Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
silinmis_kullanici
Site Admin
Kayıt: Aug 01, 2002
|
Tarih: 2005-06-03 10:43:37
Mesaj konusu: Biraktim acinin alkislarina 3 Haziran 63'ü
|
|
|
Bu topige siyaset bulasmamasi dilegi ile....
Analardir adam eden adami
aydinliklardir önümüzde gider.
Sizi de bir ana dogurmadi mi?
Analara kiymayin efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
Kosuyor alti yasinda bir oglan,
uçurtmasi geçiyor agaçlardan,
siz de böyle kosmustunuz bir zaman.
Çocuklara kiymayin efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
Gelinler aynada saçini tarar,
aynanin içinde birini arar.
Elbet böyle sizi de aradilar.
Gelinlere kiymayin efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
ihtiyarlikta aklina insanin,
tatli anilari gelmeli yalniz.
Yaziktir, ihtiyarlara kiymayin,
efendiler, siz de ihtiyarsiniz.
Bulutlar adam öldürmesin.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
silinmis_kullanici
Site Admin
Kayıt: Aug 01, 2002
|
Tarih: 2005-06-03 11:00:28
Mesaj konusu:
|
|
|
NÂZIM HiKMET iÇiN
Hayir , yazamam, simdi olmaz, rica ederim. Birakin benim için bütünüyle ölsün, yoksa, daha önce, altmis yasindaki bu delikanli, bu sarisin boga, ne hapisanenin, ne hastaligin, ne yasin etkileyebildigi bu insan içimde tenütaze yasadikça hiç birsey yazamam. simdi olmaz. Daha sonra, söz veriyorum size yazacagim. Hatta, bu dergide, daha baska bir konu üzerinde, ölümünden degil, yasamindan söz edecegim. Pentecote yortusu için sayfiyeye giderken Cumartesi sabahi satin aldigim "znamia" dergisinin son sayisini da götürmüstüm. Dergide Nazim'in, "Les Romantiques" "Romantikler" adli romaninin son bölümü vardi. Yortu sirasinda herkes onun degil Papa XXIII Jean'in ölümünü bekliyordu her saat radyolarinin basinda. Ve pazartesi sabahi daha yasiyordu. Nazim'a gelince, hiç birsey bizi uyarmamisti. Can çekismedi. söyle ayakta bir merdiveni çikarken ansizin ölüverdi. Yasarken öldü. Bir agaç gibi devrildi. Birakin da benim için bütünüyle ölsün. O zaman yazarim derginize uzun uzun. Benim için, baskalari için, ne anlam tasidigini burada yazarim. Belki gelecek ay, yaza kadar izin verin bana. Temmuza kadar izin verin. Bundan 18 yil önce hapisanede büyük Türk mistigi Mevlana Celaleddin ya da iranli Ömer Hayyam gibi Rubai biçiminde yazdigi su dört misra bir kehanet olmaktan çiktiklarini anlatacak kadar vakit birakin bana.
"Paydos" - diyecek bize birgün tabiat anamiz,-
"Gülmek, aglamak bitti çocugum"
"Ve tekrar uçsuz bucaksiz baslayacak:"
"Görmeyen, konusmayan, düsünmeyen hayat..."
yortunun pazartesi günü, sabah, onun düsüsünden bir iki saat sonra, telefon. Nazim. Ey ölüm, günümüzde ne de hizli gidiyorsun! iki saat bile geçmeden bütün Avrupa'yi geçmis beni aramis Yuelines'larin evinde bulmus, yüregimi islemistin. Ey ölüm. Telefonla gelen, görünmeyen, düsünülmeyen, daha bir sözcükten, bir addan baska bir sey olmayan ölüm ve hayir diyorum. Nazim olmaz. Evet. O Nazim... ta kendisi, baskasi degil. Bütün insanlar gibi o da. Ve siirindekilerden bir çocugu ansidim :
Recep damdan düser gibi karisti söze :
"Harbe girdigin zaman, bir gavur öldürüp
bir yudum içersen kanini
korku kalmazmis."
