Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
orcanyigit
Site Admin
Kayıt: Oct 08, 2003
|
Tarih: 2006-02-24 13:28:50
Mesaj konusu: Sporcan / Incity
|
|
|
Incity dergisine Sporcan adi ile spor yazilari yaziyorum.
Buraya da gondereyim dedim yazilarimi.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
orcanyigit
Site Admin
Kayıt: Oct 08, 2003
|
Tarih: 2006-02-24 13:30:08
Mesaj konusu:
|
|
|
CURLING Sporcan (sporcan@yahoo.com) (Ocak)
Kis mevsiminin gelmesiyle birlikte bu mevsime özel sporlara özellikle yabanci tv kanallarinda rastlamaya eminim siz de baslamissinizdir. Kizakla sürat yapmaya çalisan amcalar, buz üstünde dans eden ablalar ve abiler, kayakla dünyanin yolunu kayip bir de arada hedef vurmaya çalisan insanlar ve ayagina kayagi takip ya allah diye kendini bir tepenin üstünden atip uçmaya çalisan delikanlilar bu aralar daha sik karsimiza çikmaya basladilar. Bugünkü konumuz ise bence bu sporlarin en ilginci olan ve de Türkiye’de arkadaslarimla beraber federasyonunu kurmayi düsündügümüz “curling”.
Eminim ki buz üstünde bir tasin önünden ellerinde süpürgelerle kosup tasin gidecegi yolu süpüren bir takim abilere ve ablalara sizler de rastlamissinizdir. Tasi atan arkadaslari çiglik çigliga bagirarak emirler yagdirirken önden kosan takim elemanlari da bu emirleri uygulamak için bir taraflarini yirtarlar. Peki, nedir yapmaya çalistiklari, nasil puan alirlar, bu oyunun kurallari nedir hiç merak ettiniz mi?
Aslinda curling amaci bize oldukça tanidik bir spor. En basit haliyle bir “hedef vurmaca” oyunu diyebiliriz. Aranizda mutlaka çocukken kaya ya da misket (bilye ya da mese olarak da bilinir) oynamis olanlar vardir. Misketleri bir çizgiye en yakin yerde durdurmaya çalisir, bunu yaparken de diger çocuklarin misketlerini gerekirse vurarak uzaklastirirdik (hiç beceremedim!). Curling’de de tasinizi hedefe en yakin noktaya atmaya çalisiyorsunuz. Bunu yaparken de rakibin taslarini vurarak uzaklastirmakta özgürsünüz. iki takimin taslari bittiginde ise o turun skoru hedefe daha yakin tasi ya da taslari olan takim lehine belirlenir.
Teknik detaylar
Curling en az 500 yildir oynanan bir oyundur ve hangi millet tarafindan bulundugu bilinmemektedir. Günümüzde oynanan modern curlingin temelleri 1838 yilinda iskoçya’da atilmistir. Curling 4 as 1 yedek olmak üzere 5’er kisilik iki takim halinde oynanir. Her maç 11 turdan olusur ve her oyuncunun bir turda iki tasi bulunur. Sirasi gelen oyuncu 20 kilogram agirligindaki tasini yaklasik 35 metre uzaktaki hedefin merkezine mümkün oldugunca yakina atmaya çalisir. Takimlar taslarini her seferinde 1 tas olmak üzere sirayla hedefe dogru gönderirler. Taslardan hedefi geçenler ve pisti sinirlayan çizgilere temas edenler oyundan çikarilir. Atis esnasinda takimin atisi yapan elemani haricindeki üç eleman da gerektiginde aticinin talimatlari dogrultusunda pisti ellerindeki süpürgelerle süpürerek tasin gidecegi yönü ve mesafeyi ayarlarlar. iki takim da 8’er tasini oynadiktan sonra hedefe esit mesafedeki taslar oyundan çikarilir ve kalan taslar o turdaki skoru belirler. 11 tur bitmeden isteyen takim maçi kaybettigini kabullenerek oyundan çikabilir. Curling takimlari genelde kaptanlarinin adlariyla anilirlar.
Basitçe bu sekilde özetleyebilecegimiz curling’in kurallari elbette bununla sinirli degil. Oynamasi oldukça zor olan sporun en ilginç yanlarindan biri ise genellikle oyuncularin yaslarinin ve de fiziksel görünümlerinin diger sporlarda yarisan sporculardan farkli olmasi. Son olarak eklemek istedigim aslinda benim en merak ettigim sorunun cevabi. Türk milli takimi kaptani bizim yan kahveden Ahmet Abi bir yandan koca göbegiyle tasin önünü süpürürken bir yandan da sigarasini içebilecek mi? Cevabi hayir. Uluslararasi curling müsabakalarinda sigara içmek yasak.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
orcanyigit
Site Admin
Kayıt: Oct 08, 2003
|
Tarih: 2006-02-24 13:30:50
Mesaj konusu:
|
|
|
Subat
Selamlar ey sevgili okurlarim! Bu ay da sizlere kis sporlarindan bahsetmeye devam edecegim. Anliyorum, beyaz zeminde yapilan sporlar yüzünden gözleriniz körelmis olabilir ama az daha dayanin hepsi geçecek. Ayrica, bu ay çok önemli bir organizasyon var: Kis Olimpiyatlari!
