Önceki başlık :: Sonraki başlık
|
Yazar |
Mesaj |
Deniz_Ozbilgin
Site Admin
Kayıt: Jul 30, 2006
|
Tarih: 2006-09-20 03:15:58
Mesaj konusu: Tribün Kültürü
|
|
|
Herkese saygilar...
Öncelikle belirtmek istedigim nokta; konunun yalniz Alkaralar grubunu degil, bir bütün olarak, tabiri caizse çepeçevre Gençlerbirligi Tribünlerini ilgilendirmesinden ötürü bu kismin uygunlugunu görmüs olmam...
Devaminda, bu konunun daha önce de çesitli vesileler ile açildigi lakin; gelecekte ne yapmaliyiz boyutuna pek de rastlamamam sebebi ile yeni bir konu basligi açayim dedigimi de belirteyim de, alisilageldik gevezeligimden saymayin lütfen...
Gençlerbirligi ile ilgili bir paylasim, bir fikir alisverisi, bir tartismaysa da en medeni ve karakterli boyutta keyifle okunacak cinsten olmasi olmasini umarak girizgahi yapiyorum...
Efendim; Risp gibi hepimizin sevgilisi ve oyunumuzun - takimimizin belkemigi, su zor günlerinde ve kötü gidisatinda (puansal anlamda gidisat degil bahsi geçen, kötü oyun, zevksiz futbol) cansiperane mücadelesi ile örnek bir kisiligin sözleri beni üzdü...
Ne demis dostumuz; "biz istemez miyiz baskalari gibi arena ortaminda oynamayi"...
Düsündüm... Tabii, bizim ülkemiz düsünüp de daha ileriye gidilmeyen bir eylemlilik sürecini sever. Herkesin yorumcu, otorite, bilirkisi, üstad ya da her ne sekilde tabir ederseniz o sekilde ortaya örneklerini sergileyebileceginiz bir siniflamada bulundugu bir ülkedir.
Müzik için böyledir... Spor için böyledir... Futbol için ise, haydi haydi böyledir...
Madem dedim düsünüyorum, paylasip, yardim isteyeyim.
3 aya yakin oluyor siteye üye olali. Paylasimin sicakligi ve samimiyettir beni etkileyen...
Pek çok kullanicinin yazim tarzina, espiri yetenegine, yorumlarina, bilgisine, görgüsüne, saygisina, bakis açilarina ve dahasi kulagini gösteris tarzina içten içe hayranligim var.
Bunlarin basinda da Evren Isik gelmekte...
Yakin zamanda ana sayfada bir yazisi yayinlandi tribünlerimiz ile ilgili... Oldukça da sik idi.
Asagida bu yaziyi aynen koyulmus olarak okumaniz (ya da okuyanlar için tekrar okumaniz) mümkün.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
Deniz_Ozbilgin
Site Admin
Kayıt: Jul 30, 2006
|
Tarih: 2006-09-20 03:21:28
Mesaj konusu: Re: Tribün Kültürü
|
|
|
"Evren_Isik"]Bir süredir tribünde maç izleme aliskanliklarimizla ilgili bir tartismanin içerisindeyiz. Taraftar ve seyirci gibi iki muglak kategori üzerinden yapilan tartisma Gençlerbirligi seyircisinin “oturarak maç izleme” kültürü üzerinden yürütülüyor. Oturarak maç izleme kültürünün bizim için ne anlama geldigi üzerinde biraz düsünmekte fayda var. Zira maç seyretme kültürü sadece takima maç esnasinda yaptigi etki açisindan degil, ayni zamanda birlikte yasama kültürümüzün ne oldugunu anlamak açisindan da bizim için oldukça önemli bir gösterge.
Meseleyi basit iki örnekle ele alalim. Birinci örnek tribüne bizimle birlikte gelen küçük çocuklarla ilgili. Biz ayakta maç izledigimizde koca vücutlarimizla bu çocuklarla saha arasina perde çekmis oluyoruz. Evet; çocuklar sahadaki maça tesir etme açisindan etkisiz eleman statüsünde olabilirler. Fakat sürekli sikâyet ettigimiz “az seyirci olma” kaderimizin degismesi açisindan bu çocuklarin varliklari hepimiz için önemli. Ayrica çocuklara böyle islevsel anlamlar yüklemeye de gerek yok. Futbolun sadece “büyük isi” bir ugras olmadigini bilmek ve buna göre hareket etmek yeterli. ikincisi tribünün ihtiyar sakinleri ile ilgili. Gençler gibi 90 dakika ayakta maç izleme performansi gösterecek enerjiye sahip olmayabilirler. Biz ayakta maç izleme karari aldigimizda tribünü çocuk, yasli vb. gibi diger unsurlardan arindirmis! oluruz. Fakat tribünü genç-dinamik seyirci profiline göre düzenleyemeyiz. Tribünün "renkli" ve "katilimli" bir yer olmasini istiyorsak "ayakta maç izleyen seyirci olma" fetisinden vazgeçmemiz gerekiyor. Oturarak maç izlemek tribünün bütün farkli unsurlarini hemzeminde topluyor. Yasli, çocuk, genç magdur olmadan maçi ayni sekilde “seyredebiliyor”.