Ben onun kanindan bir damla içmeyecegim. Konusmayan... uçsuz bucaksiz hayat... Nazim, senden bana ilk 1934'de söz ettiler, sen hapisteydin, o zaman bir seyler yazabildim. Dostlugumuz otuz yil sürmeyecekti. Ne kadar az, otuz yil. 1950'de, bizler, yani Türk halki, dünyanin her kösesindeki sairler seni hapisten kurtardigimiz zaman, bir on dört temmuz günü dosdogru hayatin içine daldim. Ama bu yil, sabirsizligindan, temmuzu bekleyemedin... Hapisane disinda on üç yil, ya da buna yakin birsey, kirksekizinden altmisbirine dek, güzel bir yasam bu. On üç yil, çok sey. Hapisane disinda öldün. Bu da çok sey. Çünkü öldün. Bu fikre alistiracagiz kendimizi. insan Manzaralari'ni sensiz hayal etmeye çalisacagiz... Senin deyiminle, manzarayi bu agaç olmadan hayal etmeye çalisacagiz. Uçsuz bucaksiz hayat'i...
6 Haziran 1963 - Louis ARAGON
Çeviren : Bertan ONARAN
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
selcuk_soylu
Site Admin
Kayıt: Oct 01, 2004
|
Tarih: 2005-06-03 12:11:16
Mesaj konusu:
|
|
|
sair adam uçari olur; serserilige, düzensizlige meyillidir. Bize romanci disiplini, derinligi, uzun soluklulugu gerek...
Orhan Kemal'i de unutmamak gerek...
15 Eylül 1914’te Adana’nin Ceyhan ilçesinde dogdu.
Bulgar Yazarlar Birligi’nin çagirisi üzerine gittigi Sofya’da, tedavi edilmekte oldugu hastanede [color=red:9252f61255]2 Haziran 1970[/color:9252f61255]’te öldü.
Hikâye ve romanlarimda simdiye kadar yiginla isçi, köylü tipleri çizdim.. Bu tipler, düzensiz bir toplumun yarattigi kaçinilmaz neticeler (pardon) sonuçlardir.. Sebep ne olursa olsun, kötü yasayisin gerekli kildigi mahvedilmis insanlarin hikâye ya da romanlari.. Bir kelimeyle serüvenleri.. Yüzyillar boyunca dünya romani yüzde doksan sekiz bu tipleri islemis.. Çagimiz romani da ayni yoldan mi yürümeli?.. Bozuk düzenlerin kaderine boyun egmeyen, egmemesi gereken tipler çizmemeli mi?.. Böyle tipler bugün, bu toplumda da yok mu?.. Bence var.. insanoglu, topyekûn, daha iyi olma çabasinda.. Hirsiz daha mutlu bir yasama ulasmak için çalar.. Dinler, insanlari daha mutlu kilmak amacindadirlar.. Bunu yeryüzünde basaramazlarsa, kuru bir öte dünya vaat ederler.. Dikkat ediyorum, en kötü bir insan bile, daha iyi olmak çabasindadir.. Takistigi yer, toplum düzensizligi.. Bilmem anlatabildim mi?.. (...) Bizim romanimiza, bizim toplumun el etek, hatta ayak öpen, korkak, bireysel çikarlari için alabildigine alçalan, teslim olmus tipleri yaninda, teslim olmamis, baskaldiran, kötülüklerle kiyasiya savasabilmek için örgütlenme bilincine ulasmis tipler gerek.. Bilegini tutuverince yativeren genç kizlar, kadinlar yaninda, bilegini tutturmaya bile yanasmayan genç kizlar, kadinlar az da olsa yok mu? var.. Gerçekçilik, içinde yasadigi topluma yer yer ayna tutmaktan ibaret degil ki.. Asil gerçekçilik, asil yurtseverlik, içinde yasadigi toplumun bozuk düzenini görmek, bozuklugun nereden geldigine akil erdirmek, sonra da bu bozukluklari ortadan kaldirmaya çalismak.. (Nurer Ugurlu/Orhan Kemalin ikbal Kahvesi, S. 42-43).