20.si bu ay italya’nin Torino sehrinde düzenlenecek olan kis olimpiyatlarinin tarihi ilk olimpiyatin yapildigi 1924’ün öncesine dayaniyor. 1908’de Londra’da artistik patinaj olimpik sporlar arasina giriyor, 1920’de ise buz hokeyi de olimpiyat programindaki yerini almisti. Olimpiyatlar yazin yapildigi için sadece kapali salonlarda yapilabilen sporlar programa dahil olabiliyordu. Buna çözüm olarak kis sporlari için ayri bir olimpiyat düzenlenmesine karar verildi. ilk kis olimpiyati 1924’te Fransa’da Chamonix’de gerçeklestirildi. isin en ilginç yanlarindan biri de olimpiyat fikrinin babasi Baron Pierre De Qubertin’in kis olimpiyatlarinin yapilmasina karsi çikmasina ragmen Uluslararasi Olimpiyat Komitesi’nin fikri onaylayip ilk oyunlarin “Olimpik Kis Karnavali” olarak anilmasina karar vermesi idi. 1992’ye kadar yaz olimpiyatlari ile ayni yil düzenlenen kis olimpiyatlari, 1994’te 2 yil aradan sonra öne çekilip tekrar düzenlenerek 2 yilda bir olimpiyat izlememizin yolu açildi. 2002 Salt Lake City Olimpiyatlari’nda en çok madalyayi 12 altin, 16 gümüs ve 8 bronz ile Almanya alirken, 10 altin, 13 gümüs, 11 bronz ile ABD ikinci, 13 altin, 5 gümüs, 7 bronz madalya kazanan Norveç ise üçüncü oldu.
10 subat’ta baslayacak Torino Kis Olimpiyatlari’na 85 ülkeden 2500 sporcu ve 2500 hakem katilacak ve 84 madalya dagitilacak. Toplamda sadece 7 spor var: Biathlon (kayakla gidip tüfekle hedef vurmaca oyunu), Bobsleigh (buz arabalarinda hiz yapmaca oyunu), Buz Hokeyi (her an buz boksuna dönüsebilir!), Luge (kizakla tek kisi veya iki kisi hiz yapmaca oyunu), paten (artistik patinaj (neden patinaj derler anlamam hiç, trt sagolsun, onlarin icadi bir laf) ve de sürat pateni), kayak (alp disiplini, kuzey disiplini, snowboard ve tabii ki kayakla atlama bu kategoriye dahil) ve de kis sporlarinin sahi, sporlarin sporu, Curling!
Kis olimpiyatlari tarihinin en basarili sporcusu olarak gösterebilecegimiz kisi bir Alman. Biraya olan askini kimseden gizlemeyen, yasadigi bölgenin yerel parlamentosunda vekillik yapan, “Uçan Sosis” olarak anilan bu kisinin adi Georg Hackl. Luge yani kizak’ta yarisan Hackl, 5 ayri olimpiyatta ayni sporda madalya kazanan tek kisi. 1988’de gümüs, 1992, 1994 ve 1998’de altin, 2002’de ise yine gümüs madalya kazanan sporcunun en ilginç yanlarindan birisi 16 yasindan beri yaristigi tüm kizaklari kendi imal etmis olmasi. Uçan sosis lakabi ise biraya olan askinin fizigine yansimasindan geliyor. Hackl, Torino’da en çok ilgi görecek sporculardan biri. Bu sezon sporu birakacak olmasi ise yarislarini kesinlikle daha ilginç kilacak.
“Peki olimpiyatlarda baska hangi sporculara dikkat etmeliyiz:” diye soruyor olabilirsiniz, az sabir, simdi saymaya basliyorum. Kayakla atlamada Finlandiyali Janne Ahonen, olimpiyat madalyasi için uçacak. Üst üste 4. olimpiyatina katilan son iki sezonun dünya sampiyonunun olimpiyatlarda ferdi yarismalarda kazandigi bir madalya yok. Sürat pateninde Alman Claudia Pechstein üst üste 4. altin madalyasini hedefliyor. Curling’de isveç hem erkekler hem de bayanlarda favori. Bayanlar artistik patinajda Amerikalilar Sasha Cohen, Kimmie Meissner ve Michelle Kwan, favori Rus irina Slutskaya’yi geçmeye çalisacaklar. Erkeklerde ise altin madalya’nin favorisi tüm buz pateni severlerin sevgilisi Rus Yevgeny Plushenko. Rakiplerinden Amerikali Johnny Weir, yarismanin ikincilik için yapilacagini açikladi. 2005 dünya sampiyonu isviçreli Stephane Lambiel de dikkat edilmesi gereken isimler arasinda. Buz dansinda ise Rus çift Roman Kostomarov ve Tatyana Navka, üçüncü olimpiyatlarina katilacak olan Ukraynali kari koca Ruslan Gorchanov ve Yelena Grushina ve Kanadali Dubreuil – Lauzon çifti madalyalari aralarinda paylasma planlari yapiyorlar. Biathlonda bayanlarda besinci olimpiyatina katilacak olan Alman Uschi Disl, toplamda 8 olimpiyat madalyasi kazanmis olmasina ragmen halen madalyalari arasindaki tek eksigin pesinde: Ferdi yarisma olimpiyat altini. Kocasi erkekler biathlon’un efsanelerinden olan Norveçli Liv Grete Poiree ve Alman Kati Wilhelm Disl’in en önemli rakipleri olacaklar. Erkeklerde Fransiz Rafael Poiree’nin geçmeye çalisacagi isim ise 2002 Salt Lake City Olimpiyatlarinda biathlonda verilen 4 altin madalyayi da kazanan bu sporun efsane ismi Norveçli Ole Einar Bjørndalen. 1998’de Nagano’da da 1 altin almis olan Bjørndalen, eger Torino’da verilecek olan 5 altini da kazanirsa kis olimpiyatlari tarihinin en basarili sporcusu konumuna gelecek. Buz hokeyinde favori yok demek yanlis olmaz. Amerika, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Rusya, isveç Finlandiya ve Almanya erkeklerde altin madalya için kiran kirana bir mücadeleye girecekler. Bayanlarda ise Amerika ve Kanada 4 yil önceki finalin rövansini tekrarlarlarsa süpriz olmaz.
