Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2005-11-17 12:51:04
Mesaj konusu: MiLLi RUHU ÇAgIRMAK...
|
|
|
Aslinda biz Dünya Kupasina katilma hakkini, Milli ruhu yitirmeye basladigimiz, takim sevdalarinin Milli sevdanin önüne geçtigi yazik zamanlarda kaybettik…
Eylül 2004;
Yaz günlerinin son demleri ve 2006 dünya kupasina katilma mücadelesinde Türk Milli takimi pespese zorlu gurup maçlari oynuyor. O gece Yunanistan maçi oynanacak, süphesiz gurubumuzda oynayacagimiz en önemli maçlardan biri…
Ankara’da yasayan bir gazeteci arkadasimla beraber maçi ‘disarida’ izlemeye karar veriyoruz, malum maç havasi ev yalnizligina nisbeten kalabalik mekanlarda daha yogun yasaniyor, solugu Arjantin caddesinde havali bir ‘pub’ da aliyoruz…
Ama içeride canli müzik var, hiçbir yere bayrak asilmamis, beklenen heyecanin yerinde yeller esiyor, belli ki ekranda az sonra baslayacak olan Milli maç kimsenin pek umurunda degil, hani eskiden oldugu gibi yer gök inlemiyor…
Sahnede gençten bir kadin yeni Türkce sarkilar söylüyor…
Belki sosyete ortamindan çikip, siradan bir birahaneye gidersek daha çoskulu bir hava yakalariz diye düsünüyoruz, malum milli duygular fakir semtlerde daha yogun yasanir, o yüzden bu sefer ki mekanimiz Sakarya’da iyi bilinen bir birahane ve içersi hayli kalabalik…
Fakat heyhat, orada da Milli maç ile çok fazla ilgilenen yok, içerisi hayli kalabalik ama masalarda, tavla, okey, oynayanlar kafalarini çevirip ekrana bakma ihtiyaci bile duymuyorlar.
“simdi ekranlarda Üç istanbullu’dan birinin lig maçi olsa, o maça ilgi ve heyecan çok daha fazla olurdu…” diye düsünüyorum…
Gazeteci arkadasim, “görünen o ki Milli takim formasini kimsenin umursadigi yok, artik o forma insanlara bol geliyor, futbolsever artik kendilerine siki siki oturan baska formalarla geziyorlar…” diyor…
Kulüp sevdalarinin Milli mücadelenin önüne geçtiginden bahsediyor, kaybolmaya yüz tutmus “Milli ruhu” çagirma seansi düzenlenmesinin elzem oldugundan dem vuruyor…
Trabzon’da Gürcistan ile oynadigimiz maçta, tribünlerde Türk bayragindan çok Gürcistan bayragi oldugunu anlatiyor...
***
Kasim 2005;
Geçen aksam isviçre’de oynanan ve Milli takim açisindan büyük önem tasiyan baraj müsabakasinin baslamasina az kala, kameralar Türk taraftarlarin yer aldigi tribünleri gösteriyor. Tribünler kalabalik olmasina karsin, bu taraftarlarin ayni takimi destekledigine inanmak zor;
kiminin üzerinde Galatasaray, kiminin üzerinde Fenerbahçe, kiminde ise Besiktas formalari var…
Tribünlerde yer alanlara bakip, sahada oynanacak maçin hangi takimlar arasinda oynanacak olacagini tahmin etmek hayli güç…
Sanki sahada oynayacak olan Türk Milli takimi degil de kendi takimlari, sanki orada kendi takimlarina destek olmak için bulunuyorlar, belli ki Milli takim formasi çoklarina artik ‘iki beden’ büyük geliyor…
Ve rövans maçinda, sükrü Saraçoglu stadinda, Miili takimin en fazla destege ihtiyaci oldugu anlarda, maçin en kritik dakikalarinda koro halinde yapilan ‘Fenerbahçe’ tezahüratlari…