Maçi ayakta izlemek isteyenler için zaten geçmisten-bugüne dogal yollardan ayrilmis yerler var tribünde. Örnegin stat kapilarinin üzerindeki korkuluklar bu is için oldukça elverisli. Ayakta maç izlemek isteyenler için herhangi bir magduriyet söz konusu degil. Fakat kriz, “ayakta maç izleyen taraftarlarin” oturanlari “ayaklandirmak” adina ürettikleri retorikte gizli. Kendilerini takima tam destek veren “gerçek taraftarlar” olarak tanimlayan bu tayfa digerlerini “sinema gibi maç izlemekle” suçlarken ayni zamanda onlari karikatürlestiriyor. Böylece oturanlari tribünün “gereksizleri” ilan etmenin yollarini da açmis oluyorlar. Sahadaki takimin nasil bir tribünden etkilendiginin oldukça muglak oldugu bir ortamda bu ‘gerçek taraftarlar!’ herkesi “ayaklandirarak” tribünü kendi lehlerine homojenlestirmis oluyorlar. Özetle ayakta maç izlemenin zorunlu kilinmasi Melih Gökçek’in üstgeçit politikalarina benziyor. Ayakta maç izleme zorunlulugu ayni üstgeçitler gibi yaslilari, hastalari, engellileri, yasamdan, caddelerden, sokaklardan, tribünden dislamanin yoluna dönüsüyor. Hayati genç-dinamik-hareketli bedenlerin rejimine dönüstürüyor.
“Gençler seyircisi oturarak maç izliyor abi” agzi, içerisinde “delikanli-erkek” kültüründen gelen bir asagilamayi da barindiriyor. Ben bu agizdan sikildim artik. Oturarak izlemenin “medeni” bir yani var. Bu “halimiz” bir kazanim olarak kimligimize sirayet etmisken bu delikanli agzi yüzünden neredeyse bir asagilamaya dönüsüyor. istanbul-Ankara tartismalarinda istanbul sempatizanlari ilk elden argümanlarini patlatirlar: “Ankara çok sikici, insanlar otobüs duraklarinda bile siraya giriyorlar”. Birlikte yasama kültürünün gündelik hayattaki basit göstergelerinden birisi olan siraya girmenin, militarist çagrisimlarla yapilmiyorsa eger, oldukça olumlu anlamlari varken bir anda “sikici” olarak tanimlanip anlamsizlastiriliyor. Niye? Çünkü kendisi henüz genç, dinamik. Siraya girmeden ona omuz ona tekme ilk binen kendisi olacak otobüse. Ayni kisi yaslaninca bu sefer "gençlerde is yok" diyecek. ikiyüzlülük böyle bir sey olsa gerek. Bunun farkli versiyonlari simdi tribünde basimiza geliyor.
Çok mu garip geliyor söylediklerim? O zaman yaslanmanizi, rahatsizlanmanizi, çocuk sahibi olmanizi bekleyecegiz bu söylediklerimi garip bulmamaniz için. Hayir, bir seyi anlamak için illa basimiza da gelmesi gerekmiyor. Oturarak maç izlemek birbirimize olan saygimizin bir göstergesi. izleyici ve taraftar gibi iki muglâk tanim üzerinden bizim taraftar kimligimiz sorgulanir hale getirilmemeli.
"Nasil iyi taraftar olunur" diye bir vahiy inmedigine göre gökten, herkes kendince "taraftarlik" ettigine göre, herhangi bir tribün “durusunun” digerlerini dislamasinin, karikatürlestirmesinin önüne geçilmesi önemli. Kimimiz çoluk-çocuk geliyor, kimimiz içip geliyor, kimimiz piknik havasinda, kimimiz de "savas" havasinda geliyor maça. Bu beklenti zenginligine karsin öyle ya da böyle bir “omuz omuzalik” havasi kendiliginden olusmusken, herhangi bir “taraftarlik etme biçiminin” digerine kurban edilmesi oldukça arizali. Tribündeki “hallere” bakip kimse kimseye taraftarlik taslamasin. Kimse kimseye “takimini dogru sevme” martavalini okumasin. Sevmenin dogrusu yanlisi olmaz. Asgari düzeyde herkesin tribündeki varligina saygi gösterelim, yasli, çocuk, genç. Verilecek tek “akil” bu. Gerisi kolluk kuvveti yapar bizi.