Ülkemiz de Torino’da çok kalabalik olmayan bir milli takimla temsil edilecek. su ana kadar kuzey disiplini kayak yarislarina 2 erkek 1 bayan, alp disiplini kayak yarislarina ise 1 erkek 1 bayan sporcumuz katilma hakkini elde etti. Kizak ve buz pateninde ise kontejyan bekleyen birer bayan sporcumuz daha var. Bugün çalismaya baslarsaniz 4 yil sonra Vancouver – Kanada’da yapilacak olimpiyatlarda ülkemizi temsil etme imkani yakalayabilirsiniz. Ne de olsa hala kis sporlarinda çok ilerlemis bir ülke degiliz ve milli takima girmek de çok zor olmasa gerek.
Spor dolu bir 17 gün için simdiden hazirlanin. Bizim açimizdan en önemli spor olan curling için arkadaslarimizla simdiden bira ve çerez stoklamaya basladik. Tabii sadece curlingi takip etmeyecegiz. Acaba kavga çikar da biraz buz boksu izler miyiz diye buz hokeyini de izleyecegiz. Jubilesini bir altin madalya ile yapar mi diye Georg Hackl’i da heyecanla izleyip serefine bira içecegiz. Eminim ki siz de bu 17 günde ilginizi çekecek bir spor bulup, çok keyifli vakit geçireceksiniz. simdiden iyi eglenceler!
Torino Olimpiyatlari resmi internet sitesi: torino2006.org
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
orcanyigit
Site Admin
Kayıt: Oct 08, 2003
|
Tarih: 2006-02-24 13:31:37
Mesaj konusu:
|
|
|
Mart
Torino 2006 Kis Olimpiyatlari tasima kar ile yapilan ilk olimpiyat olarak tarihe geçti. Ülkemiz geçtigimiz 2 ayda kardan nasibini fazla fazla alirken, italyanlar kar yoklugundan dolayi agliyorlardi. Renklerin hepsi bol bol bulunurken gözlerin aradigi dogal beyaz oldu, izlediginiz yarismalarin çogunda yapay kar kullanildi. Kar dualarinin kabul olmadigini düsünen Torino Olimpiyat Komitesi’ni bekleyen süpriz ise oyunlarin ilk haftasinin sonunda ortaya çikti. Üç gün boyunca araliklarla çikan kar firtinalari özellikle Alp disiplini kayak yarislarini alt üst etti, çogu yarisin günü ve saati degistirilirken, iki yaris da yarida kaldi ve tekrarlandi.
Sizlere geçen sayida saydigim favorilerin sanslari açikçasi pek yaver gitmedi. En büyük favorilerim olan Ole Einar Bjorndalen ve Janne Ahonen gümüs madalyada kalirlarken Georg Hackl son olimpiyatinda dereceye bile giremedi. Neyse ki yazim hepsine kötü talih getirmedi (eger favori gördügüm isimlerin hepsi kaybetmis olsaydi girdigim bir iddia yüzünden spor yazmayi birakacaktim) ve arkadaslarima “ben demistim” diye hava atabildim. ikinci bir gurur kaynagim ise curling’de ilk maçlardan sonra yaptigim hemen hemen tüm tahminleri tutturmus olmam!
Süprizlerle dolu olimpiyatlarda altina kavusan ilk favori süprize tahammülü olmadigini buza çiktigi an gösteren Evgeni Plushenko oldu. Erkekler buz pateninde aldigi altini yetersiz bulan Ruslar, çiftlerde Totmianina – Marinin, buz dansinda ise Navka – Kostomarov çiftleriyle altin madalya kazandilar. Varligi her yarismaya renk katan Plushenko, yenilenen puan sistemi ile (geçtigimiz yillarda buz pateninde hakemlerin sike yaptiklari ortaya çiktiktan sonra tüm puanlama sistemi degisti) tarihin en yüksek puanina imza atan Rus patenci, koleksiyonundaki tek eksik olan olimpiyat altinini da elde etmis oldu. ilginç bir sekilde yeni puanlama sisteminde düsüsler sadece yapilirken düsülen hareketin puanini etkilemekte ve bunun en güzel örnegini çiftlerde gümüs madalya alan çinli Zhang – Zhang çifti (TRT’den takip edenler 20 defa duydular ama bir kere de ben söyleyeyim, çift evli de degil kardes de, sadece isim benzerligi) sergiledi. Yaptiklari henüz ikinci harekette bayan patenci düserek dizini sakatladi ancak kendilerine verilen iki dakikalik tedavi arasindan sonra piste çikan çift kusursuz bir program sergileyerek inanilmaz bir sekilde gümüs madalyaya uzandi.