Görünen o ki, kendi takimlarinin sevdasi, Milli takim sevdasina agir basiyor, medyanin göz ardi edilmez çabasi ile yarattigi kulüplesme büyüdükçe, formalarda ki ay-yildiza duyulan sevdalar küçülüyor, kulüp heyecaninin önlenemez selinde Mili duygular erezyona ugruyor…
Bir Fenerbahçe ya da Galatasaray maçinda ekranlarin önüne kitlenen milyonlar, ayni heyecani Milli takimin maçlarinda yasamiyorlar, kulüplesme ve kutuplasma büyüdükçe birlik ve beraberlik azaliyor…
Eskiden Mili takimi tutmakla övünenler bile artik yalnizca kendi takimlarindan dem vuruyorlar, Türk medyasinin yarattigi canavar, ülke futbolunun çanina ot tikiyor, Milli maçlarda eskisi gibi yer gök inlemiyor…
Milli takimin yenilgisini, “bana ne, ben kendi takimima bakarim” diye yorumlayanlar bile çikiyor; medya gazi Milli sevdayi boguyor…
isviçre’de oynanan ilk maçta hakemin yanli tutumundan dem vuranlar (ki hatirlatirim ayni hakem 2 – 2 lik Leeds - Galatasaray maçini yönetmisti), kendi ülkemizde ki her hafta yasanan ‘hakem felaketlerini” görmezden geliyorlar, içerde göz ardi edilen disarda göze batiyor…
Sanki her gelen deplasman takiminin Milli marsinda hazirol da duruyormusuz gibi, sanki biz hiç küfür etmiyor musuz gibi, ‘bizim istiklal marsimizda saygisizlik yapildi’ diye milletçe ayaga kalkiyoruz, her haftasonu kendi sahalarimizda yasananlari bir çirpida unutuyoruz…
Milletçe sütten çikmis ak kasik oldugumuza inaniyoruz…
Tabi bir de, Milli takima neden yalnizca üc takimdan oyuncu seçildigi, neden artik demode olmus oyunculara bu kadar ragbet edildigi, neden Bundesliga’da gol krali olan bir oyuncunun yedek kulübesinde oturdugu, neden Avrupa liglerinde oynayan oyuncularimiz takimda olmadigi zaman sapir sapir döküldügümüz, neden hala bir futbol ekolü yaratamadigimiz konulari var ama …
***
Londra’dan bir arkadasim anlatti;
isviçre’de oynanan maçi bir Türk lokalinde televizyondan izlemis. lokal hayli kalabalikmis, ve ayni maçin oynandigi stadda ki gibi, orada da insanlarin üzerlerinde kendi takimlarinin formalari…
Milli takim 2-0 yenik duruma düstükten kisa bir süre sonra içeride kavga çikmis, kavganin nedenini merak eden arkadasima “Galatasarayli’lar Milli takimda oynayan Fenerbahçeli’lere sitem etti, orada bulunan Fenerbahçe’liler de buna tepki gösterdi…” demisler...
Saha da Milli maç oynanirken bizim taraftarlarimiz kendi aralarinda “sen – ben” kavgasina öyle dalmislar ki, ne Milli heyecan kalmis, ne de yenilginin önemi…
Türk futbolu, kendi medyasinin yarattigi ve ölümcül kanser misali tüm benligini kaplayan “sen- ben kavgasinda”, gündem degistirme adina yaratilan “yabanci oyuncu sayisinin artirilmasi” gibi suni konularda, “bizim forma da sizinkinden daha çok yildiz var” teranelerinde döne dursun, Milli takim bir dünya kupasina katilma sansini daha elinden kaçiriyor…
Ve 2006 yilinda, 46 yasinda olacak olan, ve tüm yasaminda ülkesinin takimini yalnizca bir kez dünya kupasina izleme firsatini yakalamis olan ben ve benim gibilerin bögrüne kör bir biçak gibi dayaniyor tüm olup bitenler…
Ve isin aci tarafi çoklarini pek ilgilendirmiyor bütün bunlar, dünyanin en büyük futbol söleninde bize yer ayrilmamis olmasi çoklarini pek acitmiyor…
Nasilsa bir kaç hafta sonra dünyanin en büyük derbisi var;
degil mi…
Ziya Adnan
|
|