http://orhankemal.org/
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
ismail_demirkan_çalýþkan
Site Admin
Kayıt: Mar 12, 2004
|
Tarih: 2005-06-03 16:09:13
Mesaj konusu:
|
|
|
mavi gözlü dev, minnacik kadin ve hanimelleri
o mavi gözlü bir devdi.
minnacik bir kadin sevdi.
kadinin hayali minnacik bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanimeli
açan bir ev.
bir dev gibi seviyordu dev.
ve elleri öyle büyük isler için
hazirlanmisti ki devin,
yapamazdi yapisini,
çalamazdi kapisini
bahçesinde ebruliiii
hanimeli
açan evin.
o mavi gözlü bir devdi.
minnacik bir kadin sevdi.
mini minnacikti kadin.
rahata acikti kadin
yoruldu devin büyük yolunda.
ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanimeli
açan eve.
simdi anliyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanimeli
açan ev.
Büyük hocam ; büyüksün Nazim Hikmet...Senin siirlerin saklambaç bahçesi gibidir , okudukça sobeleyesi gelir insanin , sobeledikçe saklanasi..Son siiri oldugu söylenen bir siiri bu da ;
gelsene dedi bana
kalsana dedi bana
gülsene dedi bana
ölsene dedi bana
geldim
kaldim
güldüm
öldüm
Bünyemizdesin ; bünyende bulusmak üzere büyük sair...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
haydar_gerlevik
Site Admin
Kayıt: Apr 03, 2003
|
Tarih: 2005-06-03 21:05:16
Mesaj konusu:
|
|
|
VASiYET
...
Yoldaslar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
Anadolu’da bir köy mezarligina gömün beni
ve de uyarina gelirse,
tepemde bir de çinar olursa
tas mas da istemez hani...
1953, 27 Nisan
Barviha Sanatoryumu
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
Site Admin
Kayıt:
|
Tarih: 2005-06-03 23:47:43
Mesaj konusu:
|
|
|
Haydarpasa garinda
1941 baharinda
saat on bes.
Merdivenlerin üstünde günes
yorgunluk ve telâs
Bir adam
merdivenlerde duruyor
bir seyler düsünerek.
Zayif.
Korkak.
Burnu sivri ve uzun
yanaklarinin üstü çopur.
Merdivenlerdeki adam
-Galip Usta-
tuhaf seyler düsünmekle
meshurdur:
"Kâat helvasi yesem her gün" diye düsündü
5 yasinda.
"Mektebe gitsem" diye düsündü
10 yasinda.
"Babamin biçakçi dükkânindan
Aksam ezanindan önce çiksam" diye düsündü
11 yasinda.
"Sari iskarpinlerim olsa
kizlar bana baksalar" diye düsündü
15 yasinda.
"Babam neden kapatti dükkânini?"
Ve fabrika benzemiyor babamin dükkânina"
diye düsündü
16 yasinda.
"Gündeligim artar mi?" diye düsündü
20 yasinda.
"Babam ellisinde öldü,
ben de böyle tez mi ölecegim?"
diye düsündü
21 yasindayken.
"issiz kalirsam" diye düsündü
22 yasinda.
"issiz kalirsam" diye düsündü
23 yasinda.
"issiz kalirsam" diye düsündü
24 yasinda.
Ve zaman zaman issiz kalarak
"issiz kalirsam" diye düsündü
50 yasina kadar.
51 yasinda "ihtiyarladim" dedi,
"babamdan bir yil fazla yasadim."
simdi 52 yasindadir.
issizdir.
simdi merdivenlerde durup
kaptirmis kafasini
düsüncelerin en tuhafina:
"Kaç yasinda ölecegim?
Ölürken üzerimde yorganim olacak mi?"
diye düsünüyor.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
silinmis_kullanici
Site Admin
Kayıt: Aug 01, 2002
|
Tarih: 2005-06-04 09:23:40
Mesaj konusu:
|
|
|
Bu siiri tiyatro baskinimizda Rutkay Aziz okumustu. Güzelde okumustu. Birde Karima Mektup'u okumasaydi.....