Oyunlarda en komik görüntüler ise buz dansinda yasandi. Rahat bir spor olarak görülen buz dansi (tekler ve çiftlerde olan atlama ziplama gibi zorunlu hareketler buz dansinda yoktur, çiftler buz üstünde dans kareografilerini sergilerler) en fazla düsüse sahne olarak tüm izleyenleri sasirtti hatta güldürdü (düsene gülünür mü diye sormayin, biz gülmece toplulugundaniz, güleriz). Umut bagladigimiz patencimiz Tugba Karademir ise final yarisma hakkini elde ederek tarihe geçti. Madalyalara henüz uzak olsak da finallerde Türk sporcu izleyebilmek, benim gibi yillardan beri buz pateni takip eden (Jane Torvill – Cristopher Dean çiftinin 1984 Sarajevo Kis Olimpiyatlarinda Bolero esliginde 12 tane 6.0 tam puan aldigi yarismayi canli izledigim günden beri kurtulamadim buz pateni izleme hastaligimdan) sporseverleri gururlandirdi.
Süprizlerle dolu oldugunu tekrarlayip durdugum bu oyunlarin en büyük yildizlarindan biri henüz 19 yasinda kayakla atlamada yapilan 3 yarismada 2 altin kazanan Avusturyali Thomas Morgenstern oldu. Janne Ahonen ise takim yarismasinda aldigi gümüs madalya ile yetinmek zorunda kaldi. Kayakla atlamada Avusturya, Norveç ve Finlandiya madalyalari aralarinda paylastilar. Tarihe geçen bir baska isim ise üst üste 5 olimpiyatta madalya kazanan Alman sürat patenci Claudia Pechstein oldu. Pechstein, son 4 olimpiyatta da altin madalya kazanmis oldu. Kisa parkur sürat pateni yarislari ise Güney Kore dominasyonuna sahne oldu. Verilen toplam 12 madalyanin 6 tanesi (3 altin, 3 gümüs) Güney Koreli sporcularin oldu.
Oyunlarin bence en ilginç ani –ki genç sporculara ders olarak gösterilmeli, bayanlar snowboard kros yarisinda yasandi. O ana kadar yapilan 3 yarismada da altina ulasmis olan ABD milli takimindan Lindsay Jacobelis, son tepeyi ziplayarak asarken gösteris olsun diye boardini eliyle tutmaya kalkinca dengesini kaybedip düstü ve bitise sadece 30 metre kala altin madalyayi isviçreli rakibine hediye etti. Erkekler paralel slalom finali ise isviçreli iki kardesin yarisina sahne oldu. Daha önceden olimpiyat sampiyonlugu bulunan Schoch kardeslerin büyügü çok ilginç bir sekilde geç çikis yapinca altin madalyayi kardesine kaptirdi. Biz de tabii ki bu isi kasitli yapmadigina inandik.
Madalya alan kardesler sadece Schoch’lar degillerdi. Alp disiplininde Hirvat Janica Kostelic bayanlarda 1 altin 1 gümüs madalya alirken erkek kardesi Ivica Kostelic de gümüs madalya kazandi. Alp disiplininde en önemli çekisme ise süper büyük slalomda (super g) yasandi. 1992 ve 2002 yillarinin altin madalyali kayakçisi Norveçli Kjetil Andre Aamodt ile 1998’in altin madalyali kayakçisi Herminator lakapli Avusturyali Hermann Maier arasinda yasandi. Kjetil Andre Aamodt rakibini saniyenin yüzde 13ü ile geride birakarak altin madalyaya uzandi. Aamodt’un bu Olimpiyat ve Dünya sampiyonalrinda Alp disiplininde aldigi 20. madalya oldu. Avusturya Alp disiplinindeki tüm yarismalarda kürsüye bir sporcu çikarmayi basardi. Toplamda da dagitilan 21 madalyanin 9unu (3 altin, 3 gümüs, 3 bronz) alarak gövde gösterisi yapti.
Biathlon ise tüm zamanlarin bu alandaki en önemli sporcusu ve de benim de bir hayrani oldugum Ole Einar Bjorndalen için tam bir hayal kirikligi oldu. Bjorndalen, katildigi 4 yarista 2 gümüs madalyada kaldi. 12.5 km yarisinda Fransiz Vincent Defrasne’e son anda geçildigi yaris ise uzun süre hafizalardan silinmeyecek (en azindan ben ekran basinda sesim kisilana kadar bagirarak kendi adima bu yarisi unutulmaz hale getirdim). Takim yarisinda ise Bjorndalen takim arkadaslarinin kurbani oldu. Bayragi 4. ve son yarisçi olarak devralan Norveçli kayakçi, insan üstü olarak nitelendirilebilecek çabasina ragmen takimini anca 10.luktan 5.lige tasiyabildi. Almanya’nin kazandigi takim yarisinin ikincisi Rusya, üçüncüsü ise Raphael Poiree’li Fransa oldu. Biathlonda en basarili ülke ise 4 altin 2 gümüs 1 bronz madalya kazanan Almanya oldu.
Bayanlar buz hokeyinde isveç’i finalde yenen Kanada tekrar birinci olurken Amerika bronz madalya ile yetindi. Kuzey disiplini kayak yarislarinda Avusturyali Felix Gottwald 3 yarista da kürsüye çikti ve 2 altin 1 gümüs madalya kazandi.
Olimpiyatlara gölge düsüren olaylar ise madalya kazanan Rus bayan kayakçilardan birinde doping çikmasi ve anti doping yasalari asiri kati olan italyanlarin Avusturya kayak kampina polis esliginde yaptigi baskin ve bunu izleyen sorgulama oldu. Dopingli çikan Rus kayakçinin madalyasi acilen 2 yillik bir men cezasi ile degistirildi. Avusturya kampinda ise sok edici gelismeler yasandi ve kayakçilardan bazilari olimpiyatlarin bitisini beklemeden Avusturya’ya geri döndüler. Olimpiyatlar ben yazimi yazarken henüz sona ermedigi için basta curling olmak üzere bazi sonuçlari size veremedim. Kesin madalya sonuçlari ve skorlari torino2006.org adresli olimpiyat oyunlari resmi sitesinden ögrenebilirsiniz.
