Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2005-09-16 13:22:57
Mesaj konusu: MASALLAR SURERKEN...
|
|
|
Futbolumuzun Dört Büyüklerine dair…
Daha önce de yazmistim, ‘Dört Büyükler’ masalinin yalnizca Türk’ün Türk’e propagandasi oldugunu, ve ne zaman Avrupa arenasinda yer alsak, ne zaman kendi yalan dünyamizdan gerçege yelken açsak, sonucun neredeyse her zaman hüsran oldugunu…
Büyük Türk yalaninin Avrupa arenasinda her seferinde tokat gibi yüzümüze vuruldugunu…
“Dört Büyükler” sifatinin yalnizca bir kandirmaca oldugunu, ve bu masalin hiç bir gerçekçiligi olmadigini…
Murathan Mungan’in tabiri ile “Yüklenemeyecegimiz ya da sürdüremeyecegimiz masallari yasamaya kalkistigimizi…..”
Daha önce de yazmistim, kendi ligimizde rekabeti yakalamadan, Avrupa’da basariyi yakalamanin imkansiz olacagini…
Nufusun yüzde doksaninin yalnizca dört takimla ilgilendigi, digerlerinin figuran olmaktan öte geçmedigi bir cografyada rekabet ortaminin olusamayacagini…
Ve rekabet olmadan basari olmayacagini…
***
Ne yazik ki, Türk futbolunda bu sezon ki Avrupa hüsrani daha güz gelmeden basladi, daha yapraklar dökülmeden, okullar açilmadan…
Önce Trabzonspor’u yitirdik sessiz sedasiz, geçen sezonu lig ikincisi olarak bitiren Karadeniz temsilcimiz, adi sani duyulmamis bir Kibris Rum kesimi takimina ikinci ön eleme turunda elendi, ulusca yazik nakaratlar ile geçistirdik bu elim kazayi…
Nasilsa telafisi vardi, ‘Kursunlu Super Ligimiz’ ilaç gibi gelirdi kanayan yaralara, malum rakipler Avrupa’ya gore daha bir vasatti…
Tepetaklak geri döndük masal dünyamiza…
Sonra Fenerbahçe çikti Avrupa arenasina, sansa ön eleme turu oynama zorunda kalmadan, dünya büyügü olma söylemleri, tika basa dolu yabanci oyuncu kontenjanlari ile. ilk maçta italyan devi ile karsilastilar, kötü bir gününde yakaladiklari Milan ile basa bas mücadele etselerde, maçin son bes dakikasinda havlu attilar, güçleri yetmedi gerçek büyüklere…
Bizim ligimizde, onlarin digerlerine yaptigini, bu sefer Milan onlara yapti, eh ne de olsa büyükler arenasinda büyük olmak görüldügü kadar kolay degildi, bir anda yikildi hayaller, umutlar yarinlara kaldi…
sampiyonlar liginde baska temsilcimiz olmadigindan, bir sonra ki aksam oynanan maçlari “bize ne canim“ edasi ile izledik, hic kimsecikler olup geçistirdik zamanlari…
Sonra UEFA kupasi ön eleme turlari basladi, görünüse göre hasar almamis diger iki büyügümüz kolay kuralar çekmislerdi, çok asina gazetelerin spor sayfalarinda sansli kuralara dair satirlar yer aldi…
Sonra, gelip cattigi vakit gerçekle yüzlesme vakti, aslinda zayif rakipler karsisinda bile ne kadar zorlandigimizi anladik, muhtemel onlara anlatilmamisti bizim büyük masalimiz, onlar Türkçe anlamazlardi, velhasil Türk futbolu adina karanlik bir UEFA aksaminda, bir anda hiç kimsecikler olabilecegimizi gördük…
Millet olarak üzüldük, yalanimizin hükmü ancak buraya kadardi…
Besiktas kendi sahasinda oynuyordu, hakkini vermek lazim taraftari siyah beyazlilari sonuna kadar destekledi ama bu is yalniz taraftar ile olmazdi. istanbul’a beraberlik için gelen Avrupa liglerinin vasatlarindan Malmö, galibiyet ile döndü ülkesine, pek muhtemel ülkelerine dönüslerinde havalaninda davullar zurnalar ile karsilayan olmadi onlari…
Besiktas ise tepetaklak olmustu, dün adina methiyeler yazilanlara bugun kara satirlar düsüyordu spor sayfalarinda…
Avrupa areanasinda tepe taklak olmustu büyügümüz, belli ki Malmö’nün de pek haberi yoktu bizim masalimizdan…
***
Son ümidimiz, çok uzak olmayan bir geçmiste UEFA kupasini kazanmis Galatasaray’di, ve maçtan önce sormadan edemedim, UEFA sampiyonu olmus bir takimin “Kutuplara yakin bir yerlerde ön eleme turu ile ne isi olur “ diye, en tepeden iken en asagida baslamak, tepetaklak olmak nedendi, sormadan edemedim…
Rakip Tromso, 14 takimli Norveç liginin 13. sirasinda yer alan, ve oynadigi 20 maçta yalnizca üç galibiyeti olan bir takimdi, bu sezon ligde 20 gol atmislar, kalelerinde ise 27 gol görmüslerdi, oynadiklari zemin ise futbol sahasini degil, patates tarlasini andiriyordu.
sartlar ne olursa olsun, Tromso gerçekten Avrupa’nin cilizlarindandi, maglubiyete mazaret olamazdi…
Ama maglup oldu Galatasaray, hiç hesapta yokken onlar da dibe vurdular, çamur banyosunda kara bir gece daha yasandi Türk futbolu adina…
Bizim bilip, biz dinledigimiz, ve yalnizca bizim inandigimiz masalin gerçekligi ancak buraya kadardi, yitip gittik gerçekler diyarlarinda……
Hükmü yalniz Edirne’den Van’a kadar süren müthis yalan bir kez daha ortaya çikmisti aslinda, günes balçikla sivanmazdi, yine tekinsiz gecelere denk gelmistik, bozuk rotatiflerin sesi Avrupa’nin her yerinden duyulmustu……
‘Dört Büyükler’ masali bozuk,eski bir 45’lik gibi cizir cizirdi…
Televizyon kanallarinda, maçlari anlatan spikerlerin hamaset edebiyatina dair kah sansizliktan dem vuran, kah rakibin sertliginden yakinan ve bizim çok daha iyi bir takim oldugumuzun telkinleri yankilaniyordu, masal buydu ya…
***
Ama panige gerek yoktu, daha ikinci turlar vardi, keza gurup maçlarina kalsak bile gerçek güçlülerin içinde eriyecegimiz pek muhtemeldi ama her halikarda nasilsa kendi Kursunlu ligimiz vardi, kendi çöplügümüzde ötecekti borumuz, gazeteler ‘Dört Büyüklerimizi yazacakti sayfa sayfa, ve spor programlarinin bas taci, krallari olacaklardi her daim oldugu gibi…
Onca fakirligin, onca kabullenmisligin, onca ezilmisligin, onca garibanligin, onca küçük olmayi hepten kabul etmislerin arasinda yine ‘Büyük’ olmak vardi masalda…
Her tekinsiz gecenin bir sabahi vardi ve nasilsa kendi çöplügümüzde ötecekti borumuz…
Ziya Adnan
|
|