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
deniz_orhan
Site Admin
Kayıt: Nov 05, 2003
|
Tarih: 2005-06-04 14:00:13
Mesaj konusu:
|
|
|
[color=red:258dc7d941][size=18:258dc7d941]Haziranda Ölmek Zor[/size:258dc7d941][/color:258dc7d941]
isten çiktim
sokaktayim
elim yüzüm üstümbasim gazete
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokaga çikmak yasak
sokaktayim
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yarali bir sahin olmus yüregim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
havada tüy
havada kus
havada kus solugu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acilardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çirpinip durur
çalismisim onbes saat
tükenmisim onbes saat
acikmisim yorulmusum uykusamisim
anama sövmüs patron
ter döktügüm gazetede
sikmisim dislerimi
islikla söylemisim umutlarimi
susarak söylemisim
sicak bir ev özlemisim
sicak bir yemek
ve sicacik bir yatakta
unutturan öpücükler
çikmisim bir kavgadan
vurmusum sokaklara
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sari sari yapraklarla birlikte sanki
dallarda insan iskeletleri
asacaklar aydemir'i
asacaklar gürcan'i
belki baskalarini
pis bir ota degmis gibi sizliyor genzim
dökülüyor etlerim
sari yapraklar gibi
asmak neyi kurtarir
sari sari yapraklari kuru dallara?
yolunmus yapraklari
kirilmis dallariyla
ne anlatir bir agaç
hani rüzgâr
hani kus
hani nerde rüzgârli kus sesleri?
asilmak sorun degil
asilmamak da degil
kimin kimi astigi
kimin kimi neden niçin astigi
budur iste asil sorun!
sevdim gelin morunu
sevdim siir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptügüm dudakta
ama sevmedim, hayir
igrendim insanoglunun
yagli ipte sallanan morlugundan!
neden böyle aciliyim
neden böyle agrili
neden niçin bu sokaklar böyle bos
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzi
kentlerin
sokaksiz kent
kentsiz ülke
kahkahanin yanibasi gözyasi
isten çiktim
elim yüzüm üstümbasim gazete
karanlikta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsiz
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkulugun
oh desem
tutusacak solugum
asmak neyi kurtarir
öldürmek neyi
yasatmaktir önemlisi
güzel yasatmak
abeceden geçirmek kiracin çekirgesini
ekmeksiz yuvasiz hekimsiz birakmamak
ah yavrum
ah güzelim
canim benim / sevdicegim
bitanem
kisa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüs uzaklarda
göçen kim dünyamizdan?
asmak neyi kurtarir
öldürmek neyi?
yolunmus yapraklari
ve kirilmis dallariyla bir agaç
söyler hangi güzelligi?
kökü burda
yüregimde
yapraklari uzaklarda bir çinar
islik çala çala göçtü bir çinar
göçtü memet diye diye
safak vakti bir çinar
silkeledi kuslarini
güneslerini:
«oglum sana sesleniyorum isitiyor musun, memet,
memet!»
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbasim elim yüzüm gazete
vurmusum sokaklara
vurmusum karanliga
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
bu acilar
bu agrilar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu agaçlar niçin böyle yapraksiz
bu geceler niçin böyle insansiz
bu insanlar niçin böyle yarinsiz
bu niçinler niçin böyle yanitsiz?
kim bu korku
kim bu umut
ne adina
kim için?
«uyarina gelirse
tepemde bir de çinar»
demisti on yil önce
demek ki on yil sonra
demek ki sabah sabah
demek ki «manda gönü»
demek ki «sile bezi»
demek ki «yesil biber»
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de «saman sarisi»
bir de özlem kirmizisi
demek ki göçtü usta
kaldi yürek sizisi
geride kalanlara
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?
yillar var ki ter içinde
tasidim ben bu yükü
biraktim acinin alkislarina
3 haziran '63'ü
bir kirmizi gül dali
simdi uzakta
bir kirmizi gül dali
igilmis üzerine
yatiyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatiyor usta
bir kirmizi gül dali
igilmis üzerine
oksar yanan alnini
bir kirmizi gül dali
nâzim ustanin
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basin isçisiyim
elim yüzüm üstümbasim gazete
geçsem de gölgesinden tanklarin tomsonlarin
suramda bir çalikusu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Her iki büyük ustanin anisina; Bana çok sey ögrettiniz ve ögreteceksiniz..
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|