Mart ayi ile birlikte kis sezonunu da kapatiyoruz. Ankaralilar olarak bu kis gönüllü olarak olmasa da kayak ve paten benzeri sporlarla bizzat ilgilendik. Aslina bakarsaniz Torino ile ayni anlamda olmasa da biz de kar sikintisi çektik bolca. Havalarin isinmasi ile birlikte kis sporlarina veda edip yaz sporlari ile ilgilenecegiz. Tabii havalar isinirsa!
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
necdet_ozkazanci
Site Admin
Kayıt: Apr 22, 2003
|
Tarih: 2006-02-24 18:23:30
Mesaj konusu:
|
|
|
Kis olimpiyatlarina fazla takilamadik açikçasi. Tugba'yi ben de tesadüfen izledim Orcan. Buz pateninin teknik yönlerinden çok fazla anlamamakla Tugba'nin gösterisini hakemlerin nasil degerlendirecegini bilmemekle birlikte bir seyirci olarak Tugba'yi oldukça basarili ve hareketlerini de gayet estetik buldum.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
ozan_guler
Site Admin
Kayıt: Oct 22, 2003
|
Tarih: 2006-02-24 22:28:30
Mesaj konusu:
|
|
|
"orcanyigit"] . . . basta curling olmak üzere bazi sonuçlari size veremedim. !
Sevgili Orcan, sirf yazdiklarina hörmeten takip ettim ve gördüm ki...
Kanada 1.
Finlandiya 2.
Ruslar da 3. oldu.
Kanada takimi final maçinda muhtesem bir oyun çikardi. ( vay be ... ne yorum yaptim ama)
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
seyhun_akar
Site Admin
Kayıt: Mar 16, 2003
|
Tarih: 2006-02-24 23:17:01
Mesaj konusu:
|
|
|
sevgili Orcan, iyi yazmissin be kardesim.. yazilarini okuyunca baris karacasu'yun da birgun gazeteindeki tenis üzerine yazdigi yaz aklima geldi... kendisine dedim ki; ula olm tenisi yaziyon, hadi takip ediyon ula birincisi bunu daha once niye bizimle paylasmadin, hiç çaktirmadin tenis davasini ikincisi de ula biz tenisten ne anlariz oldu :)
üstüne alinma sakin :lol: :lol:
emegine saglik...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
orcanyigit
Site Admin
Kayıt: Oct 08, 2003
|
Tarih: 2006-02-25 00:18:48
Mesaj konusu:
|
|
|
Curling'de Kanada'nin yaptigi bir atis var ki bugun Ozan abi.
Toplam 8 tas atilan bir oyunda (end diyorlar) 6 sayi aldilar. 7.yi de laubalilikten alamadilar.
Finlandiya da son iki oyunu oynamayarak gumus madalyaya razi oldu.
Onumuzdeki ay anlatmayi dusundugum konu ise Finlandiya'nin basarisi
Finlandiya'nin kaptanligini yapan kisi, curlingi ulkesinde populer yapmak icin curling sahasi kurmaya kadar vardirmis olayi. anladigim kadariyla federasyonun da baskani.
federasyon demisken, etiyopya adina cross country skiing (arazi kayagi diyebiliriz) yarislarina katilan rasta sacli genc bir eleman var. o da kayak federasyonu baskani imis.
Curling'de Isvec bayan takimi sampiyon oldu. Eva Lund ablamizin da bilahare hastasiyim.
Bir ara Genclerimizi de koyacagim yazilarima da iyice bir yerleseyim dergide ilk gunden korkmasinlar diyorum...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
orcanyigit
Site Admin
Kayıt: Oct 08, 2003
|
Tarih: 2006-02-25 00:25:19
Mesaj konusu:
|
|
|
Necdet abi, Tugba etliye sutluye karismayan diye tabir edebilecegimiz bir seri cikardi serbest programda.
Almanya adina yarisacak bir patencinin yerine alinmisti olimpiyatlara. Sansini bence cok iyi kullandi ve 21. oldu. Risk almadi, dusmedi.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
Can_ALAKOC
Site Admin
Kayıt: Apr 27, 2004
|
Tarih: 2006-02-25 01:13:49
Mesaj konusu:
|
|
|
Çok sagol Orcan bilgilendirici yazilarindan ötürü, daha dogrusu sitemize tasimandan ötürü demeliyim...Köse adini çok orjinal buldum, sporla özdeslesen Orcan...Ben o ismi koysam daha ziyade biyolojik bir hadise olurdu herhalde :)
Yaz olimpiyatlariyla ben de çok ilgilenirim, her ne kadar direk para amaçli olsa da Golden Leauge'i de elimden geldigince takip ederim(gerçi yaz olimpiyatlari da sadece maddi geliriyle aniliyor zamanimizda genel olarak). Yani atletizm agirlikli olmak üzere bir olimpiyat sevgim vardir. Ancak oldum olasi "kis olimpiyatlari = yaz olimpiyatlari" önermesini getiremiyorum hem heyecan anlaminda, hem mücadele anlaminda ve tabii ki popülerlik anlaminda.
Bizim Tugba hariç adam gibi haber de çikmiyor. Aslinda genelde olimpiyatlar(yaz olanlari) normal zamanlarda da rekorlarla ve bir sporcu tarafindan alinan çoklu madalyalarla haber gündemine tasiniyor.
