Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2005-11-22 17:55:20
Mesaj konusu: SUÇLU KiM...
|
|
|
Futbola az çok ilgi duyan her Türk’ün, birbirine hararetle sordugu, “ne olacak simdi” sorusuna yanit arandigi, futbola dair söylemlerde ‘Keske’ ile baslayan cümlelerin bolca kullanildigi gri günlerdeyiz…
Ortalik toz duman, ki kimileri “kim hakli, kim haksiz” döngüsünde, kimileri sorumlularin bir an önce istifa etmesi telasinda, kimileri ise FIFA’dan gelecek cezanin endisesinde.
Kimilerinin aklinda ise “çelme” takanlar, 28. saniyede penalti yapanlar, rakibine tekme atanlar; olasi istifalar;
velhasil herkesin cani sikkin, zira Türk futbolu dibe vurmus durumda…
Aslinda bütün olup bitenlere pek sasirmamak lazim, nicedir Türk futbolu atesler içinde yatan kronik hasta konumunda…
Ve biz her ne kadar görmezden gelmeye çalissakta, bu hastaliktan topluca sorumluyuz hepimiz…
Malum, nicedir futbolu bir spor olarak degil de, hayatta kalma savasi olarak gördügümüz bir terane haline getirdik ulusca, hep beraber futbol denilen güzelim sporu, topluca gördügümüz bir kabusa dönüstürdük, hemen her maçta yasanan tartismalar, olaylar, kavgalar futbolumuzun degismez bir parçasi oldu, kazanmak adina yapilan herseyin mübah olduguna inandik…
Nicedir, maçtan sonra yasananlar, maçin önüne geçti…
Hastalikli bir bakis açisi ile yaklastigimiz ve en akli basinda insanimizi bile baska kimlige sokacak derecede fanatiklestirdigimiz, atalarimizdan yadigar “At, Avrat,Silah…” üçlemesine bir de futbolu ekledigimiz beter düzenler yarattik, kazanma adina herseyi yapmak gerektigine inanan kayip nesiller yetistirdik, kaybedenleri topluca linç edip, kazananlari elbirligi ile göklere çikardik,
Ta ki bir daha ki sefere, onlarda kaybedinceye kadar…
Ne kazanirken sevinmesini becerebildik, ne kaybederken üzülmesini…
Ne kazanani tebrik edebilmeyi becerebildik, ne kaybedeni teselli edebilmeyi…
Basarizliga hiç tahammülümüz olmadi, sanki her birimiz isimizde süper basariliymisiz gibi basariz olanin aninda kovulmasi gerektigine inandik, bu yüzden en basarili hocalarimizi, kaybedilen iki maç sonrasinda yok ettik, televizyon kanallarinda kaybedilen maçlarin ardindan infaz emrini veren ulema futbol yorumcularimiz, her hafta sonunda birbirimizle sürekli didistigimiz futbol programlarimiz oldu…
“Vur Kir Parçala Bu Maçi Kazan” futbol siarimiz haline geldi, “Spor Baris, Kardeslik Demektir” flamalarimizla maçlara ciktik, ama bir bez parçasinin üzerinde yazilanlarin dogruluguna hiç inanmadik, hos biz ulus olarak duvarlara astigimiz hiç bir yaziya inanmazdik;
inansak böyle mi olurdu…
Bizlere ta küçüklügümüzden beri “Sporcunun Zeki, Çevik ve Ahlakli” olmasi gerektigi asilandi, ama biz sahada her türlü kurnazligi, ahlaksizligi yapan futbolcuyu bas taci ettik, zira bizler için kazanmak herseylerin ötesinde gelirdi, bizler için ne zeka, ne de ahlak gerçekte o kadar da önemli degildi…
Bizlere sporcular degil, ‘Ölmeye Gelenler’ gerekti…
Liglerimizde her hafta sonu oynanan maçlarda ki görüntüler “Gladyatör” filminden kesitler oldu, tribündeki taraftardan, sahada ki oyuncusuna, teknik adamina, yöneticisine kadar herkesin bir sinir harbinin içinde oldugu arena idi sanki sahalarimiz;
ve “Maximus” bizden oldugu sürece, yere düsen biz olmadigimiz sürece, arenaden muzaffer ayrildigimiz sürece mutlu olduk…
iste o arena görüntülerine bakip, ülkemizde futbolun spor adina yapildigini söylemek mümkün müdür.?
Hemen her maçta, ufak bir kivilcim büyük olaylarin patlamasina yetmiyor mu ?
Toplum olarak, rüzgar ekip firtina biçmeyi aliskanlik haline getirmedik mi ?
