel ahlak'in konusudur. Olsun, mallarini satmak için istedigi siyaseti yapar, över, elestirir, ona kalmis.
Özetle.
Fenerbahçe, Galatasaray, Besiktas büyük kulüplerdir. Baslarinda büyük kulüp kelimesi yazilir. Büyük olduklarini habire söylüyor ve böylece tesvik onlara... Arsa tahsisi onlara. Krediler onlara. Devletin imkanlari büyük kulüp olduklari için sinirsizca onlara.
Ama topu sahada oynayan Trabzonspor. Harbi top oynamayi ipleyen kaldi mi hala...
Top oynamak yetmiyor artik. Topu holdingler, büyükler oynuyor.
Bugünkü milli takima sokak arasindan bes/alti futbolcu veriyor Trabzonspor, kimin umurunda. Genç takim takviyeli lise takimi dünya sampiyonu, ikincisi, kimin umurunda.
Oysa bu gençler sayesinde yabanci futbolculara ülke ekonomisi daha az para ödeyecek...
Ayrica senol Günes Türkiye'yi dünya üçüncüsü yapti, yine büyük olmadi, ayrica, futbolu vahsi bir hirsla oynayan Trabzonlu gençleri senol Günes, efendice, usulca oynatmayi basariyor. Kimin umurunda...
Yani, ekonomi büyüdükçe biz bu maçi alamayacagiz... Bu büyük kulüpler 'büyük' adlariyla bu maçlari bizden alip Avrupa'ya açilabilecekler mi? Hayir. Ancak Avrupa'nin büyük isimli ve çok kullanilmis futbolcu eskilerini alip zaman zaman artistik çikislar yapabilirsin, hepsi bu...
O halde, Agla Trabzonspor!.. Maçlari artik holdingler bagliyor!..
Yazimin ana fikri su: Kulüpler büyüdükçe futbol küçülüyor, kulüpler büyüdükçe ahlak yok oluyor, kulüpler büyüdükçe adalet yok oluyor, kulüpler büyüdükçe insanligin nesesi, keyfi, arzusu, oyunu kayboluyor!..
Sonuç. Trabzon'daki esnafin sorusunu söyle düzeltelim: 'Asaf bey topu biz oynuyoruz ama hep kaybediyoruz neden.'
Asaf Savas'in dogru cevabi su olmaliydi: 'Siz hep çalisacaksiniz ama hep baskalari kazanacak.'
O halde Türkiye'de iki tane siyasi düsünce var. Biri borsadan bagiriyor: 'Yassa Fenerbahçe.'
ikincisi, tribünler takima sahip çikilmasi için canhiras bagiriyor: 'Ayaga kalkmayan Fenerli olsun.'
Küçük esnaf, küçük isletmeci bizim takimimizdir. Kardeslerim, partilerimizle dergilerimizle takimimiza sahip çikalim, ayaga kalkalim.
|
|
suat_sonal
Site Admin
Kayıt: Jan 05, 2004
|
Tarih: 2005-05-14 00:58:44
Mesaj konusu:
|
|
|
Sayin Mehmet Galip "biz bu yazinin neresindeyiz anlayamadim" demis.
Biz aslinda bu yazinin tam göbegindeyiz.Yazi ekonomik olgulardan yola çikip, bi sekilde hepimizi(sahsiyetlerimiz, ahlakimiz, emegimiz ve diger tüm degerlerimizle) ezmekte, yontmakta,eksiltmekte olan vahsi kapitalizmin ve onun kurallarinin aslinda tipkisiyla futbolda da hüküm sürmekte oldugunu, Trabzon örnegi ile irdeleyen bir yazi. Burada Trabzonspor aslinda ve ayni zamanda , Gençlerbirligi'de,Kocaelispor'da,Eskisehirspor'da,Altay'da.
Bu cümleden sonra sormamiz gerekli asil can alici soru, bizim yerimizi ve hatta kimligimizi belirleyecektir :
Peki,böyle boyu devrilesi bir düzende, adi büyüklerden birine kapilip, kapilanip mutlu,tatminkar ve istifadeli bir yasam sürmek varken, biz niye Gençlerliyiz ? Biz niye çileden, cefadan ve magdurdan yanayiz?Bizans'a ve bizans oyunlarina karsi hissettiklerimiz yalnizca -asla adi büyükler kadar basarili olamayan kedinin, daimi sampiyon cigerlere mundar demesinden
kaynakli- basit bir nefret duygusu açiklamaya yeter mi?
Yoksa adi büyüklerden baskasina yani çileye, yani cefaya, yani magdura gönül verebilmek, ancak dogustan DON KisOT genetigine sahip olmayi geretiren bir üstün ve asil ayricalik midir?Damardaki asil kan'dan maksat bu olamaz mi? Belki Don Kisot'un gücü hiçbir yeldegirmenini yikmaya yada döngüsünü durdurmaya yetmemistir ama tarihi de, muttasil dönen degirmenler degil sadece Don Kisot'lar yazmistir.
Bu durum da yazinin final cümlesindeki gibi takimimiza,sehrimize, mahalle bakkalimiza, su'cumuza , patates-soganciya ,inegöl Köfteciye,Nigde Gazozuyla Çiftlik Dondurmasina bu baglamda Mahkemelerimizin verdigi kararlara , tarihimize,topragimiza yani vatana sahip çikmak herkesden çok bu asil kan'a sahip olanlarin görevidir.
|
|