Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2006-03-25 22:56:39
Mesaj konusu: Hatirlamak...
|
|
|
Hani günesin insanin içini isittigi, masmavi, piril piril bir güne uyansam, çocukluk günlerinde ki gibi, günlerden Cumartesi, aylardan Nisan…
Uykumu alamamis olsam, minicik ayaklarim, dizlerimde futboldan yadigar yaralar. Küçücük yatagimda mahmur gözlerle bakarken etrafa, disaridan geçen simitcinin sesi yankilansa evlerde, taze simit kokusu gelse burnuma, kahvalti masasi çoktan hazirlanmis, çay demlenmis, eski radyoda Zeki Müren sarkilari, kösede siyah beyaz televizyon, balkonda minik bisikletim, futbol topum…
Annem, babam beni çagirsa…
Kurtulus'ta ki o eski sokakta, adini mahallenin isminden alan 4 katli mavi apartmanin küçük bir dairesinde uyansam bir sabah yeniden, Sarman yine yaramazlik yapsa, asmali, minicik balkon, sokakta tek tük park etmis arabalar, günes dolsa evin içine…
Herkes eskisi gibi, hemen herkes tanidik, hiç kimse ölmemis olsa…
Evin arkasindaki bombos arsa, çocuklari beklese yine, hep çocuklar oynasa o arsada, hani yaz, kis top oynadigimiz, mahalle maçlarinda bazen yenilip, bazen yenildigimiz kale direkleri olan bos arsada…
Yan apartmanda Faik, Babür, bir kaç apartman ötede, Varol, Halit, Kadir otursa, en iyi arkadaslarim. Ben yataktan kalkarken tembel tembel, annem “istersen Faik’i de kahvaltiya çagir’ diye seslense, ben bir süre Sarman’la oynasam…
Sonra kahvaltimi ederken, çilek reçeli kokusu yayilsa odaya, babam kahvesini içerken gazeteleri okusa, ben anlamasam yazilanlari, benim gazetelerim degil, bir sürü Teksas, Tommiks’lerim vardi ya…
Öglene dogru, babam “Maça gidelim mi ? ” diye sorsa, sonra yüzümdeki heyecana gülse, o daha sorusunu bitirmeden ben Ankaragücü formami çoktan giymis olsam, kimin maçi oldugunu bile sormasam…
Sonra, evimizin önündeki Sari Zephyr’e bindirse beni, basinda spor sapkasi, çok sevsem ben arabamizi, ön koltukta otursam. Annem “Geç kalmayin” diye tembih etse. 19 Mayis stadinin yollarina düssek yeniden, sokaklar pek tenha…
O gün, Ankaragücü’nün, Gençlerbirliginin, PTT’nin, sekerspor’un maçlari olsa, biz stada yaklasirken heyecan sarsa içimi, “Kimin maçi var…” diye sorsam babama. Bana, takimlari, futbolculari anlatsa, Ertan Adatepe’yi, Zeynel Soyuer’i, Elma Fikri’yi. Ben pek dikkatli dinlesem anlattiklarini…
Stada girince, dis sahalarda ki maçlara baka kalsak bir süre, takimlari, oyunculari bilmesem de, uzun uzun izlesem olup biteni, hava sicacik, kana kana su içsem termostan, “Neden bu sahalar çim degil” diye düsünsem bir süre, aklima evimizin arkasinda ki arsa gelse…
19 Mayis stadinda sari-lacivert, sari-siyah, kirmizi-siyah bayraklar dalgalansa, o günkü futbol sölenine hazirlanmis olsa 19 Mayis, etrafta futbol sevdalilari, seyyar saticilar, sucular, yaslilar, gençler, ortalik bayram yerine dönse …
Köfteci Ferit’in köfte arabasinin önünde uzun kuyruklar, yanibasimizdan Amigo Sefa geçse, durup hal hatir sorsa, sohbet etse babamla bir süre…
***
Sonra turnikelere yönelsek yavas yavas, hoparlörden bir kadin sesi yankilansa “Bugün oynanacak maçin takim kadrolarini veriyorum” dese, tribünler kipir kipir olsa…
Maraton tribünde ki ayni yerimize otursak, betonun üstüne, altimiza gazete kagitlari sersek, püfür püfür bir rüzgar esse, etrafimizdaki simalar hep asina, babam sohbete dalsa etrafindakilerle, hep futbol konussalar, yanimizda oturan yasli amca ‘çekirdek ister misin’ diye sorsa…
Herkes futbolu çok sevse…
Sonra ilk maçin baslamisina yakin, Sari Siyah PTT çiksa sahaya.
Cavit, Yetik, Esen Ali;
‘Bir P, iki T, P-T-T tezahürati yankilansa stadta…
Amigo Sefa bir orkestra sefi inceliginde yönetse taraftari, o yürekten tezahürat stadin etrafindan duyulsa. P-T-T gol attigi zaman “Golü kim atti” diye sorsam babama, gülümsese, yanibasimizda ki yasli amca “Zeki atti evladim” dese…
Sonra bitse birinci maç, herkes heyecanla esas maçi beklese, ikinci maç Ankaragücü’nün ya. Bir heyecan sarsa tribünleri, simdi sanki tribünler daha da kalabalik gibi gelse gözüme, elindeki koca tursu kavanozlari ile herkesin tanidigi tursucu geçse önümüzden…
Sonra sari lacivert çubuklu formalari ile sahaya çiksa Ankaragücü, yer yerinden oynasa, o gürültüye pek sasirsam, neredeyse tüm stad Ankaragüçlü ya…
Kalede Baskin, sonra Remzi, ismail, Erman, Müjdat, Sakip, Candan…
“Gururluyuz Güçlüyüz Ankaragüçlüyüz“ tezahüratinin basini çekse Amigo Sefa, arkalardan biri “Bastir Ankaragücü...“ diye haykirsa...
Sonra gol attigi zaman Ankaragücü ortalik karnaval havasina bürünse, sanki öyle bir sevinç hiç yasanmamis gibi, ve maç sonunda galip geldigi zaman Ankara’nin sari laciverdi yüzler öyle hep gülse...
“Haftaya kimin maçi var...“ diye sorsam babama, hiç ayrilmak istemesem o staddan, bitis düdügünden sonra bile uzun uzun baksam yesil çimenlere...
Tribünler yavas yavas bosalirken, içimi bir hüzün kaplasa...
Babam, “Annen bekler, artik eve gitme zamani...“ diye hatirlatsa...
19 Mayis stadi yine öyle dolu, yine öyle sevdali, yine öyle bizim olsa...…
Ankaragücü, Gençlerbirligi, PTT, sekerspor, Haccetepe, Demirspor, Günesspor...
Yasli amca, Köfteci Ferit, tursucu Hürsit, Amigo Sefa....
***
Eve dönerken, babamla hep maçi konussak, sonra Mürsit firina ugrasak, taze ekmek alsa babam, kocaman olsa ekmek, sicacik olsa, yol boyunca kenarlarini tirtirlasak...
Annem açsa bize kapiyi, heyecan ile anlatsam o gün olup biteni, galip geldik desem, gelecek hafta da maça gidecegiz desem...
Babam anneme, “Aksama Konak Sinemasina gidelim mi“ diye sorsa, o aksam Vahi Öz’ün oynadigi siyah beyaz bir film oynasa sinemada, babam çok sevse o filmleri...
Eski radyoda Zeki Müren sarkilari çalsa...
Hersey yine eskisi gibi olsa…
Kimse ölmemis olsa...
Ziya Adnan
|
|