Hastalikli bir bakis açisi ile baktigimiz, formalara ilistirdigimiz yildizlar ve kendi yarattigimiz masal kahramanlari ile avundugumuz bu “Kurtlar Vadisi” düzeninde, kaçimiz yitirdigimiz degerlerin farkindayiz…
Ve kaçimiz futbolun, izleyene zevk verme amaci tasiyan bir spor oldugunun bilincindeyiz…
Yasamda herseyin güç ve para oldugunu düsünen, yalnizca kazananin yaninda yer almak gerektigine inanan ve kazanmak adina vurup, kirmayi sart kosanlarin bizi getirdigi noktadir gördüklerimiz, her zaferden sonra havaya kursun sikanlarin, her yenilgiden sonra kelle isteyenlerin, maçlarda oturduklari koltuklari parçalayip sahaya firlatanlarin, her kavgada daha çok güçlendiklerine inananlarin, her kosulda kazanmaya sartlanmislarin zavalli düzeni…
simdi birileri çikip mutlaka “isviçre’de ki maçta yasananlardan” dem vuracaktir, “Göze göz, dise dis” temasini ön plana çikaracaktir, hatta “Oh olsun, az yapmisiz” bile diyenler çikacaktir,
velhasil ilkelligi savunan ilkeller mutlaka olacaktir…
Ve muhtemel ayni adamlarin, kadinlarin üzerlerinde Brezilya formasi olacaktir 2006 Dünya kupasinda, sahada oynanan futbolun siir gibi oldugundan dem vuracaklardir, “Ne güzel” diyeceklerdir birbirlerine, biz orada olmadigimiz için hayiflanacaklardir, liglerimizde oynayan eloglu futbolculari ile ‘Bizden’ diye teselli bulacaklardir…
Yazik bir düzen sürüp gidecektir böylece...
Türk edebiyatinin büyük ustasinin bir zamanlar söyledigi gibi,
‘kurnazlik görünmez bir çarmiha kosmaktir…’
Ziya Adnan
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
mehmet_galip
Site Admin
Kayıt: Aug 05, 2002
|
Tarih: 2005-11-25 18:23:28
Mesaj konusu:
|
|
|
bence suçlu medya...
o kadar az ki bilinçli adam...hele de spor basininda...her türlü negatif ortami hazirliyorlar sonra da "sonuçtan vazife çikartmaya kalkiyorlar; kurtarma reçeteleri filan..."
yenmek de var yenilmek de...ben isviçrelilerin yasananlari haketmedigini düsünüyorum. her platform da "önce insan"...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
umutkuruc
Site Admin
Kayıt: May 09, 2004
|
Tarih: 2005-11-28 14:48:36
Mesaj konusu:
|
|
|
Ortalik 'erkek' dolu!..
Radikal, 26 Kasim 2005
HAKAN GÜLSEVEN
Ayiptir söylemesi, ben bu kadar kivirtan bir camia görmüs degilim. Evet, medyadan söz ediyorum. Türkiye-isviçre maçi öncesi ve sonrasinda yasananlara bir bakin. Bir önceki hafta gazeteler arasinda 'Pisviçre' diye baslik atan mi ararsiniz, FIFA'nin isviçreli baskani Blatter'in kafasina fotomontajla isviçre sapkasi geçiren mi, her türlü acayiplik vardi. Televizyonlar statta çekilen acayip görüntüleri yayinlamayip sakladi, 'milli menfaat' icabi 'biraz tarafli' yayin yapti. Ama gelin görün ki, testideki çatlak çok büyüktü, hadise kendini kustu ve birden bire herkes 'etik' mümessili kesildi. Bu etik firtinasinin neticesinde suçlu bulundu: Milli takim yardimci antrenörü sifo Mehmet!..
Herkes isin içinden nasil da siyrildi degil mi? Yardimci antrenörünü aninda harcayiveren 'delikanli' Fatih Terim, agzindan tükürükler saçarak demeçler verdikten sonra süt dökmüs kuzuya dönen 'delikanli' Davut Disli, isviçreli futbolculari hastanelik ettikten sonra arazi olan -basta Alpay Özalan olmak üzere- 'delikanli' milli futbolcular, havalimanina ve Fenerbahçe Stadi soyunma odalarina kadar sokulan siyah elbiseli 'delikanli'lar, onlari oraya sokan 'delikanli'lar, 'delikanli' hükümet ve tabii 'delikanli' medya bir hayli etik davranmisti bu süreçte. Bir tek sifo Mehmet suçluydu, o da cezasini buldu!..
