Ziya Adnan
Site Admin
Kayıt: May 06, 2003
|
Tarih: 2011-01-09 15:11:32
Mesaj konusu: Siyah–Beyaz Zamanlarin Yildizi: Lefter Küçükandonyadis...
|
|
|
“Ver Lefter’e yaz deftere!”
Ben Lefter’i hiç canli gözle izlemedim...
1947–1951 seneleri arasinda Fenerbahçe’de forma giymisti. iki sezon yurt disinda top kosturduktan sonra tekrar Fenerbahçe’ye dönmüs, 1964 senesine kadar takimda kalmisti. Yazilanlara göre, Rum kökenli oldugu için çok zulüm görmüs ama hiç kopmamisti bizim topraklardan. Benim, suya “bu” dedigim zamanlarda birakmisti futbolu. Ama kahramanimdan çok dinlemistim onun futbol hikâyelerini. Tipki Ertan Adatepe’yi, Baba Hakki’yi, Metin Oktay’i, Zeynel Soyuer’i, Turgay seren’i, Metin Kurt’u, Fikri Elma’yi, isfendiyar’i dinledigim gibi... simdi bu yaziyi okuyan çoklarinin, “isfendiyar da kim?” dedigini duyabiliyorum! Ve biliyorum, yeni futbol nesillerinin Ertan Adatepe adini duymamis olduklarini.
1923 dogumluydu kahramanim. Karanlik, soguk, kasvetli bir Londra aksaminda, sessiz sedasiz aramizdan ayrildiginda, takvimler 7 Aralik 2005’’i gösteriyordu. Bana futbolu sevdiren adamdi: Elimden tutup ilk maçima götüren, ilk futbol topumu, ilk sari-lacivert (Ankara’nin sari-laciverdi) formami alan... O zamanin önemli futbolcularini, siyah-beyaz zamanlarin yildizlarini ondan ögrenmistim.
Ya yedi, ya sekiz yasindaydim, kahramanimin sayesinde Metin Oktay’i ilk kez izledigimde. Daha stat yollarina düserken fisildamisti kulagima, “Bu maçta Metin Oktay’i izleyeceksin!” diye. Minicik bellegime o cümle nasil kazinmis olmali ki, Ankara 19 Mayis Stadi’nin tika basa dolu tribünlerinde, maçi birakip sadece onu izledigimi hatirliyorum. Bir Hacettepe maçiydi sanirim, belki de PTT...
Zaten sonra bir kez daha izleme firsatim olmadi Metin Oktay’i. 1991 senesinin Eylül ayinda, henüz 55 yasinda, elim bir araba kazasi sonucu hayatini kaybettiginde çok üzülmüstü babam. Onun kusaginin, siyah-beyaz zamanlarindan eksilmisti bir futbol idolü daha. Ben ise “taçsiz kral” olarak hatirladigim ve sadece bir kez izleme firsati buldugum, ama büyüklerimden futbol hikâyelerini ve gollerini hayranlikla dinledigim bir futbol kahramaninin ölümüne üzülmüstüm. insanin hiç tanimadigi, bir kez uzaklardan gördügü birinin arkasindan gözyasi dökmesi ne garip!
simdi, bu vesileyle Lefter adina bir kaç satir yazarken, onu da yâd etmek istedim: Türk futbolunun “Taçsiz Kral”ini…
Ölümünün 19. yilinda, topragi bol olsun.
***
Konusu açildiginda sorardim babama, yetisemedigim futbolculari. Kendimi sansli sayardim, Ertan Adatepe’nin müthis gollerini izleme firsati buldugum için. Ve Fevzi Zemzem’i, Fethi Heper’i, Zeynel Soyuer’i, Cemil Turan’i… Daha sonralari, oynadigi tüm liglerde gol kralligi yasamis Ali Osman Renklibay’i...
Babamin anlattiklarindan, Lefter’in onun gönlünde ayri bir yeri oldugunu anlardim. “Futbolun Ordinaryüsü” derdi onun için. Fenerbahçeli olmamasina ragmen, onun oynadigi maçlarda futboldan keyif aldigini söylerdi babam. Bir seferinde, Fenerbahçelilerin o dönemlerde pek bilinen sloganini söylemisti, sevmistim:
“Ver Lefter’e yaz deftere!”
Herhalde sadece bu slogan bile yeterdi onun futbolculugunu anlatmaya...
Necdet abi anlatmisti, çocukken babasindan belki on defa dinledigi hikayeyi. Lefter'in Yunanistan'da, Yunanistan kalecisini 20 metreden çektigi sutla topla beraber kaleye sokup karnini destigini ve helikopterle stattan kaçirildigini ve tabii maçin da yarim kaldigini!
Hakkinda daha nice ‘sehir efsaneleri’ vardi, inanmasak bile saygiyla dinledigimiz...
***
Geçenlerde okudum gazetelerin birinde. Lefter Küçükandonyadis, tedavi gördügü Atina’dan istanbul’a getirilmisti. 22 Aralik 1925 dogumluydu. Babamdan iki yas küçüktü. Siyah-beyaz zamanlarin, siyah-beyaz insanlari... Herhalde babam da görseydi “Ordinaryüs”ün vatanina dönüsünü, sevinirdi.
Ah bir de “taçsiz kral” ölmemis olsaydi!
Günümüzün paraya pula, sana söhrete bulanmis endüstriyel futbol bataginda, bir sezonda yildizlasan, bir gecede gazetelerin spor sayfalarina adlarini büyük puntolarla yazdiran futbolculara çok kizardi babam.
“Ne çabuk da yildiz oldular, ne çabuk da havalandilar!” derdi.
“Siz hiç Lefter’i, Metin Oktay’i, Ertan Adatepe’yi, Elma Fikri’yi izlemedeniz ki!” derdi.
Hakliydi. Ben Lefter’i hiç canli gözle izlemedim. “Elma Fikri” gol krali oldugunda henüz bir yasindaydim...
***
Sonra zamanla birer birer doldu bos çerçeveler. Siyah-beyaz zamanlarin, siyah-beyaz insanlari, geride onlara dair nesillerden nesillere anlatilan güzel futbol hikâyeleri birakip gittiler. simdinin futbol çocuklari, takimlarinda forma giyen Quaresma, Guti, Simao, Almeida adlari ile heyecanlanirken, ülkemizin haritadaki yerini bilmeyenleri havaalanlarinda mesalelerle karsilarken, takimla özlesmis futbolcularin zamanlari çok eskilerde kaldi. Artik hiçbir takimin Lefter’i, Metin Oktay’i, Baba Hakki’si, Ertan Adatepe’si yok. Bir zamanlar babalar çocuklarinin adini Can koyarlardi, Can Bartu’ya ithafen. Artik hiçbir takimin gelecek nesillere birakacagi Can’lari, Lefter’leri, Metin’leri yok. simdi, günümüzün tüketim toplumunda gel geç yildizlarin bir aksamda parlayip, bir sabahta unutulup gittigi, hersey gibi futbola dair sevdalarin da çarçabuk tüketildigi öylesine zamanlar.
O yüzden çok sevindim ülkene dönüsüne Lefter Küçükandonyadis. Fenerbahçeli olmadigim halde, seni hiç canli gözle izlemedigim halde, senin o güzel gollerini alkislayamadigim halde çok sevindim.
Çünkü ben futbolu, içinde sizlerin adlarinin geçtigi o eski futbol hikâyelerinde sevdim.
Çünkü ben futbolu sizinle sevdim...
Ziya Adnan
|
|