Tekrar ellerine saglik Evren.
|
|
Başa dön
|
|
|
|
Yazar |
Mesaj |
Deniz_Ozbilgin
Site Admin
Kayıt: Jul 30, 2006
|
Tarih: 2006-09-20 04:37:08
Mesaj konusu:
|
|
|
Gelelim konuyu açmam için beni dürten Risp'e...
BENCE ile baslayan 20 cümle yerine su an basa bir defa yazayim, siz siralayin cümlelerin basina...
Sadece oyuncular midir stadyum deyince bir cosku, kalabalik, eglence, destek ve her ne ise hissetmek isteyen yoksa taraftarda da bu duygular var midir... Olmaz mi var elbet. Sorun su ki bunun disa vurumunun sekli ve boyutu konusunda anlasamiyoruz. Dahasi anlassak dahi yetersiz kaliyoruz.
Hemen bir rica; bu konuyu fikir alis verisleri ile çok çesitli çözüm yollari üretebilmemiz adina açmak istedim. Birbirimizin yorumlarini ve çözümlerini elestirmektense yenilerini eklemeye gayret edelim lütfen. Zira, içerisinde yapici unsur tasimayip, söz konusu yorumu yipratmak elestiri kelimesinin literatürdeki karsiliginin disinda kalmakta...
Ben, Evren'in her cümlesine tek tek imzami atarim. Katiliyorum kendisine...
Ya destek? Cosku? Tezahürat? Peki nasil harmanlayacagiz tüm bunlari Evren'in altini çizdigi saygi kapsaminda...
[color=darkred:a85849f712]ViDEO 1... BURSASPOR örnegi...[/color:a85849f712]
Yabancisi degiliz, Bursaspor. Ligin 3. haftasi. Orada olanlar ve bu müthis görüntüyü yasayanlar vardi.
http://www.youtube.com/watch?v=8jjk83M9O4M&mode=related&search=
Lütfen tiklayiniz ve yine lütfen tamamen yüklemeden (alttaki çubuk kirmiziya tamamen dönmeden) izlemeyin. Öylesi daha anlamli oluyor, emin olun...
simdi bu tarz belli tezahüratlar vardir k oturarak yapilmaz. Ayakta olmak sarttir. Bu tarz bir eglencenin orta yerinde kalanlarin da nasil ki oturanlara saygi duymak sarttir, böylesi bir coskuya katlanmalari gerekir.
Neden derseniz dedigim ve izlediginiz tarz bir tezahürat çok degil hepi topu maç boyu iki kere ve 3'er dk sürecek sekilde yapilir.
[color=darkred:a85849f712]VIDEO 2... Bursa'dan girdik madem [/color:a85849f712](bak Evren özellikle Bursa ile basladim, sana selam ola)
Yaraticilik budur. Dikkatli bakin, ellerinde ne salliyorlar.
http://www.youtube.com/watch?v=ixq6xeQi4dA&mode=related&search=
Biraz saçma, biraz komik ama eglenceli. insanlar eglenmeyi ve bunu yaparken de gürültü çikartmayi biliyorlar. Yaraticilik budur...
izleyenlerden hayran kalmayan var mi...
Bu tarz bir cosku ancak ve ancak bir tribün atesleyicisi, nami diger amigo, nami diger tribün önderi (temsilci diyelim demokratik olsun, lidarin askeri olmak gücüne giden varsa) ile mümkün diye düsünüyorum. su coskuyu gecekondu ile maraton neden yakalayamasin...
[color=darkred:a85849f712]VIDEO 3... Tribün Lideri demisken, bu isin bir numarasi: Alen[/color:a85849f712]
Yorumum bir üst paragrafta...
http://www.youtube.com/watch?v=61dwzPuOjGA&NR
Bu 3 video sonrasi yorumlarinizi bekliyorum.
Tekrar ediyorum, Evren'in dedigi saygi ve sevgi, anlayis ve hosgörü çerçevesinde taraftarlik profiline katiliyorum. Destekliyorum. Öte yandan maç esnasinda küçük hareketlilikler, dalgalanmalar, patlamalar gerekli. Videolar ile örnek vermeye çalistim. Kafamdakileri daha kolay anlatabilirim diye.
Konuyu genislettikçe yeni videolardan linkler verecegim. Epey var elde. YouTube çok yasa...
|
|
Başa dön
|
|
|
|
|