Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2005-10-03 17:11:18
Mesaj konusu: BiZiMKiSi PANDOMiM...
|
|
|
Eylül 1995;
Ünlü ingiliz boksör Frank Bruno, dünya agir siklet boks sampiyonudur, ama yakin bir gelecekte eski agir siklet sampiyonu Mike Tyson ile karsilasacaktir, boks dünyasinin gözü bu maçtadir. Bruno, yogun bir tempoda antremanlara devam etmekte, ama bir yandan da Londra’da çocuk tiyatrosunda Christmas gösterilerinde, pandomimler de yer almaktadir. Yanlis hatirlamiyorsam, Alaatin’nin Çini ni oynamaktadir zenci boksör, küçükler içinde büyük olmak zevkli bir duygu olsa gerektir, tüm çocuklar sever zenci boksörü, zaten sampiyonu herkes sever, malum herkes güçlüden yanadir,,,
Ayni tarihlerde, tecavüz suçundan cezaevinde hapis cezasini çekmekte olan Mike Tyson, gün saymaktadir, Mart 1992 de, alti sene hapis cezasina çarptirilmistir, içeriden çikip yeniden ringe çikacaktir, ilk rakibi agir siklet sampiyonu Frank Bruno’dur.
Tyson, Amerika’nin en namli hapishanesinde, en azili suçlular ile, en belali tayfa ile hergün iç içedir, Bronx”un belali arka sokaklarinda büyümüs Tyson için bile zor bir yerdir burasi…
Tyson, kendi hayat hikayesinin anlatildigi kitabinda, hergün diger mahkumlarla nasil dalastigini anlatir, herkesin kendisine dayilanmak için firsat kolladigindan bahseder…
Ayni günlerde, Bruno çocuk tiyatrosunda pandomim yapmaktadir…
Hayat böyle birseydir iste…
Biri, çocuk tiyatrosunda büyük rolünü oynarken, digeri belanin ta içindedir, biri küçüklerin içinde büyüktür, digeri ise büyüklerin içinde pekte büyük degil. Biri yasam sahnesinde hergün daha sertlesirken, digeri pek muhtenel hergün biraz daha yumusamaktadir, malum ortamlardir kaderleri belirleyen…
Sonrasinda ringde karsi karsiya gelir bu ikili, ve Tyson, Bruno’yu feci döver, nakavt olmustur ingiliz, balon bir anda sönmüstür, çocuk tiyatrolarindan gercege dönüs beraberinde acilar getirmistir, pandomim kisa sürmüstür..
Büyük puntolarla, her zaman kendinden olani pohpolayan ingiliz medyasi, bir anda sus pus olur, dünyalari baslarina yikilmistir, akli basinda olan bir kaç spor otoritesi, “Biz kendi kendimize verdigimizin gazin kurbaniyiz, mumumuz yatsiya kadar yandi” der…
“Bruno, sandigimiz kadar büyük degilmis” diye ilave ederler….
Ve o gece, o ringde yedigi dayak, Bruno’nun boks hayatinin sonu olur…
Maçtan sonra, Tyson, Bruno için, “o ancak küçükler aleminde büyük olur, büyükler aleminde isler farklidir, benim yattigim hapishanede bir gün kalsaydi aradaki farki anlardi …” demistir…
Muhtemel utanmistir Bruno…
Pandomimden gerçege geçis felaket olmustur…
***
Bu hikaye bana her zaman ‘bizim büyüklerin’ Avrupa arenasindaki yazik görüntüsünü hatirlatir…
Futbol da hazindir bazen; bizimkilerin de her Avrupa macerasi bir pandominden, gerçege geçis kadar ürkütücü olmaktadir, çocuklar diyarindan büyükler alemine geçis kadar
sersemleticidir…
Bizde oynanan pandomime benzemez onlarin futbol oyunu, onlarda rekabet vardir, aliskindirlar nice belali gecelere, belali rakiplere, ve o aliskanlik panzehirleri olmustur, onca belalinin içinde kendileri belali olmayi ögrenmislerdir…
Kendi kendimize yarattigimiz topyekün bir palavranin, “Üç Büyükler” yalaninin paldir küldür ortaya döküldügü bir Avrupa maçlari haftasinda, bir zamanlarin UEFA sampiyonu, adi sani duyulmamis bir köy takimina elenmis, bir felaket daha yasanmistir, sonuç yine hüsrandir bizim küçükler diyarinda ki büyügümüze…
Sonra dönmüsüzdür “Annemizin Kursunlu Süper” ligine, Galatasaray’in Avrupa hüsraninin bir kaç gün sonrasinda Fenerbahçe Konya’da oynamaktadir, daha dogrusu Konya oynamakta, Fenerbahçe seyretmektedir, macin son onbes dakikasina girilirken Konyaspor 2-0 öndedir…
Sonra Anelka çikar sahneye, göstere göstere elle golünü atar, muhtemel orta hakem veya “yanci” görmüstür golün elle atildigini, ama malum bizim cografyada düdükler formaya göre çalinir, velhasil gol geçerli sayilmistir, biraktigimiz yerden devam ederiz pandomime…
Sonrasinda, “Temiz Bir Lig istiyoruz” pankartlari açilir, pek bilindik, pek tanidik tozlu dumanli görüntüler, sandalci kavgalari vardir ekranlarda…
Daha önce de yazmistim; “büyük” olmak büyük gönüllü olmaktir, ama bizim cografya da
kazanmak adina yapilan hersey mübahtir, el ile gol atmak bile…
O yüzden pek fazla ses çikmaz Fenerbahçe cephesinden, nasilsa kazanmislardir…
Ama benim aklima ‘o golü rakip takim atsaydi ne olurdu ‘ sorusu takilir…
Bütün bunlar olup biterken, aklima, bundan bir kaç sezon önce Arsenal’in – Sheffield United ile oynadigi kupa maçi gelir, maç golsüz devam etmektedir, sakatlanan Arsenal’li oyuncunun tedavisinin yapilmasi için Sheffield United’li oyuncu topu taca atar, tedavi bitip oyun yeniden baslayinca Arsenal’li oyuncu centilmenlik disi bir haraketle topu kendi takim arkadasina atar ve akabinde golü bulur…
Arsenal, böylesine rezil bir golle 1 – 0 kazanir maçi ve kupadan eler Sheffield United‘i…
Hikayenin sonrasi ise daha ilginç bir hal alir, maç bitiminde Arsenal cephesi “böyle saibeli bir gol ile kazanmanin kendilerine yakismadigini, üzgün olduklarini, hatta utandiklarini, maçi yeniden oynamak istediklerini” belirtirler, teklifi ingiliz futbol fedarasyonu degerlendirir ve maç tekrar edilir…
“Büyük olmak, büyük gönüllü olmaktir”…
Bizde ise gerçek büyük yoktur, olsa olsa çocuk tiyatrosunda pandomim yapanlar vardir, ve nufusun büyük bir bölümünün istanbul takimlarina sevdali oldugu bir cografya da, ‘Üç istanbul’lu’ kazandigi sürece çogunluk mutlu olacagi için pandomimler sürer gider her daim;
Bizim cografya da adina futbol dedikleri bir çocuk tiyatrosundan baska degildir…
Ziya Adnan
|
|