Mesela maç günü isviçreli futbolculari gazetesinde fotomontajla travesti kiligina sokan Fotomaç'in Genel Yayin Yönetmeni Zeki Uzundurukan, geçtigimiz çarsamba günü de 'Tarihi Çagri' baslikli bir yazi kaleme aldi ve, "FIFA'nin 9 Aralik'a kadar bize kesecegi faturayi beklemeyelim. Harekete geçelim, isviçre'ye dostluk maçi teklifinde bulunup, bu jestimizle Avrupa'ya örnek olalim," ifadelerini kullandi. Durun! Daha bitmedi! Ayni yazida, dört isviçreli futbolcuyu travesti kiligina soktuklari manseti de söyle izah etti:
"Fotomaç araciligiyla Türkiye-isviçre maçi öncesinde, 'Futbol erkek oyunu, buyrun er meydani'na diye manset attik. Burada hem isviçreli, hem de Türk futbolculara mesaj gönderdik. Bu maç 'erkekçe oynansin, fair-play'in disina çikilmasin' diye. Fotomaç olarak attigimiz her mansette, yaptigimiz her haberde gazetecilik etiginin disina hiç çikmadik."
E, yuh artik!
Degerli okurlar, böyle bir piskinlik, böyle bir kivirma, böyle bir utanmazlik gördünüz mü? 'Fair-play'in disina çikilmasin diyeymis! Gazetenin o nüshasini sakliyorum, tek bir 'fair-play' çagrisi falan yok! 'Erkek' ya arkadas, 'erkekçe', 'delikanlica', 'gazeteci etigiyle' yaziyor! Bakin, geçen hafta da yazdim, simdi bir kez daha huzurunuzda gururla tekrar ediyorum: iste her firsatta travestileri asagilayan 'erkek' kitlenin delikanliligi ancak bu kadardir!..
Hürriyet yazari Bekir Coskun'un söylediklerini tekrar etmektense, dogrudan onun yazdiklarini aktarayim:
"Futbolda rezaleti sizden gizleyenler; politikada, devlet yönetiminde, ekonomide, özellestirmede, sosyal hayatta yasanan bin bir kepazeligi sizden gizlemiyor olabilirler mi? Bence futbol ilk kez ise yariyor, kendi kiri-pasi yaninda medyayi da önünüze seriyor."
Bekir Bey öyle net yazmis ki, her seyi izah ediyor. Mesela, Trabzon'da, Rize'de yasanan linç girisimlerini, 'halk tepkisi' olarak degerlendiren bir medya, isviçre milli takim kafilesini linç etmeye hazir güruha tepki gösterebilir mi? Hayir ama sonradan Avrupalilar kafalarina çakinca birden etik kavurmasi yapmaya baslarlar, yaninda 'fair-play' ayraniyla servis ederler. Peki o linç takimini yönlendirenler?..
Geçtigimiz hafta içinde, Atatürk Havalimani'nda çalismakta olan bir hanim aradi -söz verdigim için ismini ve çalistigi kurumu yazmiyorum-, söz konusu güruhu içeri sokanlarin resmi devlet görevlileri oldugunu söyledi. simdi, maç anina kadar yükseltilen tansiyona, yasanan onca kepazelige tek bir müdahale gelistirmeyen Spordan Sorumlu Devlet Bakani Mehmet Ali sahin'in çikip da Futbol Federasyonu'na laf etmeye hakki var mi? Hükümet müessesesi muz mudur? Türkiye'nin en iyi korunan yerlerinden birine ne idügü belli bir güruhun sokulmasinda, içisleri Bakanligi'na bagli kuvvetlerin payi varsa, niye sadece sifo Mehmet istifa ediyor ve olay kapaniyor?
Hayir efendim, bu memleketteki hiçbir kepazelik münferit degildir. Sistem alenen böyle islemektedir. Geçtigimiz hafta, uyusturucu tacirliginden tecavüze, gasp ve bombalamadan cinayete kadar bir sürü suçtan yargilanan ve kamuoyunda 'Yüksekova Çetesi' olarak bilinen asker-polis-sivil-korucu-itirafçi güruhu beraat etti; davada suçlu bulunan tek kisi, ünlü PKK itirafçisi Kahraman Bilgiç oldu. Ne var ki, o da kararla birlikte tahliye edildi. Yani, panzerlerle sevkiyati yapilan o uyusturucular falan tamamen hayaliydi!..
Aksini savunan ve benimle iddiaya girmek isteyen herkes mesaj yollayabilir; semdinli'deki skandaldan da hiçbir sonuç çikmayacak, neyine isterseniz iddiaya varim. Muhtemelen bir sifo Mehmet bulacaklar, hadisenin üzerini örtecekler. Adi olaya karisanlar da sonradan 'adam' olacak, dört çekerlerle çek-senet tahsilatina baslayacak...
Biliyor musunuz, bazen yazdiklarim için, "Helal olsun," diyenler oluyor, ben de onlara, "Yaziyoruz da ne oluyor?" diye cevap veriyorum. Niye mi? Abdülhamit döneminde ellerinden hiçbir sey gelmeyen muhalifler, zaman zaman toplanir, hep beraber hallerine aglasirlarmis. Bizimkisi de ayni hikâye...
Sizi bilmem ama sahsen halki dogrudan isyana tesvik etmek isterdim; gelin görün ki memlekette bir tek bu isin cezasi büyük...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|