Üç istanbul takiminin futbol subelerinden ibaret "spor" haberleri konseptinin varliginda buna da çok sasirmamak gerek belki...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
ozan_guler
Site Admin
Kayıt: Oct 22, 2003
|
Tarih: 2006-02-27 18:31:23
Mesaj konusu:
|
|
|
Sevgili Orcan, Torino Kis Olimpiyatlari dün aksam sona erdi. Senin hatirina yabancisi oldugumuz Curling sporunu bilem izledik. Neyse geldi geçti, 4 sene bekleyecegiz artik.
SPORCAN isimli kösende simdi neler yazacaksin :?:
Ufaktan lafi Gençlerbirligi'ne getirsen diyorum...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
orcanyigit
Site Admin
Kayıt: Oct 08, 2003
|
Tarih: 2006-03-26 15:07:55
Mesaj konusu:
|
|
|
Nisan ayi yazim. once alkraralar'da...
iki aydir süregelen kis sporlari muhabbetine bu ay son veriyor olmamiz eminim ki birçogunuzu mutlu edecek. Kis kiyamet nihayet sona erdigi ve diger spor alanlarinin üstündeki kar yavas yavas kalktigi için artik yaz sporlari da yavas yavas geri dönmeye basliyorlar. Çayir çimen ortaya çiktigina göre artik çim kayagi, suni çimde kayakla atlama gibi sporlara daha çok yer verecegim. Gördügünüz üzere ben bile kisin etkilerini üzerimden atamadim ve kar sezonunun bitmis olmasina da adapte olmakta zorluk yasiyorum. Aslina bakarsaniz sporla ilgili yazi yazmanin en zor oldugu ay da bu ay. Önümüzdeki iki ay boyunca konusacagimiz konu Dünya Kupasi sebebiyle futbol olacak. Ama bu ay hangi sporlari ele alacagima su satirlari yazarken bile karar vermis degilim. Neyse, bir yerden baslamak gerekiyor.
Evet, Eurosport yine imdadima yetisti ve size bu ay severek izledigim bir sporu tanitmaya karar verdim: Snooker. ilk görüste “iyi de bilardo masasinda bu kadar çok topun ne isi var” demeyeniniz yoktur herhalde. ingiliz menseyli bir oyun olan Snooker’in tarihi çok da eskiye dayanmiyor. Günümüzde de kullanilan Snooker kurallari 1901’de ingiltere’de belirlenmis. Masanin boyutu bildigimiz bilardo masalarindan oldukça büyük: 3.57 m x 1.78 m. Oyunun ana kurali sirasiyla bir kirmizi ve bir renkli (sari, yesil, kahverengi, mavi, pembe ve siyah toplar “renkli top” kabul edilirler) topu deliklere sokmak. Bunu yaparken dikkat edeceginiz nokta, beyaz topunuzun ilk degecegi topun atis yapmaniz gereken grupta yani kirmizi ya da renkli olmasi. Yani “aha su arkadaki kirmiziyi sokmam için sari topa abanayim” derseniz rakibiniz size tesekkür edip 4 puani hanesine yazacaktir. Oyunu kazanmak için soktugunuz toplarla rakibinizden daha fazla puan toplamaniz gerekiyor. Kirmizi top 1 puan iken sari 2, yesil 3, kahverengi 4, mavi 5, pembe 6 ve siyah top ise 7 puan ediyor. Masada kirmizi top oldugu sürece her ikinci atista soktugunuz renkli toplar çikarilip yerine konuluyor. Masadaki kirmizi toplar bittiginde ise puan sirasiyla renkli toplari da birer birer deliklere göndermeniz gerekiyor. En yüksek puana ulasmak için bir kirmizi bir siyah sokmayi tercih etmek ise dogal olarak en mantikli seçim. Bu yüzden snookerda masanin asagi tarafinda kalan kirmizi top piramidini mümkün mertebe fazla dagitmamak gerekiyor. Taktik olarak satranca benzeyen bir oyun yapisi olan snookerda oyuncular, atis yapmadan önce sonraki hamlelerini dikkatle planlamak zorundalar. “Madem bana sokacak top kalmadi, al sana” nidasiyla rakibine atis birakmayan oyunculari sik sik görebilirsiniz. Aslinda snooker ismi de buradan gelmekte. Beyaz topu biraktiginiz noktadan rakibiniz atis yapmasi gereken topu göremiyor ise buna rakibi snookerlamak deniyor. Rakibiniz bu durumda bos atis yapar, yani örnegin degmesi gereken kirmizi topa beyaz topunu degdiremezse hanenize 4 puani yaziyorsunuz. Hakem de size atisin tekrarini mi yoksa oyuna devam etmek mi istediginizi soruyor. Beyaz topu atistan önceki yerine koydurarak koltugunuzda dinlenip puanlari 4er 4er almaniz gayet mümkün. Kirmizi top sokarken kaza eseri bir de renkli top sokmaniz bir isinize yaramadigi gibi o topun puanini da rakibe yazdiriyor. Beyaz topu sokarsaniz da rakibinize hem 4 puan hem de bir serbest atis veriyorsunuz. Masanin yukarisindaki çizginin gerisinde topu istedigi yere koyabilen rakibinizin caniniza okumasi için de eline altin bir firsat vermis oluyorsunuz.
