Alkaralar Dinlenme Tesisları Forum Ana Sayfası
 
OLD BOY...
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ziya Adnan
Site Admin

Kayıt: May 06, 2003

Mesaj Tarih: 2005-11-04 14:10:20      Mesaj konusu: OLD BOY... Alıntıyla Cevap Ver

Ölümünü ertele, bugün sana benim hikayemi anlatacagim… Güney Koreli film direktörü Park Chan-wook ’un 2004 Cannes film festivali birincisi “Old Boy” filmi, bu yasamda izledigim en etkileyici, en sarsan filmlerden biridir… Bitiminde, sizi sanki koltugunuza çivilemis gibi donuk, uyusturulmuscasina hissiz birakan, bir süre sonra kendinize gelip agir agir sinema salonundan çikarken dayak yemissiniz duygusu uyandiran, en kesici, en rahatsiz, en sinir bozan cinsten… Alkol sinirini hayli astigi bir gece, bir telefon kulübesinin önünden kaçirilan, ve 15 sene boyunca küçük bir hücreye tek basina hapsedilen, bu süre içinde karisi öldürülüp kizi kaybolan bir adamin intikaminin hikayesi... intikam ama, öyle siradan degil, filmin sonunda kimin zalim, kimin mazlum oldugunu anlamak zor... Kim hakli, kim haksiz… Ve filmin en can alici sahnesinde, yasadiklarina cevap ararken “Neden” sorusunu soran Oh Dae-su’ nun, o zamana kadar hep yanlis sorulari sordugunu anlamasi… Yüzüne bir tokat gibi çarpilan “Hep yanlis sorulari sordun, asil sorman gereken …”. cümlesi… Bu yasamda ”dogru cevaplar bulmak icin dogru sorulari sormak gerektigi…” *** Kanimca, Türk futbolunda basarisizligin altinda yatan temel nedende, dogru cevaplari bulmak için dogru sorulari sormayisimizdan kaynaklaniyor…. Kendi yalan dünyamizin sicakligina ve konforuna alismis, eski bir sobanin yaninda misil misil uyuyan, dünyadan pek habersiz bir kedi konumda futbol takimlarimiz, kendi çöplüklerinde karinlari tok, sirtlari pek, tüyleri parlak ve çokça simartilmis… Az biraz disariya adim atacak olsalar, perisan olup süklüm püklüm dönüyorlar, görünen o ki güvenlikli olduklari yegane yer kendi çöplükleri… Amacim yermek degil, ancak merak ettigim her hezimetten sonra; “Biz neden Avrupa’da basarili olamiyoruz ?” (Kalici basaridan bahsediyorum), “Hakemlerimize neden Avrupa kupalarinda maçlar verilmiyor ?” “Bunca teknik direktörler, futbolcular, ve eloglu yabancilarina sayilan paralara yazik degil mi ?” sorularinin sorulmayisi… O sorularin yerlerine, taraftari olduklari kulüplerin sözcüsü, yazari amigosu olmus, takim elbiseli adamlarin hiç bitmez “sansizlik” nidalari, kendi renklerine toz kondurmayislari… Umutlar hep baska bahara kaliyor, hiçbir yenilgiden ders çikarmasini bilmiyoruz, her öze dönüste, zügürt tesellilerinde, harabe futbolumuzda kendimizi avutuyoruz… Futbolumuz bizi kandiriyor… Kendi yarattigimiz teranenin içinde topluca boguluyoruz… Ve dogru sorulari sormaktan hep kaçiyoruz … Sanki o sorularin cevaplari bizi incitecekmis gibi… *** surasi bir gerçek, “Kursunlu Süper ligimizde” kollanan ve kayrilan takimlarimiz bizde sahip olduklari imtiyazlari Avrupa sahalarinda göremiyorlar, bizim sahalarimizda benzer pozisyonlarda sari ve kirmizi kartlari çikarmaktan korkan hakemlerimize en aci ders Avrupa’li hakemlerden geliyor, zira onlar formaya göre düdük çalmiyorlar, onlarin gözünde kimsenin kimseden farki olmuyor… Biz de “formaya göre” düdük çalinirken, onlar kurallari ellerinden geldigince her takima esit uyguluyor, forma farki gözetmeden… Kolyesi ile sahada dolasan oyuncu (kimbilir maçta sahadadir o kolye ve kimbilir kaç hakemimiz bizim sahalarda görmezden gelmistir) bizim sahalarimizda göze batmiyor, ama Avrupa sahalarinda “kolye” hakemin gözünden kaçmiyor, sari kart aninda çikiyor, malum futbol kurallari… Aslinda o kolye, Türk futbolunda ki disiplinsizligin ve imtiyazli olmanin ikonu, ve biz bunu fark edemiyoruz… Milli takima kadar yükselmis, kariyerinin zirvesinde bir oyuncunun kolye ile maça çikamayacagini bilmesi gerekiyor, muhtemel biliyor da, ancak aliskanliklar kurallari hiçe sayiyor… Yalnizca güce ve güçlüye tapilan bir sistemin ürünü futbolumuz, rekabetsiz, adaletsiz, kuralsiz; belki kuralsiz degil, ama kurallarin ancak gücünün yetebildigine isledigi… Güçlünün hep kollandigi, en çok parasi olanin, en çok sesi çikanin hakli sayildigi yitik, zavalli bir düzen… Haliyle hakemlerde bu “güce tapan” ucube sistemden etkileniyor, malum onlar da bu toplumun bireyleri, o yüzden maç esnasinda topu neredeyse suratina firlatan oyuncuya kart göstermiyor, zira sahada otoritesi yok, o yüzden ucuz penaltilar, elle atilan goller, her daim tartsilan hakemler; velhasil hiç bitmeyen toz duman görüntüler… Bugün biri kayriliyorsa, yarin digeri, öbürgün üçüncüsü kayriliyor, bazen yüzüncü yil hatirina, bazen medya baskisina, bazen de çogunluk öyle olmasini istedigi için… Zamanin akisinda figuranlar degisse bile esas oglanlar hiç degismiyor… Otoriteyi, güce tapma duygusu, azinligin açligini çogunlugun oburlugu bastiriyor… Ayricalikli takimlar, ayricalikli futbolcular, yanli medya, adaletten uzak bir düzen… Ve sonu hep hüsranla biten sampiyonlar ligi, UEFA kupasi maçlari… Ve bizim futbol kültürümüzde çoktan beri unutulmus yasam gerçegi; “Dogru cevaplari bulmak için dogru sorulari sormak gerekir…” Ziya Adnan
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yazar Mesaj
Can_ALAKOC
Site Admin

Kayıt: Apr 27, 2004

Mesaj Tarih: 2005-11-04 20:29:31      Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Ziya Adnan Bey'in yine, "Kursunlu" Süper Lig'imizin sözde 3 büyügünün "Avrupa Haftasi"ndan sonra klasiklesmis hale gelen çok güzel ve emek sarf edilmis yazilarindan biri... Yazmadigim sürelerde de hep takip ettim ve yürekten katildigimi belirtmemek için kendimi zor tutmustum. Ziya Bey lütfen bu yazdiklarinizi her avrupa haftasi Cuma günü sözde spor gazetelerine mailleyin de biraz yüzleri kizariversin...Kendi aramizda kalmasin bu degerli yazilar.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Mesajları göster:    
Forum kilitlenmiştir Forum kilitlenmiştir