Snooker ile benim tanismam ise uzun yillar öncesine dayaniyor. Amiga için yeni bilardo oyunu çikmis diye aldigim Jimmy White’s Whirlwind Snooker’i oynamaya kalktigimda ilk ettigim laf “Bu ne yaa?” olmustu. O zamanlardan aklimda kalmis isimlerden biri olan Jimmy White, bu sporun gelmis geçmis en önemli isimlerinden biri. Ancak günümüzün süperstari halen dünya siralamasinda bir numara olan Ronnie O’Sullivan. Hem sag hem sol elini hemen hemen ayni düzeyde kullanabilen bu oyuncu formda oldugu zaman hemen hemen hiç maç kaybetmiyor. Yaptigi akil almaz atislari izlemek ise büyük keyif. Nisan ayi snookerda dünya sampiyonasina sahne olacak. Geçen yil elemelerden gelip süpriz bir sekilde dünya sampiyonu olan Shaun Murphy’nin ünvanini korumasi için gerçekten çok iyi oynamasi gerekecek. Stephen Hendry ve John Higgins’in ise bu yilki dünya sampiyonasi için degisik planlari oldugu çizdikleri form grafiginden açikça görülüyor. Snooker’da en sevilen oyunculardan biri ise genç yasinda kanserle mücadele eden ve buna ragmen dünya siralamasinda 5. durumda bulunan Paul Hunter. Dünya sampiyonasinda izlemenizi tavsiye edecegim diger oyuncular ise Matthew Stevens, Stephen Lee, Greame Dott ve Çinli Ding Junhui. Dünya siralamasinda 92. sirada bulunan Mehmet Hüsnü ise henüz izleme firsati bulamadigim ancak ismi sebebiyle bende merak uyandiran bir isim.
Dünya Kupasi heyecanina simdiden kapilmaya baslayan futbolseverlere de bir önerim olacak. 19 Mayis stadini bu heyecana hazirlik amaciyla kullanmaniz. sehrimizin iki güzide kulübü olan Ankaragücü ve Gençlerbirligi’nin maçlarini tribünlerde yerinizi alarak izleyebilirsiniz. Atesli bir atmosfer arayan arkadaslara Ankaragücü maçlarini, “yok ben yaslandim” ya da “abi bu ingilizler de ne güzel maç izleyip takimlarini destekliyorlar” diyenlere de Gençlerbirligi maçlarini tavsiye edecegim. Hatta tavsiye ile de kalmayip, bana e-posta yolu ile ulasan iki arkadasimizi da Gençlerbirligi’nin Nisan ayinda Ankara’da oynayacagi maçlardan birine götürecegim. E-postanizda neden sizi maça götürmem gerektigini yazmaniz yeterli. Futbol futbol nereye kadar diyen arkadaslara ise Nisan ayinda düzenlenecek olan Türkiye Rallisi’ni takip etmelerini öneririm. Ne de olsa dünyanin en ünlü ralli pilotlari bu sampiyona sebebiyle Antalya’da olacaklar.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
orcanyigit
Site Admin
Kayıt: Oct 08, 2003
|
Tarih: 2006-06-08 11:13:56
Mesaj konusu:
|
|
|
haziran ayi yazim...
KUPA BiZiM
Dünya Kupasi Dünya Kupasi hey hey hey diyerek bu ayki yazima basliyorum sevgili okurlarim. Nihayet 4 yillik bekleyisimiz sona erdi ve kainatin en büyük, en önemli futbol hadisesi basliyor. 2002 yilindaki kupanin final maçinin ardindan sevgili arkadasim Egemen ile birbirimize “Eee kupa bitti, yazin kalaninda kesin depresyona gireriz, ayrica dört yil nasil geçer, nasil bekleyecegiz 2006’yi?” demistik. 4 yil geçti ve kupa geldi çatti.Hazirliklarimiz son hizla sürüyor. Hangi maç nerede izlenecek, hangi maçlarda mangal yapilacak gibi planlar yaparak su kalan sayili günü de geçirmeye çalisiyoruz. Bunlarin disinda da mümkün olan her sekilde futbol ile ilgileniyoruz.
Dünya Kupasi yillarinin vazgeçilmez koleksiyon objesi, çocuklugumuzun unutulmazlari arasinda yerini almis Panini Dünya Kupasi Çikartma Albümü yine çikti. Bu sefer isi siki tutan Panini reklamini da iyi yapiyor. ilk Panini albümüm 1986’da edindigim Auto 2000 idi. Ondan sonra her Avrupa ve Dünya Kupasi albümünü edinmeye basladim ama üniversite hayati basladiktan sonra pek fazla ilgilenmedim Panini albümleri ile. Hayatta 30’undan sonra böyle islere geri dönmek varmis. Geçen gün 20 yillik arkadasim Halil beni büyük bir heyecanla arayip Panini’nin Dünya Kupasi albümünün çiktigini müjdeledi. Halil ve ben yatili okulda beraber okuduk ve özellikle italya 90 albümüne öyle bir kafayi takmistik ki sonuçta o yilki karnelerimize de yansidi bu. Halil’in aramasi sonucu ben de gaza gelerek Dost Kitabevi’ne gittim ve albümümü ve ilk 40 çikarma paketimi aldim. Tabii ki bu çikartmalari tek basina toplamanin bir anlami olmadigindan eskiden ilgilenmis arkadaslarimizi da bizzat arayip heyecanlandirarak çikartma toplamalarini tesvik ettik. Sonuç, çikartma toplayan bir takim 30 yas ve üzeri insanlar etrafta dolasiyorlar. Hemen ayrintiya da gireyim, ilk çikan futbolcum 582 numara ile Tunus’tan Mehdi Nafti, ilk fazla çikan çikartmam 221 numara ile Sirbistan Karadag’dan (ki bu isimli bir ülke kalmadi, Sirbistan ve Karadag ayrildilar) Zvonimir Vukic, tamamlamaya en uzak oldugum takimlar Brezilya, Arjantin, Fransa ve italya (ne mutlu bana çünkü dördünün de ilk turda elenmesini istiyorum), tamamlamaya en yakin oldugum takimlar ise Fildisi Sahili, Angola, Ekvator ve Paraguay.
Dünya Kupasi ile ilgili en büyük üzüntü kaynagi büyük ihtimalle kupada yer almayacak olmamiz olsa da sinirden stresten uzak bir kupa izleyecek olmak kupa ile ilgili heyecanimi kat kat arttiriyor. Kupaya ilk defa katilan takim sayisinin çoklugu bence iyi futbol izleme olasiligini arttiriyor. Afrika kitasi Angola, Togo, Gana ve Fildisi Sahili tarafindan ilk defa temsil edilecek. Tunus ise seyretmekten hiç keyif almadigim bir takim olmasi sebebiyle üzerinde hiç durmadigim bir ülke. Didier Drogba’li Fildisi Sahili, ölüm grubu olarak nitelendirilen C grubunda Arjantin, Sirbistan – Karadag ve Hollanda ile mücadele edecek. Maçlarinda taraf olacagim takimlar Meksika, Paraguay, Avustralya (biricik Josip Skoko’muzun hatrina) ve Tunus haricindeki Afrika ülkeleri olacak. En büyük istegim ise kupanin daha önce sampiyon olmamis bir ülke tarafindan kazanilmasi. Kupanin en önemli maçlarindan biri ise Angola ve Portekiz arasinda. Portekiz, eski sömürgesi olan Angola ile tarihinde sadece 1 resmi maç yapmis ve bu maç Angola’dan 5 oyuncu kirmizi kart gördügü için tatil edilmisti. Rövans ise tarafsiz sahada ve çok seye gebe.
Kadrolarin birer birer açiklanmasi ile süprizler de kupadan önce baslamis oldu. Almanya Kevin Kuranyi’yi kadroya almazken, ingiltere’de Jermain Defoe, ispanya’da Ruben Baraja ve Fernando Morientes ve Hollanda’da Edgar Davids, Clarence Seedorf ve Roy Makaay Dünya Kupasi’nda yer almayacak süpriz isimler arasindalar. ingilizler Rooney iyilesir mi diye düsünürken bir yandan da daha Premier Lig’de forma giymemis 17 yasindaki Theo Walcott’un kadroya alinmasinin saskinligini yasiyorlar. Ülkemizde top kosturan Gana’li Stephan Appiah ve Richard Kingston, Tunus’lu Kais Ghodbane ve Riadh Bouazizi, Polonya’li Miroslav Szymkowiak, Çek Cumhuriyeti’nden Marek Heinz, Sirbistan – Karadag’li Dragoslav Jevric ve Sasa ilic, Hirvat Stepjan Tomas ve Güney Kore’li Lee Eul Yong ise ligimizi Dünya Kupasi’nda temsil edecek futbolcular. Tabii kupadan sonra bunlardan hangileri ülkemize döner, hangileri ise gider hepberaber görecegiz.
Almanya’nin Dünya Kupasi’ni düzenleme hakkini kazandigindan bu yana %90’in üzerinde doluluk orani yakalayan Alman stadlari ise dünya çapinda görücüye çikiyor. Özellikle Münih’te yapilan ve dis kabugunun rengi degisebilen Allianz Arena hiç süphesiz bu kupanin en ilgi çekici stadi. Yenilenen Berlin Olimpiyat Stadi, 2006 Dünya Kupasi’nin finaline ev sahipligi yapacak. Aslina bakarsaniz fazla bir yenileme geçirmeyen Stuttgart’taki Gottlieb – Daimler Stadi ile Nürnberg’deki Franken Stadi disindaki tüm stadlar birbirinden ilginç mimari özelliklere ve güzelliklere sahipler. Dünya Kupasi, Avrupa Kupasi ve Olimpiyatlar arasinda artik göze iyice batan bir mimari yarisin varligi umarim bir gün ülkemizde de etkili olur ve stadyumda maç izleme keyfimiz kat kat artar. Almanlarin stadlarin hemen hepsini planladiklarindan önce bitirmelerini de ayakta alkislamak lazim (hemen burda Atina Olimpiyatlari basladiginda bazi tesislerde hala insaatin sürdügünü hatirlatmak isterim). Tabii elestirilecek bir nokta da var. Dünya ve Avrupa Kupalari genelde yapildiklari ülkelerde futbolun kalkinmasini da saglarlar. Portekiz’deki Avrupa Kupasi’nda ülkenin “diger” bölgelerinde de sahane stadyumlar insa edilmisti. Almanlar ise eski Dogu Almanya’dan (ki Bundesliga’da artik pek eski Dogu Alman sehirlerinin takimlarini göremiyoruz) sadece Leipzig’i Dünya Kupasi’nda yer almaya deger bulmuslar.
Futbolun bu en büyük söleni 9 Haziran’da basliyor. Bazi takimlar kupa için mücadele edecekken bazilari ise ülkelerini en üst düzeyde temsil ederek gururlanacaklar. Sahadaki sonuçlar ne olursa olsun kesin olan tek bir sey var. Bu kupa da digerleri gibi bizim olacak. Dört yilda bir alabileceginiz bu keyfi sakin kaçirmayin!
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|